1952’de Kırşehir/Çiçekdağı’nda doğdu. Ortaöğrenimini Kırıkkale’de, yüksek öğrenimini Ankara’da, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yeni Türk Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı. Memurluk, edebiyat öğretmenliği ve kütüphanecilik yaptı. Yazmaya ‘Edebiyat’ dergisinde başladı. İlim Sanat ve Mavera dergilerinde yazdı. HECE dergisinin kuruluşunda yer aldı. HECE, HECEÖYKÜ dergilerinin ve HECE Yayınları’nın yayın yönetmenliğini sürdürmekte. Öykülerinden ‘Ateş’, Boşnakçaya; ‘Ana Üşümesi’, ‘Gülşefdeli Yemeni’ ve ‘Giden Gün Ömürdendir’ Arnavutçaya çevrildi. Kitapları: Tüneller (öykü, Edebiyat Dergisi Yayınları 1983), Ana Üşümesi (öykü, Hece Yayınları 1999; Tüneller’in yeniden düzenlenmiş hâliyle birlikte); Gülşefdeli Yemeni (öykü, Hece Yayınları 1998; Türkiye Yazarlar Birliği 1998 Yılı Öykü Ödülü); Aşkın Hâlleri (öykü, Hece Yayınları 1999); Bir Yağmur Türküsü (deneme, Hece Yayınları 1999); Öykümüzün Hikâyesi (inceleme, Hece Yayınları 2000). Yayına hazırladıkları: Asaf Halet Çelebi Kitabı (inceleme, Hece Yayınları 2003; İlyas Dirin ve Şaban Özdemir’le birlikte); Teori ve Eleştiri (eleştiri, Hece Yayınları 2004); Düşünce ve Dil (deneme, Hece Yayınları 2004).
1952’de Kırşehir/Çiçekdağı’nda doğdu. Ortaöğrenimini Kırıkkale’de, yüksek öğrenimini Ankara’da, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yeni Türk Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı. Memurluk, edebiyat öğretmenliği ve kütüphanecilik yaptı. Yazmaya ‘Edebiyat’ derg... tümünü göster
Eser Nurettin Topçunun 1952-1958 yılları arasında yazdığı hikâyelerden oluşmaktadır. Bu kitap esasen bir fikir adamı olan Topçunun sanatçı kişiliğini ortaya koyuyor. Eserde ter alan metinler yazıldığı yıllarda Anadolu insanının meselelerini, aydın kesimin çıkmazlarını ve Topçunun mistik-metafizik dünyasını dile getiriyor.
Eser Nurettin Topçunun 1952-1958 yılları arasında yazdığı hikâyelerden oluşmaktadır. Bu kitap esasen bir fikir adamı olan Topçunun sanatçı kişiliğini ortaya koyuyor. Eserde ter alan metinler yazıldığı yıllarda Anadolu insanının meselelerini, aydın ke... tümünü göster
Eser Nurettin Topçunun 1952-1958 yılları arasında yazdığı hikâyelerden oluşmaktadır. Bu kitap esasen bir fikir adamı olan Topçunun sanatçı kişiliğini ortaya koyuyor. Eserde ter alan metinler yazıldığı yıllarda Anadolu insanının meselelerini, aydın kesimin çıkmazlarını ve Topçunun mistik-metafizik dünyasını dile getiriyor.
