wattpad te ilk okuduğum kitaplardan biri kitabın içeğini ergence bulsamda gençken okuruz hepimiz böyle kitaplar ama özellikle büşra küçüğü tebrik ediyorum bu yaşta böyle bir başarı mükemmel :)
wattpad te ilk okuduğum kitaplardan biri kitabın içeğini ergence bulsamda gençken okuruz hepimiz böyle kitaplar ama özellikle büşra küçüğü tebrik ediyorum bu yaşta böyle bir başarı mükemmel :)
"Siyah'ın içindeki beyaz nokta."
Bu hikayeyi daha önce wattpad'en okumaktaydim ama kitabin cikicagini ogrenince 3.kitabin ortasinda okumayi biraktim ve beklemeye basladim. Uzun zaman once okudugum icin ilk kitaptan unuttugum sahneleri tekrar okumak keyifliydi.
Kayra ve Meriç. Bu ikiliyi seviyorum ilk gunden beri. Meriçin tam bir kotu cocuk olmasi ve bu seklinin degismemesi sirf asik oldugu icin degismemesini seviyorum.
Anlatmak istedigim cok sey mevcut fakat cok nasil anlaticagimi bilmiyorum. Anlatmaya kalkarsam kitabi ozetlemektenbkorkuyorum :D
"Sen oyle benimsin ki, hiçbir karanligin sana bulasmasina izin vermem benim kucuk beyaz noktam. Çunku sen sadece benim karanligimin umudusun. Sadece benimsin. Sadece bana bu kadar çok yakisiyorsun."
Kotude olsa bagzen mericin agzindan bir iki cumle cala bilsenizde bu sozleri duyduktan sonra "o konusmasa " bana baksada yeter diyeceksiniz :)
"Siyah'ın içindeki beyaz nokta."
Bu hikayeyi daha önce wattpad'en okumaktaydim ama kitabin cikicagini ogrenince 3.kitabin ortasinda okumayi biraktim ve beklemeye basladim. Uzun zaman once okudugum icin ilk kitaptan unuttugum sahneleri tekrar okum... tümünü göster
Türk romancı. İlk romanının yayımladığı 1997'den beri peş peşe eserler vermekte olan ve geniş bir okur kesimince tanınan sanatçı, 2009'da yayımlanan Aşk adlı romanı ile Türk edebiyat tarihininin en kısa sürede en çok satan edebi eserinin yazarı ünvanına sahip olmuştur.
25 Ekim 1971 günü, babasının o sırada doktora yapmakta olduğu Strazburg'da dünyaya geldi. Babası sosyal psikolog ve akademisyen Nuri Bilgin, annesi diplomat Şafak Atayman'dır. Doğumundan kısa bir süre sonra anne ve babası ayrıldı, annesi tarafından büyütüldü. Soyadı olarak annesinin adını kullandı.
Ortaokulu annesinin görev yaptığı Madrid'de, liseyi Ankara Atatürk Anadolu Lisesi'nde tamamladıktan sonra, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitirdi. Yüksek lisansını aynı üniversitede Kadın Çalışmaları Bölümü'nde yaptı. 'Bektaşi ve Mevlevi Düşüncesinde Döngüsel Evren ve Kadınsılık Anlayışı' üzerine master tezinin ardından; ODTÜ Siyaset Bilimi bölümünde doktorasını tamamladı. Doktora tezi, 'Türk Modernleşmesinin Kadın Prototipleri ve Marjinaliteye Tahammül Sınırları' başlığını taşıyordu. Elif Şafak'ın İslamiyet, kadın ve mistisizm hakkındaki yüksek lisans tezi Sosyal Bilimler Derneği tarafından ödüllendirildi.
Yüksek lisans çalışması sırasında Kem Gözlere Anadolu (1994) adlı öykü kitabını ve ilk romanı Pinhan'ı (1997) yayımladı. Bu eserle Kombassan Vakfı tarafından verilen 1998 Mevlana Büyük Ödülü'nü kazandı.
Doktorasının ardından İstanbul'a taşındı ve Şehrin Aynaları'nı (1999) yazdı. Bir süre İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde Türkiye ve Kültürel Kimlikler, Kadın ve Edebiyat konularında dersler verdi.
2000 yılında Türkiye Yazarlar Birliği Ödülü'nü kazanan Mahrem romanı ile geniş okur kesimi tarafından tanındı. Bunu iki yıl ara ile yayımlanan Bit Palas (2002) ve İngilizce olarak yazdığı Araf (2004) adlı kitapları izledi.
