mervegucluturk

Profil Resmi
1 takip ettiği ve 0 takip edeni var. 8 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Profil Resmi
mervegucluturk şu an okuyor.
Bu Bir Pipo Değildir

Michel Foucault, Magrittein tedirgin edici resimlerinden birkaçına aklını takmıştı. Hem bu resimlerle, hem de ressamla uzun uzun söyleşti, uzun uzun düşündü ve kısaca ama sıkıştırılmış barut gibi, okurun zihnini patlatmaya aday bir kitapla çıkageldi. ...Çeviren :Selahattin Hilav TADIMLIKÖnsöz*Gerçeküstücülüğe en uzun süre bağlı kalmış ressam olan René Magritte (1898-1967), Belçikada Lessinesde doğdu. Bir küçük burjuva ailesinin üç erkek çocuğunun en büyüğüydü. Ailesi, sürekli yer değiştirerek önce Lessinesden Gillye, daha sonra Gillyden Châteletye ve annesinin intiharından sonra Charleroiya taşındı ve Magritte burada, ilkokulda okudu ve daha sonra, eski Yunan ve Latin edebiyatı öğrenimi için Athénéye girdi. Dersleri sürekli olarak izlemedi ve Pierre Bourgeois, Pierre Flouquet ve E.L.T. Mesensle, yaşamına yön verecek dostluklar kurdu.Magritte, on iki yaşında resim yapmaya başladı. Çocukluğunun dünyası, daha sonra yetişkinlik dönemindeki sanatının hammaddesinin büyük bölümünü oluşturacaktı. Bunlar arasında garip balonları, güneş şemsiyesi ayaklarını, parmaklıkları, arkadaşlarıyla oynadığı harap mezarlıklarda gördüğü kırılmış sütunları sayabiliriz.Bir yeni yetme olarak Magritte, Kübizm, Fütürizm ve başka üsluplarla ilgilendi, ama onu sarsan olay, Giorgio de Chiriconun yapıtlarını keşfetmesidir. De Chirico, bir ön-gerçeküstücüydü. Haşin ve hayli soğuk olan resimleri, Lautréamontun(1) bir ameliyat masasının üstünde bir dikiş makinesi ile bir şemsiyenin rastlantısal olarak bir araya gelmesi kadar güzel diye övdüğü bir tür görsel tutarsızlığın ürünleriydi. Magritte, Chiriconun Aşk Şarkısı gibi resimlerde, şiirin, resim üzerindeki üstünlüğünü kavradığını ileri sürüyordu ve bu kavrayış Suzi Gablike göre, Magrittein gözlerinin dolmasına yol açacak kadar etkiliydi.(2)Şiirin resim üzerindeki üstünlüğü, Magrittein daha genç yaşlarda, amacı kendi içinde bir çaba olarak resimden bezmiş olduğu için çok önemliydi. Magritte, bir üslubu uyguladığı zaman, ressamların estetik düşkünlüğüne tam anlamıyla karşıt kaygılarla çalışıyordu. Önemli sayılamayacak birkaç ara dönemden (özellikle 1948in Fovist inek dönemi gibi) sonra Magrittein yöntemi, 1925ten başlayarak iyice yerine oturdu. Bazı eleştirmenlerin sitem etmelerine rağmen, formel ve maddesel sorunlar, onun ilgi alanının tamamen dışındaydı. Kendine sanatçı denmesinden hoşlanmıyor ve resim aracılığıyla iletişimde bulunan bir düşünür olarak görülmesini tercih ediyordu. Yapıtları felsefi içerikler taşıyan birçok ressamın fikirlerle bilinçli olarak uğraşmamalarına karşın Magritte, felsefe metinlerini bol bol okuyor ve Hegele, Martin Heideggere, Jean-Paul Sartrea ve Michel Foucaultya hayranlık duyuyordu.1960ların ortalarında Magritte, Foucaultnun şimdi çok ünlü olan ve İngilizceye The Order of Things diye çevrilen Les Mots et les Chosesunu (Sözcükler ve Şeylerini) okumuştu. Ressamın bu kitaba ilgi duymasına şaşmamak gerekir. Magritte, New York Cityde açtığı bir sergiye aynı adı vermişti ve sözcükler ile şeyler arasındaki ilişki, birçok tablosunda şaşırtıcı bir etki doğuracak biçimde irdelenmiş bir temaydı.Foucaultnun daha önce yazdığı yapıtları, Magrittein ne ölçüde bildiğini kestiremiyoruz. Pariste, daha o zaman bir düşünür olarak ün kazanmış olan Foucault, Histoire de la Folie (Deliliğin Tarihi) (Birleşik Devletlerde Madness and Civilization diye çevrilmiştir) ve Naissance de la Clinique (Kliniğin Doğuşu) [Birth of the Clinic] adlı kitaplarıyla hayranlık kazanmıştı. Gerçeküstücü yazar Raymond Roussel konusunda derinlemesine bir eleştiri de yazmıştı. Magritte, Roussele büyük bir yakınlık duyuyor gibi görünmektedir. Gerçeküstücülere büyük ilgi duyan Foucault, tüm yapıtlarını yayımladığı Georges Bataille gibi yazarlar üzerine çok özgün denemeler de kaleme almıştı. Foucault ve Magritte arasında mektuplaşmalar da olmuştur. Magrittein yazdığı mektuplardan ikisini, bu kitapta bulacaksınız.

