Tektanrılı inancın kökleri nerededir? İlk Tektanrılı Din İnananları Kimlerdi? Günümüz Semavi Dinlerinin Kökleri Nerededir? İşte bu araştırma, insanlık tarihinin karanlık günlerinden bu yana inanç sistemlerini derinden etkileyen bir öğretinin, Ezoterik inançların tarihi gelişim süreci içinde ele alınmasından ibarettir. Tektanrılı dinlerin doğumunun yanısıra, akılcı düşünme sisteminin de bu güne ulaşmasını ve günümüzün akıl çağı olmasını sağlayan Ezoterik öğretiler, Tanrı´nın korku değil; sevgi olduğunu, akılcı düşüncenin yanı sıra sezgi gücü ile de ortaya koymaktadır. Günümüzün en büyük eksikliği bu yüce sevginin cesaretle ortaya konulmamasıdır. İşte bu eserin gerçek amacı sevginin bu en yüce ifadesini, belirli kesimlerin tekelinden çıkartıp geniş kitlelere ulaştırmaktır.
Tektanrılı inancın kökleri nerededir? İlk Tektanrılı Din İnananları Kimlerdi? Günümüz Semavi Dinlerinin Kökleri Nerededir? İşte bu araştırma, insanlık tarihinin karanlık günlerinden bu yana inanç sistemlerini derinden etkileyen bir öğretinin, Ezoteri... tümünü göster
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki bu kitabı sizlerle buluşturduğum için inanılmaz derecede mutlu ve heyecanlıyım. Yıllardır evrenin sırlarına olan merakım ve görünenin ardındakini anlama çabalarım beni yoğun araştırmalara iterek bu noktaya getirdi. Şu anda elinizde tuttuğunuz bu kitap kütüphanelerde ve meditasyonla derin düşüncelere dalarak geçirdiğim 9 yıllık çalışmalarımın ve araştırmalarımın bir ürünüdür.
Her şey ilkokula başladığım dönemde babamın eve getirdiği bir yığın ansiklopediyle başlamıştı. Kapağı kırmızı, içi görsel malzemeyle dolu okul ansiklopedilerini karıştırırken en çok ilgimi çeken konuyu hiç unutmadım. "Işık dalga mıdır yoksa tanecik midir?" Açıkçası bu makaleyi okuduğumda dili bana biraz ağır gelmişti. Yazılar Türkçe olmasına rağmen içinde anlamını bilmediğim bir sürü sözcük vardı. Ama başlığı hiçbir zaman unutmadım. Zamanla ansiklopedileri daha çok karıştırdıkça dünya gözüme çok daha büyük görünmeye başladı. Öğrenecek ve keşfedecek ne kadar çok şey vardı! Bilim her şeyin nedenini araştırıyordu ancak öyle kavramlar vardı ki bilim bir noktada tıkanıklığa uğruyordu, ondan sonra ise metafizik devreye giriyordu. Ancak bilim metafiziği kabul etmiyor, dinle ise çoğu zaman çatışma hâlini sürdürüyordu.
Bilinenin sınırı vardır, bilinmeyenin ise belli bir sınırı yoktur. Bizim görevimiz bilinmeyeni çözmeye gayret etmek. Ben niçin var oldum? İnsanlar neden doğuyor, hastalanıyor acı çekiyor ve ölüyor? Bu kadar mı insan hayatı? Büyü, okula git, sonra evlen, çalış ve öl! Hayat bunlardan ibaret olamazdı, bir anlamı olmalıydı. Görünen her şeyin bir de ötesi olmalıydı. En azından ben böyle hissediyordum.
Ya Tanrı hakkındaki tanımlamalar? Tanrı, gökte oturan yaşlı adam, elinde sopası var! Her birimizin günah ve sevaplarını yazmakla görevlendirdiği ikişer melek de her şeyi bir bir kaydediyor. İyi şeyler yaparsak cennette huriler tarafından karşılanacak, yaptığımız hatalar çok olursa cehennemin ücra köşesini boylayacaktık.