Sanatçılara verilen bir bursla doktora sonrası çalışması için ABD'ye giden Şafak, çeşitli üniversitelerde dersler vermiştir. 2003-2004 akademik yılı boyunca Michigan Üniversitesi'nde yardımcı doçent olarak bulundu ve ders verdi. Ardından Arizona Üniversitesi Yakın Doğu Araştırmaları Bölümü'nde yardımcı doçent olarak görev yaptı. Edebiyat ve Sürgün, Bellek ve Politika, Müslüman Dünya'da Cinsellik ve Toplumsal Cinsiyet konulu dersler verdi.
Şafak, 2004 yılında beş yazarın (Murathan Mungan, Faruk Ulay, Elif Şafak, Celil Oker, Pınar Kür) ortak kaleme aldığı bir roman projesinde yer aldı, bu roman Beşpeşe adıyla yayımlandı.
2005'te Med Cezir adlı kitabında kadın, kimlik, kültürel bölünme, dil ve edebiyat hakkında yazılarını bir araya getirdi. Aynı yıl Referans Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can Sağlık ile Berlin'de evlendi.
2006'da yayımlanan Baba ve Piç adlı romanını İngilizce olarak kaleme aldı. Türk-Ermeni ilişkilerini inceleyen bu roman nedeniyle hakkında Türklüğe hakaret ettiği gerekçesi ile dava açıldıysa da, suçun yasal unsurlarının oluşmadığı ve delil bulunmadığı gerekçesiyle beraat etti. Aynı yıl Şehrazat Zelda isimli kızı dünyaya geldi. Doğum sonrası yaşadığı depresyonu, İngilizce olarak kaleme aldığı Siyah Süt adlı otobiyografik romanda anlattı. İki yıl sonra oğlu Emir Zahir'i dünyaya getirerek ikinci kez anne oldu.
Son romanı, 2009 yılının Mart ayında yayımlanan Aşk isimli romandır. Kitap, Türk edebiyat tarihinin en kısa sürede en çok satan edebi eseri ünvanına sahip olmuştur.
2009 yılı sonunda, sekiz romanı ve ilk deneme kitabı Med Cezir'den seçilmiş paragrafları bir araya getirdiği Kağıt Helva adlı kitabını yayımladı.
2010 Kasım ayında Firarperest adlı deneme türündeki ikinci eseri piyasaya çıktı. Eserin içindeki illüstrasyonlar M. K. Perker'e aittir.
Sanatçı, Türkiye'de çeşitli günlük ve aylık yayınlarda yazmaya devam etmektedir. 1 Mayıs 2009 tarihinden bu yana Habertürk gazetesinde ve aynı gazetenin HT PAZAR adlı ekinde yazılarını yayınlamayı sürdürmektedir.
Türk romancı. İlk romanının yayımladığı 1997'den beri peş peşe eserler vermekte olan ve geniş bir okur kesimince tanınan sanatçı, 2009'da yayımlanan Aşk adlı romanı ile Türk edebiyat tarihininin en kısa sürede en çok satan edebi eserinin yazarı ünvan... tümünü göster
Bundan uzun zaman önceydi. Bir roman düştü gönlüme. Aşk Şeriatı. Yazmaya cesaret edemedim. Dilim lal oldu, kalemimin ucu kör. Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi. Dünyayı dolaştım. İnsanlar tanıdım, hikâyeler topladım. Üzerinden çok bahar geçti. Fırınlarda ekmek kalmadı; ben hâlâ ham, hâlâ aşkta bir çocuk gibi toy...Hamuş derdi Mevlana kendine. Yani Suskun. Düşündün mü hiç bir şairin, hem de nâmı dünyayı sarmış bir şairin, yani işi gücü, varlığı, kimliği ve hatta soluduğu hava bile kelimelerden müteşekkil olan ve elli binden fazla muhteşem dizeye imza atmış bir insanın, nasıl olup da kendine SUSKUN adını verdiğini.. Kâinatın da tıpkı bizimki gibi nazenin bir kalbi ve düzenli bir kalp atışı var. Seneler var ki nereye gidersem gideyim o sesi dinledim. Her bir insanı Yaradanın emaneti saklı bir cevher addedip, anlattıklarına kulak verdim. Dinlemeyi sevdim. Cümleleri, kelimeleri ve harfleri... Oysa bana bu kitabı yazdıran şey som sessizlik oldu.Mesneviyi şerh edenlerin çoğu bu ölümsüz eserin b harfiyle başladığına dikkat çeker. İlk kelimesi Bişrev!dir. Yani Dinle! Tesadüf mü dersin ismi Suskun olan bir şairin en kıymetli yapıtına Dinle! diye başlaması. Sahi, sessizlik dinlenebilir mi?Bu romanda her bölüm aynı sessiz harfle başlar. Neden? diye sorma, ne olur. Cevabını sen bul. Ve kendine sakla.Çünkü öyle hakikatler var ki bu yollarda, anlatırken bile sır kalmalı.
