Onu gördüm ve yaz geldi.
Sanki kapı çalınıp çocukluk arkadaşınız yıllar sonra tekrar çıkagelmiş gibi…
Unuttuğunuz bir anıyı bulmak gibi…
Çok eskide kalmış, yıllar sonra yeniden duyduğunuz anda geçmiş bir zamanı size taşıyan bir şarkı gibi…
Dağ yollarında kaybolduktan sonra birdenbire, bir dönemeçte denizle karşılaşmak gibi…
Yaz… bitmesini hiç istemediğim eşsiz anlar ve hiçbir şeyin, hiç kimsenin sonsuza dek benimle kalmayacağını anladığım ayrılıklar mevsimi…
İlk kitabıyla edebiyatımıza benzersiz bir giriş yapan ve yıllar yılı insan yüreğinin, özlemin, aşkın, geçmişi geleceğe bağlayan o narin bağların izini süren Kürşat Başar, 11 yıl aradan sonra kaleme aldığı yeni romanı Yaz’la okurlarıyla buluşuyor.
Yakın tarihimizin kritik bir döneminde dünyaya gelen, birbiri ardına yaşadığı kayıplara rağmen hayata tutunan bir gencin büyüme serüvenini, yüzleşmelerini ve bir yaz mevsimi yaşadığı sarsıcı aşkı, arka plana hızla yitip giden İstanbul’u yerleştirerek anlatıyor.
Bir karşılaşmayla değişen hayatın, küçük bir rastlantıyla uyanan arzuların, birdenbire gittiğiniz yolu değiştiriveren olayların ve her şartta, her yerde insana devam etme, hatta yeniden, yeniden başlama gücü veren o ele gelmez sırrın peşine takılarak...
Onu gördüm ve yaz geldi.
Sanki kapı çalınıp çocukluk arkadaşınız yıllar sonra tekrar çıkagelmiş gibi…
Unuttuğunuz bir anıyı bulmak gibi…
Çok eskide kalmış, yıllar sonra yeniden duyduğunuz anda geçmiş bir zamanı size taşıyan bir şarkı gibi…
... tümünü göster
Milli olmayan bir hükümet milleti her vasıta ile felakete götürdüğü zaman, bu milletin her ferdinin milli duygulara kapılarak isyan etmesi hak değil milli bir görev olur.Bir millet insan hakları için giriştiği mücadelede mağlup olmusa kader onu terazisinde tartmış, bu dünyada var olma saadetine erişeyemecek kadar hafif bulmuştur. Çünkü varlığını sonsuza kadar sürdürmek için mücadeleye hazır olmayan veya buna gücü yetmeyen bir millet Tanrı tarafından ebediyen yok olmaya mahkum edilmiştir. Çünkü bu dünya korkak milletler için değildir.Varlığı çeşitli entrikalarla tehdit edilen milletler eğer milli kimliklerini her şeye rağmen koruyabilmiş ve cesaretlerini kaybetmemişlerse, tarihin her sahnesinde adlarından söz ettireceklerdir.Tarih asla kurumayan bir kaynaktır. Şartlara göre bazen unutulmuş görünsede o, yavaş bir sesle yeni bir gelecekten söz ederek kutsaliyetinin varlığını ispat eder.- Adolf Hitler-
******
1. Bölüm
Aile Ocağı
Mutlu bir kader beni Braunau-am-İnn'de dünyaya getirdi. Bu kasaba, iki Alman devletini ayıran sınırın tam üzerindedir ve bu iki Alman devletinin yeniden birleşmesini gerçekleştirmek için her vasıtaya baş vurarak çalışmak, hayatımızın esas vazifesi olarak görünüyor.
Alman olan Avusturya, yüce Alman vatanına tekrar dönmelidir ve bu dönüş asla herhangi bir iktisadi sebepten dolayı olmamalıdır. Hayır, hayır! Asla! Bu birleşme iktisadi bakımdan önemsiz, hatta zararlı olsa bile mutlaka gerçekleşmelidir. Aynı kan aynı imparatorluğa aittir. Öz çocuklarını tek devlet halinde bir araya toplamadıkça, Alman milletinin sömürge politikası izlemeye hakkı olmayacaktır. Devletin toprakları bütün Almanları içine aldığı zaman onları besleyemezse milletin duyacağı zorunluluktan, yabancı toplakları ele geçirmek hakkı doğacaktır. O zaman, pulluğun yerini kılıç alacak ve savaşın gözyaşları, geleceğin dünyasının hasadını hazırlayacaktır.
(İçerik'ten)
************
Bu kitapta, çağımızın kötülük sembolü Adolf Hitlerin kendine özgü politik felsefesini (Faşizm) kaleme aldığı KAVGAM kitabının, Japon çizgi roman tarzı olan Manga formunda öyküleştirilmiş uyarlamasını bulacaksınız. Neredeyse orijinal metne sadık kalarak kitabı mangalaştıran Japon yayınevi East Press, amacının; okuyuculara, tarafsız, eleştirel bir yorumla, eserin özünü kavratıp zamanın insan hakları sorunlarını biraz olsun düşündürmek ve katkı sağlayabilmek olduğunu özellikle belirtiyor. Daha önce birçok klasik romanın yanı sıra Karl Marxın Kapital adlı eserini de mangalaştıran East Press, bu iki eserin, özellikle de KAVGAMın manga basımı ile bütün dünyada büyük yankı uyandırdı, kitapların satışı yüz binleri buldu.
