ALDIĞI ÖDÜLLER: 1957 Nobel Ödülü Albert Camusnün ( 1913-1960) en tanınmış, en çok yabancı dile çevrilmiş, en çok incelenmiş kitabı olan ve hâlâ en çok satan kitaplar arasında yer alan Yabancı, aynı zamanda yazarın en gizemli yapıtı. Ölümün egemen olduğu bir varlıkın en anlamsız olgularını saçma bir düzensizlik içinde yaşayan bu romanın başkişisi Meursault, bir simge kahraman değildir, adı olmayan bir Yabancıdır; bu eksik kimlik, gerçeklikten algıladığı şeyi yapılandıramayan, yeniden örgütleyemeyen, ama gerçekliğin yankılarını yakalamaya çalışan bir boş bilincin imgesidir. Onun kayıtsızlığı ve edilgenliği, işte bu boş bilincin ürünüdür. Yabancı, büyüleyici gücünü, içinde barındırdığı trajedi duygusuna borçlu: Bir türlü ele geçirilemeyen anlamın sürekli aranması, bilinç ile toplumsal dünya arasındaki çatışma... Camusyle buluşanların hiçbiri, onunla karşılaşınca hayal kırıklığına uğramamıştır. Mutluluk, bir yerde ve her yerde hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir, der Camus. Giderek daha çok sevilen bir yazar olması, onun bu sevgisinin yansımasından başka bir şey değildir.
ALDIĞI ÖDÜLLER: 1957 Nobel Ödülü Albert Camusnün ( 1913-1960) en tanınmış, en çok yabancı dile çevrilmiş, en çok incelenmiş kitabı olan ve hâlâ en çok satan kitaplar arasında yer alan Yabancı, aynı zamanda yazarın en gizemli yapıtı. Ölümün egemen old... tümünü göster
Franz Kafkanın 1915 yılında yayımlanan Dönüşüm adlı romanı, yazarın, anlatım sanatının doruğa ulaştığı bir yapıtıdır. Küçük burjuva çevrelerindeki tiksindirici aile ilişkilerini en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen bu roman, aynı zamanda toplumun kalıplaşmış, işlevini çoktan yitirmiş akışına bilinç düzeyinde başkaldıran bireyin tragedyasını çarpıcı biçimde dile getirir. Romanın kahramanı Gregor Samsanın başkalaşması, bir böceğe dönüşmesi, salt bir çarkın kaskatı dişlisi, eleştirmeyen, ama yalnızca boyun eğen bir toplum teki olmaktan çıkma anlamını taşır; böylece böcekleşenin yazgısı, elbet toplumca dışlanmaktadır. Kafkanın en kalıcı yapıtları arasında yer alan ve Nobel ödülü sahibi Elias Canettinin En yüksek düzeydeki anlatım sanatının tipik örneği olarak nitelediği Dönüşümü Ahmet Cemalin çevirisiyle sunuyoruz.\n\n-Kitap ruhumuzun buz kesmiş sularını kıracak bir balta olmalıdır.
-İnanç, giyotine benzer; onun kadar ağırdır, onun kadar hafiftir.
-Yaşarken yaşamıyla uzlaşamayan birinin, bir eliyle, yazgısının tepesine çöken umutsuzluğu biraz uzaklaştırması gerekir.. Ama bir eliyle de, yıkıntılar arasında gördüklerini not alabilir.