Oysaki içimde hissettiğim gerçek bu değildi. Kutsal kitapların anlatmak istediği daha farklı bir şeyler olmalıydı, içimdeki derin boşluk duygusu ruhumu kemirirken, diğer taraftan İlahi Olan'a duyduğum, aşkla "yol"a çıktım ve gerçeği aramaya koyuldum. Bir bilim insanı olarak yıllarca bilimin içinde yoğruldum. Bununla beraber bilimi tabu hâline getirmeyip, bilimin ötesini de (metafizik) araştırmaya başladım. Üniversitedeki kütüphanenin raflarında bulduğum kitapları yutarcasına okudum. Kutsal kitaplarda yer alan surelerin huzur veren atmosferini soludum.
Sonunda anladım ki Tanrı her şeydi, her şeyi kapsayandı ve ondan ayrı bir şey yoktu. Onu tek başına anlatan hiçbir sözcük ya da kavram yoktu. Çünkü o çokluğu içine alarak tekliği yaratıyordu. Bu yüzden Tanrı ne tek başına bilimle, ne tek basma metafizikle, ne bir felsefeyle ne de tek başına bir dinle anlatılabilirdi. Tanrı'yı anlama çabası için hepsi bir araya getirilerek ele alınmalıydı. Hepsi birbiriyle bir bütündü ve birinin yetersiz kaldığı alanda diğeri yardıma koşuyordu. Kimi zaman aynı kavramları farklı sözcüklerle açıkladıkları için birbirine zıt görüşleri savunuyor gibi görünseler de esasında hepsi aynı şeyi söylüyordu. Aynı konuları farklı lisanlarla ifade ediyorlardı. Tıpkı aynı melodinin farklı enstrümanlarla çalınması gibi.
Gerçek tektir. Ancak her toplum, kültür, bilim, din ve felsefe onu kendi enstrümanıyla ifade eder. Bilim Tanrı'dan ayrı değildir, önyargısız olunabildiğinde bilimde O'nun yansımalarını görebiliriz. Neyse ki zamanında birbiriyle çarpışan din ve bilim arasındaki perde kuantum fiziğiyle yavaş yavaş kalkmaya başlamıştır. Benim de bu kitapta amaçladığım şey bilim ve dini uzlaştırıp felsefe ve tasavvuf ile aralarında köprüler kurarak evrensel bilgilerin aktarımını sağlamak. Bu sayede hayata ve bizim hayattaki yerimize olan bakışımızı biraz daha derinleştirip genişletmektir.
Kitapta ele aldığım mikrokozmos ile makrokozmos arasındaki benzerlikler holografik evren teorisinin ispatı niteliğindedir. Holografik evren teorisi ise evrenin en büyük gerçeğine belki de yaratılışın en„büyük gerçeğine vurgu yapar. Bu teorinin tam kabulü büyük bir uyanışın da habercisidir. Normalde ruhun uyanışı ölümle gelirdi. Çünkü yaşadığımız dünya hayatı bir rüyadır, asıl uyku yaşamaktır. Uyanmak nedir? Uyanış O'na dönüştür. Her ölüm bir uyanıştır.
Gözlerin rüyaya kapanıp, saf bilincin aslolan gerçekliğine uyanmasıdır. Yuvaya dönüştür, sınırlılıktan kopuştur. Sılaya kavuşmaktır. Sonsuz dansın yeniden başlamasıdır. Işıkla, aşkla, öz kaynakla yeniden sevişmektir ölüm. Ancak ölmeden de ölebiliriz. Dünya hayatını yaşarken kitlesel uyanışı gerçekleştirmek aslında hepimizin "bir" olduğunu hatırlamaktır. Bitkiye, hayvana, doğaya ve insana ve dolayısıyla Tanrı'ya yeniden saygı duymaktır. Ama bu defa korkuyla ve şartlanmış bir bilinçle değil, gerçek olanı bilmenin verdiği huzurla ve sevgiyle...
Tanrı'yı çok uzaklarda aramayın, O'nu belki de gözyaşınızda bile bulabilirsiniz, çünkü öz ağlarsa göz ağlar. Her yaratılmışın içinde Tanrı dan bir öz vardır.
