Fakir bir çocuk olan Pip küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş, ablasıyla birlikte yaşamaktadır. Bir gün mezarlıkta kaçak bir mahkûmla karşılaşır ve ablasının mutfağından aşırdığı yiyeceklerle bu adama yardım eder. Kaçak mahkûm, Pipin yardımlarını asla unutmayacaktır.Çoğu eleştirmen tarafından modern romana uzanan önemli bir adım olarak görülen bu şiirsel eseri Ayşe Esra İyidoğanın usta çevirisiyle sunuyoruz okuyucularımıza...
******
Yazar bu kitabında servetin ahlâkı yozlaştırmasını ve insanın kalbinde doğurduğu ümitleri anlatmaktadır. MEB Talim ve Terbiye Kurulunun 2243 sayılı Tebliğler Dergisinde yayınlanan kararı ile ilköğretim okulu öğrencilerine tavsiye edilmiştir.
************
Bir katibin oğlu olarak dünyaya geldi. Ailesinin ekonomik sıkıntıları nedeniyle dokuz yaşındayken okuldan ayrılıp bir fabrikada çalışmaya başladı. Bu yıllardaki deneyimlerinin kendisinde bıraktığı izler, sonraları yazacağı romanların çoğunu biçimlendirmiştir.1835te bir gazetenin parlamento muhabiri okuduktan sonra çeşitli gazete ve dergilerde çizgi roman, öykü ve denemeler yayımladı. Kısa sürede adını duyurarak sevilen bir yazar durumuna geldi. 1838de yazdığı Oliver Twist adlı romanı ona çok büyük bir ün sağladı. Eserlerinde Sanayi Devrimi sırasında geniş halk kitlelerinin çektiği yoksulluk ve acıları gerçekçi bir dille yansıtmıştır.Dickensın 1860da yazdığı Büyük Umutların kahramanı Pip, yetim bir çocukken rastlantılarla büyük bir servet sahibi olarak Londranın aristokratlarının arasına girer. Bol paraya alışan Pip, eline geçen servetin kaynağını öğrenince dehşete düşer; gerçek bir centilmen olmaya çalışır.Yazar, bu en iyi eserinde züppeliğin soysuzlaştırıcı etkisini yine gerçekçilikle derinlemesine işler. Bu roman, servetin ahlak yozlaştırması ve insanda yarattığı umutlar üzerine yapılmış çarpıcı bir yorumdur.
************
Doğan yeni günle birlikte gelecek hayallerimle ilgili önemli bir değişime yöneldim. Doğan güneş hayatımı öyle bir aydınlattı ki artık hiçbir şeyin aynı olmayacağının bilincine vardım. O an için aklımdaki tek konu, gideceğim güne kadar daha altı gün olmasıydı. Ben gidene kadar Londraya bir şey olacak diye ödüm kopuyordu. Ben oraya gittiğimde de şehrin harabeye dönmüş olmasından ya da yok olmasından kaygılanıyordum.
************
Charles Dickensın bütün zamanların en çok ilgi gören kitabı Büyük Umutlar yeniden Türkçede. 1997 yılında yeniden filme uyarlanan Büyük Umutlar Hollywoodun yıldızlarını bir araya getirmişti. Romanda, ergenlik dönemine yeni bir adım atan Finnin ulaşılmaz bir kadına olan büyük aşkı konu ediliyor. Dickensın romanları içinde konu ve işleyiş açısından bambaşka ve üstün özelliklere sahip bir roman. Kısa adı Pip olan Phillip, küçük bir çocukken anne ve babasının mezarı başında kaçak bir mahkumla karşılaşır. Ablasının mutfağından yiyecek çalarak bu mahkuma yardım eder. Kaçak mahkum Pipin ona yaptığı yardımı unutmaz.
************
İngiliz Edebiyatındaki haklı ünü, Dünya Edebiyatında da sağlam bir yere oturan Charles Dickens; kapitalizm öncesi çağın eşiğindeki Londrada 1812 yılında doğdu.
