Günümüz dünyasında, küreselleşmenin de katkısıyla, insanlar ve kültürler arası diyalogun gerek imkanlar gerekse ihtiyaçlar bakımından önem kazandığı görülüyor. Diyaloğun böyle bir gündem oluşturması ve dikkat çekici bir sürece dönüşmesi sonucunda geçmişte birbirini tanımayan insan topluluklarının, birbirleri hakkında artık en küçük detaylardan bile haberdar oldukları söylenebilir. Kültürün en önemli ve dikkat çeken öğelerinden biri olan din de insanların, hakkında bilgi sahibi olma arzusunu taşıdıkları ve bir anlamda buna zorunlu oldukları bir alan olarak karşımıza çıkıyor.
İnsanlar, birbirinden farklı olan inanç sistemlerini tanıdıkça, önyargılarından büyük oranda kurtulmakta ve öteki inançlarla kendininki arasında bazı önemli müştereklerin bulunduğunu fark etmekte. Büyük dünya dinlerinin ortak paydaya sahip olduklarını ifade eden düşünürler de bu çerçevede “Dinî Çoğulculuk” fikrini ortaya koymuş bulunuyor.
“Dinî Çoğulculuk” denilince akla ilk gelen düşünürlerden biri ise kuşkusuz ünlü din felsefecisi John Hick’tir. Bu çalışma, Hick’in görüşlerini eksene alınmak suretiyle “Dinî Çoğulculuk” düşüncesiyle ilgili olarak yapılan gerek destekleyici gerek eleştirel çalışmalardan oluşmaktadır.
Günümüz dünyasında, küreselleşmenin de katkısıyla, insanlar ve kültürler arası diyalogun gerek imkanlar gerekse ihtiyaçlar bakımından önem kazandığı görülüyor. Diyaloğun böyle bir gündem oluşturması ve dikkat çekici bir sürece dönüşmesi sonucunda geç... tümünü göster
Editörlüğünü Doç. Dr. Cafer Sadık Yaranın yaptığı bu araştırmada eski çağlardan günümüze kadar Batı ve İslam düşüncesinde öteki dinlere bakış ilkeleri, örnekleri ve modelleri, ana hatlarıyla ele alınmıştır. Kitap, 7 akademisyenin konuyla ilgili incelemelerini aktardıkları makalelerden oluşmaktadır.20. yüzyılın ilk yarısında gelişen kitle iletişim araçlarının global bir köye döndürdüğü dünyamızda; dinler arası diyalog çalışmalarına ve ötekine dinsel bakış konusundaki tartışmalara kayıtsız kalmak sadece din bilimciler ve entelektüeller için değil, etrafında olup bitenden haberdar olmak isteyen sıradan bir insan için bile mümkün görünmemektedir. Evlerimizdeki kitle iletişim araçları, artan ticari ve turistik ilişkiler, öteki ile her yerde canlı olarak karşılaşma fırsatı doğurmaktadır. Fakat ötekinin durumu ile ilgilenmeyi gerektiren sebepler sadece gelip geçici konjonktürel şartlar değildir. Ötekinin varlığı, düşünen insan için, çok daha evrensel, teolojik ve felsefi sorunlara cevap gerektirmektedir. Bu sorular bir anlamda çağlar ötesi olduğu gibi, onlara verilecek cevaplar da, çağlar ötesi bir anlam ve değer taşır. Dinlerin çokluğu ve çeşitliliği realitesi karşısında düşünüldüğünde, tek bir din mi doğrudur ve kurtuluşa erdiricidir? Dinlerin doğruluğunu veya yanlışlığını tartışmak mümkün müdür ve varsa bunun kriteri nedir? Diyalog çağrıları samimi midir yoksa misyonerliğin çağdaş bir versiyonundan mı ibarettir? Tarihin şahit olduğu savaşların pek çoğunun arkasında neden dinler vardır? vb gibi bitmek bilmeyen bu ağır sorular, dinsel açıdan öteki sorununun önemini ve çağları aşan boyutunu gösteremeye yetmektedir.İşte bunlar ve benzeri sorulara kitaptaki 8 bölüm içinde cevap aranmaya çalışılmıştır. Kitabın ilk 4 bölümü Batı düşüncesinde ötekine yaklaşım modellerinde anahtar kavramlar olan dışlayıcılık (ekslusivizm), kapsayıcılık (inklusivizm) ve çoğulculuğu (pluralizm) ele alır. Kitabın son 4 bölümünde ise, İslam dininin iki temel kaynağı olan Kuran ve Hadis ile iki temel İslami ilim olan Kelam ve Tasavvufta ötekinin durumu incelenmiştir.
