İstanbul’da mütevazi bir ahşap evde başlayıp Hürriyet Kahramanlığı’na ve imparatorluğun en güçlü adamlığına uzanan ama ardından idam mahkûmluğuna ve sürgünlere kadar giden, 1922’de uzak diyarların haritalarda bile yeralmayan ücra bir tepesinde Rus süvarisinin namlusundan çıkan domdom kurşunu ile noktalanan 41 senelik macera dolu bir hayat…
Enver Paşa Türkçü-Turancı mı, yoksa İslâmcı mı idi? İstiklâl Harbi yıllarında neler yapmıştı? Mustafa Kemal ile mektuplaşmaları… Sıkıntılar ve hayallerle dolu sürgün seneleri… Orta Asya’daki esareti ve uğradığı mağlûbiyet… Hanımı, büyük aşkı Naciye Sultan’a hasret satırları…
Murat Bardakçı’nın, Paşa’nın ailesi tarafından doksan küsur sene boyunca muhafaza edilen ve şimdiye kadar yayınlanmamış özel evrakı ile sivil ve askerî arşiv belgelerine dayanarak kaleme aldığı Enver, tarihimizin bu çok önemli ismini her yönü ile ortaya koyarken, onun hakkında yanlış bilinen birçok konunun gerçeğini de gözler önüne seriyor.
İstanbul’da mütevazi bir ahşap evde başlayıp Hürriyet Kahramanlığı’na ve imparatorluğun en güçlü adamlığına uzanan ama ardından idam mahkûmluğuna ve sürgünlere kadar giden, 1922’de uzak diyarların haritalarda bile yeralmayan ücra bir tepesinde Rus sü... tümünü göster
Osmanlı İmparatorluğu tarihi ele alınırken üzerinde en çok tartışılan sultanlardan birisi kuşkusuz II. Abdülhamid’dir. “Ulu Hakan” ya da “Kızıl Sultan” olarak sıfatlandırılıp, tarihyazımı ekollerinin kahramanı ya da düşmanı sayılmıştır. François Georgeon bu kapsamlı eserinde, kendi döneminin ve imparatorlukların ulus-devletlere dönüştüğü sürecin bir aktörü olarak II. Abdülhamid’i anlatıyor. Hafiyeler ve jurnallerle iktidarını otoriter bir biçimde korumaya çalışan Abdülhamid’le, muhafazakâr modernleşmeci bir padişahın imparatorluğu eski gücüne kavuşturma telaşına eşzamanlı olarak bakıyor. Georgeon, bu süreçte yaşanan siyasal ve diplomatik gerilimler kadar II. Abdülhamid’in kişiliğini etkileyen faktörleri de inceliyor. İmparatorluğun ihtiyaçları ile padişahın bu ihtiyaçları nasıl karşılamaya çalıştığını tarihçi titizliği ile ince ince işliyor. Klişelere itibar etmeyen bir bakışla, kanlı canavar ya da paranoyak hükümdar çizgilerine indirgenemeyecek bir portre çiziyor.
Sultan Abdülhamid, usta bir tarihçinin kaleminden çıkan sürükleyici bir biyografi...
Osmanlı İmparatorluğu tarihi ele alınırken üzerinde en çok tartışılan sultanlardan birisi kuşkusuz II. Abdülhamid’dir. “Ulu Hakan” ya da “Kızıl Sultan” olarak sıfatlandırılıp, tarihyazımı ekollerinin kahramanı ya da düşmanı sayılmıştır. François Geor... tümünü göster
Akdeniz Bölgesi’nden, 1930’lu senelerde dört güçlü kadın sesi çıktı: Mısır’dan Ümmügülsüm, Fransa’dan Edith Piaf, Portekiz’den Amalia Rodrigues ve Türkiye’den Safiye Aylâ...
Bu kitap bilinmeyen bir diyarda dünyaya gelen, kimsesizler yurdunda yetişen, çektiği yoklukların ardından şöhret ve servet sahibi olan Safiye Aylâ’nın 1998’de noktalanan renkli ama hüzünlü hayatının hikâyesidir.
Gençlik senelerinde Atatürk’ün ve diğer devlet büyüklerinin yakın çevresine girmesi sayesinde Cumhuriyet’in kuruluş yıllarının önemli hadiselerine şahitlik eden Safiye Aylâ sonraları kendi ifadesiyle isyankâr ve solcu oldu. Nâzım Hikmet ile ve o devrin netameli birçok ismiyle beraber bulundu, Türkiye İşçi Partisi’ni destekledi ve Hazreti Muhammed’in soyundan gelen Şerif Muhiddin Targan ile evlenip peygamber torunlarına, yani Şerif ailesine gelin gitti.