O çağın vahşetlerinden biri olan çocuk işçiler ve onların sömürülmelerinin yakın tanığı oldu; kendi çocukluğu da işçilikle geçti.
Charles Dickensin yayınevimizden çıkan beşinci yapıtı Büyük Umutlar; hem çağındaki emekçilerin yaşam koşullarını, hem suç ve suçlular dünyasını zeki bir çocuğun ustaca esprileri ve derin gözlem gücüyle yansıtır. Her sayfasında dostluğu, gerilimi, yükselişi ve düşüşü işleyen, yer yer polisiyeye de yaslanan kurgusuyla göz dolduran mükemmel bir yapıt...
************
İngiliz edebiyatının dev yazarı Charles Dickensın onuncu romanı Büyük Umutlar, onun en beğenilen, en çok okunan yapıtı. Bu romanında yazar, insanlar arasındaki sevgisizliğe, ikiyüzlülüğe karşı çıkarken, para hırsı ve ayrımcılık üzerine kurulu toplum düzenine de acımasızca saldırıyor. Büyük Umutlar, yazarın canlandırdığı çok renkli, unutulmaz kahramanlarının yer aldığı romanı: Garip bir mirasa konarak Londraya gidip Beyefendi konumuna gelen köylü gen. Pip, esli tragedyalardaki öç ve kahır tanrıçalarını andıran Bayan Havisham, onun evlatlığı ve kurbanı güzel Estella, dalkavuk ruhlu, ikiyüzlü Pumblechook Amca, eli maşalı Abla, bataklıkların korkulu düşü katil Magwitch, ünlü olduğu kadar tuhaf huylu avukat Jaggers, genç köy öğretmeni Biddy, köyün demircisi Joe Gargery. Charles Dickens, bu ölümsüz romanında da çirkinliklerin karşısına çıkarken, doğa ve insan sevgisiyle dolu bir dünya yaratıyor. Gönlü karasevda ile, gözü yükselme hırsıyla perdelenmiş köy kökenli genç Pipin, Büyük Umutlarını gerçekleştirebilmenin doğru yolunu ararken yaşadıklarının olağanüstü öyküsüdür bu roman.
************
Büyük Umutlar, kırsal kesimden gelen yoksul bir çocuğun sosyal düzlemde yükselme masalıdır. Dickens, David Copperfieldden yaklaşık on yıl sonra, olgunluk ve yaşlılık döneminde, bir kez daha geri dönüp kendi hayatının izdüşümleri üzerinden bir gelişme romanı sunuyor bize. Bir üst sosyal düzleme tırmanma çabalarının boşa gittiğini, yanlış hedeflere, gerçekçi olmayan ideallere bağlanan umutların çöktüğünü gören Pip, bu dikenli yolu terk edecektir; çünkü içinde hareket etmeye çalıştığı sosyal kesim, genç bir insanın gelişmesine olanak vermez. Sahtekârlığın, ikiyüzlülük, aldatma, şiddet ve yapmacıklığın ağır bastığı bu üst-sınıf dünyasında aşk ve güvenin yeri yoktur. Dickensın bugün çoğu eleştirmenlerce modern romana bir adım olarak kabul edilen bu metni, aynı zamanda sanatsal yönü en güçlü, en olgun, en kusursuz çalışması olarak da görülmektedir.
******
Fakir bir çocuk olan Pip küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş, ablasıyla birlikte yaşamaktadır. Bir gün mezarlıkta kaçak bir mahkûmla karşılaşır ve ablasının mutfağından aşırdığı yiyeceklerle bu adama yardım eder. Kaçak mahkûm, Pipin yardımlarını a... tümünü göster
Fakir bir çocuk olan Pip küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş, ablasıyla birlikte yaşamaktadır. Bir gün mezarlıkta kaçak bir mahkûmla karşılaşır ve ablasının mutfağından aşırdığı yiyeceklerle bu adama yardım eder. Kaçak mahkûm, Pipin yardımlarını asla unutmayacaktır.Çoğu eleştirmen tarafından modern romana uzanan önemli bir adım olarak görülen bu şiirsel eseri Ayşe Esra İyidoğanın usta çevirisiyle sunuyoruz okuyucularımıza...