Michel Foucault, Magrittein tedirgin edici resimlerinden birkaçına aklını takmıştı. Hem bu resimlerle, hem de ressamla uzun uzun söyleşti, uzun uzun düşündü ve kısaca ama sıkıştırılmış barut gibi, okurun zihnini patlatmaya aday bir kitapla çıkageldi.... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 4 ay
Profil Resmi
mervegucluturk kütüphanesine ekledi.
Bu Bir Pipo Değildir

Michel Foucault, Magrittein tedirgin edici resimlerinden birkaçına aklını takmıştı. Hem bu resimlerle, hem de ressamla uzun uzun söyleşti, uzun uzun düşündü ve kısaca ama sıkıştırılmış barut gibi, okurun zihnini patlatmaya aday bir kitapla çıkageldi. ...Çeviren :Selahattin Hilav TADIMLIKÖnsöz*Gerçeküstücülüğe en uzun süre bağlı kalmış ressam olan René Magritte (1898-1967), Belçikada Lessinesde doğdu. Bir küçük burjuva ailesinin üç erkek çocuğunun en büyüğüydü. Ailesi, sürekli yer değiştirerek önce Lessinesden Gillye, daha sonra Gillyden Châteletye ve annesinin intiharından sonra Charleroiya taşındı ve Magritte burada, ilkokulda okudu ve daha sonra, eski Yunan ve Latin edebiyatı öğrenimi için Athénéye girdi. Dersleri sürekli olarak izlemedi ve Pierre Bourgeois, Pierre Flouquet ve E.L.T. Mesensle, yaşamına yön verecek dostluklar kurdu.Magritte, on iki yaşında resim yapmaya başladı. Çocukluğunun dünyası, daha sonra yetişkinlik dönemindeki sanatının hammaddesinin büyük bölümünü oluşturacaktı. Bunlar arasında garip balonları, güneş şemsiyesi ayaklarını, parmaklıkları, arkadaşlarıyla oynadığı harap mezarlıklarda gördüğü kırılmış sütunları sayabiliriz.Bir yeni yetme olarak Magritte, Kübizm, Fütürizm ve başka üsluplarla ilgilendi, ama onu sarsan olay, Giorgio de Chiriconun yapıtlarını keşfetmesidir. De Chirico, bir ön-gerçeküstücüydü. Haşin ve hayli soğuk olan resimleri, Lautréamontun(1) bir ameliyat masasının üstünde bir dikiş makinesi ile bir şemsiyenin rastlantısal olarak bir araya gelmesi kadar güzel diye övdüğü bir tür görsel tutarsızlığın ürünleriydi. Magritte, Chiriconun Aşk Şarkısı gibi resimlerde, şiirin, resim üzerindeki üstünlüğünü kavradığını ileri sürüyordu ve bu kavrayış Suzi Gablike göre, Magrittein gözlerinin dolmasına yol açacak kadar etkiliydi.(2)Şiirin resim üzerindeki üstünlüğü, Magrittein daha genç yaşlarda, amacı kendi içinde bir çaba olarak resimden bezmiş olduğu için çok önemliydi. Magritte, bir üslubu uyguladığı zaman, ressamların estetik düşkünlüğüne tam anlamıyla karşıt kaygılarla çalışıyordu. Önemli sayılamayacak birkaç ara dönemden (özellikle 1948in Fovist inek dönemi gibi) sonra Magrittein yöntemi, 1925ten başlayarak iyice yerine oturdu. Bazı eleştirmenlerin sitem etmelerine rağmen, formel ve maddesel sorunlar, onun ilgi alanının tamamen dışındaydı. Kendine sanatçı denmesinden hoşlanmıyor ve resim aracılığıyla iletişimde bulunan bir düşünür olarak görülmesini tercih ediyordu. Yapıtları felsefi içerikler taşıyan birçok ressamın fikirlerle bilinçli olarak uğraşmamalarına karşın Magritte, felsefe metinlerini bol bol okuyor ve Hegele, Martin Heideggere, Jean-Paul Sartrea ve Michel Foucaultya hayranlık duyuyordu.1960ların ortalarında Magritte, Foucaultnun şimdi çok ünlü olan ve İngilizceye The Order of Things diye çevrilen Les Mots et les Chosesunu (Sözcükler ve Şeylerini) okumuştu. Ressamın bu kitaba ilgi duymasına şaşmamak gerekir. Magritte, New York Cityde açtığı bir sergiye aynı adı vermişti ve sözcükler ile şeyler arasındaki ilişki, birçok tablosunda şaşırtıcı bir etki doğuracak biçimde irdelenmiş bir temaydı.Foucaultnun daha önce yazdığı yapıtları, Magrittein ne ölçüde bildiğini kestiremiyoruz. Pariste, daha o zaman bir düşünür olarak ün kazanmış olan Foucault, Histoire de la Folie (Deliliğin Tarihi) (Birleşik Devletlerde Madness and Civilization diye çevrilmiştir) ve Naissance de la Clinique (Kliniğin Doğuşu) [Birth of the Clinic] adlı kitaplarıyla hayranlık kazanmıştı. Gerçeküstücü yazar Raymond Roussel konusunda derinlemesine bir eleştiri de yazmıştı. Magritte, Roussele büyük bir yakınlık duyuyor gibi görünmektedir. Gerçeküstücülere büyük ilgi duyan Foucault, tüm yapıtlarını yayımladığı Georges Bataille gibi yazarlar üzerine çok özgün denemeler de kaleme almıştı. Foucault ve Magritte arasında mektuplaşmalar da olmuştur. Magrittein yazdığı mektuplardan ikisini, bu kitapta bulacaksınız.