A. Z. Zahara - Amsterdam, 2007
******
Bundan uzun zaman önceydi. Bir roman düştü gönlüme. Aşk Şeriatı. Yazmaya cesaret edemedim. Dilim lal oldu, kalemimin ucu kör. Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi. Dünyayı dolaştım. İnsanlar tanıdım, hikâyeler topladım. Üzerinden çok bahar geçti. Fırınlarda ekmek kalmadı; ben hâlâ ham, hâlâ aşkta bir çocuk gibi toy...
Hamuş derdi Mevlana kendine. Yani Suskun. Düşündün mü hiç bir şairin, hem de nâmı dünyayı sarmış bir şairin, yani işi gücü, varlığı, kimliği ve hatta soluduğu hava bile kelimelerden müteşekkil olan ve elli binden fazla muhteşem dizeye imza atmış bir insanın, nasıl olup da kendine SUSKUN adını verdiğini..?
Kâinatın da tıpkı bizimki gibi nazenin bir kalbi ve düzenli bir kalp atışı var. Seneler var ki nereye gidersem gideyim o sesi dinledim. Her bir insanı Yaradanın emaneti saklı bir cevher addedip, anlattıklarına kulak verdim. Dinlemeyi sevdim. Cümleleri, kelimeleri ve harfleri... Oysa bana bu kitabı yazdıran şey som sessizlik oldu.
******
Bundan uzun zaman önceydi. Bir roman düştü gönlüme. Aşk Şeriatı. Yazmaya cesaret edemedim. Dilim lal oldu, kalemimin ucu kör. Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi. Dünyayı dolaştım. İnsanlar tanıdım, hikâyeler topladım. Üzerinden çok bahar geçti.... tümünü göster
Depresyonla Başa Çıkma Konusunda Bir Zen Ustasının Önerileri: Yazarın da tanımladığı gibi depresyon, bireyin yaşama kara gözlükler arkasından bakıp her yeri, her şeyi kapkara gördüğü çok sıkıntı veren bir yaşantıdır. Aslında, bu kara gözlükleri çıkarıp yaşama bakmak depresyonla başa çıkmanın en kısa ve kolay yoludur. Ancak, bazen insan bu kara gözlükleri öylesine benimser ki bunları çıkarıp atmak ona çok zor ve zahmetli, hem de korkutucu gelir. Zen ustası C. Huber, kendi depresyon yaşantısından yararlanarak ürettiği bazı çözüm önerilerini bu kitapta basit çizimler kullanarak okuyucuya sunuyor. Zen Budizm öğretisinin yöntemlerini de içeren bu önerileri kullanıp kullanmama seçimini okuyucunun özgür iradesine bırakıyor. Yazarın konudan konuya hızlı geçişler yapması, önerilerin karışık olarak verildiği izlenimini yaratsa da kitapta depresyonla başa çıkma sürecinde çok önemli olabilecek temel konular yalın bir dille anlatılmakta. Yazar, insanın kendini kabullenip sevmesi; rahatsızlık veren duyguların aslında insanın olaylara verdiği anlamlara göre değişebilirliği; en önemlisi bireyin önce depresyonunu kabullenmesi ve bu kabullenme sırasında depresyonla savaşmak yerine depresyonun yerine koyabileceği alternatifleri aramasının önemini vurgulamakta. Tıpkı özdeyişteki gibi siz de karanlığa küfretmek yerine bir mum yakabilirsiniz ve bu kitap, depresyonla başa çıkma sürecinde sizin mumunuz olabilir... -Doç. Dr. Nihan Sezgin-
Depresyonla Başa Çıkma Konusunda Bir Zen Ustasının Önerileri: Yazarın da tanımladığı gibi depresyon, bireyin yaşama kara gözlükler arkasından bakıp her yeri, her şeyi kapkara gördüğü çok sıkıntı veren bir yaşantıdır. Aslında, bu kara gözlükleri çıkar... tümünü göster
SİYAHIN IÇİNDEKİ BEYAZ NOKTANIN BAŞLANGIÇ HİKAYESİ.....
SİYAHIN IÇİNDEKİ BEYAZ NOKTANIN BAŞLANGIÇ HİKAYESİ.....