Elinizdeki bu yapıt, baş döndürücü bir hızla değişen sosyal yaşantımız, gelenek ve göreneklerimiz açısından, 1850lerden 1900 ve 1940lara kadarki gelişmeleri belirtmek üzere kaleme alınmıştır. Siz de 1990ları not alarak 150 yıllık bir panoramayı belgeleyebilirsiniz. Bu kitabın, bu söylentilere dayanarak özlediği, bazılarınınsa atılımların kaynağı saydığı, son İmparatorluk ve Cumhuriyet ile günümüzü daha iyi kavramaya yardım edeceğini sanıyoruz
Elinizdeki bu yapıt, baş döndürücü bir hızla değişen sosyal yaşantımız, gelenek ve göreneklerimiz açısından, 1850lerden 1900 ve 1940lara kadarki gelişmeleri belirtmek üzere kaleme alınmıştır. Siz de 1990ları not alarak 150 yıllık bir panoramayı belge... tümünü göster
Geçmişten geleceğe tarihi gelişmelere ışık tutarken, tarihin bıraktığı izleri irdeleyen İlber Ortaylı Osmanlıyı keşfetmeye devam ediyor. Ortaylı bu sefer okuru Osmanlıyı üç kıtaya hükmeden yöneticileri ve yönetim şekliyle, Akdeniz dünyasındaki hakimiyetiyle, millet sistemiyle, 18. yüzyıl Avrupasında değişen devletler dengesindeki rolüyle ve şehirlerdeki yaşam biçimiyle kısacası kendine özgü kimliğiyle keşfetmeye davet ediyor...Osmanlı İmparatorluğu Marmara Bölgesinde küçük bir beylik olarak doğdu, gelişti; fakat bu ilk yılların üzerinden daha 150 yıl geçmemişti ki Balkanlarda ve Egede hâkimiyeti tesis etti ve bu Balkan hâkimiyeti hemen hemen bugünkü Yunanistanın tamamını kapsadı. Çok kısa bir süre sonra Adriyatik, Tuna Nehri, Karadeniz kıyıları ve Mezopotamyaya kadar uzandı. İkinci asrında Akdenizin batı yakası hariç, kuzeyi ve Kuzey Afrika da dahil çepeçevre saran bir imparatorluk olmuştu.Yani başka bir deyişle, gerek müesseseleri, gerek hayatı, gerek üniversalist hâkimiyet anlayışı ve gerek coğrafyası itibariyle üç kıtaya hükmeden bir imparatorluk oluştu... Akdeniz dünyası üzerinde kurulu olan Osmanlı İmparatorluğu bu bölgenin son muhteşem imparatorluğuydu ve onu bütün kültürleri, bütün mirasıyla birlikte barındıran ve çağdaş dünyaya taşıyan, asıl tarihî vazifesi de bu olan bir imparatorluktu.- Prof Dr. İlber Ortaylı
Geçmişten geleceğe tarihi gelişmelere ışık tutarken, tarihin bıraktığı izleri irdeleyen İlber Ortaylı Osmanlıyı keşfetmeye devam ediyor. Ortaylı bu sefer okuru Osmanlıyı üç kıtaya hükmeden yöneticileri ve yönetim şekliyle, Akdeniz dünyasındaki hakimi... tümünü göster
Türk yazınında anlatı geleneğinin temel yapıtlarından biri olan Dede Korkut kitabının asıl adı, Dresden kütüphânesinde bulunan yazma nüshasında Kitâb-ı Dedem Korkut alâ Lisân-ı Tâife-i Oğuzân (Oğuzların Diliyle Dedem Korkut Kitabı); Vatikanda bulunan yazma nüshasındaysa Hikâyet-i Oğuznâme-i Kazan Beg ve Gayrıdır (Kazan Bey ve Ötekilerin Öyküleri). Hem eski Türklerin yaşamlarının birer belgesi, hem de Osmanlıca öncesi Türk dilinin en önemli örneği olan bu öykülerde, İslâmlık öncesi dönemde Oğuzların başlarından geçen kimi olaylar, çağdaş anlatı tekniğine yakın bir anlatımla öykülenir. Bu bakımdan, yazınımızda halk öykülerinden de, destanlardan da farklı bir yeri ve önemi vardır. Tarih bakımından eski, günümüzde yazılmış kadar çağdaş öyküler.
