New York'tan Buenos Aires'e giden bir yolcu gemisinde yolcular arasında bulunan bir milyoner, dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic'e, ücreti karşılığında, bir parti satranç oynamayı teklif eder. İkisinin oyununu izleyen Avusturyalı bir göçmen, Dr. B., oyun sırasında kendini tutamayıp onlara karışınca şampiyonla karşılaşması önerilir kendisine.
Gestapo tarafından bir otel odasına kapatılan ve uzunca bir süreyi bu odada, tek başına ve oyalanacak hiçbir şeyi olmadan geçiren, yalnızca sorgulama için odadan çıkarılan Dr. B., bir gün rastlantıyla eline geçirdiği bir satranç kitabı sayesinde bu oyunun inceliklerini öğrenmiştir. Satranç tahtası ve taşları olmamasına rağmen, önce ekmekten yaptığı satranç taşlarıyla sonra da tümüyle zihninden oynayarak kuramsal bir satranç ustası olup çıkar. Ancak bu tutkusu yüzünden sinir krizine, beyin ateşine yakalanır. Tedavi olur, arkasından da serbest bırakılır. Yirmi yıldır eline satranç taşı almamış olsa da, Dr. B., gemide satranç şampiyonuyla oynadığı oyunu inanılmaz bir biçimde kazanır. Kendini olayın heyecanına kaptırarak maçın rövanşını oynamayı isteyince şaşırtıcı bir son bekler onu.
Stefan Zweig'ın büyük bir ustalıkla kaleme aldığı kısa, ama yoğun romanı Satranç, gerilimli kurgusu, kahramanının ruhsal gelgitlerinin incelikle işlendiği dokusuyla bir solukta okunuyor.
New York'tan Buenos Aires'e giden bir yolcu gemisinde yolcular arasında bulunan bir milyoner, dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic'e, ücreti karşılığında, bir parti satranç oynamayı teklif eder. İkisinin oyununu izleyen Avusturyalı ... tümünü göster
Faşist diktatörlük altındaki 1970'ler Arjantin'inde, ateşli devrimci Valentin ile orta yaşlı eşcinsel Molina hapishanede aynı hücreyi paylaşırlar. Popüler kültürün fantezileriyle yaşayan bir vitrin tasarımcısı olan Molina ile tüm yaşamını devrimci mücadeleye adamış olan Valentin, zaman zaman çatışarak, zaman zaman birbirlerinin farklılıklarını hoş görerek ortak bir yaşamı paylaşacaklar, giderek birbirlerini nasıl dönüştürdüklerini fark edeceklerdir.
Kendisi de yapıtlarındaki karakterler gibi alışılmışın dışında bir yaşamı seçmiş olan Manuel Puig, Arjantin tarihinin en kanlı baskı döneminde insan onuru ve tutkusunun ayakta kalışının öyküsünü anlatıyor. Örümcek Kadının Öpücüğü, bambaşka nitelikler taşıyan iki insanın dostluk ve dayanışmasından yola çıkarak, buyurgan bir toplumdaki cinsel ve siyasal baskıları şiirsel bir yaklaşımla eleştiriyor.
Örümcek Kadının Öpücüğü, ünlü yönetmen Hector Babenco tarafından beyaz perdeye uyarlanmış, başrolleri William Hurt, Raul Julia ve Sonia Braga paylaşmışlardı.
Faşist diktatörlük altındaki 1970'ler Arjantin'inde, ateşli devrimci Valentin ile orta yaşlı eşcinsel Molina hapishanede aynı hücreyi paylaşırlar. Popüler kültürün fantezileriyle yaşayan bir vitrin tasarımcısı olan Molina ile tüm yaşamını d... tümünü göster
Politik ve toplumsal yergileriyle olduğu kadar günümüzün önemli toplum sorunlarına değinen romanlarıyla da ün yapmış olan büyük düşünür ve sanatçı Arthur Koestlerin en güzel romanlarından birini sunuyoruz okurlarımıza. Bu eserinde Koestler, son dünya avaşında Gestaponun eline düşmüş bir militanın, sakat ve hasta bir halde sığındığı tarafsız ülkede, İngiltere ve Amerikaya yerleşmek için yaptığı başvuruların sonucunu beklerken, dünyayı daha yakından tanıdıktan sonra bütün inançlarından kopmuş bir halde yaptığı vicdan muhasebesini ve umutsuzluğu ile savaşını adım adım izleyeceksiniz.