Eser Nurettin Topçunun 1952-1958 yılları arasında yazdığı hikâyelerden oluşmaktadır. Bu kitap esasen bir fikir adamı olan Topçunun sanatçı kişiliğini ortaya koyuyor. Eserde ter alan metinler yazıldığı yıllarda Anadolu insanının meselelerini, aydın ke... tümünü göster
Türk öykücülüğünün aşk öyküleri izleğinde farklı bir duyarlığın yazarıdır Hüseyin Su. Aşkı, mutlak varlık alanına ve varoluşsal nedenlere bağlı olarak ele alır. Aşkı, sadece insani ve bedensel bir yaklaşımla düşünmez. Aşkı, aşkın boyutlarıyla birlikte yazar. Bütün boyutlarıyla ve bu bağlam içinde anlatır. Aşk, her ne kadar bu sınırları zorlayan bir insanilik olsa da, Hüseyin Su öykülerinde mutlaka aşkın bağlamıyla birlikte; gelenek, din, kültür, duyarlık alanlarıyla irtibatı kopmadan anlatılır. Aşkın Halleri’de Hüseyin Su, insanı aşkın birçok haliyle yüzleştirir. Şöyle der: “Aşkın Halleri’nde kadın erkek, genç yaşlı herkes bu hallerden birini, hatta birçoğunu yaşamaktadır... Kimi zaman cesur ve atak, kimi zaman da korkaktır; çekinir ve ürker. Bazen gözü döner. Yıkılır ya da yıkar. Feraseti açılır ya da hayret edip öylece kalıverir. Ne aradığını bilemez hale gelir. Bütün bir dünyayı istediğini sanır ve onun ardına düşer. Münzevileşir, yalnızlığını kutsar, dilsizleşir. Erkek kuşatılır, kadın kuşatır. Aşkta güçlü olan kadındır; daha mantıklı, daha hesaplı ve daha hakimdir. Erkek daha zayıftır. Sevdiği hiçbir kadına güç yetirebilen, hatta onunla kendisini eşitleyebilen erkek yoktur. Aşık hiçbir zaman kendisini görmez, ben demez, sevgisini fedakarlık olarak anmaz ve anlamaz. Hep sevdiğini yüceltir, çünkü onunla dünyasını doldurmuştur. Görmek istediği yalnızca bir yüz/sûrettir. Ona göre bütün oluş, içinde bulunduğu halden ibarettir.” Ona göre “Aşk, insanın, imkânsızlığa tutkusu, imkânsızın ardından koşma hırsıdır. Bir anlamda incelme, bir başka anlamda da beşeriliğe meyli, gönül indirme hâlidir. Aşkın yüzü şehvete döndüğünde düşüş; güzelliğe, saflığa döndüğünde ve ruhsal arayışa geçtiğinde incelme başlar.” (Arka Kapak)
Türk öykücülüğünün aşk öyküleri izleğinde farklı bir duyarlığın yazarıdır Hüseyin Su. Aşkı, mutlak varlık alanına ve varoluşsal nedenlere bağlı olarak ele alır. Aşkı, sadece insani ve bedensel bir yaklaşımla düşünmez. Aşkı, aşkın boyutlarıyla birlikt... tümünü göster
Türk öykücülüğünün aşk öyküleri izleğinde farklı bir duyarlığın yazarıdır Hüseyin Su. Aşkı, mutlak varlık alanına ve varoluşsal nedenlere bağlı olarak ele alır. Aşkı, sadece insani ve bedensel bir yaklaşımla düşünmez. Aşkı, aşkın boyutlarıyla birlikte yazar. Bütün boyutlarıyla ve bu bağlam içinde anlatır. Aşk, her ne kadar bu sınırları zorlayan bir insanilik olsa da, Hüseyin Su öykülerinde mutlaka aşkın bağlamıyla birlikte; gelenek, din, kültür, duyarlık alanlarıyla irtibatı kopmadan anlatılır. Aşkın Halleri’de Hüseyin Su, insanı aşkın birçok haliyle yüzleştirir. Şöyle der: “Aşkın Halleri’nde kadın erkek, genç yaşlı herkes bu hallerden birini, hatta birçoğunu yaşamaktadır... Kimi zaman cesur ve atak, kimi zaman da korkaktır; çekinir ve ürker. Bazen gözü döner. Yıkılır ya da yıkar. Feraseti açılır ya da hayret edip öylece kalıverir. Ne aradığını bilemez hale