nobleblood

Kızıl Damga, bir kadının utancının ve içinde yaşadığı Püriten toplumunda maruz kaldığı zulmün trajik öyküsüdür.New Englanda yerleşenlerden biri olan Hester Prynne, orta yaşlı bir İngiliz bilgini olan ve kendisine, bir süre sonra geleceğini söylemiş olan kocasını iki yıl boyunca bekler. Adam döndüğünde, karısını kucağında bir bebekle, teşhir iskelesinde bulur. Genç kadın, işlediği zina suçunun cezası olarak, göğsüne işlenmiş bir ‘A harfi taşımaya mahkûm edilmiş ve sonucunda kendisini hor gören komşuları tarafından tümüyle dışlanmıştır. Hem kocasının hem de sevgilisinin kimliklerini gizli tutmaya yeminli olan Hester, yardımseverliğiyle yavaş yavaş toplumun saygısını kazanmaya başlar. Hester Prynnein gücünün, aynı zamanda suç sayılan günahıylayüzleşirken onu tek başına bırakan adamın korkaklığı ve ahlâki zayıflığının tezatlığı, etkileyici olduğu kadar üzücü de olan bir sonla çarpıcı bir biçimde gözler önüne seriliyor.

******

Tutkulu bir genç kadın, onun korkak âşığı ve intikam ateşiyle yanıp tutuşan ihtiyar kocası... Bunlar 17. yüzyıl Bostonun katı, geleneklerle örülü dünyasında vuku bulan, tutkuyla geleneklerin çatıştığı bir trajedinin başkahramanları. Evli bir kadın olan Hester Prynne işlediği zina suçunun cezası olarak, üzerinde ahlakî düşkünlüğünü simgeleyen kızıl bir harf taşımak zorunda bırakılır; bir anlamda, içinde yaşadığı toplumun değer yargılarını hiçe saydığı için ?öteki? olarak damgalanır. Yaşadığı bu trajedi ile sahip olduğu gücün farkına varan Hester bu gücü ve duruşu ile doğmakta olan modern Amerikan kadın kahramanının müjdecisidir.O günahıyla tek başına yüzleşirken adlarını açıklamaya yanaşmadığı korkak ve ikiyüzlü âşığı ile intikam hırsının çılgına çevirdiği kocası suçluluk, pişmanlık, intikam duyguları ile kendilerini bekleyen çarpıcı ve hazin sonu kendi elleriyle hazırlarlar.Henry Jamesin Amerikan edebiyatında şimdiye dek ortaya konan yaratıcı yazılı eserler arasında en iyisi olarak nitelendirdiği Kızıl Damga, insanoğlunun suç, günah ve gururla giriştiği sonu gelmez mücadelesini ortaya koyan bir başyapıt; Nathaniel Hawthorne da Amerikan?ın püriten mirasından evrensel bir klasik yaratmayı başaran ilk Amerikalı yazardır.

******

Kızıl Damga, bir kadının utancının ve içinde yaşadığı Püriten toplumunda maruz kaldığı zulmün trajik öyküsüdür.New Englanda yerleşenlerden biri olan Hester Prynne, orta yaşlı bir İngiliz bilgini olan ve kendisine, bir süre sonra geleceğini söylemiş o... tümünü göster

16 Temmuz, 1918. II. Nicholas'ın devrimciler tarafından tahtından indirilmesinin üzerinden on ay geçmiştir. Beyaz Ordu, çar ve ailesinin Bolşevikler tarafından alıkonulduğu kasabaya doğru ilerlemektedir. Nicholas hala kurtulmayı ümit ederken o ve ailesi acımasızca katledilir. Ancak bir devrin sonu anlamına gelen ölümleri aynı zamanda bir efsanenin de başlangıcıdır: nesilden nesile yıllarca anlatılacak olan ünlü Romanov efsanesinin...

Moskava, Günümüz Moskova, tarihi bir olayın arifesinde hareketli günler yaşamaktadır. Komünizmin çöküşü ve onu izleyen yönetimlerin birbiri ardına gelen başarısızlıkları neticesinde Rus halkı monarşiyi geri istemektedir. Yeni çar özel atanmış bir komisyon tarafından II. Nicholas'ın uzak akrabaları arasından seçilecektir. Komisyon üyesi Amerikalı avukat Miles Lord'un görevi de bir grup batılı işadamı tarafından desteklenen çar adayı için bir özgeçmiş araştırması yapmaktır. Ama yaptığı araştırma hiç ummadığı bir yöne doğru gelişir ve Lord kendini birden Moskova sokaklarında eli silahlı adamlar tarafından kovalanırken bulur. O an için tek düşündüğü bu adamların kendisinden ne istediğidir ama gizemli bir Rus tarihçisiyle yaptığı görüşmenin ardından artık aklında bir tek soru vardır: Son Rus çarı ve ailesine gerçekte ne olmuştur? Birkaç gün öncesine kadar yanı başında yazılacak olan tarihe yalnızca tanıklık edecek olan Lord, artık tarihin akışını bizzat değiştirecek olan kişidir. Acaba yıllar önce kehanet edilen 'yeniden diriliş' gerçekleşecek ve yeni binyılda köklerine geri dönüp eski ihtişamına kavuşmak arzusuyla yeni çarını arayan Rusya Ana'yla Romanovların kaderi tekrar kesişecek midir? "Romanov Kehaneti daha ilk birkaç sayfada okuyucuyu içine alıyor... büyüleyici bir çalışma."