Politik ve toplumsal yergileriyle olduğu kadar günümüzün önemli toplum sorunlarına değinen romanlarıyla da ün yapmış olan büyük düşünür ve sanatçı Arthur Koestlerin en güzel romanlarından birini sunuyoruz okurlarımıza. Bu eserinde Koestler, son dünya... tümünü göster
Politik ve toplumsal yergileriyle olduğu kadar günümüzün önemli toplum sorunlarına değinen romanlarıyla da ün yapmış olan büyük düşünür ve sanatçı Arthur Koestlerin en güzel romanlarından birini sunuyoruz okurlarımıza. Bu eserinde Koestler, son dünya avaşında Gestaponun eline düşmüş bir militanın, sakat ve hasta bir halde sığındığı tarafsız ülkede, İngiltere ve Amerikaya yerleşmek için yaptığı başvuruların sonucunu beklerken, dünyayı daha yakından tanıdıktan sonra bütün inançlarından kopmuş bir halde yaptığı vicdan muhasebesini ve umutsuzluğu ile savaşını adım adım izleyeceksiniz.
Politik ve toplumsal yergileriyle olduğu kadar günümüzün önemli toplum sorunlarına değinen romanlarıyla da ün yapmış olan büyük düşünür ve sanatçı Arthur Koestlerin en güzel romanlarından birini sunuyoruz okurlarımıza. Bu eserinde Koestler, son dünya... tümünü göster
Kurtuluş Savaşının o acı günlerini, Cumhuriyetin çağdaşlaşma sevinciyle coşturduğu mutlu devrini yaşamış, Atatürkün gençliğe açtığı yolun en önünde yürümüş ve Onun ölümü ile en derin acıyı duymuş biri olarak, kendisini Atatürke borçlu hisseden Muazzez İlmiye Çığ,Atatürk Düşünüyor kitabını yazmayı bir vatandaşlıkgörevi bildi.Atatürkümüzün düşüncelerini ve duygularını canlı olarak yaşatmayı amaçlayan bu kitapta, Atatürkün insani yönü belki de ilk kez böylesine içten bir anlatımla dile getiriliyor.Cumhuriyetin kurucusunun büyük başarılara ulaşırken karşılaştığı güçlükler, kendisine karşı olanların varlığı ve bunların yarattığı engeller, ilk kez bu kadar açık bir dille anlatılıyor.Atatürk Düşünüyor, ulusal ve insani değerlerin yerini maddi değerlerle iktidar hırslarına bıraktığı ve Cumhuriyetimizin büyük tehditlerle karşı karşıya bulunduğu bu dönemde, değerli bir bilim insanımızın boğazında düğümlenen çığlıklarıduyurma çabasıdır.
Kurtuluş Savaşının o acı günlerini, Cumhuriyetin çağdaşlaşma sevinciyle coşturduğu mutlu devrini yaşamış, Atatürkün gençliğe açtığı yolun en önünde yürümüş ve Onun ölümü ile en derin acıyı duymuş biri olarak, kendisini Atatürke borçlu hisseden Muazze... tümünü göster
Kurtuluş Savaşının o acı günlerini, Cumhuriyetin çağdaşlaşma sevinciyle coşturduğu mutlu devrini yaşamış, Atatürkün gençliğe açtığı yolun en önünde yürümüş ve Onun ölümü ile en derin acıyı duymuş biri olarak, kendisini Atatürke borçlu hisseden Muazzez İlmiye Çığ,Atatürk Düşünüyor kitabını yazmayı bir vatandaşlıkgörevi bildi.Atatürkümüzün düşüncelerini ve duygularını canlı olarak yaşatmayı amaçlayan bu kitapta, Atatürkün insani yönü belki de ilk kez böylesine içten bir anlatımla dile getiriliyor.Cumhuriyetin kurucusunun büyük başarılara ulaşırken karşılaştığı güçlükler, kendisine karşı olanların varlığı ve bunların yarattığı engeller, ilk kez bu kadar açık bir dille anlatılıyor.Atatürk Düşünüyor, ulusal ve insani değerlerin yerini maddi değerlerle iktidar hırslarına bıraktığı ve Cumhuriyetimizin büyük tehditlerle karşı karşıya bulunduğu bu dönemde, değerli bir bilim insanımızın boğazında düğümlenen çığlıklarıduyurma çabasıdır.
Kurtuluş Savaşının o acı günlerini, Cumhuriyetin çağdaşlaşma sevinciyle coşturduğu mutlu devrini yaşamış, Atatürkün gençliğe açtığı yolun en önünde yürümüş ve Onun ölümü ile en derin acıyı duymuş biri olarak, kendisini Atatürke borçlu hisseden Muazze... tümünü göster