******
Yazar bu kitabında servetin ahlâkı yozlaştırmasını ve insanın kalbinde doğurduğu ümitleri anlatmaktadır. MEB Talim ve Terbiye Kurulunun 2243 sayılı Tebliğler Dergisinde yayınlanan kararı ile ilköğretim okulu öğrencilerine tavsiye edilmiştir.
************
Bir katibin oğlu olarak dünyaya geldi. Ailesinin ekonomik sıkıntıları nedeniyle dokuz yaşındayken okuldan ayrılıp bir fabrikada çalışmaya başladı. Bu yıllardaki deneyimlerinin kendisinde bıraktığı izler, sonraları yazacağı romanların çoğunu biçimlendirmiştir.1835te bir gazetenin parlamento muhabiri okuduktan sonra çeşitli gazete ve dergilerde çizgi roman, öykü ve denemeler yayımladı. Kısa sürede adını duyurarak sevilen bir yazar durumuna geldi. 1838de yazdığı Oliver Twist adlı romanı ona çok büyük bir ün sağladı. Eserlerinde Sanayi Devrimi sırasında geniş halk kitlelerinin çektiği yoksulluk ve acıları gerçekçi bir dille yansıtmıştır.Dickensın 1860da yazdığı Büyük Umutların kahramanı Pip, yetim bir çocukken rastlantılarla büyük bir servet sahibi olarak Londranın aristokratlarının arasına girer. Bol paraya alışan Pip, eline geçen servetin kaynağını öğrenince dehşete düşer; gerçek bir centilmen olmaya çalışır.Yazar, bu en iyi eserinde züppeliğin soysuzlaştırıcı etkisini yine gerçekçilikle derinlemesine işler. Bu roman, servetin ahlak yozlaştırması ve insanda yarattığı umutlar üzerine yapılmış çarpıcı bir yorumdur.
************
Doğan yeni günle birlikte gelecek hayallerimle ilgili önemli bir değişime yöneldim. Doğan güneş hayatımı öyle bir aydınlattı ki artık hiçbir şeyin aynı olmayacağının bilincine vardım. O an için aklımdaki tek konu, gideceğim güne kadar daha altı gün olmasıydı. Ben gidene kadar Londraya bir şey olacak diye ödüm kopuyordu. Ben oraya gittiğimde de şehrin harabeye dönmüş olmasından ya da yok olmasından kaygılanıyordum.
************
Charles Dickensın bütün zamanların en çok ilgi gören kitabı Büyük Umutlar yeniden Türkçede. 1997 yılında yeniden filme uyarlanan Büyük Umutlar Hollywoodun yıldızlarını bir araya getirmişti. Romanda, ergenlik dönemine yeni bir adım atan Finnin ulaşılmaz bir kadına olan büyük aşkı konu ediliyor. Dickensın romanları içinde konu ve işleyiş açısından bambaşka ve üstün özelliklere sahip bir roman. Kısa adı Pip olan Phillip, küçük bir çocukken anne ve babasının mezarı başında kaçak bir mahkumla karşılaşır. Ablasının mutfağından yiyecek çalarak bu mahkuma yardım eder. Kaçak mahkum Pipin ona yaptığı yardımı unutmaz.
************
İngiliz Edebiyatındaki haklı ünü, Dünya Edebiyatında da sağlam bir yere oturan Charles Dickens; kapitalizm öncesi çağın eşiğindeki Londrada 1812 yılında doğdu.
O çağın vahşetlerinden biri olan çocuk işçiler ve onların sömürülmelerinin yakın tanığı oldu; kendi çocukluğu da işçilikle geçti.