gelir. Bütün bir dünyayı istediğini sanır ve onun ardına düşer. Münzevileşir, yalnızlığını kutsar, dilsizleşir. Erkek kuşatılır, kadın kuşatır. Aşkta güçlü olan kadındır; daha mantıklı, daha hesaplı ve daha hakimdir. Erkek daha zayıftır. Sevdiği hiçbir kadına güç yetirebilen, hatta onunla kendisini eşitleyebilen erkek yoktur. Aşık hiçbir zaman kendisini görmez, ben demez, sevgisini fedakarlık olarak anmaz ve anlamaz. Hep sevdiğini yüceltir, çünkü onunla dünyasını doldurmuştur. Görmek istediği yalnızca bir yüz/sûrettir. Ona göre bütün oluş, içinde bulunduğu halden ibarettir.” Ona göre “Aşk, insanın, imkânsızlığa tutkusu, imkânsızın ardından koşma hırsıdır. Bir anlamda incelme, bir başka anlamda da beşeriliğe meyli, gönül indirme hâlidir. Aşkın yüzü şehvete döndüğünde düşüş; güzelliğe, saflığa döndüğünde ve ruhsal arayışa geçtiğinde incelme başlar.” (Arka Kapak)
Türk öykücülüğünün aşk öyküleri izleğinde farklı bir duyarlığın yazarıdır Hüseyin Su. Aşkı, mutlak varlık alanına ve varoluşsal nedenlere bağlı olarak ele alır. Aşkı, sadece insani ve bedensel bir yaklaşımla düşünmez. Aşkı, aşkın boyutlarıyla birlikt... tümünü göster
Türk öykücülüğünün aşk öyküleri izleğinde farklı bir duyarlığın yazarıdır Hüseyin Su. Aşkı, mutlak varlık alanına ve varoluşsal nedenlere bağlı olarak ele alır. Aşkı, sadece insani ve bedensel bir yaklaşımla düşünmez. Aşkı, aşkın boyutlarıyla birlikte yazar. Bütün boyutlarıyla ve bu bağlam içinde anlatır. Aşk, her ne kadar bu sınırları zorlayan bir insanilik olsa da, Hüseyin Su öykülerinde mutlaka aşkın bağlamıyla birlikte; gelenek, din, kültür, duyarlık alanlarıyla irtibatı kopmadan anlatılır. Aşkın Halleri’de Hüseyin Su, insanı aşkın birçok haliyle yüzleştirir. Şöyle der: “Aşkın Halleri’nde kadın erkek, genç yaşlı herkes bu hallerden birini, hatta birçoğunu yaşamaktadır... Kimi zaman cesur ve atak, kimi zaman da korkaktır; çekinir ve ürker. Bazen gözü döner. Yıkılır ya da yıkar. Feraseti açılır ya da hayret edip öylece kalıverir. Ne aradığını bilemez hale gelir. Bütün bir dünyayı istediğini sanır ve onun ardına düşer. Münzevileşir, yalnızlığını kutsar, dilsizleşir. Erkek kuşatılır, kadın kuşatır. Aşkta güçlü olan kadındır; daha mantıklı, daha hesaplı ve daha hakimdir. Erkek daha zayıftır. Sevdiği hiçbir kadına güç yetirebilen, hatta onunla kendisini eşitleyebilen erkek yoktur. Aşık hiçbir zaman kendisini görmez, ben demez, sevgisini fedakarlık olarak anmaz ve anlamaz. Hep sevdiğini yüceltir, çünkü onunla dünyasını doldurmuştur. Görmek istediği yalnızca bir yüz/sûrettir. Ona göre bütün oluş, içinde bulunduğu halden ibarettir.” Ona göre “Aşk, insanın, imkânsızlığa tutkusu, imkânsızın ardından koşma hırsıdır. Bir anlamda incelme, bir başka anlamda da beşeriliğe meyli, gönül indirme hâlidir. Aşkın yüzü şehvete döndüğünde düşüş; güzelliğe, saflığa döndüğünde ve ruhsal arayışa geçtiğinde incelme başlar.” (Arka Kapak)
Türk öykücülüğünün aşk öyküleri izleğinde farklı bir duyarlığın yazarıdır Hüseyin Su. Aşkı, mutlak varlık alanına ve varoluşsal nedenlere bağlı olarak ele alır. Aşkı, sadece insani ve bedensel bir yaklaşımla düşünmez. Aşkı, aşkın boyutlarıyla birlikt... tümünü göster