Küçük Ağa, Kurtuluş Savaşı yıllarında, siyasal karar ve tartışma merkezlerinin uzağında, Kuvvacı/Millici denilen, ama ne oldukları, neyi temsil ettikleri pek bilinmeyen birilerinin açtığı savaşa katılıp katılmamanın vebalini tartarak bir karar verme durumunda kalan insanları anlatır. Asırlardır sadece halife-i ruyi zeminin, padişahın açtığı sancağın altında savaşılacağı bilgi ve inancıyla yaşamış taşra insanlarının, halife-padişah çağrısının yokluğunda ve işgal haberleri yayılırken yaşadıkları ikilemlerin, açmaz ve iç çalkantıların, kendileri ve kaderlerine sahip çıkma hakkında yeniden düşünmek zorunda kalışlarının hikâyesidir. Tarık Buğranın kendi deyişiyle Küçük Ağa, destanlara yakışır bir konuyu ele almasına rağmen, destan değil, gerçekliği anlatan bir romandır. İttihatçıların ve Kuvvacıların değil, inanç ve gelenek kalıtıyla başbaşa, ilk kez kendisi ve kendi adına geleceği için karar vermeye çalışan bir ahalinin kahramanı olduğu bir roman. Şimdilerde Küçük Ağayı okumak, güncelliğini bir kez daha kazanmış bir öyküyü, sorunsalı yeniden okumak demektir.
Küçük Ağa, Kurtuluş Savaşı yıllarında, siyasal karar ve tartışma merkezlerinin uzağında, Kuvvacı/Millici denilen, ama ne oldukları, neyi temsil ettikleri pek bilinmeyen birilerinin açtığı savaşa katılıp katılmamanın vebalini tartarak bir karar verme ... tümünü göster
Sergüzeşt, Samipaşazade Sezai'nin yazdığı, 1888'de yayınlanan romanı. Türk edebiyatında romantizmden realizme geçiş eseri olarak kabul edilir.
Sergüzeşt, Samipaşazade Sezai'nin yazdığı, 1888'de yayınlanan romanı. Türk edebiyatında romantizmden realizme geçiş eseri olarak kabul edilir.
* Emperyalizmi, paralı askerlerini, işbirlikçilerini yenmek, bu hayasızca akının kökünü kazımak, kurtuluşun sadece bir parçasıydı. Gerçek kurtuluş için Batı ülkeleri ile baş edebilecek kadar güçlü olmak, yoksulluğu, ilkelliği, geriliği, çağdışılığı, bilgisizliği yenmek, aklı özgür kılmak, aydınlanmayı yaşamak, bağnazlığa son vermek, hoşgörüyü yerleştirmek, kadın-erkek eşitliğini sağlamak, yüzde doksan üçü okur-yazar olmayan halkı bilgilendirmek, eğitmek, yurttaş olmalarını sağlamak, millet olmak, sanayileşmek, salgın hastalıkları kırmak gerekiyordu. Bunlar ancak barış döneminde başarılabilirdi.
* Mudanya Anlaşması ile Lozan Andlaşması görüşmeleri sırasında Müttefiklerin tutumları, davranışları, oyunları, tuzakları, üslupları unutulmaması gereken olaylardır. Lozan bu yüzden eşi bulunmayan, uzun ve çok çetin bir boğuşma halinde geçmiştir. Kuva-yı Milliye ruhu ile emperyalizm, Çanakkaleden, Anadoludan sonra, Lozanda da karşılaşmış ve Kuva-yı Milliye ruhu galip gelmiştir. Lozanda barış, canavarın karnından sökülüp çıkarılmıştır.
* Mecliste gelenekçiler ile cumhuriyetçilerin çekişmesi, saltanatın kaldırılması, Ali Kemalin yakalanması, Vahidettinin ve hainlerin kaçması, karşı-devrimin oluşmaya başlaması, Milli Mücadeleyi başlatan kadronun ikiye bölünmesi iç sorunların başlıcasıdır.
* Emperyalizmi, paralı askerlerini, işbirlikçilerini yenmek, bu hayasızca akının kökünü kazımak, kurtuluşun sadece bir parçasıydı. Gerçek kurtuluş için Batı ülkeleri ile baş edebilecek kadar güçlü olmak, yoksulluğu, ilkelliği, geriliği, çağdışılığı, ... tümünü göster
Beyaz Geceler Dostoyevski’nin en hafif, en saf, en lirik kitabıdır. Saflık kelimesiyle karmaşık ve karışık olmayan bir şeyi kastediyorum. Kitap sözü de okuyucuyu yanıltmasın: Dostoyevski Beyaz Geceler’i bir gazetede yayımlanacak basit ve çoşkulu bir hikâye olarak tasarlamıştı. Hikâye saflık ve yalınlığını, kahramanlarının hep aynı kumaştan ve renkten yapılmasından alır. Onlara, dile getirdikleri sözlere hemen inanırız. Bir şeye inanan, sonra aynı güçle tam tersine inanan tipik Dostoyevski kahramanları yok bu kitapta. Bu bakımdan Beyaz Geceler Dostoyevski’nin en özel, en ayrıksı kitabı. Burada bizi etkileyen şey kitabın ve kahramanlarının bu saflığından gelen hafiflik, bir çeşit çocuksu dürüstlük ve bizi yormayan melodramlardan alabileceğimiz bir mutluluk duygusu.
Beyaz Geceler Dostoyevski’nin en hafif, en saf, en lirik kitabıdır. Saflık kelimesiyle karmaşık ve karışık olmayan bir şeyi kastediyorum. Kitap sözü de okuyucuyu yanıltmasın: Dostoyevski Beyaz Geceler’i bir gazetede yayımlanacak basit ve çoşkulu bir ... tümünü göster
Carrie, hayatı boyunca annesi tarafından suistimal edilmiş, okul arkadaşları tarafından aşağılanmış bir kızdır. Annesinin aşırı ama çok aşırı tutuculuğu, cinselliği günahtan öte görmesi ve kelimenin tam anlamıyla deli olması Carrie'nin hayatını mahvetmektedir. Okuldaki toplu banyo sırasında ilk adetini yaşayan ve arkadaşları tarafından acımasızca aşağılanan Carrie'nin telekinesis gücü o andan itibaren baş göstermeye başlar. Ve bu noktadan sonra geri dönüşü olmayan bazı şeyler olur.
Carrie, hayatı boyunca annesi tarafından suistimal edilmiş, okul arkadaşları tarafından aşağılanmış bir kızdır. Annesinin aşırı ama çok aşırı tutuculuğu, cinselliği günahtan öte görmesi ve kelimenin tam anlamıyla deli olması Carrie'nin hayatını ... tümünü göster