mutlufosil

Profil Resmi
7 takip ettiği ve 9 takip edeni var. 0 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Profil Resmi
mutlufosil okumuş.
Kardeşimin Hikayesi

Serenad fırtınasından sonra Livaneli’den nefes kesen bir roman...

Sakin bir balıkçı köyünde genç bir kadının cinayete kurban gitmesiyle başlar her şey. Dünyadan elini eteğini çekmiş emekli inşaat mühendisiyle genç, güzel ve meraklı gazeteci kızın tanışmasına da bu cinayet vesile olur. Kurguyla gerçeğin karıştığı, duyguların en karanlık, en kuytu bölgelerine girildiği hikâye, daha doğrusu hikâye içinde hikâye de böylece başlar. Modern bir Binbir Gece Masalı’nın kapıları aralanır. Ancak bu kez Şehrazad erkektir.
Kardeşimin Hikâyesi aşkın mutlulukta ulaşılacak son nokta olduğuna inananları bir kez daha düşünmeye davet eden, aşka, aşkın karmaşıklığına ve tehlikelerine dair nefes kesen bir roman. Her sayfada yeni bir gerçekliği keşfedecek, kuşku ile kesinliğin sınırlarında dolaşacaksınız.

Mantıksız gibi geliyor ama o sabah uyandığımda tuhaf bir haber alacağımı biliyordum. Karadeniz’in lacivert dalgalarıyla baş başa kalmış olan bu ıssız köyde geçen her gün birbirinin aynısı olduğu için burada insanların heyecanla konuşacağı olaylara pek sık rastlanmazdı. O günün de ötekiler gibi sessizce akıp gitmesi gerekirdi ama galiba başka şeyler olacaktı. O mahmur sabah saatlerinde bir cinayet haberi alacağımı bilmiyordum elbette ama bir haber gelecekti. Daha yataktan çıkmamıştım, gözlerim kapalıydı, arkalarında fosforlu çizgiler bırakarak yıldırım hızıyla hareket eden mor tavşanları izliyordum.

Serenad fırtınasından sonra Livaneli’den nefes kesen bir roman...

Sakin bir balıkçı köyünde genç bir kadının cinayete kurban gitmesiyle başlar her şey. Dünyadan elini eteğini çekmiş emekli inşaat mühendisiyle genç, güzel ve meraklı gazeteci kızın ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 11 ay
Profil Resmi
mutlufosil okumuş.
Serenad

Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi'nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran'ın (36) ABD'den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner'i (87) karşılamasıyla başlar.1930'lu yıllarda İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yapmış olan profesörün isteği üzerine, Maya bir gün onu Şile'ye götürür. Böylece, katları yavaş yavaş açılan dokunaklı bir aşk hikâyesine karışmakla kalmaz, dünya tarihine ve kendi ailesine ilişkin birtakım sırları da öğrenir.Serenad, 60 yıldır süren bir aşkı ele alırken, ister herkesin bildiği Yahudi Soykırımı olsun isterse çok az kimsenin bildiği Mavi Alay, bütün siyasi sorunlarda asıl harcananın, gürültüye gidenin hep insan olduğu gerçeğini de göz önüne seriyor.Okurunu sımsıkı kavrayan Serenad'da Zülfü Livaneli'nin romancılığının en temel niteliklerinden biri yine başrolde: İç içe geçmiş, kaynaşmış kişisel ve toplumsal tarihlerin kusursuz Dengesi.

Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi'nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran'ın (36) ABD'den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner'i (87) karşılamasıyla başlar.1930'lu yılla... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 11 ay
Profil Resmi
mutlufosil bir yazarı favorilerine ekledi.

Amherst Koleji ve Philips Exeter Akademisi'nden mezun olduktan sonra bir süre eğitim gördüğü bu okullarda İngilizce öğretmenliği yaptı. Şifre çözme ve gizli hükümet örgütlerine duyduğu ilgi, 1996'da ilk romanı Dijital Kale'nin ortaya çıkmasını sağladı.

Romanın yayımlanmasından hemen sonra Dan Brown bir anda elektronik kitap listelerinde bir numaraya yükseldi. Amerika Ulusal Güvenlik Teşkilatı'nı (NSA) konu alan roman, sivil halkın mahremiyeti ile ulusal güvenlik arasındaki ince çizgiyi irdeliyordu.

Yazar tekno-gerilim türündeki ikinci romanı İhanet Noktası'nda da politikada ahlak, güvenlik ve gizli teknoloji konularını işledi.