- Bookreporter.com

16 Temmuz, 1918. II. Nicholas'ın devrimciler tarafından tahtından indirilmesinin üzerinden on ay geçmiştir. Beyaz Ordu, çar ve ailesinin Bolşevikler tarafından alıkonulduğu kasabaya doğru ilerlemektedir. Nicholas hala kurtulmayı ümit ederken o v... tümünü göster

Porketiz'in Fatima köyünde 13 Temmuz 1917 tarihinde üç çoban çocuğa göründüğü iddia edilen Meryem Ana'nın verdiği üç sırdan sonuncusu gizemini halen korumaktadır. Peki, Kilise'yi ve Katolik inancına dair bilinen her şeyi kökünden değiştirebilecek olan bu üçüncü sır neydi? Steve Berry, hayatına kendi elleriyle son veren bir papadan cinayet dahil her türden entrikaya bulaşmış bir kardinale, görevi ve kendi kişisel açmazları arasında kalmış aklı karışık bir din adamına kadar sıra dışı karakterleriyle İtalya'dan Roma'ya oradan Almanya'ya uzanan soluk soluğa bir kovalamacada dünyanın bu en şaşırtıcı ve uzun ömürlü gizeminin peşine düşüyor. Katolik dünyasının ruhani merkezi Vatikan'ın en üst mercilerinde dönen entrikalar, politik oyunlar, papa suikastı, yıllarca hasıraltı edilmiş gerçekler... Üçüncü Sır türün en yeni ustası tarafından kusursuz bir şekilde tasarlanmış harikulade bir gerilim romanı. "Tartışmalı, şoke edici, sarsıcı! Üçüncü Sır akıl ve din arasındaki ilişkiye bakışımızı değiştirecek." - Katherine Neville- "Hazreti Meryem'in ziyaretleri, gizli belgeler ve Katolik Kilisesi'nin en yüksek kademelerindeki politik oyunlar... Berry titiz bir araştırmanın ürünü olan bu gerilim romanında sakıncalı! konuları bir araya getirmiş." - Publisher's Weekly- "Fatima Olayı, papalık seçimlerinin perde arkasında yaşanan amansız çekişmeler, Vatikan'ın dilsiz duvarları ardında oynanan güç ve iktidar oyunları... Bu sarsıcı gerilim romanıyla Berry türün çıtasını biraz daha yükseltiyor." - New York Times-

Porketiz'in Fatima köyünde 13 Temmuz 1917 tarihinde üç çoban çocuğa göründüğü iddia edilen Meryem Ana'nın verdiği üç sırdan sonuncusu gizemini halen korumaktadır. Peki, Kilise'yi ve Katolik inancına dair bilinen her şeyi kökünden değiş... tümünü göster

Dünyanın en sevilen portrelerinden biri olan ve 'Hollanda'nın Mona Lisa'sı olarak tanımlanan, Felemenkli ressam Jan Vermeer'in 'İnci Küpeli Kız' adlı portresi, büyük bir gizem taşımaktadır. Portredeki model kimdi ve neden resmi yapıldı? Bize bakarken aklından neler geçiyor? O iri gözleri ve esrarlı gülümsemesi masum mu yoksa baştan çıkarıcı mı? Ve neden inci bir küpe takıyor?
Tracy Chevalier'nin, sanatsal bakış açısı ve duygusal uyanış üzerine kurduğu 'ışık' dolu bu romanda, tarih ve kurmaca kusursuz bir biçimde bir araya geliyor. On altı yaşındaki Griet'in gözünden, 1960'lı yılların Hollandası, Vermeer'in en ünlü resimlerinden birine ilham veren geçn kadının düşlerle dolu portresiyle, baş döndürücü bir biçimde canlanıyor.

Dünyanın en sevilen portrelerinden biri olan ve 'Hollanda'nın Mona Lisa'sı olarak tanımlanan, Felemenkli ressam Jan Vermeer'in 'İnci Küpeli Kız' adlı portresi, büyük bir gizem taşımaktadır. Portredeki model kimdi ve nede... tümünü göster

Waris Dirie, çölde göçebe bir yaşam süren ve kızların sünnet edilmesi gibi gelenekleri hala uygulamakta olan Somalili bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. On iki yaşına geldiğinde, yaşlı bir adamla evlendirileceğini öğrenince, çöldeki ailesini terk ederek kaçar ve onu önce Afrika'daki akrabalarına, oradan Londra'ya ve sonra da ünlü bir model olacağı Amerika'ya götüren ilginç yaşam yolculuğu da başlamış olur.

Waris Dirie, çölde göçebe bir yaşam süren ve kızların sünnet edilmesi gibi gelenekleri hala uygulamakta olan Somalili bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. On iki yaşına geldiğinde, yaşlı bir adamla evlendirileceğini öğrenince, çöldeki ailesini terk... tümünü göster