Charles Dickensin yayınevimizden çıkan beşinci yapıtı Büyük Umutlar; hem çağındaki emekçilerin yaşam koşullarını, hem suç ve suçlular dünyasını zeki bir çocuğun ustaca esprileri ve derin gözlem gücüyle yansıtır. Her sayfasında dostluğu, gerilimi, yükselişi ve düşüşü işleyen, yer yer polisiyeye de yaslanan kurgusuyla göz dolduran mükemmel bir yapıt...
************
İngiliz edebiyatının dev yazarı Charles Dickensın onuncu romanı Büyük Umutlar, onun en beğenilen, en çok okunan yapıtı. Bu romanında yazar, insanlar arasındaki sevgisizliğe, ikiyüzlülüğe karşı çıkarken, para hırsı ve ayrımcılık üzerine kurulu toplum düzenine de acımasızca saldırıyor. Büyük Umutlar, yazarın canlandırdığı çok renkli, unutulmaz kahramanlarının yer aldığı romanı: Garip bir mirasa konarak Londraya gidip Beyefendi konumuna gelen köylü gen. Pip, esli tragedyalardaki öç ve kahır tanrıçalarını andıran Bayan Havisham, onun evlatlığı ve kurbanı güzel Estella, dalkavuk ruhlu, ikiyüzlü Pumblechook Amca, eli maşalı Abla, bataklıkların korkulu düşü katil Magwitch, ünlü olduğu kadar tuhaf huylu avukat Jaggers, genç köy öğretmeni Biddy, köyün demircisi Joe Gargery. Charles Dickens, bu ölümsüz romanında da çirkinliklerin karşısına çıkarken, doğa ve insan sevgisiyle dolu bir dünya yaratıyor. Gönlü karasevda ile, gözü yükselme hırsıyla perdelenmiş köy kökenli genç Pipin, Büyük Umutlarını gerçekleştirebilmenin doğru yolunu ararken yaşadıklarının olağanüstü öyküsüdür bu roman.
************
Büyük Umutlar, kırsal kesimden gelen yoksul bir çocuğun sosyal düzlemde yükselme masalıdır. Dickens, David Copperfieldden yaklaşık on yıl sonra, olgunluk ve yaşlılık döneminde, bir kez daha geri dönüp kendi hayatının izdüşümleri üzerinden bir gelişme romanı sunuyor bize. Bir üst sosyal düzleme tırmanma çabalarının boşa gittiğini, yanlış hedeflere, gerçekçi olmayan ideallere bağlanan umutların çöktüğünü gören Pip, bu dikenli yolu terk edecektir; çünkü içinde hareket etmeye çalıştığı sosyal kesim, genç bir insanın gelişmesine olanak vermez. Sahtekârlığın, ikiyüzlülük, aldatma, şiddet ve yapmacıklığın ağır bastığı bu üst-sınıf dünyasında aşk ve güvenin yeri yoktur. Dickensın bugün çoğu eleştirmenlerce modern romana bir adım olarak kabul edilen bu metni, aynı zamanda sanatsal yönü en güçlü, en olgun, en kusursuz çalışması olarak da görülmektedir.
******
Fakir bir çocuk olan Pip küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş, ablasıyla birlikte yaşamaktadır. Bir gün mezarlıkta kaçak bir mahkûmla karşılaşır ve ablasının mutfağından aşırdığı yiyeceklerle bu adama yardım eder. Kaçak mahkûm, Pipin yardımlarını a... tümünü göster
Cesur yeni Dünya bizi Forddan sonra 632 yılına götürür. Bu dünyanın cesur insanları kapısında Cemaat, Özdeşlik, İstikrar yazan Londra Merkez kuluçka ve Şartlandırma Merkezinde üretilirler. Kadınların döllenmesi yasak ve ayıp olduğu için, annelik ve babalık pornografik birer kavram olarak görülür. Toplumsal istikrarın temel güvencesi olan şartlandırma hipnopedya uykuda eğitim ile sağlanır. Hipnopedya seyesinde herkes mutludur; herkes çalışır ve herkes eğlenir. Herkes herkes içindir.
