Hazin bir aşk öyküsünü anlatan Erguvanlar Açarkende yazar Bülent Akkurt, özyaşam öyküsünden yola çıkarak mavili kız ile genç bir adamın mutsuz sonla biten ilişkilerini kaleme alıyor. Erguvanlar Açarken, bir anı-romandır; kitabın birinci ve ikinci bölümü bire bir yaşanmış bir aşk öyküsüdür. Üçüncü bölüm ise; elli küsur yıl sonra mektuplardan ve araştırmalardan edinilmiş bulunan bilgiler ışığında yazılmıştır, diyor Bülent Akkurt. Bu romanda kahramanlar belirlenmedi, romanı kahramanlar olarak nitelendirilen kişiler yarattı. Ben sadece yazar olarak ona can vermeye çalıştım. Gerçek yaşamdan yola çıkarak yazdığım romanda, doğal olarak gerçek yaşamın katkıları biraz fazla oluyor. Her yaşam mutlu sonla noktalanmadığı gibi Mavili Kızın yaşamı da maalesef mutlu sonla tamamlanmadı. Öyle olmasını ben de çok isterdim. Ama ne fayda...Bir ada gezisinde taşınan Bülent ve -Bülentin tanımıyla- Mavili Kız, neredeyse bir ömür sürecek olan bir sevdanın başında olduklarını henüz bilmiyorlardı. O yıllarda, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi ikinci sınıf öğrencisi olan genç kız ve genç bir subay olan Bülent, ilk tanıştıkları andan itibaren severler birbirlerini. Ancak gerçek hayat, aşkın büyüsünü bozacak ve iki aşık hiçbir zaman birlikte olamayacaktır.Üç bölümden oluşan kitabın ilk bölümü iki gencin tanışmasını anlatır; Beklenmeyen Bir Ziyaretçi adını taşıyan ikinci bölümde Bülentin, İzmire sevgilisinin ailesine ziyaretini okuruz. Normal bir aile ziyareti olarak başlayan gün, genç kızın babasının şiddet içeren tepkisi ile son bulacak ve iki aşığın yolları bir daha birleşmemek üzere ayrılacaktır.
Hazin bir aşk öyküsünü anlatan Erguvanlar Açarkende yazar Bülent Akkurt, özyaşam öyküsünden yola çıkarak mavili kız ile genç bir adamın mutsuz sonla biten ilişkilerini kaleme alıyor. Erguvanlar Açarken, bir anı-romandır; kitabın birinci ve ikinci böl... tümünü göster
Hazin bir aşk öyküsünü anlatan Erguvanlar Açarkende yazar Bülent Akkurt, özyaşam öyküsünden yola çıkarak mavili kız ile genç bir adamın mutsuz sonla biten ilişkilerini kaleme alıyor. Erguvanlar Açarken, bir anı-romandır; kitabın birinci ve ikinci bölümü bire bir yaşanmış bir aşk öyküsüdür. Üçüncü bölüm ise; elli küsur yıl sonra mektuplardan ve araştırmalardan edinilmiş bulunan bilgiler ışığında yazılmıştır, diyor Bülent Akkurt. Bu romanda kahramanlar belirlenmedi, romanı kahramanlar olarak nitelendirilen kişiler yarattı. Ben sadece yazar olarak ona can vermeye çalıştım. Gerçek yaşamdan yola çıkarak yazdığım romanda, doğal olarak gerçek yaşamın katkıları biraz fazla oluyor. Her yaşam mutlu sonla noktalanmadığı gibi Mavili Kızın yaşamı da maalesef mutlu sonla tamamlanmadı. Öyle olmasını ben de çok isterdim. Ama ne fayda...Bir ada gezisinde taşınan Bülent ve -Bülentin tanımıyla- Mavili Kız, neredeyse bir ömür sürecek olan bir sevdanın başında olduklarını henüz bilmiyorlardı. O yıllarda, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi ikinci sınıf öğrencisi olan genç kız ve genç bir subay olan Bülent, ilk tanıştıkları andan itibaren severler birbirlerini. Ancak gerçek hayat, aşkın büyüsünü bozacak ve iki aşık hiçbir zaman birlikte olamayacaktır.Üç bölümden oluşan kitabın ilk bölümü iki gencin tanışmasını anlatır; Beklenmeyen Bir Ziyaretçi adını taşıyan ikinci bölümde Bülentin, İzmire sevgilisinin ailesine ziyaretini okuruz. Normal bir aile ziyareti olarak başlayan gün, genç kızın babasının şiddet içeren tepkisi ile son bulacak ve iki aşığın yolları bir daha birleşmemek üzere ayrılacaktır.
Hazin bir aşk öyküsünü anlatan Erguvanlar Açarkende yazar Bülent Akkurt, özyaşam öyküsünden yola çıkarak mavili kız ile genç bir adamın mutsuz sonla biten ilişkilerini kaleme alıyor. Erguvanlar Açarken, bir anı-romandır; kitabın birinci ve ikinci böl... tümünü göster
Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsü. Sanki bir nasihatnâme: Yazgına nasıl egemen olacaksın, mutluluğunu nasıl kuracaksın? sorularına yanıt arayan bir hayat ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen romanın altı yılda, yedi milyondan fazla okur bulmasının gizi, kuşkusuz, onun bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor. Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken, güneşin doğuşunu seyretmek için şafak vakti uyanmaya benziyor.
Simyacı, Brezilyalı eski şarkı sözü yazarı Paulo Coelho'nun, yayınlandığı 1988 yılından bu yana dünyayı birbirine katan, eleştirmenler tarafından bir fenomen olarak değerlendirilen üçüncü romanı. Simyacı, altı yılda kırk iki ülkede yedi milyondan fazla sattı. Bu, Gabriel Garcia Marquez'den bu yana görülmemiş bir olay. Yüreğinde, çocukluğunu yitirmemiş olan okurlar için bir klasik kimliği kazanan Simyacıyı Saint-Exupéry'nin Küçük Prens'i ve Richard Bach'ın Martı Jonathan Livingston'u ile karşılaştıranlar var.
Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsü. Sanki bir nasihatnâme: Yazgına nasıl egemen olacaksın, mutluluğunu nasıl kuracaksın? sorula... tümünü göster
mesut777 şu anda kitap okumuyor.