Michel Foucault, Magrittein tedirgin edici resimlerinden birkaçına aklını takmıştı. Hem bu resimlerle, hem de ressamla uzun uzun söyleşti, uzun uzun düşündü ve kısaca ama sıkıştırılmış barut gibi, okurun zihnini patlatmaya aday bir kitapla çıkageldi.... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 4 ay
Profil Resmi
mervegucluturk okuma durumunu güncelledi.
İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 4 ay
Profil Resmi
mervegucluturk şu an okuyor.
Büyüyen Fotoğraf Küçülen Sosyoloji

Fotoğrafın bir anı dondurduğunu ve temsili olarak bize sunduğunu bildiğimiz için, boyutu ne denli devasa da olsa, hiçbir nesnenin veya canlının fotografik görüntüsü, bu dünyanın yüzeyinde (fiziksel ve zihinsel hareket halinde değil iken) hala pek de büyük bir yer kapsamayan bedenimizi tehdit etmez. Büyüyen Fotoğraf-Küçülen Sosyoloji adlı çalışmasıyla Serkan Dora, sosyolojinin mütevazı, fotoğrafın ise cüretkar olduğu günümüzde, eleştirel sosyolojik düşünmenin verimli bir örneğini sunuyor bize... Bu çalışmada, fotoğraf ile sosyolojinin gelişim sürecini, bu iki alanın tarih, bilgilenme, gerçeklik, sanat ve düşünce yapılarımızla nasıl ilgilendiğini, farklı görüşler ve örneklerle yeniden düşünme olanağı bulacaksınız.

Fotoğrafın bir anı dondurduğunu ve temsili olarak bize sunduğunu bildiğimiz için, boyutu ne denli devasa da olsa, hiçbir nesnenin veya canlının fotografik görüntüsü, bu dünyanın yüzeyinde (fiziksel ve zihinsel hareket halinde değil iken) hala pek de ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 4 ay
Profil Resmi
mervegucluturk kütüphanesine ekledi.
Büyüyen Fotoğraf Küçülen Sosyoloji

Fotoğrafın bir anı dondurduğunu ve temsili olarak bize sunduğunu bildiğimiz için, boyutu ne denli devasa da olsa, hiçbir nesnenin veya canlının fotografik görüntüsü, bu dünyanın yüzeyinde (fiziksel ve zihinsel hareket halinde değil iken) hala pek de büyük bir yer kapsamayan bedenimizi tehdit etmez. Büyüyen Fotoğraf-Küçülen Sosyoloji adlı çalışmasıyla Serkan Dora, sosyolojinin mütevazı, fotoğrafın ise cüretkar olduğu günümüzde, eleştirel sosyolojik düşünmenin verimli bir örneğini sunuyor bize... Bu çalışmada, fotoğraf ile sosyolojinin gelişim sürecini, bu iki alanın tarih, bilgilenme, gerçeklik, sanat ve düşünce yapılarımızla nasıl ilgilendiğini, farklı görüşler ve örneklerle yeniden düşünme olanağı bulacaksınız.