Cesur yeni Dünya bizi Forddan sonra 632 yılına götürür. Bu dünyanın cesur insanları kapısında Cemaat, Özdeşlik, İstikrar yazan Londra Merkez kuluçka ve Şartlandırma Merkezinde üretilirler. Kadınların döllenmesi yasak ve ayıp olduğu için, annelik ve b... tümünü göster
İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi kadar kolay olmasa gerek. Bu anlamda, Millî Eğitim Bakanlığının ilköğretim ve ortaöğretime yönelik 100 Temel Eser seçimi; öğrencilere, velilere ve öğretmenlere, kısacası kültür dünyamıza katkıda bulunacak herkese yararlı olacak niteliktedir.\n\nBir kızıl derili kurt kırmasının dramatik öyküsünü anlatır.\n\nUnutulmaz bir serüven öyküsü olan Beyaz Diş, bir Kızılderili kurt kırmasının öyküsünü anlatır. Savaşçıların en büyüğü olan Beyaz Diş, vahşete vahşetle... karşılık verir. Ta ki, şefkate şefkatle karşılık verme şansını bulana dek...Beyaz Diş, modern dünyanın vahşetini kendi üslubuyla apaçık betimleyen ve bu karikatürize edilmiş gerçekliği geri püskürten unutulmaz bir başyapıttır.\n\n\n\nOkumaktan büyük keyif alacağınız birbirinden güzel hikayelerden oluşan Resimli Çocuk Klasikleri VCD Film hediyesi ile sizler için hazırlandı.\n\nABDli yazarlardan Jack London (1876-1916), yaşam kavgasını anlatan roman ve öykülerinin yanı sıra; hayvanların yaşam kavgasındaki ilkel içgüdüyü betimlemekte de büyük ustalık göstermiş dünya edebiyatının önde gelen adlarından biridir. Anatole Franceın deyişiyle, Jack Londonun yapıtlarının tümünde kımıl kımıl yaşam ve düşünce kaynar. Doğa-insan ilişkisini ele aldığı Beyaz Diş yazarın yabancı dillere en çok çevrilen romanları arasındadır.\n\n\n\nBeyaz Diş, kurt olarak doğmuş ve vahşi doğada yetişmiş bir hayvanın, efendisi tarafından sevgi ve dürüstlükle evcilleştirilmesinin öyküsünü anlatmaktadır.
Beyaz Diş dünyaca ünlü bir romandır. Bu öykünün bu kadar sevilmesinin nedeni, yazarın, gücü ve cesareti sayesinde hayatta kalan kahramanlarını, unutamayacağımız birer efsane haline getirmesidir.\n\nBeyaz Diş: Kanadanın kuzeyindeki vahşi ormanlardaki yaşamın büyüleyici bir romanı. Kurt ile köpek melezi olan Beyaz Diş, hem insan hem de hayvan düşmanlarına rağmen vahşi Yukonda hayatta kalabilmek için doğuştan gelen gücü ve cesaretiyle birlikte içgüdülerine güveniyor. Sürükleyici ayrıntılarla, Jack London, çetin ve acımasız bir ortamda türler arasındaki hayatta kalma savaşının vahşi gerçeklerini göz önüne seriyor. Vazgeçilmez çocuk klasiği Beyaz Diş, Jack Londonın en değerli eserlerinden biri olarak öne çıkıyor.\n\n1906 yılında Beyaz Diş yayınlandığında, Jack London artık ünlü bir yazar olma yolunda önemli adımlar atmış, sadece Amerikada değil, dünyanın başka ülkelerinde de popülerleşmeye başlamıştı. Beyaz Diş, Kuzeyin acımasız vahşi dünyasında hayatta kalma mücadelesini anlatan en başarılı, en büyüleyici romanlardan biridir. Yazar bize, boyun eğmez, amansız bir doğal ve sosyal çevrede, insan ve hayvanın yaşama mücadelesini etkileyici bir gerçekçilikle sunar.