Başkanlık Ödülü'nü kazanmış bir matematik profesörü ile ilahiyat müzisyeni bir annenin oğlu olan Dan Brown, bilim ve din gibi paradoksal felsefelerin egemen olduğu bir ortamda büyüdü. Bu birbirini tamamlayıcı görüşlerden aldığı esinle ünlü romanı Melekler ve Şeytanlar'ı yazdı. Bu yapıt da bir İsviçre fizik laboratuvarı ile Vatikan kenti arasında geçen, bilim ve din odaklı bir gerilim romanıdır.

Dan Brown, büyükbabasının da mason olduğunu pek çok programda açıklamıştır. Evlerinde garip önlükler ve beyaz eldivenler bulduğunu söylemiştir. Kayıp Sembol adlı romanını da bu yüzden yazdığı düşünülmektedir. Kitabın konusu da masonluktur.

Ayrıca, 2003 yılında çıkardığı ve tüm dünyada satış rekorları kıran Da Vinci Şifresi kitabının da yazarıdır. Da Vinci Şifresi ve Melekler ve Şeytanlar kitaplarının filmi de çekilmiştir.

Sanat tarihçisi ve ressam olan eşi de araştırmalarına yardım etmekte ve eserlerine fon sağlamaktadır.

Amherst Koleji ve Philips Exeter Akademisi'nden mezun olduktan sonra bir süre eğitim gördüğü bu okullarda İngilizce öğretmenliği yaptı. Şifre çözme ve gizli hükümet örgütlerine duyduğu ilgi, 1996'da ilk romanı Dijital Kale'nin ortaya çıkmasını sağlad... tümünü göster

10 yıl
Profil Resmi
mutlufosil şu an okuyor.
Kayıp Sembol (Robert Langdon, #3)

Dan Brown; Da Vinci Şifresi, Melekler ve Şeytanlar'dan sonra Kayıp Sembol'de insanlığın yüzyıllardır beklediği bir gerçeğin peşinde... Harvard Simgebilim Profesörü Robert Langdon, Kongre Binasında konferans vermesi için yakın bir arkadaşından davet alır. Ancak, Washington'a varır varmaz oldukça garip bir durumla karşı karşıya kalan profesör, kendini korkunç bir oyunun ortasında bulur.
Kongre Binasına bırakılmış olan bir sembolün -yakın arkadaşı Peter Solomon'ın kesik eli- varlığını haber veren bir telefon, Langdon'ı hiç de yabancısı olmadığı bir dünyaya davet etmektedir. Antikçağlarda kullanılan bu sembolik çağrı, daveti alan kişiyi ezoterik bilgeliğin hüküm sürdüğü, çok eskilerde kalmış kayıp bir dünyaya sürükleyecektir.
Sonu belli olmayan bu mistik daveti arkadaşını kurtarmak için kabul eden Langdon, bir anda masonik sırların, saklı kalmış tarihin ve o güne dek görmediği yerlerin gizli dünyasında inanılmaz bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalır. Artık cevaplanması gereken sorular vardır: İnsanlığın Altın Çağı, açılmaması gereken bir kapının aralığından sırlarıyla birlikte yok mu olacak, yoksa hikmetin ışığında tüm soruların cevapları mı bulunacaktır?...

Dan Brown; Da Vinci Şifresi, Melekler ve Şeytanlar'dan sonra Kayıp Sembol'de insanlığın yüzyıllardır beklediği bir gerçeğin peşinde... Harvard Simgebilim Profesörü Robert Langdon, Kongre Binasında konferans vermesi için yakın bir arkadaşınd... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl
Profil Resmi
mutlufosil bir kitabı yarıda bıraktı.
Kinyas ve Kayra

Hiç uykum yok. Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi içiyorum. Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var. Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor. Sağ omuzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarpı işareti ve altında aynı kelebeğin bir Japon tarafından çok daha iyi işlenmişi. Sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. Bileklerimdeki otuz dört dikiş. Medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandisit ameliyatımın izi. Ve sırtımı kaplayan, Tanrı'nın yüzü. Bilmiyorum... Hızlı yaşadım. Ama genç ölmekten çok, hızlı yaşlandım! Ama hayattayım.

Hiç uykum yok. Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi içiyorum. Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var. Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anlad... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl
Profil Resmi
mutlufosil bir kitabı yarıda bıraktı.
Herkes Herkesle Dostmuş Gibi...

