Jean-Paul Sartreın ilk romanı olan Bulantı, Alain Roquentin adlı kahramanının günlüğü biçiminde yazılmıştır. Uzun yolculuklardan sonra, on dokuzuncu yüzyılda yaşamış birinin hayatını araştırmak üzere Bouville kentine dönen Roquentin, yalnız bir insandır. Günlük tutmaya başlamasına neden olan tuhaf bir değişim geçirir. Çevresindeki nesneler karşısında bulantı duymaya başlar. Nesnelerin adları, anlamları, üzerlerindeki çizgiler kaybolmaya başar. Bu, Roquentinin daha önce üzerinde hiç kafa yormadığı bir durumla, varoluşla yüz yüze bırakır. Dünya yüzündeki bütün nesnelerin cilasını yitirdiği, ürkütücü çıplaklıkla kitleler olarak kaldığı duygusu, Roquentini bir özün olup olmadığı sorusuna götürür. Eylemlerinden arındığında, insan, niteliklerinden sıyrıldığında nesne nedir? Jean-Paul Sartreın 1931 ile 1938 yılları arasında yazdığı Bulantı, varoluşçuluğun temel kitaplarından biridir.
Jean-Paul Sartreın ilk romanı olan Bulantı, Alain Roquentin adlı kahramanının günlüğü biçiminde yazılmıştır. Uzun yolculuklardan sonra, on dokuzuncu yüzyılda yaşamış birinin hayatını araştırmak üzere Bouville kentine dönen Roquentin, yalnız bir insan... tümünü göster
Tarih hep yanlış yazılır, bu nedenle hep yeniden yazılması gerekir. George SantayanaSık sık düşünüyorum da garibime gidiyor, tarih o kadar sıkıcı ki bir bölümü uydurma olmalı. Catherine MorlandTarihçilerin şu üç kategoriden birine girdiği söylenir: Yalan söyleyenler. Hata yapanlar. Hiç bilmeyenler.Anonim Elinizdeki kitap yukarıdaki sözleri ciddiye almış ve en yaygın yalanlar, söylenceler ve yanlış inançlarla uğraşmayı kendine iş edinmiştir. Hemen her ülkede insanlar sadece kendi tarihlerini değil kendilerininkiyle birlikte başkalarının tarihini de yanlış öğreniyorlar. Okulların yanı sıra gazetelerden televizyonlara kadar birçok kaynaktan edinilen bilgilerimizin tamamı değilse bile büyük çoğunluğu yanlış, uydurma, çarpıtılmış veya düzmecedir. Sık sık düşünüyorum da garibime gidiyor, tarih o kadar sıkıcı ki bir bölümü uydurma olmalı. Catherine MorlandTarihçilerin şu üç kategoriden birine girdiği söylenir: Yalan söyleyenler. Hata yapanlar. Hiç bilmeyenler.Anonim Elinizdeki kitap yukarıdaki sözleri ciddiye almış ve en yaygın yalanlar, söylenceler ve yanlış inançlarla uğraşmayı kendine iş edinmiştir. Hemen her ülkede insanlar sadece kendi tarihlerini değil kendilerininkiyle birlikte başkalarının tarihini de yanlış öğreniyorlar. Okulların yanı sıra gazetelerden televizyonlara kadar birçok kaynaktan edinilen bilgilerimizin tamamı değilse bile büyük çoğunluğu yanlış, uydurma, çarpıtılmış veya düzmecedir. Roma yanarken Neron zil takıp oynadı mı sanıyorsunuz? Büyük Katerina Rus muydu sanıyorsunuz? Kleopatra güzel miydi sanıyorsunuz? Roma İmparatorluğunu yıkan barbarların uygarlığı paspas ettikleri yalanına kandınız. İngiliz özgürlüğünün Magna Cartanın imzalanmasına kadar uzandığına ilişkin o köhnemiş fikri de yuttunuz. Ya da İngilizlerin İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin saldırılarına sakin ve cesur bir şekilde katlandığına inandırarak gırgır geçtiler sizinle... Oysa olayların aslı bambaşkaydı; Neron oynamamıştı, Katerina Almandı, Kleopatra ise hayli çirkindi. Barbar kabilelerin çoğu Hıristiyan oldular, Magna Carta sadece İngilterenin soylularının eline yeni haklar tutuşturdu, Nazi saldırıları sırasında söylenip duran İngilizlerin çoğu ise aynı zamanda hırsızlık yapıyordu. Yaa, işte böyle! Daha fazlasını merak ediyorsanız, kitabın tümünü okuyacaksınız artık...
