Büyük sıkıntıların yaşandığı çalkantılı dönemlerde bile ailesinin sorumluluğunu taşıyan bir yazarın eş ve baba olarak portresini çizen bu mektuplar, Sabahattin Ali'yi yakından tanımamızı sağlıyor.
"Bundan sonra hiç kimse sana benim kadar yakın olmayacak. Beraber Almanca öğreneceğiz, ben İngilizce öğrenmek istiyorum, beraber İngilizce dersi alacağız, ben kitaplar tercüme edeceğim, bunları beraber okuyacağız, neşeli ve kederli olacağız, ne olursa olsun, bütün bunlar hep beraber, hep ikimizin iştirakiyle olacak ve başka hiç kimse karışmayacak."
Tarihsiz bir mektuptan...
"Sen nasılsın? Keyfin yolunda mı? Sevgilim, Filiz'im nasıl? Onun bir fotoğrafçıda, hiç olmazsa vesikalık bir resmini çıkartıp gönder. Kendinin de bir resmini yolla. İkinizi de fevkalade göreceğim geldi."
-24. VIII. 1944 tarihli mektuptan-
(Tanıtım Bülteninden)
Büyük sıkıntıların yaşandığı çalkantılı dönemlerde bile ailesinin sorumluluğunu taşıyan bir yazarın eş ve baba olarak portresini çizen bu mektuplar, Sabahattin Ali'yi yakından tanımamızı sağlıyor.
"Bundan sonra hiç kimse sana benim kada... tümünü göster
Her şeye “karşı” duran, “karşı” çıkan, “karşı” olan bir adam... Aylak Adam... Bir adı bile yok. “C.” diyor Yusuf Atılgan kısaca.
İnsan her şeye bunca “karşı”yken kendine de “karşı” olmadan nasıl sürdürülebiler bir “karşı” yaşamı?
C., sıradanlığa, tekdüzeliğe, alışılmışın kolaycılığına hiç mi hiç katlanamıyor. Hem farklıyı, hem doğru olanı arıyor. Çabasının boşuna olduğunun da farkında üstelik.
Zor bir karakter, zor bir yaşam, yalın bir roman.
Her şeye “karşı” duran, “karşı” çıkan, “karşı” olan bir adam... Aylak Adam... Bir adı bile yok. “C.” diyor Yusuf Atılgan kısaca.
İnsan her şeye bunca “karşı”yken kendine de “karşı” olmadan nasıl sürdürülebiler bir “karşı” yaşamı?
C., sıradanlığ... tümünü göster
"Ne ölü, ne sağ" bir yaşamın kahramanı Zebercet. Gözünü ilk açtığı ve yaşadığı Anayurt Oteli'yle aynı kaderi paylaşıyor: Birbirine benzeyen geçici ilişkilerle geçen günler, yalnız ve tek başına sürüklenen bir hayat.
Gecikmeli Ankara treniyle gelen -adını bile bilmediğimiz- kadın, otelde bir gece kalır ve Zebercet'in de, Anayurt Oteli'nin de sessiz akıp giden günlerinin içeriği değişir.
Küçük ayrıntıların tekdüze şaşmazlığında nerdeyse takıntılarla sürüklenen bir yaşamın öfkesi de, çaresizliği de büyük oluyor.
Türk edebiyatının unutulmaz bir tipi ve unutulmaz bir mekanı.
"Ne ölü, ne sağ" bir yaşamın kahramanı Zebercet. Gözünü ilk açtığı ve yaşadığı Anayurt Oteli'yle aynı kaderi paylaşıyor: Birbirine benzeyen geçici ilişkilerle geçen günler, yalnız ve tek başına sürüklenen bir hayat.
Gecikmeli Ankara t... tümünü göster
Fîhi Mâ Fîh, Mevlâna Celâleddin-i Rumînin meclislerindeki konuşmalarının, oğlu Sultan Veled veya müritlerinden biri tarafından yazılarak, sonradan bu notların bir araya getirilmesiyle meydana gelmiş bir eserdir. Her fasılda ele alınan mevzu ve meseleler başka başkadır ve her fasıl muhtevası bakımından müstakil olmakla beraber Hazret-i Mevlânanın umumi olarak tasavvufi düşüncelerini, dini, felsefi, ahlaki akidelerini, dünya ve insanlık görüşünü, tabiatını, şiir telakkisini, devrinin birçok mühim olaylarını, muhitini ve nihayet geniş muhiti üzerindeki derin ve büyük tesiri anlatması bakımından tam bir bütünlük gösterir.Bu eserde hakim unsur tasavvuftur. Birçok fasıllarda doğrudan doğruya varlık birliği inanandan, mutlak varlık ve zuhurundan, akl ı kül ve nefs-i külden, kainat, eflak, anasır ve devirden, dünya ve ahiretten, insan, veli, nebi ve insan-ı kamilden, sülük ve derecelerinden, yakinden, aşk ve cezbeden bahsedilmiştir. Fîhi Mâ Fîh i okuyanlar Hazret-i Mevlânanın bütün bu hususlardaki düşünce ve görüşlerini ne büyük bir açıklık, sadelik ve aynı zamanda ne büyük bir kudretle anlatmağa muvaffak olduğunu göreceklerdir
Fîhi Mâ Fîh, Mevlâna Celâleddin-i Rumînin meclislerindeki konuşmalarının, oğlu Sultan Veled veya müritlerinden biri tarafından yazılarak, sonradan bu notların bir araya getirilmesiyle meydana gelmiş bir eserdir. Her fasılda ele alınan mevzu ve mesele... tümünü göster
Fîhi Mâ Fîh, Mevlâna Celâleddin-i Rumînin meclislerindeki konuşmalarının, oğlu Sultan Veled veya müritlerinden biri tarafından yazılarak, sonradan bu notların bir araya getirilmesiyle meydana gelmiş bir eserdir. Her fasılda ele alınan mevzu ve meseleler başka başkadır ve her fasıl muhtevası bakımından müstakil olmakla beraber Hazret-i Mevlânanın umumi olarak tasavvufi düşüncelerini, dini, felsefi, ahlaki akidelerini, dünya ve insanlık görüşünü, tabiatını, şiir telakkisini, devrinin birçok mühim olaylarını, muhitini ve nihayet geniş muhiti üzerindeki derin ve büyük tesiri anlatması bakımından tam bir bütünlük gösterir.Bu eserde hakim unsur tasavvuftur. Birçok fasıllarda doğrudan doğruya varlık birliği inanandan, mutlak varlık ve zuhurundan, akl ı kül ve nefs-i külden, kainat, eflak, anasır ve devirden, dünya ve ahiretten, insan, veli, nebi ve insan-ı kamilden, sülük ve derecelerinden, yakinden, aşk ve cezbeden bahsedilmiştir. Fîhi Mâ Fîh i okuyanlar Hazret-i Mevlânanın bütün bu hususlardaki düşünce ve görüşlerini ne büyük bir açıklık, sadelik ve aynı zamanda ne büyük bir kudretle anlatmağa muvaffak olduğunu göreceklerdir
Fîhi Mâ Fîh, Mevlâna Celâleddin-i Rumînin meclislerindeki konuşmalarının, oğlu Sultan Veled veya müritlerinden biri tarafından yazılarak, sonradan bu notların bir araya getirilmesiyle meydana gelmiş bir eserdir. Her fasılda ele alınan mevzu ve mesele... tümünü göster