Safiye Aylâ’nın özel evrakı temel alınarak yazılan bu kitapta Türk Musikisi’ne Cumhuriyet döneminde iki defa getirilen yasaklamanın ayrıntılarının yanısıra Mehmet Âkif Ersoy ve Rıza Tevfik Bölükbaşı gibi meşhur kişilerin mektupları ile Nâzım Hikmet hakkında Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde bulunan ve daha önce yayınlanmamış bazı belgeler de yeralıyor.
Akdeniz Bölgesi’nden, 1930’lu senelerde dört güçlü kadın sesi çıktı: Mısır’dan Ümmügülsüm, Fransa’dan Edith Piaf, Portekiz’den Amalia Rodrigues ve Türkiye’den Safiye Aylâ...
Bu kitap bilinmeyen bir diyarda dünyaya gelen, kimsesizler yurdunda yetişen... tümünü göster
Arabistanın Osmanlıdan kopup bağımsız bir devlet olmasında Suud ailesi ve Vehhâbilik akımı anahtar kelimeler gibidir. Orta Doğunun dününü ve bugününü anlamak için Suud ve Vehhâbilik kelimelerinin açılımını bilmek gerekir.Arabistan Kralının yaşam öyküsünün yazarı, bir İngiliz subayı olarak I. Dünya savaşında Bağdat yakınlarında savaşırken Türklere esir düşmesiyle Suriye ve Arabistanı içine alan geniş bir coğrafyayı dolaşmış. Savaş bittikten sonra da Türkiyeye gelip gözlemlerde bulunmuş. Mustafa Kemal Atatürkün başarılı bir biyografisini kaleme almış. Abdülaziz bin Suudun biyografisini yazarken de kralı sık sık ziyaret etmiş, uzun söyleşiler ve araştırmalar yapmış.Kitap Buzul Çağından başlayarak Arabistan tarihini Avrupa ile karşılaştırmalı olarak özetleyerek başlıyor. Bu genel tablo çizildikten sonra Abdülaziz bin Suudun doğumu anlatılıyor. Çocukluğu ve ilk gençliği hakkında detaylı biyografik bilgiler veriliyor. Genel intiba, Suudun son derece çetin koşullar arasında sert bir savaşçı olarak yetiştiği. Babasından devraldığı en büyük ideali ise dağınık Arap kabilelerini birleştirerek bağımsız bir devlet kurmak. Dağınık Arap kabileleri arasındaki kavga ve mücadele kitapta etraflıca anlatılıyor. Bu sayede coğrafi şartlara paralel olarak Arap toplum yapısının ve Arap insanının karakterinin nasıl şekillendiğine de değiniliyor. Kabileler dışında Hicazın İngiliz güdümündeki hâkimi Hüseyin ve ailesi ile Türk ve Alman kuvvetlere sırtını dayayan Kuveyt lideri Reşite de geniş yer veriliyor. İbn Suudun bu iki lider ve dolayısıyla bunların ardındaki güç odaklarıyla mücadelesi anlatılıyor.Bu noktada İbn Suudun güçlü bir lider olarak portresi çiziliyor. Az uyuması, az yemesi, modern teknolojiye olan ilgisi, dindarlığı, halka ve diğer ülkelerin liderlerine karşı tutumu, kadınlarla ilişkileri gibi konulara değiniliyor.İbn Suudun Hicazda kendi iktidarını kuruşu, kitabın en can alıcı bölümlerinden biri. Arabistanda yeni bir iktidarın, kutsal topraklara hâkim olmadan kurulamayacağı gerçeği bu satırlarda açık bir şekilde fark ediliyor. Hicazın Suud ailesinin hâkimiyetine geçnmesinden sonra hac ibadetine ev sahipliği görevi ve bu bağlamda diğer Müslüman ülkelerle ilişkiler de Türk okuyucusunun oldukça ilgisini çekecek bölümler. Arabistanın hac konusunda bugün de devam eden siyasetinin köklerini bu sayfalarda bulmak mümkün. Abdülaziz bin Suudun dönemi, kişiliği ve yaşam öyküsü hakkında bilmek isteyeceğiniz hemen her şeyi bu kitapta bulabilirsiniz. Kitap ayrıca Osmanlı İmparatorluğunun parçalanma sürecinde Arabistan üzerinde oynanan oyunları; İngilizlerin, Almanların ve Osmanlı devlet adamlarının politikalarını, komşu Arap ülkelerin bu olaylarda oynadıkları rolleri bir İngiliz ajanının gözüyle görüp değerlendirme fırsatı sunuyor.
Arabistanın Osmanlıdan kopup bağımsız bir devlet olmasında Suud ailesi ve Vehhâbilik akımı anahtar kelimeler gibidir. Orta Doğunun dününü ve bugününü anlamak için Suud ve Vehhâbilik kelimelerinin açılımını bilmek gerekir.Arabistan Kralının yaşam öykü... tümünü göster