\n\nBeyaz Diş, San Franciscoda gemiden indi. Şaşkınlıktan öylece kalakalmıştı. Zaten güç denen şeyi, nedenini kendi de bilmeden içgüdüsel bir kavrayışla tanrılara ait bir özellik olarak kabul etmişti. Ancak San Francisconun çamurlu kaldırımlarında yürürken beyaz adamların tanrısal gücü hiç bu kadar şaşırtıcı gelmemişti ona. O bildiği odundan yapılmış kulübelerin yerini kule gibi yükselen binalar almıştı. Caddeler binbir türlü tehlikeyle doluydu. El arabaları, otomobiller, kocaman atların çektiği büyük at arabaları... Caddelerde vızır vızır dolaşan, diğer araçların arasında bağırıp çağırarak kendisine yol açan elektrikli dev taşıtlar, tıpkı kuzeyin uçsuz bucaksız ormanlarından tanıdığı vaşaklar gibi çığlık çığlığa ilerliyorlardı.\n\nKaranlık ladin ağaçları ormanı, donmuş nehrin her iki yakasında yer alıyordu. Arazi öylesine cansız, ıssız ve soğuktu ki hüzün kelimesi bile onu tanımlamada yetersiz kalıyordu. Sessizlik her yanı sarmıştı. Ama yine de bu uzak yabani topraklarda dirençli bir yaşam vardı.\n\nİlkel bir dünyaya kavuşmak için uygarlıktan kaçacağı yerde, insanların arasına katılmak için ormanı terkeden vahşi bir köpeğin acı, buruk, şaşılası bir yaşama tutkusuyla dolu çarpıcı öyküsüdür Beyaz Diş. Gözleme ve deneye dayanan o yalın gerçekçiliğiyle Jack Landon insanın insanla ve doğayla olan mücadelesini yine destansı boyutlara ulaştırıyor. Bir bakıma Vahşetin Çağrısının devamı sayılan bu sürükleyici romanı bir solukta okuyacağınıza eminiz.\n\nGece karanlığı bastırıyordu. Kampın gürültüsüne ve telaşına alışık olan duyuları körelmişti.Ne görülecek, ne duyulacak, ne de yapılacak bir şey vardı burada. Sessizliğin bozulduğunu ve doğanın harekete geçtiğini görmek için bütün duyularını zorladı. Issızlık içinde dehşetli bir tehlikenin pusuda olduğu hissi onu korkutuyordu. Panik içinde kampa doğru çılgınca koşmaya başladı. Koşa koşa ormandan çıktı ve ay ışığıyla aydınlanmış, gölgesiz ve karaltısız bir düzlüğe geldi. Ama kamp yoktu ortalıkta..Arka ayakları üzerine çöktü, burnunu aya doğru kaldırdı.Yalnızlığının verdiği buruklukla beraber korkusu da artmıştı.Geçmişteki acıları ve geleceğin korkularını anlatan uzun ve acıklı bir uluma tutturdu. Bu onun, ilk uzun ve acı dolu ulumasıydı.. ...\n\nKendi cinsinden ve insanlardan nefret gördüğü, hiç durmadan onlarla mücadele ettiği için büyümesi çabuk fakat tek yönlü oluyordu. İçindeki şefkat ve sevginin filizlenmesi olanaksızdı. Böyle şeyler için en küçük bir umudu bile yoktu. Kuvvetliye boyun eğmek, zayıfı ezmek kuralını öğrenmişti. Gri Kunduz kuvvetli bir tanrıydı. Bu yüzden Beyaz Diş ona boyun eğiyordu. Fakat kendisinden küçük olan köpek, ezilmesi gereken zayıf bir yaratıktı. Onunki kuvvet yönünde bir gelişmeydi. Devamlı acı çekmek, hatta mahvolmak tehlikesine karşı koyabilmek için, yırtıcı ve savunmacı özellikleri aşırı derecede gelişmişti. Diğer köpeklerden daha çabuk hareket ediyor, daha hızlı koşuyordu. Onlara oranla daha hileci, daha öldürücü, daha çevikti. Çelik gibi kasları, ipince sinirleri olan, cesur, zalim, yırtıcı ve akıllı bir hayvan olup çıktı. Bütün bu niteliklere sahip olması şarttı, aksi halde ne ayakta durabilecek ne de içinde bulunduğu bu düşman çevrede yaşayabilecekti.