Kabalist... Bir gecede başarı... Kitabı okurken, bir marka haline gelen Dan Brownu anımsamadan edemiyorsunuz.
-HET LAATSTE NIEUWS (Main Belgian Daily)
...bu romanda anlatılanlar Paulo Coelhonun öncülük ettiği bilgelik ve oryantal erotizm gibi bir şey.
Kabalist... Bir gecede başarı... Kitabı okurken, bir marka haline gelen Dan Brownu anımsamadan edemiyorsunuz.
-HET LAATSTE NIEUWS (Main Belgian Daily)
...bu romanda anlatılanlar Paulo Coelhonun öncülük ettiği bilgelik ve oryantal erotizm gibi bir şey... tümünü göster
Isabel Dalhousie sık sık arkadaşlarını, kimi zaman aşklarını, arada sırada da çikolatayı düşünür. Edinburghlu bir felsefeci olarak konumunun bilincindedir. Günaha Övgü kitabının eleştirisini hiçbir güçlük çekmeden, kolaylıkla yapabilir. Ama iş gerçek hayata geldiğinde bocalar. Özellikle de kendisinden küçük Jamieye olan hisleri konusundaJamienin yakışıklılığı, Isabeli hem duygusal hem de ahlaki açıdan zor bir duruma sokar. Ben bir felsefeciyim, diye düşünmeye başlar, ama aynı zamanda da bir kadınım. Isabel, yeğeni Catin İtalyaya gitmesi üzerine bir süreliğine onun dükkânını idare etmeyi kabul eder. Ancak müşterilerden birinin ameliyat sonrasında yaşadığı tuhaf tecrübeleri öğrenince, merakına yenilir ve kendini tehlikeli bir maceranın tam ortasında bulur. Bu arada, içindeki hisleri tartmaya da vakti olur; aşkı, arkadaşlığı ve tabii ki insanı günaha teşvik eden şeyleri.Sonuncusu farklı şekillere bürünerek çıkar karşısına; örneğin çikolata gibi. Ya da çekici İtalyan erkekleri.
Isabel Dalhousie sık sık arkadaşlarını, kimi zaman aşklarını, arada sırada da çikolatayı düşünür. Edinburghlu bir felsefeci olarak konumunun bilincindedir. Günaha Övgü kitabının eleştirisini hiçbir güçlük çekmeden, kolaylıkla yapabilir. Ama iş gerçek... tümünü göster
Yeniçeriler kapıyı zorlarken Uzun İhsan Efendi hâlâ malûm konuyu düşünüyor, fakat işin içinden bir türlü çıkamıyordu... Rendekâr doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, öyleyse varım. Oldukça makûl. Fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar: Düşünen bir adamı düşünüyorum. Düşündüğümü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da varolduğunu biliyorum. Böylece o da benim kadar gerçek oluyor. Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. Öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum. Kapı kırıldığında Uzun İhsan Efendi kitabı kapadı. Az sonra başına geleceklere aldırmadan kafasında şunları geçirdi:Dünya bir düştür. Evet, dünya... Ah! Evet, dünya bir masaldır.
Yeniçeriler kapıyı zorlarken Uzun İhsan Efendi hâlâ malûm konuyu düşünüyor, fakat işin içinden bir türlü çıkamıyordu... Rendekâr doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, öyleyse varım. Oldukça makûl. Fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş old... tümünü göster