Sokakta yürürken, alışverişte, parkta, dolmuşta otobüste, kuyruk beklerken kulağını atar ya insan bazen; değişik insanların değişik dertlerinden, acı hayat hikâyelerinden, münakaşalardan, belki de sevinçlerden kesitler işitir. Bazen öylesine duyup geçer bunları; bazen de zihni işittiklerinin peşine takılır gider, başkalarının hayatlarını kurgular kafasında, ya da kulağına çalınanlar kendi hayatıyla ilgili düşüncelerini, sezilerini tetikler. Umumi yerlerde kulağını ortaya atmayı sevenler habis dedikoducular değildir ille; bazen de, belki de içgörülerini, empati yeteneklerini bileylemek için yapıyorlardır bunu! Acaba Barış Bıçakçı da öyle mi yapmış, böyle biri midir, bilemeyiz. Ama neticenin, ya da okur üzerindeki tesirin öyle olduğu kesin. Herkes Herkesle Dostmuş Gibide sokakta birbirine teğet geçen insanların hayatları da birbirine teğet geçiyor, bazen de içiçe giriyor, birbirine ulanıyor. Hayatları taşıyan sözlerin birbirine ulandığı o hemzemin geçit anları, ustaca. Bütün insanları ve onların dünyalarını aynılaştıran basit bir naiflik de yok bu geçişlerde, farklı hayatları kendi içinden anlayabilen bir gönül gözü var. Onun için: Herkes Herkesle Dostmuş Gibi... Ama doğrusu herkesler de yok bu gezintide. Yukarıdakiler yok. Sıradan insanlar, küçük insanlar var. Öğrenci, memur, küçük esnaf, emekli, evhanımı... onlar. Sıradan insanların sıradan maişet meselelerini, küçük hesaplarını, tasalarını, aşklarını, tutkularını, takıntılarını tam da o sıradanlık kalıbı içinde bildik hususiyetsizliğiyle görebilirsiniz burada. Ama o sıradanlıkların içinde her insanın ayrı bir âlem olduğunu da görebilirsiniz. Sıradan insanların toplu olarak, bir ideal tertip halinde, ana karakterini teşkil ettiğini düşünebilirsiniz bu romancığın. Barış Bıçakçının küçük insanlara, sıradan hayatlara bakışında gerçekten yeni bir şey var. Steinbeck ya da Orhan Kemalvari bir yan görebilirsiniz ama tam öyle değil. Öyle büsbütün toplumcu-gerçekçi değil. Sait Faikle yakınlık kurduğunuz anlar olabilir ama öyle bir küçük adam romantizmi yok burada, fantastik öğeler yok. Yusuf Atılganı düşünebilirsiniz ama onda görebileceğiniz karanlık yok burada. Sevgi Soysalın Yenişehirde Bir Öğle Vakti gezintisini hatırlayabilirsiniz tabii ki ama Bıçakçının anlatısı o çeşit politik değil. Başka yazarlıklarla kıyaslamaya elverecek pek çok sinyal veriyor Herkes Herkesle Dostmuş Gibi, ama belirgin bir esin bağlantısı yok, yakın akrabalık bulmak zor. Gerçekten de yeni bir şey var. Herkes Herkesle Dostmuş Gibi, bütün bunların yanında, bir Ankara gezintisi. Özel surette hiçbir tasvire girmeden, hiçbir köşeyi bir cümleyle olsun resmetmeye kalkışmadan, ama Ankaranın çok mahallesini, caddesini, sokağını, meydanını laf arasında anarak, oraların küçücük ayrıntılarından bir iki sözcükle bahsederek, bu kentle ilişiği olmayanların hiç başını ağrıtmaksızın, ilişiği olanların içini ısıtıyor. Herkes Herkesle Dostmuş Gibiden, başkent-Ankara, bürokrasi kalesi-Ankara değil de, işte o basit insanların yaşadığı Ankara göz kırpıyor!

Sokakta yürürken, alışverişte, parkta, dolmuşta otobüste, kuyruk beklerken kulağını atar ya insan bazen; değişik insanların değişik dertlerinden, acı hayat hikâyelerinden, münakaşalardan, belki de sevinçlerden kesitler işitir. Bazen öylesine duyup ge... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl
Daha Fazla Göster

mutlufosil şu an ne okuyor?

Kayıp Sembol (Robert Langdon, #3)

%0

Favori Yazarları (7 yazar)

Favori yazarı yok.