Kültür sanat sorunları üzerine kafa açıcı ya da duruma göre kafa yapıcı olmasını arzuladığım ve amaçladığım bu yazıları, eğlenceli olsun diye bu başlık altında toplamak istedim. Meskalin adı, kitabı varederken metafor değerinde bir simge oldu. Bu kitap kabaca, kültür-sanat sorunları ve gündelik hayat üzerine yazılmış deneme kıvamında, daha çok gündeliğe dönük bir tutum izleyen yazılardan oluşuyor. Özgür Gündem, Özgür Bakış, Radikal gibi gazetelere, ya da Express, Özgür Yaşam, Öküz gibi dergilere ara ara ya da sürekli yazdığım dönemlerin ürünü olan bu yazıların tümü, varlığını, bu gazetelere ve dergilere borçlu sayılır. Okunduğunda yazılardan da anlaşılacağı gibi, yıllardır katıldığım çeşitli üniversitelerin, dernek ve benzeri kuruluşların düzenledikleri söyleşi programlarında bana yöneltilen sorular, tartışılan konular, yazılarıma da büyük ölçüde kılavuzluk etmiştir. Bu yüzden, bu yazılara rengini veren daha çok içinde yaşanılan kültürel atmosferin sorunları, gündelik iklimin gündem oluşturan maddeleridir; bunlardan yola çıkarak daha genel bir çerçeve kurulmaya çalışılmıştır. Bütün bu yazılardan dönem özelliklerine değgin ipuçları da okunabilir.Aldous Huxley, dilimize Sezgi Kapıları adıyla çevrilen kitabında meskalin kullanır. Daha doğrusu, kitabında meskalin kullanma deneyimlerini aktarır. Meskalinin insana sağladığı algı, sezgi, görme biçimi farklılıklarından söz eder. Edebiyat dünyası, meskalinle belki de en yaygın anlamıyla bu kitap nedeniyle tanışmış olur.Ben de her zaman gözümüzün önünde duran olgulara bakarken, gerçekliğin değişik ve farklı boyutlarıyla yüzleşmeyi, yanlış öğrenmelerin kirlettiği algılarla gözümüzün bizden sakladıklarını yeniden tartışabilmeyi amaçladığım bu yazıları nicedir bu ad altında toplamayı düşünüyordum; kitabın profili, giderek adı ve hedefi ortaya çıktıktan sonra yazılan yazılar da, böylelikle kendiliğinden bir yön kazanmış, bir toplama çalışmaya başlamış oldu. Murathan Mungan
Kültür sanat sorunları üzerine kafa açıcı ya da duruma göre kafa yapıcı olmasını arzuladığım ve amaçladığım bu yazıları, eğlenceli olsun diye bu başlık altında toplamak istedim. Meskalin adı, kitabı varederken metafor değerinde bir simge oldu. Bu kit... tümünü göster
Kültür sanat sorunları üzerine kafa açıcı ya da duruma göre kafa yapıcı olmasını arzuladığım ve amaçladığım bu yazıları, eğlenceli olsun diye bu başlık altında toplamak istedim. Meskalin adı, kitabı varederken metafor değerinde bir simge oldu. Bu kitap kabaca, kültür-sanat sorunları ve gündelik hayat üzerine yazılmış deneme kıvamında, daha çok gündeliğe dönük bir tutum izleyen yazılardan oluşuyor. Özgür Gündem, Özgür Bakış, Radikal gibi gazetelere, ya da Express, Özgür Yaşam, Öküz gibi dergilere ara ara ya da sürekli yazdığım dönemlerin ürünü olan bu yazıların tümü, varlığını, bu gazetelere ve dergilere borçlu sayılır. Okunduğunda yazılardan da anlaşılacağı gibi, yıllardır katıldığım çeşitli üniversitelerin, dernek ve benzeri kuruluşların düzenledikleri söyleşi programlarında bana yöneltilen sorular, tartışılan konular, yazılarıma da büyük ölçüde kılavuzluk etmiştir. Bu yüzden, bu yazılara rengini veren daha çok içinde yaşanılan kültürel atmosferin sorunları, gündelik iklimin gündem oluşturan maddeleridir; bunlardan yola çıkarak daha genel bir çerçeve kurulmaya çalışılmıştır. Bütün bu yazılardan dönem özelliklerine değgin ipuçları da okunabilir.Aldous Huxley, dilimize Sezgi Kapıları adıyla çevrilen