\n\nİlk kez 1915 yılında yayımlanan Dönüşüm, üzerinden neredeyse bir asır geçmesine rağmen hâlâ tüm dünyada en çok okunan kitaplar arasındadır.Yabancı ve alışılmadık bir olayın öyküye girmesiyle birlikte tamamıyla alışılmış, hatta basit diyebileceğimiz bir çevre birdenbire yeni bir ışık altında gerçek yapısıyla ortaya çıkar. Bir pazarlamacı ve ailesinin hiç de çekici olmayan monoton yaşamı bilinen yöntemlerle anlatılsa farklı ve ilginç bir şey ortaya çıkmaz. Ancak bu pazarlamacı bir sabah uykudan uyandığında kendisini bir böceğe dönüşmüş bulduğunda o ve ailesinin varlıklarının sorunsalı üzerindeki perde birdenbire kalkar.Burada normal yaşamın üzerindeki maskenin normal olmayan bir biçimde düşmesi anlatılmaktadır. İnsan kılığında bir canavar değildir karşımıza çıkan, aksine hayvan kılığında bir insandır.\n\nSıradan bir pazarlamacı olan Gregor Samsa, bir sabah sıkıntılı rüyalardan uyandığında kendini tuhaf, devasa bir böcek olarak bulur. İnce titrek bacakları, çirkin, boğum boğum karnının iki yanında, denetimden çıkmış gibi sağa sola sallanmaktadır. Batı edebiyatının ve modernizmin kilometre taşlarından biri olan Dönüşüm, asıl şimdi, yirmi birinci yüzyılın başında, modern insanın derinden yaşadığı yabancılaşmadan kaçmanın imkânsızlığını, yaklaşık seksen yıl önce haber vermiş gibidir. Koruyucu bir böcek kabuğunun içine sığınmak, kendini her türlü iletişime, saçma olanın bu ete kemiğe bürünmüş biçimi karşısında bile hâlâ rutin hayatı, görevleri hatırlatan dış seslere kapamak, kısacası oyundan çıkmak, bir kurtuluş olduğu kadar, hayatın anlamına uzak düşmenin cezasıdır da. Dönüşüm: Yabancılaşmanın ağırlığı.\n\n\n\nBir sabah tedirgin, düşlerinden uyanan Gregor Samsa, dev bir böceğe dönüşmüş halde buldu kendini. Bir zırh gibi sertleşmiş sırtının üzerinde yatıyor, başını biraz kaldırdığında yay şeklinde katı bölmelere ayrılmış, bir kümbet yapmış kahverengi karnını görüyordu. Karnının üstündeki yorgan, her an kayıp yere düşmeye hazır halde güçlükle tutunabilmekteydi. Vücudunun diğer kısımlarına göre acınacak kadar cılız, bir sürü bacakçık, ne yapacaklarını şaşırmış, gözlerinin önünde sürekli çakıp sönüyordu.
\n\nBabasının iflasından sonra ailesinin geçimini üstlenen Gregor Samsa, bir sabah yatağında böceğe dönüşmüş olarak uyanır. Bir böceğin gövdesine sahip olmasına rağmen düşünceleriyle bir insan olan Samsa, umutsuzlukla ailesinden ilgi bekler. Kafkanın olağandışı ile olağanı ustalıkla kaynaştırdığı bu romanında, küçük burjuva yaşantısına bir eleştiri de getiriyor.\n\nFranz Kafka : ( 3 Temmuz 1883, Prag - 3 Haziran 1924, Kierling) Taşralı Çek proletaryasından gelip zengin bir tüccar konumuna yükselmiş bir baba ile zengin ve aydın bir Alman Yahudisi annenin çocuğu olan Franz Kafka, içedönük ve huzursuz kişiliğini büyük ölçüde annesine borçluydu. Çeşitli ailevi ve toplumsal sebepler yüzünden çevresine yabancılaşarak büyüdü. Ailesinin Pragdaki Alman toplumuyla kaynaşma çabaları sonucunda Alman okullarında okudu. Çek kökenli bir aileden geldiği halde Almancayı anadili olarak kullandığı için tam bir Çek sayılmayan Franzı, Almanlar da tam anlamıyla kendilerinden görmediler.Babasının zoruyla 1906da tamamlayacağı hukuk eğitimine başladı. Eğitimi tamamladıktan sonra bir sigorta şirketine girdi. Max Brod ile tanışıp, Prag edebiyat çevresine katıldı. Sigorta şirketinde çalışmasıyla yabancılaşma duygusu iyice gelişen Kafka, 1912de Felice Bauer ile tanıştı. 