İnsan da Tanrı suretinde yaratılmış bir varlık olarak bu Tanrısal özü en iyi şekilde yansıtma potansiyeline sahiptir. Tanrı ve evren insanın içindedir. Tasavvufçular "insanda Tanrısal sırlar gizlidir" diyerek bu gerçeğe sürekli değinmişlerdir. Hallac-ı Mansur da Enel Hak sözüyle insanın bu yönünü canı pahasına dile getirmiştir. Yunus Emre "Bir ben var benden içre" demiştir. Mevlâna da hem kendi içinde hem de döndüğü her yerde O'nun yüzünü gördüğünü söylemiştir.
Tanrı'yı bir yerde aramayın, O ne yerdedir ne de gökte... Çünkü O her yerdedir. Her insanın içindedir. Her zerrededir. Her güzel melodinin tınısındadır O. Bizim görevimiz bunu "hatırlamak" ve "hatırlatmak"tır. Artık tüm enstrümanların bir araya gelme zamanı gelmiştir. Kökenimizi "görmek" ve sonsuz varlıklar olduğumuz gerçeğine uyanmak vakti gelmiştir. Hayat felsefemiz ne olursa olsun, çıkış noktamız neresi olursa olsun hepimizin varacağı yer aynıdır.
Sonunda tüm yollar aynı yere varacaktır. Holografik Evren Teorisi her zerrede gizli bir dünya olduğunu öne sürer. Bütün'e ait her parçanın kendi içinde Bütün'ü barındırdığını söyler. İşte mikrokozmos ve makrokozmos benzerlikleriyle birlikte bilimsel, dinsel, tinsel, felsefi ve İslam Tasavvufu yönünden Holografik Evren Teorisinin ispatını bu kitapta (oldukça anlaşılır bir anlatımla) benim kalemimden okuyacaksınız.
Keyifli okumalar...
Emel Keskinkılıç
Eylül / 2011
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki bu kitabı sizlerle buluşturduğum için inanılmaz derecede mutlu ve heyecanlıyım. Yıllardır evrenin sırlarına olan merakım ve görünenin ardındakini anlama çabalarım beni yoğun araştırmalara iterek bu noktaya getirdi.... tümünü göster
TIME Dergisinin 2005in En Etkili 100 Kişisiarasında gösterdiği Malcolm Gladwell yazdı.Dünyaya farklı bir gözle bakmanızı sağlayan sıra dışı bir kitap.FortunePek anlayamadığımız sosyal salgın olgusu üzerine sayfalarını merakla çevireceğiniz, temposunu hiç yitirmeyen mükemmel bir kitap.-Daily TelegraphKıvılcım Ânı, manipülasyon ilmine kazandırdığı yeni teorilerle, iş dünyası profesyonellerinin okuması gereken gerçekten üstün bir çalışma.-Time OutGladwellin teorileri doğru uygulandığı takdirde, işletmelerin daha etkin yönetilmesi, ürünlerin satışlarında patlama gerçekleştirilmesi ve en önemlisi de insan davranışlarında değişiklikler yaratılması gibi amaçlara hizmet edebilir.Kıvılcım Ânı, bir fikir, bir trend veya bir sosyal davranışın belli bir eşiği aşıp kıvılcımlandığı ve çılgın bir yangın gibi etrafa yayıldığı o sihirli andır.Nasıl tek bir hasta, bir nezle salgınının başlaması için yeterliyse, küçük ama isabetli bir değişim de bir moda akımının patlaması, yeni bir ürünün kitlesel rağbet görmesi ve suç oranlarında düşme kaydedilmesi için yeterli olabilir. Malcolm Gladwellin kıvılcım ânı fenomenini parlak bir dil ve anlatımla ele aldığı bu çarpıcı kitap, dünyada birçok insanın ürün pazarlaması ve fikir aktarımına dair düşüncelerini değiştirmiştir ve halen de değiştirmektedir.