Fotoğrafın bir anı dondurduğunu ve temsili olarak bize sunduğunu bildiğimiz için, boyutu ne denli devasa da olsa, hiçbir nesnenin veya canlının fotografik görüntüsü, bu dünyanın yüzeyinde (fiziksel ve zihinsel hareket halinde değil iken) hala pek de ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 4 ay
Profil Resmi
mervegucluturk şu an okuyor.
Sanatın Tüm Öyküsü

Sanat eseri üretmemiş hiç bir toplum yoktur. İnsanlar için tasvir, süsleme, hikaye anlatıcılığı ve müzik, kuşların yuva yapabilmesi kadar doğaldır. Sanatın aldığı biçimler farklı zaman ve mekanlarda, toplumsal ve kültürel şartların etkisiyle kökten bir biçimde değişime uğramıştır. Bu sanatsal çalışmaların kökensel amacı neydi ve onları bugün nasıl anlayabiliriz? Sanat neden tarihin belli dönemlerinde serpildi? Neden bazı sanat eserleri bu denli önemlidir?

Sanatın Tüm Öyküsü, sanatı ilkel toplumlardan beri dünya çapında yaşanan toplumsal ve kültürel gelişmeler bağlamına yerleştiren net ve doğrudan bir tarihsel panoramayla başlıyor. Kronolojik olarak düzenlenmiş bu kitap sanatsal gelişmelerin izini dönemden döneme ve akımdan akıma sürüyor. Görsellerle desteklenen geniş kapsamlı metin, resimden heykele, kavramsal sanattan performans sanatına, sanatın tüm üsluplarını barındırıyor. Belli başlı sanatçıların çalışma ve fikirlerinin ayrıntılı analizleri, bir sanatçının diğer sanatçıları nasıl etkilediğini ve çalışmalarıyla neye erişmeye çalıştığını ortaya koyuyor. Detaylı kültürel tarih cetveli ise tarihsel bağlamları aydınlığa kavuşturuyor.

Ayrıca bu kitapta her dönemin veya akımın tanımlayıcı özelliklerini somutlayan başyapıtlar detaylarına kadar analiz edilip vurgulanıyor. Renk kullanımından görsel metaforlara, teknik yeniliklerden kalıcı miraslara her şey açıklanıp size dünyaca ünlü başyapıtların anlamını yorumlama fırsatı sağlanıyor. Babür minyatürlerindeki karmaşıklık karşısında şaşırıp kalacak, 19.yüzyıl Japon baskılarının önemini öğrenecek; Seuratın olağanüstü La Grande Jatte serine ilham kaynağı olan renk teorilerinin ardındaki bilimi anlayacak ve Picassonun Avignonlu Kızlar eserinin kendi döneminde neden bir şok etkisi yarattığını keşfedeceksiniz.

En eski tarih öncesi yontulardan ve mağara resimlerinden beri insanlık yaratıcı etkisini kaydetme ihtiyacı hissetmiştir. Bugün, çizme, resmetme ve yontma isteği her zamankinden daha belirgin ve bize kim olduğumuzu, nasıl yaşadığımızı, hatırtlatmaya devam etmekte. Eğer sanatı seviyor ve daha iyi anlamak istiyorsanız Sanatın Tüm Öyküsünün sayfalarından başka bir yere bakmaya ihtiyacınız yok.

Şimdiye kadar yayımlanmış en kolay anlaşılır dünya sanat tarihi kitabı
En bilinen eserlerin 1100den fazla renkli illüstrasyonu
Resim ve heykelcilikten kavramsal sanata kadar bütün sanat türleri
Akıcı ve kolay okumaya elverişli sayfa tasarımı

Sanat eseri üretmemiş hiç bir toplum yoktur. İnsanlar için tasvir, süsleme, hikaye anlatıcılığı ve müzik, kuşların yuva yapabilmesi kadar doğaldır. Sanatın aldığı biçimler farklı zaman ve mekanlarda, toplumsal ve kültürel şartların etkisiyle kökten b... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 4 ay
Daha Fazla Göster

mervegucluturk şu an ne okuyor?

Bu Bir Pipo Değildir

%0

Büyüyen Fotoğraf Küçülen Sosyoloji

%85
Sayfa 170.

Sanatın Tüm Öyküsü

%0

Favori Yazarları (0 yazar)

Favori yazarı yok.