1914 ve 1917de iki kez Felice ile nişanlanmasına rağmen yazmaktan alıkoyacağı düşüncesiyle bir türlü evlenemedi. Bu ilişkiden geriye 500ü aşkın mektup kalmıştır.I. Dünya Savaşı sırasında fiziksel yetersizlik nedeniyle askere alınmadı.1917 yılında vereme yakalandığı anlaşıldı.1920de yapıtlarını Çekçeye çevirmek isteyen Milena Jesenka ile tanıştı. Kendisinden 12 yaş küçük ve evli olan Milenayla -birleşmelerinin umutsuz olduğunu bildiği halde - yıllarca mektuplaştı.Sağlık sorunlarının artması üzerine emekliliğini istedi, son yıllarında 20 yaşındaki Dora Diamant ile mutluluğa takıldı.1924de Viyana yakınlarında Kierling Senatoryumuna kaldırıldı ve oradan çıkamadı. Praga gömüldü.Nazilerin Çekoslavakyayı işgali sırasında üç kız kardeşi de toplama kamplarında öldürüldü, Kafka ile ilgili bir çok belge yok edildi.20 yıl süren dostluklarının sonunda Kafka bütün yazdıklarını ölümünden sonra yakması için Max Broda vermişti. Ama Brod, dostuna ihanet ederek bu yapıtları bastırdı.1935de başlayan ilk toplu basım önce engellendi sonra da yasaklandı ama zaman içinde üne ve sıkı bir satış garantisine kavuştu.\n\nGregor Samsa bir sabah tedirgin düşlerden uyandığında, kendini yatağında devasa bir böceğe dönüşmüş buldu.Dönüşüm edebiyat tarihinin belki de en müthiş bu cümlesiyle başlar. Ama bunun, anlatının en dokunaksız cümlelerinden biri olduğunu satırlar ilerledikçe anlarız. Samsa beklendiği gibi panik içindedir. Ama yaşadığı panik, sanıldığı gibi böceğe dönüşmüş olmasından değil, geç kalmasındandır. Çünkü işe geç kalması, işini riske atması demektir ve o, bu riski göze alamaz. Ailesi borç yükü altında ezilmekte ve bütün aile Samsanın eline bakmaktadır. İşte Kafkanın derin sezgisiyle önceden haber verdiği asıl korkunç gerçeklik... Birey kendi bedeninden, varoluşundan kopmuş, olağanüstü durumunu bile göz ardı edebilecek kadar sosyal yaşama batmış ve kendine yabancılaşmıştır. Ancak, devasa bir böceğe dönüşünce topluma da yabancılaşır. Acı süreç, toplumun giderek onu kendi dışına itmeye çalışması, onun da var gücüyle toplumun bir yerine bağlanmak için verdiği mücadeleyle geçer.Bu, belki de hepimizin trajedisidir.Franz Kafka, Dönüşümle modern temaları klasik alegorik anlatımla eriterek dünya edebiyatında beklenmedik ufuklar ve anlatım olanakları açmıştır.\n\nYazınsal yaşamını iktidarla çalışma üzerine kuran Franz Kafkanın eserlerin de, rüyalarından alıan ve kabusa yaklaşan yerinellerle (alegori), insanın anlamadığı yasalarla yönetilen bir dünyayla ulaşma girişimindeki birey ruhunun yalnızlığı vardır.Yaşarken çok az eseri basılan Kafkanın romanlarını özellikle psikanaliz kuramına oturttuğu, bilinçaltının çalışmalarından örnek aldığı düşünülmüştür.Dönüşüm yazarın tanınmış eserlerinden biridir.\n\nKafkanın ölümsüz başyapıtıGregor Samsa bir sabah kötü bir rüyadan uyandığında, kendini yatağında korkunç bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.Daha ilk cümlesiyle bile kitabın sonunu merak ettiren bir konu... Sayfalar ilerledikçe Gregorun hayatına bir böcek olarak devam etmeye çalışmasına ve ailesinin, yakın çevresinin bu durum karşısındaki bocalamalarına tanık oluruz. Hayatın normal akışı içerisinde ortaya çıkan bu değişiklik, aslında Franz Kafkanın toplumda varolan kalıplaşmış düzene bir başkaldırısıdır. Toplumdan farklı olan insanların dışlanışını da bu yolla oldukça başarılı bir yöntemle eleştirir. Kafkanın bu başyapıtı, çok geçmeden klasikler arasında yerini almış ve Kafkanın ününü de günümüze kadar taşımıştır.