kitabında meskalin kullanır. Daha doğrusu, kitabında meskalin kullanma deneyimlerini aktarır. Meskalinin insana sağladığı algı, sezgi, görme biçimi farklılıklarından söz eder. Edebiyat dünyası, meskalinle belki de en yaygın anlamıyla bu kitap nedeniyle tanışmış olur.Ben de her zaman gözümüzün önünde duran olgulara bakarken, gerçekliğin değişik ve farklı boyutlarıyla yüzleşmeyi, yanlış öğrenmelerin kirlettiği algılarla gözümüzün bizden sakladıklarını yeniden tartışabilmeyi amaçladığım bu yazıları nicedir bu ad altında toplamayı düşünüyordum; kitabın profili, giderek adı ve hedefi ortaya çıktıktan sonra yazılan yazılar da, böylelikle kendiliğinden bir yön kazanmış, bir toplama çalışmaya başlamış oldu. Murathan Mungan
Kültür sanat sorunları üzerine kafa açıcı ya da duruma göre kafa yapıcı olmasını arzuladığım ve amaçladığım bu yazıları, eğlenceli olsun diye bu başlık altında toplamak istedim. Meskalin adı, kitabı varederken metafor değerinde bir simge oldu. Bu kit... tümünü göster
Raymond Queneau yirminci yüzyıl Fransız yazınının en ilginç ozan ve romancılarından biridir. Yıllar yılı, her yeni şiir kitabı, her yeni romanı yeni bir şeyler getirmiş, şaşırtmış coşturmuş, alıp götürmüştür. Ama yeniliği de, şaşırtıcılığı da, coşturuculuğu da, sürükleyiciliği de öncelikle yalınlığındadır. Queneau, en azından görünüşte, şiirlerini ve romanlarını günlük yaşamdan, günlük dilden, sıradan insanlardan, büyük ya da küçük kentin sıradan sokaklarından çıkarır. 1959da bir yazın olayı olarak karşılanan Zazie Metroda belki de onun kendine özgü yaratıcılığının doruğunu oluşturur. Parise gelip de grev yüzünden metroya binemeyen uyanık mı uyanık bir küçük kızın iki günlük serüveni çevresinde birçok kişinin birbiriyle kesişen, ama sıradanlığı ölçüsünde ilginç serüveni roman boyunca şiirsellikle dolup taşan bir gülmece evreninde yaşatır bizi, kaynağını günlük halk dilinden alan benzersiz bir dil şöleni oluşturur. Ayrıca, Queneaunun tüm yapıtlarında olduğu gibi, Zazie Metroda da yalınlığı yavaş yavaş bulgulanacak bir derinliğin görünür yüzü olduğunu belirtmek gerekir.
Raymond Queneau yirminci yüzyıl Fransız yazınının en ilginç ozan ve romancılarından biridir. Yıllar yılı, her yeni şiir kitabı, her yeni romanı yeni bir şeyler getirmiş, şaşırtmış coşturmuş, alıp götürmüştür. Ama yeniliği de, şaşırtıcılığı da, coştur... tümünü göster
Raymond Queneau yirminci yüzyıl Fransız yazınının en ilginç ozan ve romancılarından biridir. Yıllar yılı, her yeni şiir kitabı, her yeni romanı yeni bir şeyler getirmiş, şaşırtmış coşturmuş, alıp götürmüştür. Ama yeniliği de, şaşırtıcılığı da, coşturuculuğu da, sürükleyiciliği de öncelikle yalınlığındadır. Queneau, en azından görünüşte, şiirlerini ve romanlarını günlük yaşamdan, günlük dilden, sıradan insanlardan, büyük ya da küçük kentin sıradan sokaklarından çıkarır. 1959da bir yazın olayı olarak karşılanan Zazie Metroda belki de onun kendine özgü yaratıcılığının doruğunu oluşturur. Parise gelip de grev yüzünden metroya binemeyen uyanık mı uyanık bir küçük kızın iki günlük serüveni çevresinde birçok kişinin birbiriyle kesişen, ama sıradanlığı ölçüsünde ilginç serüveni roman boyunca şiirsellikle dolup taşan bir gülmece evreninde yaşatır bizi, kaynağını günlük halk dilinden alan benzersiz bir dil şöleni oluşturur. Ayrıca, Queneaunun tüm yapıtlarında olduğu gibi, Zazie Metroda da yalınlığı yavaş yavaş bulgulanacak bir derinliğin görünür yüzü olduğunu belirtmek gerekir.