Tarih hep yanlış yazılır, bu nedenle hep yeniden yazılması gerekir. George SantayanaSık sık düşünüyorum da garibime gidiyor, tarih o kadar sıkıcı ki bir bölümü uydurma olmalı. Catherine MorlandTarihçilerin şu üç kategoriden birine girdiği söylenir: Y... tümünü göster
Tarihteki bütün güzel kadınlardan hiçbiri Kleopatra kadar ikna edici cazibe kalıntıları bırakmamıştır. Çünkü Roma’nın ve buna bağlı olarak da dünyanın gelgitlerle dolu kaderi onun güzelliğiyle değişti. Orduları Kanopus’tan Thames’e kadar her yere ulaşıp ele geçiren Jül Sezar onun güzelliğine teslim olmuş, Mark Antony ise onun güzelliğine sahip olabilmek için donanmasını, imparatorluğunu ve kendi gururunu hiçe saymıştır. Sonunda soğuk Oktavyus’a teslim olan Kleopatra, eşsiz güzellikteki bedeninin efendisinin soğuk gözlerinde sadece bir zafer ganimeti kadar değerli olduğunu görmüş ve bu dost görünümlü yılan ona sadece Roma’nın en asil rezilliğini vermiştir.
Kleopatra’nın hikâyeleri hatalar zinciridir. Yasak aşkın ve onun sonuçlarının hikâyesidir. Tutkunun tüm sonuçlarını, etkilerini, dizginlenemez dürtülerini, sarhoş edici hazlarını, pervasız ve dörtnala koşuşunu, tüyler ürpertici vicdan azabını ve kaçınılmaz bir şekilde her seferinde karşılaştığı nihai çaresizliğini ve mahvoluşunu Kleopatra’nın sıra dışı ve romantik hikâyesinde en mükemmel ve en açık halleriyle görürüz.
Tarihteki bütün güzel kadınlardan hiçbiri Kleopatra kadar ikna edici cazibe kalıntıları bırakmamıştır. Çünkü Roma’nın ve buna bağlı olarak da dünyanın gelgitlerle dolu kaderi onun güzelliğiyle değişti. Orduları Kanopus’tan Thames’e kadar her yere ula... tümünü göster
ev Tolstoy 1851de Rus ordusuna yazıldı ve Çeçenlerle savaşmak için Kafkasyaya gönderildi. Bu savaş sırasında, büyük Avar komutanı Hacı Murat Çeçen lider Şamille anlaşmazlığa düşmüş, güvenliği için de Rusların tarafına geçmişti. Aylar sonra, ailesini Şamilin hapishanelerinden kurtarmaya çalışırken, Hacı Murat ihanet ettikleri tarafından takip edilmiş ve hayatının en kahramanca mücadelesini verdikten sonra, öldürülmüştü. Hacı Muratın ölümüne kadarki pek çok olaya şahit olan Tolstoy, uzun yıllar sonra asalet, gurur ve dehşetle dolu bu hikâyeyi kaleme aldı. 1912de, Tolstoyun ölümünden bir sene sonra basılan bu son romanı, hem savaş ve siyasetin doğası, hem de iki farklı kültür ve dünya arasına sıkışıp kalmak hakkında bize derin
******
Çarlık Rusyasının Kafkaslar üzerinde tam bir hakimiyet kurabilmek için verdiği yaklaşık 50 yıllık (1817 - 1864) mücadele karşısında direnişin efsaneleştirdiği, Şeyh Şamilden sonraki en ünlü kahramandır Hacı Murat. Fakat Hacı Muratın adını tarih sayfalarına yazdırmasındaki asıl faktör, şüphesiz direnişinden çok Tolstoyun olgunluk dönemi romanları arasında yer alan dev eseridir.1896-1904 yılları arasında yazılıp 1912 lında basılan ∓mp;mp;mp;8220;Hacı Murat, Şeyh Şamille ters düşüp yollarını ayırmış olan efsanevi Kafkas kahramanı Hacı Muratın gerçek ve ibret dolu yaşam öyküsüdür.