\n\n\n\nHayatın rengi, her insan için farklıdır ve her gün farklı bir biçimde çıkar karşısına... Peki, başka varlıkların gözünden bakınca nasıldır hayat? Onların da bizler gibi kederleri, sevinçleri ve kavgaları var mıdır?Beyaz Diş bu soruların cevabını arıyor. Yarı kurt, yarı köpek Beyaz Dişin gözüyle dünyayı, yaşamı ve her şeye rağmen ayakta kalma mücadelesini anlatıyor. Her şeyin ortasında sandığımız insanı her zamankinden farklı bir yerde buluyorsunuz bu eserde... Zira insan, bu kitapta bir başka insanın değil, bir kurdun gözlerinden anlatılıyor ve yargılanıyor.Dünya klasiklerinden biri sayılan Beyaz Diş, dışımızdaki dünyayı bize yaklaştıran, bize farklı açılardan bakmayı öğreten bir eser. Bu romanı okuduktan sonra, hayata bakışınız değişecek ve diğerlerinin dünyasını daha iyi anlayacaksınız.\n\nIrmak, boydan boya buz tutmuştu. Kuzeyin bu akıllara durgunluk veren karlarla kaplı yolları vahşetin tanımıydı sanki...Herşeye karşın yaşam sürüp gidiyordu. İşte ileride bir köpek sürüsü kızağı sürükleyip götürüyordu. Kızakta iki adam ve bir tabut vardı....\n\nuzeyin soğuk ormanlarında yaşam kavgası...Açlık ve hayatta kalma çabası...Beyaz Diş, bir kurt kırması; damarlarında hem kurt hem de köpek kanı dolaşıyor. Ormanda yapayalnız, hayatta kalmaya çalışıyor. Bir gün, na dek yaşadığı mağaranın duvarını geçip hayata atılıyor e her şeyi en başından keşfetmeye koyuluyor. Vahşi doğanın çetin şartları, yaratılışındaki sertliği gün geçtikçe daha çok besliyor. Ve sonunda Beyaz Diş, amansız bir kurt oluyor. Derken efendiyi, yani insanı tanıyor.Usta yazar Jack London, Beyaz Dişte bir kurt ve ona sahip çıkan farklı efendiler üzerinden evcilleşmenin imkânını sorguluyor.\n\n
İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi... tümünü göster
İhtiyaçları çok fazlalaşan insanlar kendi öz kaynaklarını sınırlarını zorlamaya itilir ve yollarına çıkan herhangi bir savunmasız kişiden bile irkilir. İş ve ücretler, yiyecek ve ısı, cesaret ve iyi niyet hepsi sahip olamadıkları şeylerdir. Bu karanlık içerisinde erkek, kadın ve çocuğun zayıflığını ele geçirir ve onları utanç verici işlere zorlar. Artık hiçbir dehşet veya korku dışlanmaz. Ümitsizlik, sadece dört duvarın adiliği ve basitliği ile sınırlanmıştır; hepsi kötülük ve suça yönelir... Hepsi sefilleşmiş, bozulmuş birer kötü ve pislik gibi gözükür. Fakat o denli alçalmış kişilerin de daha fazla alçalamayacağı bir çizgi vardır ve bu dönüm noktasında, dış dünya adeta yutar bu zavallı, tahilsiz, kimliksiz insanları... Onlar Sefillerdir; toplumdan dışlananlar, yeraltı köpekleri..