\n\nFranz Kafkanın 1915 yılında yayımlanan Dönüşüm adlı anlatısı, yazarın anlatım sanatının gerçek anlamda doruklarına varmış olduğu bir yapıttır... Küçük burjuva çevrelerindeki tiksindirici aile ilişkilerini en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen anlatı, aynı zamanda genelde toplumun kalıplaşmış, işlevini çoktan yitirmiş akışına bilinç düzeyinde başkaldıran bireyin tragedyasını çarpıcı biçimde dile getirir. Gregor Samsanın başkalaşma, bir böceğe dönüşmesi, salt bir çarkın kaskatı dişlisi, eleştirmeyen, ama yalnızca boyun eğen bir toplum tepki olmaktan çıkma anlamını taşır; böylece böcekleşenin yazgısı elbet toplumcu dışlanmaktır\n\n
Franz Kafkanın 1915 yılında yayımlanan Dönüşüm adlı romanı, yazarın, anlatım sanatının doruğa ulaştığı bir yapıtıdır. Küçük burjuva çevrelerindeki tiksindirici aile ilişkilerini en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen bu roman, aynı zamanda toplumun ka... tümünü göster
Favorilerime eklediğim ender kitaplardan biridir.
Favorilerime eklediğim ender kitaplardan biridir.
LOPAHİN - Yazlıkçılardan dönüm başı en az yirmi beş ruble alırsınız, demek istiyorum. Bence hemen şimdi başlayın bu işe... Size ant içerim, güze kadar elinizde bir kıymık kadar bile boş arazi kalmayacak, hepsini alacaklardır. Sözün kısası, sizi şimdiden kutlarım, kurtuldunuz. Arazinin bulunduğu yer ise bir harika. Irmak yüzmeye elverişli derinlikte... Ancak şüphesiz toprağın düzenlenmesi ve temizlenmesi lazım... Mesela bütün eski binaları, artık hiçbir işe yaramayacak şu evi yıkmak, yaşlı vişne bahçesindeki ağaçları da kesip ortadan kaldırmak gerekecek.
******
Öyküleri ve piyesleri ile edebiyat dünyasına yepyeni bir soluk getiren, usta yazar Anton Çehovdan ölümsüz bir tiyatro eseri... Eski şaşalı günler geride kalmış, soylu bir geçmişten gelen Ranevskaya ailesi geçim sıkıntısı içine düşmüştür. Aslında sadece Ranevskayalar değil, bütün Rusya sarsıcı bir değişim geçirmektedir. Aristokrasi zeminini kaybederken yeni bir sınıf türemektedir düzene uyum sağlamış olan tüccar Lapahin, ailenin tüm sıkıntılarını sona erdirecek bir çözüm bulur: Onca hatırayı yüklenmiş Vişne Bahçesinin satışa çıkarılması.
************
Madam Ranevskaya yurdundan ayrı geçirdiği beş senenin ardından kızıyla birlikte evine, ülkesine geri döner. Ama bu geri dönüş savurganlıklarıyla servetlerini son kuruşuna dek tüketen, borçlandıkça borçlanan ailenin sonunun başlangıcıdır. Çalışanlarının paralarını bile ödeyemezken sazlı sözlü eğlencelerden geri kalmazlar; borçlandıkça harcarlar, harcadıkça borçlanırlar. Bir tek vişne bahçesi kalır ellerinde ama onu bile koruyamazlar... Çehov, serf olarak adlandırılan derebeylik kölelerinin özgürlüklerini kazanmalarının ardından çöküşe geçen aristokrasiyle, zenginleşen orta sınıfa dair gözlem ve yorumlarına dayanan Vişne Bahçesinde bir ailenin dramını anlatsa da oyununu bir dram değil bir komedi hatta yer yer fars olarak nitelendirir. Anton Pavloviç Çehovun tiyatro sevgisi çocukluk yaşlarında izleyici olarak başladı. Vodvil olarak adlandırdığı birer perdelik oyunlarıyla, dörder perdelik oyunlarından ilk ikisi olan İvanov ve Orman Cinini 18871890 yıllarında yazdı.Vanya Dayı büyük övgülere layık görüldü. Martının ikinci sahnelenişinde kazandığı büyük başarı da Üç Kız Kardeş ve Vişne Bahçesini yazmasını sağladı.