TIME Dergisinin 2005in En Etkili 100 Kişisiarasında gösterdiği Malcolm Gladwell yazdı.Dünyaya farklı bir gözle bakmanızı sağlayan sıra dışı bir kitap.FortunePek anlayamadığımız sosyal salgın olgusu üzerine sayfalarını merakla çevireceğiniz, temposunu... tümünü göster
Malcolm Gladwell, tüm dünyada aylar boyunca çok satanlar arasında yeralmış ve milyonlarca satmış Kıvılcım Ânı kitabının yazarıdır. Daha önce Washington Post için iş ve bilim muhabirliği yapan Gladwell, şu anda New Yorkerda makale yazmaktadır. İngilterede doğmuş, Kanadada büyümüştür. Halen New Yorkta yaşamaktadır.Düşünmeden Düşünebilmenin Gücü, New York Times listelerindeki yerini çıktığı günden bu yana korumuş; CNN kitabın gördüğü ilgi üzerine, kitap ve işlediği konular hakkında ülkemizde de yayınlanan bir program yapmıştır.Çığır açan Kıvılcım Ânı adlı kitabında etrafımızdaki dünyayı nasıl anladığımızı tartışan Malcolm Gladwell, Düşünmeden Düşünebilmenin Gücü adlı yeni kitabında da bu anlamlandırmada bir devrim yaratıyor. Göz Açıp Kapayıncaya Dek, düşünmeden nasıl düşündüğümüzü, anlık yapılmış gibi görünen seçimlerin aslında o denli basit olmadığını anlatan bir kitap... Neden bazıları parlak liderlerdir de, diğerleri değildir? Neden bazıları içgüdülerini dinleyerek başarıya ulaşırken, bazıları tökezleyerek hata üstüne hata yapar? Beyinlerimizin işleyişi nasıldır gerçekten? Sınıfta, ofiste, mutfakta ve yatak odasında nasıl çalışır beynimiz? Ve neden iyi kararlar, aslında diğerlerine anlatmamızın imkânsız olduğu kararlardır.Bu kitapta, bir çifti birkaç dakikalığına izledikten sonra bir evliliğin yürüyüp, yürüyemeyeceği hakkında öngörüde bulunabilen bir psikologu; daha top rakete değmeden, oyuncunun çift hata yapıp yapmayacağını söyleyen bir tenis hocasını; sahte bir eseri bir bakışta anlayan bir antika uzmanını tanıyacaksınız. Ayrıca göz açıp kapayıncaya dek verilmiş başarısız kararları da okuyacaksınız. Kitap, size, en iyi seçimleri yapabilenlerin, en fazla bilgiyi gözden geçiren veya konuya en fazla kafa yoranlar değil, kendilerini, ince-dilimleme dediğimiz yöntemde, yani çok sayıda değişken arasından en önemlilerini süzgeçten geçirebilmede mükemmelleştirmiş insanların olduğunu öğretecek.Çok satan Kıvılcım Ânının yazarı Malcolm Gladwell, birbirlerinden uzak disiplinler arasında ortak noktalar bulma konusundaki ustalığını bir kez daha sergiliyor. Değindiği tüm örnek vakalar okuyucuyu hem tatmin ediyor, hem de geniş bir yelpazeye yayılmış farklı alanları birleştirerek gerçeğe doğru yolculukta güçlü bir kılavuzluk sunuyor.İşte, Aşkta, ve bütün yaşamda saçmasapan SIRlar değil, ... İnsan Bilimlerinin son araştırmalarıyla kanıtlanmış bilimsel gerçekler.Ânlık yargınıza güvenin ve bu kitabı alın, memnun kalacaksınız.- New York TimesHarikulade... Sonuçları aşk hayatımız için olduğu kadar, cüzdanlarımız için de çığır açıcı.- ObserverDüşünmeden Düşünebilmenin Gücü hayatınızı değiştirebilecek kadar önemli bir kitap.- Esquire
Malcolm Gladwell, tüm dünyada aylar boyunca çok satanlar arasında yeralmış ve milyonlarca satmış Kıvılcım Ânı kitabının yazarıdır. Daha önce Washington Post için iş ve bilim muhabirliği yapan Gladwell, şu anda New Yorkerda makale yazmaktadır. İngilte... tümünü göster