Raymond Queneau yirminci yüzyıl Fransız yazınının en ilginç ozan ve romancılarından biridir. Yıllar yılı, her yeni şiir kitabı, her yeni romanı yeni bir şeyler getirmiş, şaşırtmış coşturmuş, alıp götürmüştür. Ama yeniliği de, şaşırtıcılığı da, coştur... tümünü göster
... tıpkı Japonların, suyla dolu porselen bir kaseye akıttıkları silikkağıt parçalarının, suya girer girmez şekillenerek, renklenerek belirginlik kazandığı, somut, şüpheye yer bırakmayan birer çiçek, ev, insan olduğu oyunlarındaki gibi, hem bizim bahçedeki, hem M. Swannın bahçesindeki bütün çiçekler, Vivonne nehrinin nilüferleri, köyün iyi yürekli sakinleri, onların küçük evleri, kilise, bütün Combray ve civarı şekillenip hacim kazandı, bahçeleriyle bütün kent çay fincanımdan dışarı fırladı, Combrayde günbatımı, alışkanlık, iyi geceler öpücüğü, Françoise, ıhlamura batırılan madlen, Léonie Hala, kilise, Adolphe Amca, pembeli kadın, bahçede kitap okuma, akdikenler, mehtapta gezinti, sonbahar yanlızlığı, arzunun doğuşu, Balbec, zambak kokan oda, Verdurinler ve müritleri, Swannla Odettein karşılaşması, Vinteuilün sonatı, Swannın aşkı, kasımpatları. kıskançlık, yalan, bekleyiş, müziğin dili, Champs-Elyséesde karlı günler, Gilberte, hayal kırıklığı, umut... Ihlamura batırılan bir madlenle yeniden yakalanan, belleğin yaratıcı gücüyle yeniden canlandırılan bir geçmiş... TADIMLIKYanağımı, bir şefkat duygusuyla, yastığın, tıpkı çocukluğumuzdaki yanaklar gibi tombul ve körpe olan güzel yanaklarına gömerdim. Saatime bakmak için bir kibrit çakardım. Neredeyse geceyarısı. Mecburen seyahate çıkıp geceyi bilmediği bir otelde geçirmek zorunda kalan hastanın, bir nöbetle uyandığı ve kapının altındaki ışık huzmesini görerek sevindiği an. Ne mutluluk, sabah olmuş bile! Hizmetkârlar az sonra kalkar, zili çaldığında imdadına gelirler. Acılarının dineceği umudu, ıstırabına katlanma metaneti verir hastaya. İşte, ayak sesleri duymaktadır; sesler yaklaşır, sonra uzaklaşır. Kapının altındaki ışık huzmesi yok olmuştur. Saat geceyarısıdır; havagazını kapatmışlardır; son hizmetkâr da gitmiştir ve bütün gece çaresiz ıstırap çekmesi gerekecektir. Tekrar uykuya dalardım, ara sıra, bir iki saniyeliğine, doğramaların canlıymışçasına çıtırdamasını işitecek kadar, gözlerimi açıp karanlığın kaleidoskopuna bakacak kadar, anlık bir bilinç ışıltısı sayesinde, eşyaları, odayı ve benim yalnızca küçücük bir parçası olduğum ve duyumsuzluğuna hemen dönüverdiğim bütünü sarmalayan uykunun tadına varmaya ancak yetecek kadar kısa sürelerle uyanırdım. Bazen de uykumda zahmetsizce, hayatımın ilk yıllarına, sonsuza dek geçmişte kalacak bir yaşa döner, çocukça korkularımdan birini, mesela -benim için yeni bir dönemin başlangıcını simgeleyen- saçlarımın kesildiği güne kadar yaşadığım bir korkuyu, büyükamcamın buklelerimi çekmesi korkusunu tekrar yaşardım. Uyurken saçlarımın kesildiğini unutmuş olur, büyükamcamdan kurtulabilmek için uyanmayı başardığım an, derhal hatırlardım, ama rüyalar âlemine geri dönmeden önce tedbirimi alıp başımı sımsıkı yastığıma gömerdim.
... tıpkı Japonların, suyla dolu porselen bir kaseye akıttıkları silikkağıt parçalarının, suya girer girmez şekillenerek, renklenerek belirginlik kazandığı, somut, şüpheye yer bırakmayan birer çiçek, ev, insan olduğu oyunlarındaki gibi, hem bizim bah... tümünü göster