************
İnsanlık kendini geliştirerek ilerliyor. Eskiden akıl erdiremediği bazı kavramlara gittikçe yaklaşıyor, aydınlanıyor. İşte bu nedenle çalışmamız, tüm gücümüzle çalışarak gerçeği arayanlara yardımcı olmamız gerekir. Bugün Rusyada çok az kişi çalışıyor. Tanıdığım okumuş kişilerin büyük bir çoğunluğu hiçbir araştırma yapmıyor. Henüz çalışmaya, işe yatkın değiller. Kendilerini entellektüel olarak adlandırırlar, hizmetçilerine sen diye hitap ederler, kölelerine hayvan muamelesi yaparlar. Ne yeni bir şey öğrenirler, ne de ciddi bir şeyler okurlar. Kısacası hiçbirşey yapmaksızın, bilimden yalnızca söz ederler, sanattan da anladıkları yoktur. Hepsi ciddi, asık suratlıdır, yalnızca önemli konulardan söz ederler ve felsefe yaparlar. Onlara göre işçiler korkunç yemek yiyen, otuzu kırkı bir odada, tahtakuruları, leş gibi kokular, küf ve rutubet içinde, yastıksız uyuyan düşük ahlaklı kişilerdir... Ve açıkça görülüyor ki bizde yapılan bütün akıllıca konuşmalar dikkatleri başka yöne çekmeye ve göz boyamaya yöneliktir. O pek sık sözü edilen kreşler, okuma odaları nerede? Onlardan yalnızca romanlarda söz edilir.
******
LOPAHİN - Yazlıkçılardan dönüm başı en az yirmi beş ruble alırsınız, demek istiyorum. Bence hemen şimdi başlayın bu işe... Size ant içerim, güze kadar elinizde bir kıymık kadar bile boş arazi kalmayacak, hepsini alacaklardır. Sözün kısası, sizi şimdi... tümünü göster
Aziz Nesin Yaşar Ne Yaşamazı önce radyo oyunu olarak yazdı. Kazandığı büyük başarı üstüne sahne oyunu haline getirdi. Israrlar üzerine senaryosunu yazdı; çoğu tiyatrocudan olduğu gibi, bu kez de filmciden telif hakkını alamadı. Bir haftalık gazetede çizgi romanı yayımlandı. Ardından televizyon senaryosunu yazdı. okurların isteği, çevrenin baskısı artınca sonunda Yaşar Yaşamaz, şu anda bu roman oldu. Kitabın giriş yazısını kaleme alan Meral Çelen bu büyük ilgiyi Yaşar Yaşamazın ağzından şöyle açıklıyor: ...Ünümün bu kadar yaygınlaşmasına, beni bu kadar sevmenize ilk zamanlar akıl erdiremiyordum ama, şimdi biliyorum artık... Nasıl hepimizde biraz Don Kişotluk varsa, demek biraz da Yaşar Yaşamazlık varmış... Başıma gelenler yabancınız olsaydı, sever miydiniz beni, arar mıydınız?
Aziz Nesin Yaşar Ne Yaşamazı önce radyo oyunu olarak yazdı. Kazandığı büyük başarı üstüne sahne oyunu haline getirdi. Israrlar üzerine senaryosunu yazdı; çoğu tiyatrocudan olduğu gibi, bu kez de filmciden telif hakkını alamadı. Bir haftalık gazetede ... tümünü göster