******
Dede Korkut Oğuznâmesi, on iki hikâye ve bir mukaddimeden oluşur; destanlaşmış tarihi olayları masal unsurlarıyla birleştirerek Oğuz halkının karakteri ve alın yazısı arasındaki ilişkiyi gözleri ve gönülleri doyurur nitelikte anlatır. Güzel ve hikmetli sözler, Türklerin tarihine ait rivayetler, han ve beyler hakkında methiyeler, Türk töresine ait pek çok konu ile birlikte iyilere övgü kötülere eleştiri sunar. Dede Korkut, Türk İlyadası olarak da anılır ve Şehname, Beowulf, Kalevala gibi büyük dünya destanları ile bir tutulur.UNESCO tarafından Bütün Dünyada Anılması Gerekenler arasında yer aldı ve 1999 Dede Korkut yılı ilan edildi.Bütün Türk edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkutu öbür gözüne koysanız, yine de Dede Korkut ağır basar. Fatih KÖPRÜLÜ
************
IV-XVI. yy. arasında yazıya geçirildiği tahmin edilen Dede Korkut Hikayeleri, Oğuz Türklerinin destansı hayatını konu alan 12 parçadan oluşmaktadır. Birçok özellikleri ile ünlü dünya destanları arasında sayılan bu hikayeler, yarı yerleşik Türk toplumu hakkında son derece önemli bilgiler verdiği gibi, günümüzde de rahatça okunabilecek bir edebî eser durumundadır. Hikâyeler üzerinde pek çok çalışma yapılmış, ilmi neşirler yanında halk ve çocuklar için değişik kitaplar yayımlanmıştır.
************
XII, XIII, XIV. yüzyıllarda Anadolunun doğusuna gelip yerleşen ve buraları vatan edinen Oğuz Türklerinin Gürcülerle, Trabzon Rumlarıyla ve kendi aralarındaki iç mücadelelerini anlatır. Dede Korkut Hikâyelerinin asıl adı; Kitab-ı Dedem Korkut alâ lisân-ı Taife-i Oğuzandır. Hikâyeler, genellikle hikâye ve masal karakteri gösterse de daha çok destan özelliği taşımaktadır. Bu destanlar, millî şuurun yüksek derecede ön plana çıktığı bir yapı içinde yazılmıştır.Hikâyelerde (destanlarda) Türkün öz benliğini yansıtan motifler dikkati çeker. Özellikle kahramanlık çok ön plandadır. Ayrıca aile kurumuna verilen önem de belirgin şekilde görülmektedir.
************
Dede Korkut, Oğuz´ların her problemini çözen, her sıkıntıyı gideren, ak sakallı bi rbilge kişidir. Böyle biri gerçekten yaşamış mıdır, yoksa sonradan belleklere kazınılmış bir şahsiyet midir, bilinmez. Ama bilinen tek gerçek var ki; o da her şeyiyle dört dörtlük bir insandır o. Hal böyle olunca, devlet adamları ona danışır. Kopuzunu çalıp söylemesiyle çocuklar ad alır. Beyler arasında arabulucudur. Az ama öz konuşur. Çünkü her sözü hikmet doludur....
************
Dede Korkut, Oğuz´ların her problemini çözen, her sıkıntıyı gideren, ak sakallı bi rbilge kişidir. Böyle biri gerçekten yaşamış mıdır, yoksa sonradan belleklere kazınılmış bir şahsiyet midir, bilinmez. Ama bilinen tek gerçek var ki; o da her şeyiyle dört dörtlük bir insandır o. Hal böyle olunca, devlet adamları ona danışır. Kopuzunu çalıp söylemesiyle çocuklar ad alır. Beyler arasında arabulucudur. Az ama öz konuşur. Çünkü her sözü hikmet doludur...