Editörlüğünü Doç. Dr. Cafer Sadık Yaranın yaptığı bu araştırmada eski çağlardan günümüze kadar Batı ve İslam düşüncesinde öteki dinlere bakış ilkeleri, örnekleri ve modelleri, ana hatlarıyla ele alınmıştır. Kitap, 7 akademisyenin konuyla ilgili incel... tümünü göster
Amerikanın kuruluşundan bu yana en çok tartışılan yazarlarından biri olan Henry David Thoreau (1817-1862)nun başyapıtı Doğal Yaşam ve Başkaldırı (Walden), Amerikan Edebiyatının klasiklerindendir, ayrıca Amerikanın en verimli entelektüel akımı olan transendantalizmi (aşkınlığı) en iyi ifade eden eserdir.28 yaşında şair-entelektüel bir Amerikalı, şehirdeki yaşantısını geride bırakıp doğup büyüdüğü kent olan Concord yakınındaki Walden Gölü kenarında bir kulübe yapar ve orada yaşamaya başlar. Doğanın tam ortasında, bütün yaşamsal ihtiyaçlarını bilek gücüyle çalışarak karşıladığı 2 yıl geçirir. Bu süre boyunca toplumsal hayatın dayatması nedeniyle maruz kaldığı birçok anlamsız eylem ve düşünceden arınarak yaşamın aslında ne kadar basit ve güzel olduğunu görür. Gerçekten yaşamak için kendisine kalan bol zamanda gelişmiş ruhunun eğilimlerinin peşinden gider: okur, tefekkür eder, gözlemler ve yazar.Henry David Thoreaunun Amerikada Walden adıyla yayımlanan eseri, bir yazarın en verimli çağında, savunduğu idealleri yaşayarak kanıtlamasının bir ürünüdür. Kaknüs Yayınlarından çıkan Doğal Yaşam ve Başkaldırı, Thoreaunun başyapıtı olan Waldenın yanısıra Sivil İtaatsizlik Üzerine makalesini de Türkçe çevirisiyle okuyucuya sunmaktadır. Thoreauyu bu makaleyi yazmaya iten olan olay, 1846 Temmuzunda Waldenda yaşarken meydana gelmiştir. Ayakkabılarını tamir ettirmek için köye getirdiğinde, vergisini ödemediği için tutuklanıp hapse atılmıştır.Bir gece hapiste kaldıktan sonra, bir akrabasının parayı ödemesiyle serbest kalır. Bu olay ona, savaş ve kölelik karşıtı yazılar arasında bir klasik niteliği taşıyan makalesiyle hükûmeti eleştirme fırsatı vermiştir. Sivil İtaatsizlik, Gandhi, Dr. Martin Luther King ve Vietnam savaşı karşıtı göstericilerin direnişlerinde çıkış noktası olarak kullanılmıştır.
Amerikanın kuruluşundan bu yana en çok tartışılan yazarlarından biri olan Henry David Thoreau (1817-1862)nun başyapıtı Doğal Yaşam ve Başkaldırı (Walden), Amerikan Edebiyatının klasiklerindendir, ayrıca Amerikanın en verimli entelektüel akımı olan tr... tümünü göster
ALDIĞI ÖDÜLLER: 1957 Nobel Ödülü Albert Camusnün ( 1913-1960) en tanınmış, en çok yabancı dile çevrilmiş, en çok incelenmiş kitabı olan ve hâlâ en çok satan kitaplar arasında yer alan Yabancı, aynı zamanda yazarın en gizemli yapıtı. Ölümün egemen olduğu bir varlıkın en anlamsız olgularını saçma bir düzensizlik içinde yaşayan bu romanın başkişisi Meursault, bir simge kahraman değildir, adı olmayan bir Yabancıdır; bu eksik kimlik, gerçeklikten algıladığı şeyi yapılandıramayan, yeniden örgütleyemeyen, ama gerçekliğin yankılarını yakalamaya çalışan bir boş bilincin imgesidir. Onun kayıtsızlığı ve edilgenliği, işte bu boş bilincin ürünüdür. Yabancı, büyüleyici gücünü, içinde barındırdığı trajedi duygusuna borçlu: Bir türlü ele geçirilemeyen anlamın sürekli aranması, bilinç ile toplumsal dünya arasındaki çatışma... Camusyle buluşanların hiçbiri, onunla karşılaşınca hayal kırıklığına uğramamıştır. Mutluluk, bir yerde ve her yerde hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir, der Camus. Giderek daha çok sevilen bir yazar olması, onun bu sevgisinin yansımasından başka bir şey değildir.
ALDIĞI ÖDÜLLER: 1957 Nobel Ödülü Albert Camusnün ( 1913-1960) en tanınmış, en çok yabancı dile çevrilmiş, en çok incelenmiş kitabı olan ve hâlâ en çok satan kitaplar arasında yer alan Yabancı, aynı zamanda yazarın en gizemli yapıtı. Ölümün egemen old... tümünü göster