Diyalektik olarak; kötünün, insanlık dışının, faşizmin anlatılmadığı, bilinmediği bir yerde iyinin, insani olanın ve özgürlüğün de değerinin bilinmeyeceğini, bir anlam ifade etmeyeceğini düşünüyoruz. Bu bağlamda, başta Almanya olmak üzere, Türkiyede ve daha birçok ülkede basılması ve satılması yasak olan KAVGAMı okuyamayan, bilgi sahibi olamayan genç-yaşlı herkesin, manga aracılığıyla bu eserin özünü kavrayabileceğini; zengin karakter çizimleriyle sembolize edilen, insanlık tarihinin en büyük kıyımının ve bunun düşünsel arka planının bu sayede belleklerden silinmeyeceğini de düşünüyoruz.
******
Milli olmayan bir hükümet milleti her vasıta ile felakete götürdüğü zaman, bu milletin her ferdinin milli duygulara kapılarak isyan etmesi hak değil milli bir görev olur.Bir millet insan hakları için giriştiği mücadelede mağlup olmusa kader onu teraz... tümünü göster
Tutku…
Güzellik…
Aşk ve savaş. Sadece gönüllerin değil alınların, kemiklerin ve gözlerin alev alev yandığı savaş.
Kahramanlarını, Yavuz Sultan Selim’i de Şah İsmail’i de tarihin merdivenlerinde bir basamak aşağı indiren bir basamak yukarı çıkaran savaş.
Çaldıran...
Şimdi Çaldıran ne 500 yıl geride ne 500 yıl ileride.
Savaş tasında büyücünün gördüğü neydi?
Kızılbaşlık!
Sünnilik!
İktidar hırsı.
Aşkın bir çökelti gibi dondurduğu zaman!
Korku? Ya o?
Yazar biraz da korkuların üstüne gidendir.
Tarih ileriye doğru çözüldükçe ağacın kökleri de görülecektir.
Alevi de Sünni de bağlıdır o köke. Birdir o toprakta.
Gölgeler büyümüşse ışığı değil korkuyu yenmek gerekir.
Karanlık ve kör ışığın egemenliği boğmasın artık nesilleri.
Ve işte bir kez daha aşk!
Şiir kadar iktidar atında rüzgâra ve ateşe doğru yol alan iki hükümdar.
Şah ve Sultan…
Dünya incisi zarif ve asil kadınlar. Yeminlerine bağlı erkekler.
Masal kadar gerçek.
Büyüleyici olduğu kadar umut verici.
Şah&Sultan her cümlesi aşkla okunacak bir kitap.
İskender Pala’dan…
Tutku…
Güzellik…
Aşk ve savaş. Sadece gönüllerin değil alınların, kemiklerin ve gözlerin alev alev yandığı savaş.
Kahramanlarını, Yavuz Sultan Selim’i de Şah İsmail’i de tarihin merdivenlerinde bir basamak aşağı indiren bir basamak yukarı çı... tümünü göster
Ekonomik tetikçiler (ETler), yerküre üzerindeki ülkeleri trilyonlarca dolar dolandıran yüksek ücretli profesyonellerdir. Dünya Bankası, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) ve diğer yabancı yardım kuruluşlarından büyük şirketlerin kasalarına ve gezegenimizin tabii kaynaklarını kontrol eden birkaç varlıklı ailenin ceplerine para aktarırlar. Kullandıkları araçlar arasında sahte finansal raporlar, hileli seçimler, rüşvet, zorbalık, seks ve cinayet bulunmaktadır. Oynadıkları oyun imparatorluklar kadar eski olmasına rağmen, günümüzdeki küreselleşme sürecinde yeni ve korkutucu bir boyuta ulaşmıştır.Nereden mi biliyorum; ben de bir ET idim
Ekonomik tetikçiler (ETler), yerküre üzerindeki ülkeleri trilyonlarca dolar dolandıran yüksek ücretli profesyonellerdir. Dünya Bankası, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) ve diğer yabancı yardım kuruluşlarından büyük şirketlerin kasalarına ve g... tümünü göster
Ömrüm boyunca kaç kitap okudum bilmiyorum, lakin 'Aşkın Gözyaşları'nı okuduktan sonra anladım ki, meğerse ben hiç kitap okumamışım ve kara cahilmişim, ''Şems ve Mevlana'' hakkında...
Teşekkürler Sinan hocam...
- Murat Göğebakan
En mahrem bir gecenin, en matemli anında akıyordu gözyaşları.
Sırların habercileri, hızına yetişemiyordu gözyaşlarının.
Çok konuştuk, biraz da susalım. Susalım ve ağlaşalım.
Aşkın Gözyaşları sağanağında, yitik cennetimize yol bulalım.
''5 Aralık 1273; Mevlana gördüğü rüya ile kan ter içinde uyanır.
Şem'sin seneler önce kaldığı odaya girer.
Taş duvarlar, tahta sedir, acem kilimi, odada her ne varsa hepsi Şems kokmaktadır.
Bakışları duvarda gizlenir.
Senelerdir, hiçbir şeyin asılı olmadığı duvarda, bir levhayı fark eder.
Okur yazıyı, kopar çığlık, atar kendini avluya.
Karla kaplı taş zemine, yüzüstü düşüp bayılmıştır.''
Kitap ile birlikte Hz. Kitabın içerisinde Kuşe 4 sayfalık renkli: Hz. Mevlâna’nın
“Aşk Yolu” haritası vardır.
Ömrüm boyunca kaç kitap okudum bilmiyorum, lakin 'Aşkın Gözyaşları'nı okuduktan sonra anladım ki, meğerse ben hiç kitap okumamışım ve kara cahilmişim, ''Şems ve Mevlana'' hakkında...
Teşekkürler Sinan hocam...
- Murat ... tümünü göster