Victor Hugonun Sefiller romanı yetişkinlerin okuması gereken klâsiklerin başında geliyor. Sefiller'in Kozet isimli küçük kız kahramanını okuyarak sefaletin insanlığı ne gibi korkunç durumlara düşürdüğünü göreceksiniz. MEB Talim ve Terbiye Kurulunun 2243 sayılı Tebliğler Dergisinde yayınlanan kararı ile ilköğretim okulu öğrencilerine tavsiye edilmiştir.
Bir kürek mahkumunun bir din adamı sayesinde doğru yolu buluşunun hikayesi.
Victor Hugonun unutulmaz klasiği sefilleri artık gençler de okuyabilecek. Fakir bir genç olan Jan Valjanın etrafındaki tüm sefalete rağmen iyi bir insan olma mücadelesi anlatılıyor bu kitapta. Mutluluk, aşk, acı, gözyaşı, umut ve hayal kırıkları mükemmel bir uyum içinde verilmiş.
Hugo, Sefiller adlı dev romanının önsözünü şöyle bitirir: Yeryüzünde yoksulluk ve bilgisizliğin egemenliği sürdükçe, böylesi kitaplar gereksiz sayılmayabilir. Yurdunun çıkarları adına siyasal kavgalardan hiç çekinmedi. Bu yüzden de tam yirmi yıl sürgünde kaldı. Sefiller de bu yılların ürünüdür (1862). Bu dev romanı, genç okurlara yalınlaştırılmış, kısaltılmış biçimiyle sunuyoruz. Sefiller, kürek mahkumu Jan Valjean ve polis müfettişi Javert arasında sürüp giden bir kovalamacanın hikayesi üzerine kuruludur. Jan Valjean, yoksul bir köylüdür, ailesini doyurmak amacıyla çaldığı yalnızca bir somun ekmekten dolayı kürek cezasına çarptırılmış, defalarca kaçma teşebbüsünde bulunduğundan cezası katlanmış ve on dokuz seneye cıkmıştır. Fransız edebiyatının en önemli romanlarından biri olan Sefiller, romantik akımın etkilerini taşıyan bir eserdir.
\n\nJan Valjanın tüyler ürperten öyküsü. Yoksulluk sonucu içine düşülen yanlış davranışlar sonunda kürek cezasına mahkum ediliş. Bu mahkumiyetin Jan Valjan üzerindeki olumsuz etkileri, cezaevinden çıktıktan sonra Jan Valjanın piskopos Myrel ile tanışması vearalarındaki ilişkiler. Jan Valjanın isim değiştirerek yeni bir hayata atılma çabası karşısında önüne çıkan engeller.
İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü?İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi kadar kolay olmasa gerek. Bu anlamda, Millî Eğitim Bakanlığının ilköğretim ve ortaöğretime yönelik 100 Temel Eser seçimi; öğrencilere, velilere ve öğretmenlere, kısacası kültür dünyamıza katkıda bulunacak, herkese yararlı olacak niteliktedir.
Sınır tanımayan ve çocuk düşlerine misafir olan kitaplar ve kahramanlar vardır. Beyaz Düşler Dizisindeki kitaplar işte onlardan bazıları.
İhtiyaçları çok fazlalaşan insanlar kendi öz kaynaklarını sınırlarını zorlamaya itilir ve yollarına çıkan herhangi bir savunmasız kişiden bile irkilir. İş ve ücretler, yiyecek ve ısı, cesaret ve iyi niyet hepsi sahip olamadıkları şeylerdir. Bu karanl... tümünü göster
Fareler ve İnsanlar romanını ne kadar hatırlıyorsunuz ...
Fareler ve İnsanlar romanını ne kadar hatırlıyorsunuz ...
maliozer şu anda kitap okumuyor.