@redline
Gürel Bey,
Ben bu siteyi yaklaşık dört beş yıldır kullanıyorum. Teknik olarak zamanınızın olmamasını anlıyorum, ben de aşağı yukarı bu sektördeyim diyelim. Emek harcamak gerek tabii ki. Ha deyince olmuyor, üzerinde düşünülmesi lazım.
Ancak bu şekilde de burayı kullanmaya devam etmek kullanıcıları biraz rahatsız etmeye başladı. Kendi adıma konuşayım, şu iki şeyi bir hafta sonunuzda bir iki saatte yapabileceğinizi düşünüyorum. Birincisi, profil ayarlarına hesabımı sil ya da dondur gibi bir buton (çünkü bence insanlara bu hakkı tanımak lazım); ikincisi de kitapları bir .csv dosyası vb. şekilde dışa aktarma.
Ne dersiniz? En azından bunları bekleyebilir miyiz yakın bir tarihte, özellikle dışarı aktarma konusunu?
Bu arada, bu site için de can-ı gönülden teşekkür ederim. Çok güzel insanlar tanıdım geçen yıllar içinde burası sayesinde. Emeği geçenlerin ellerine sağlık.
@redline
Gürel Bey,
Ben bu siteyi yaklaşık dört beş yıldır kullanıyorum. Teknik olarak zamanınızın olmamasını anlıyorum, ben de aşağı yukarı bu sektördeyim diyelim. Emek harcamak gerek tabii ki. Ha deyince olmuyor, üzerinde düşünülmesi lazım.
... tümünü göster
Camlardan ölesiye sarkan gündelikçi kadınlar, elindeki eczane poşetleriyle çaresiz bekleyen yaşlı adamlar, pazar yerlerinden artık toplayanlar, eskimiş kıyafetleriyle düğün salonlarında şarkı söyleyenler, sefer tasından utanan genç adam ve diğerleri.
Şehrin ötekileri yani.
Biraz Raif Efendi, biraz Maria Puder, Sartre, Bachelard, Anna ve biraz Kudüs.
Karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız bir şehirde hayatta kalabilmek için her şey.
Büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulabilmek için yani.
Tarık Tufan, “Bir Adam Girdi Şehre Koşarak” kitabında her şey hızla akarken, yavaş gidenleri, yorulanları, rekabete güç yetiremeyenleri ve onların mekanlarını anlatıyor.
Camlardan ölesiye sarkan gündelikçi kadınlar, elindeki eczane poşetleriyle çaresiz bekleyen yaşlı adamlar, pazar yerlerinden artık toplayanlar, eskimiş kıyafetleriyle düğün salonlarında şarkı söyleyenler, sefer tasından utanan genç adam ve diğerler... tümünü göster
Camlardan ölesiye sarkan gündelikçi kadınlar, elindeki eczane poşetleriyle çaresiz bekleyen yaşlı adamlar, pazar yerlerinden artık toplayanlar, eskimiş kıyafetleriyle düğün salonlarında şarkı söyleyenler, sefer tasından utanan genç adam ve diğerleri.
Şehrin ötekileri yani.
Biraz Raif Efendi, biraz Maria Puder, Sartre, Bachelard, Anna ve biraz Kudüs.
Karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız bir şehirde hayatta kalabilmek için her şey.
Büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulabilmek için yani.
Tarık Tufan, “Bir Adam Girdi Şehre Koşarak” kitabında her şey hızla akarken, yavaş gidenleri, yorulanları, rekabete güç yetiremeyenleri ve onların mekanlarını anlatıyor.
Camlardan ölesiye sarkan gündelikçi kadınlar, elindeki eczane poşetleriyle çaresiz bekleyen yaşlı adamlar, pazar yerlerinden artık toplayanlar, eskimiş kıyafetleriyle düğün salonlarında şarkı söyleyenler, sefer tasından utanan genç adam ve diğerler... tümünü göster
Atalarımız üçlemesinin son kitabı. İdeal, hatta mükemmel; ancak varolmayan bir şövalye (Agilulfo) başrolde. Tam zıddı olarak ete kemiğe bürünmüş ama adeta bilinçten yoksun Gurdulu yanında. Temsil ettikleri değerler ve bu değerlerin eleştirisi açısından çok kilit karakterler olan Bradamante, Torrismondo ve Rambaldo da cabası.
Harika adam şu Calvino. Absürd, eğlenceli ama bir yandan da ciddi.
Atalarımız üçlemesinin son kitabı. İdeal, hatta mükemmel; ancak varolmayan bir şövalye (Agilulfo) başrolde. Tam zıddı olarak ete kemiğe bürünmüş ama adeta bilinçten yoksun Gurdulu yanında. Temsil ettikleri değerler ve bu değerlerin eleştirisi açısınd... tümünü göster
Varolmayan Şövalyenin kahramanı Agilulfo, çok yiğit ve soylu bir şövalye olmakla beraber, bir tek kusuru vardır: varolmamaktadır. Daha doğrusu parlak, gösterişli bir zırhtan ibarettir, ama ne yazık ki zırhın içi boştur.Soğuk bir zırha bürünmüş, korkusuz, idealleri olan, ama bir boşluktan ve bir bilinç varlığından başka bir şey olmayan Agilulfo ile karşı karşıyayızdır.Onun karşı kahramanı ise bedensel varlığa sahip, ama akıldan yoksun Gurdulùdur. Biri bedensel varlıktan, diğeri bilinçten yoksun bu iki kahraman aslında varolan ile varolmayanın çatışmasıdır.Çevremizdeki her insanın, kendimizin dahi yüzünde, Calvinonun atalarımızdediği bu kahramanların izleri saklıdır...Varolmayan Şövalye, Italo Calvinonun İkiye Bölünen Vikont ve Ağaca Tüneyen Barondan sonra Atalarımız üçlemesinin son halkası olarak yayımladığı kitaptır. Varolmayan Şövalye, ilk kez her yaştan okura hitap eden bu resimli baskısıyla da Türkçede...
Varolmayan Şövalyenin kahramanı Agilulfo, çok yiğit ve soylu bir şövalye olmakla beraber, bir tek kusuru vardır: varolmamaktadır. Daha doğrusu parlak, gösterişli bir zırhtan ibarettir, ama ne yazık ki zırhın içi boştur.Soğuk bir zırha bürünmüş, kork... tümünü göster