******
Türk yazınında anlatı geleneğinin temel yapıtlarından biri olan Dede Korkut kitabının asıl adı, Dresden kütüphânesinde bulunan yazma nüshasında Kitâb-ı Dedem Korkut alâ Lisân-ı Tâife-i Oğuzân (Oğuzların Diliyle Dedem Korkut Kitabı); Vatikanda buluna... tümünü göster
"""yoksa bunu sen kolay mı sandın/gam leşkerini alay mı sandın?"""
"""yoksa bunu sen kolay mı sandın/gam leşkerini alay mı sandın?"""
Şeyh Galib (1757-1799): Sadece 23 yaşında tertib ettiği Dîvanının (1780) yanı sıra iki yıl sonra yazdığı Hüsn ü Aşk (İyilik ve Aşk) adlı mesnevisiyle de Dîvan Edebiyatının son büyük ustası olarak adlandırılan 18. yüzyıl şairidir. Galibin, yaklaşımıyla Dîvan Edebiyatının daralan ufkunu açtığı kabul edilen Hüsn ü Aşkı, Gölpınarlının çeviri, günümüz diline aktarım, açımlama ve Galibin el yazısı ile zenginleştirdiği çalışmasının (1968) ilk yayımlanışından 38 yıl sonra, Galibin doğumunun 250. Yılı arifesinde nihayet yeniden okur önünde. Abdülbâki Gölpınarlı (1900-1982); 20. yüzyılda ülkemizin yetiştirdiği en önemli edebiyat tarihçilerinden ve (şarkiyat) doğubilimcilerindendir. Hasan Âli Yücelin Bakanlık Klasiklerinden 1980lere, dîvan, tasavvuf ve halk edebiyatımızdan ve Farsçadan yaptığı temel yapıt çevirileri ve incelemeleriyle de kültür hayatımızda unutulmaz bir iz bırakan Gölpınarlının sayısız eseri arasında, Mevlâna Külliyatı, Fuzulî, Nedim ve Yunus Emre dîvanları da vardır.
Şeyh Galib (1757-1799): Sadece 23 yaşında tertib ettiği Dîvanının (1780) yanı sıra iki yıl sonra yazdığı Hüsn ü Aşk (İyilik ve Aşk) adlı mesnevisiyle de Dîvan Edebiyatının son büyük ustası olarak adlandırılan 18. yüzyıl şairidir. Galibin, yaklaşımıyl... tümünü göster
Şeyh Galib (1757-1799): Sadece 23 yaşında tertib ettiği Dîvanının (1780) yanı sıra iki yıl sonra yazdığı Hüsn ü Aşk (İyilik ve Aşk) adlı mesnevisiyle de Dîvan Edebiyatının son büyük ustası olarak adlandırılan 18. yüzyıl şairidir. Galibin, yaklaşımıyla Dîvan Edebiyatının daralan ufkunu açtığı kabul edilen Hüsn ü Aşkı, Gölpınarlının çeviri, günümüz diline aktarım, açımlama ve Galibin el yazısı ile zenginleştirdiği çalışmasının (1968) ilk yayımlanışından 38 yıl sonra, Galibin doğumunun 250. Yılı arifesinde nihayet yeniden okur önünde. Abdülbâki Gölpınarlı (1900-1982); 20. yüzyılda ülkemizin yetiştirdiği en önemli edebiyat tarihçilerinden ve (şarkiyat) doğubilimcilerindendir. Hasan Âli Yücelin Bakanlık Klasiklerinden 1980lere, dîvan, tasavvuf ve halk edebiyatımızdan ve Farsçadan yaptığı temel yapıt çevirileri ve incelemeleriyle de kültür hayatımızda unutulmaz bir iz bırakan Gölpınarlının sayısız eseri arasında, Mevlâna Külliyatı, Fuzulî, Nedim ve Yunus Emre dîvanları da vardır.
Şeyh Galib (1757-1799): Sadece 23 yaşında tertib ettiği Dîvanının (1780) yanı sıra iki yıl sonra yazdığı Hüsn ü Aşk (İyilik ve Aşk) adlı mesnevisiyle de Dîvan Edebiyatının son büyük ustası olarak adlandırılan 18. yüzyıl şairidir. Galibin, yaklaşımıyl... tümünü göster
nilufer510 şu anda kitap okumuyor.