************
Bir toprak ağasının oğlu olan Tolstoy (1828-1920), rahat bir hayat sürmesine yetecek bütün olanaklara sahip olduğu halde, tedirgin kişiliği onu her türlü yaşantıya, çelişmeye sürüklemiştir.
Üniversite eğitimini yarım bırakıp, Kafkas Kazaklarına asker olarak katılmış, hayatın, ölümün anlamına ilişkin derin kaygılar yaşamıştır.
Savaş ve Barış, Anna Karenina gibi eserlere de imza atan Tolstoy, bir Kafkas öyküsü olan Hacı Murat adlı eserinde, yazınsal ustalığın, doğalcılığın zirvelerine taşır okurunu.
************
Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910) Hacı Murat adlı eserinde, Rus Çarlığının Kafkasya halklarına karşı yürüttüğü, etkileri bugün bile hissedilen XIX. yüzyıl savaşlanndan bir öykü anlatır. Tolstoya göre Rus Çan I. Nikolay ile dağlı halkların önderi Şeyh Şamil arasında bir fark yoktur. Önemli olan savaşa karar verenler değil, savaşanlardır. Her iki cephede savaşan, hayatın ve ölümün gereklerini ellerinden geldiğince, çoğunlukla sorgusuz-sualsiz, çocukça, acemice yerine getiren insanları önemser büyük yazar. Bu insanlardan biri olan, dağların namlı, gözü pek savaşçısı Hacı Muratı ele alır bu romanında. Kafkasya halkları için Hacı Murat; bir umut, yerinden sökülemeyen, sökülürse solup gidecek inatçı bir dulavratotu olagelmiştir... Ne var ki o da her insan gibi kendi talihinin peşine düşecek, yine de kederli hayat hikâyesinin son ânına kadar dürüst, çocuk ve özgür kalacaktır.
Tarihî bir şeyler yazıyorsam gerçeğe en ince ayrıntısına kadar sadık kalmayı severim, diyen Lev Nikolayeviç Tolstoy, kendisine derin sanatsal sancılar yaşatan Hacı Murat üzerinde aralıklarla altı yıl çalışmış, yaklaşık 5 000 sayfayı bulan tarihî belge incelemiştir. Aslında yabancısı olduğu dağlı kültürünü, geleneklerini, düşün-1 ce ve davranış şekillerini böylesine ustalıkla aktarabilmiş, hayranlık uyandıran bir yapıt ortaya koymuştur.
************
1896-1904 yılları arasında yazılan Hacı Murat, büyük Rus yazarı Tolstoyun olgunluk dönemi romanları arasında yer alıyor. Hacı Murat, on dokuzuncu yüzyıl Kafkas halkları arasında efsaneleşen, Şeyh Şamille davalıdır. Yurt edinme, hayata tutunma, bağımsızlık, tutsaklık, ihanet ve iktidar sarmalında biçimlenen bir davanın kahramanıdır. Zayıflıklarının ve gücünün farkında bir kahraman. Acımasız bir coğrafyanın geniş yürekli insanları arasındaki iktidar mücadelesinde taraf olmak zorunda kalmıştır; Rusları da sevmez, Şeyh Şamili de. Seçeneksiz kalmak, bütün duygulardan arınmanın başlangıcı ve sonucu belki de. Savaş bazı insanların kaderidir. Tıpkı inanmasa da taraf olmak zorunda kalmak gibi. Aslolansa direnmek. Her koşulda direnmek ve ayakta kalmak. Tolstoy, ölümüne direnen bir kahramanı yazarak sonsuza taşıyor.
************
1854de Kırım Savaşına subay olarak katılan Tolstoy, bu döneme dair izlenimlerini Hacı Muratda bütün canlılığıyla romana aktardı. Savaşan taraflar kadar, egemenler ve uyrukları arasındaki ilişkilerin sergilenişi, kişilerin ve coğrafyanın kusursuz tasviri bu esere güçlü bir gerçeklik duygusu kazandırmaktadır. Tolstoyun 1896-1904 yılları arasında yazdığı Hacı Murat, ölümünden sonra 1912de yayımlandı.
************
Hacı Murat, gökyüzünde artık yarıya kadar yükselmiş yıldızlara ve Samanyoluna bakınca, gece yarınının çoktan geçtiğini, sabah namazını kılma vaktinin geldiğini düşündü.Hanefiden heybesinden eksik etmediği ibriğini istedi ve kepeneğini alarak suya gitti.Ayakkabılarını çıkartıp abdestini aldı, kepeneğinin üstünde yalın ayak namaza durdu.Doğuya döndü; önce ellerini kulaklarına götürdü, sonra gözlerini kapadı ve bir dua okudu.Diz üstü oturdu ve ibadetine başladı.Namazı bitince eski yerine dönerek kepeneğinin üstüne oturdu.Ellerini dizlerine koydu, başını öne eğerek düşünmeye başladı.Hacı Murat her zmaan şansına inanırdı.Bir şey planlarken onu kesinlikle başaracağını düşünürdü.Bugüne kadar sürekli başarmıştı.Bazı ufak terslikler dışında, bütün fırtınalı çetecilik hayatı boyunca bu böyle olmuştur.
************
Dönemin Kafkasyasının ve yöresel kahramanlarının, Tolstoyun geniş hayal gücü ve şiirsel diliyle anlatıldığı Hacı Murat adlı yapıt, Rusça aslından ve tam olarak Nedim Önal tarafından Türkçeleştirilmiştir.
******
ev Tolstoy 1851de Rus ordusuna yazıldı ve Çeçenlerle savaşmak için Kafkasyaya gönderildi. Bu savaş sırasında, büyük Avar komutanı Hacı Murat Çeçen lider Şamille anlaşmazlığa düşmüş, güvenliği için de Rusların tarafına geçmişti. Aylar sonra, ailesini ... tümünü göster
Pollyanna, on bir yaşında küçük bir kızdır. Annesi ve babası ölünce, ortada kalır. Bir müddet yardımsevenler derneğinin himayesinde yaşar. Sonra da, çok zengin ama asık suratlı olan teyzesi onu yanına almayı kabul eder. Polyanna bir süre sonra teyzesinin ve çevredeki herkesin hayatına güzellik katacaktır. Yaşam koşulları ne kadar zor ve acımasız olursa olsun, herşeye rağmen neşesini kaybetmeyen Polyanna, tüm çocuklara umut aşılamaya devam ediyor.
Pollyanna, on bir yaşında küçük bir kızdır. Annesi ve babası ölünce, ortada kalır. Bir müddet yardımsevenler derneğinin himayesinde yaşar. Sonra da, çok zengin ama asık suratlı olan teyzesi onu yanına almayı kabul eder. Polyanna bir süre sonra teyzes... tümünü göster
sehriyar şu anda kitap okumuyor.