Diclenin Yakarışının kahramanı Dengbej Bıro, anlatmaya devam ediyor. Dur durak bilmeden, kurulan meclislerde, yakılan kandil ışığının altında etrafını saran geleceğin dengbejlerine anlattıkça anlatıyor. Bu kez Bıro, Mezopotamyanın dışına çıkıyor. Bedirhan İsyanında esir alınmış arkadaşlarıyla birlikte Anadolu topraklarını görüyor. Karadenizin hırçın dalgalarını, İstanbulun hay huyunu, padişah sarayını, dönen entrikaları, yitip gidenleri, Girite yol almakta olan bir sürgün gemisinde hasreti, uzaklıkları, çaresizlikleri, Şamda düşmanlıkları, aşkı, küçük mutlulukları, Bedirhanın hayal kırıklıklarını, bekleyişleri, sayılan yılları, hayal edilen toprakları, uzakları, yakınları anlatıyor. Peşini bırakmayan sessizliklerin sesi eşliğinde Mezopotamya ahalisinin, özellikle Kürtlerin üzerine gelmiş olan boranları, tufanları, toprağın gazabını, egemenlerin kılıçlarını, kesip biçen fermanları... Bıronun sesine kulak verin, aslında o, sizin hikayenizi anlatıyor....
Diclenin Yakarışının kahramanı Dengbej Bıro, anlatmaya devam ediyor. Dur durak bilmeden, kurulan meclislerde, yakılan kandil ışığının altında etrafını saran geleceğin dengbejlerine anlattıkça anlatıyor. Bu kez Bıro, Mezopotamyanın dışına çıkıyor. Be... tümünü göster
Bir yanda budala, anlamsız, önemsiz, hastalıklı, herkese yarardan çok zararı dokunan, niçin yaşadığını kendi de bilmeyen, yarın nasıl olsa ölecek bir kocakarı; öte yanda yardım görmedikleri için boş yere sıkıntı çeken körpe güçler.Kocakarıyı öldür, parasını al, sonra bu parayı tüm insanlığın yararına harca. Bir hayırlı ölüme karşı binlerce yaşam.Kocakarıyı öldürdükten sonra paraya el sürmeden ruhundaki iç çelişkilerle savaş. Ben kocakarıyı değil kendimi öldürdüm. noktasına geliş.Sonunda iyi yürekli, uysal Sonyanın etkisiyle iç rahatı ve gönül ferahlığına kavuşma.Suç ve Ceza, Raskolnikovun kişiliğinde hasta insan ruhunu tüm ayrıntılarıyla gözlerimizin önüne seren, iç çatışmalarıyla bizi derinden etkileyecek bir yapıt. Dostoyevskinin başyapıtlarından biri, belki de birincisi.
************
19. Yüzyıl Rusyasının sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi yapısının izlerini anlatıyor.
************
Roman ilk olarak 1866'da Rus Habercisi adlı edebiyat dergisinde yayımlandıktan sonra cilt hâline getirilmiştir. Yazarın en uzun ikinci romanı olma özelliği taşır. Bununla birlikte yazarın olgunluk döneminin ilk büyük romanıdır. Roman Rodion Romanovich Raskolnikovun ahlaki ikilemlerine odaklanır. Raskolnikov nefret edilen, kötü bir tefeciyi öldürecektir. Böylece finansal problemlerini çözerken aynı zamanda dünya kötü, değersiz bir parazitten temizlenecektir. Raskolnikov, daha yüksek bir amaca hizmet eden bir cinayetin kabul edilebilir olduğuna inanır. Yazar, özellikle en günahkar görülen karakterleri inanca yöneltmiştir. Kimlikler değil, kişilikler önemlidir mesajı da verilmiştir. Suç Nedir? Ceza Nedir? Amaca ulaşmak için her yol mubah mıdır? Asıl suçlu kim? Toplum mu? Bu gibi soruları düşündüren yazar, her okurun kendi inançlarına, hayata bakış açısına göre yorumlayabileceği, fikir edineceği bir üslûp takip etmiştir.
************
Aşkı ilk yaşamak, denizi ilk görmek gibi, Dostoyevskiyi de keşfetmek insanın hayatında çok önemli bir tarihtir. Bu genellikle ilk gençlik çağında olur; yaşlılıkta daha huzurlu yazarları okuruz. 1915t'e Cenevrede Suç ve Cezayı okudum. Kahramanları bir katil ve bir orospu olan bu roman bana çevremizdeki savaştan da yıkıcı ve etkileyici geldi... Dostoyevskiyi okumak bilmediğimiz büyük bir şehrin içine ya da bir savaşın gölgesine girmek gibidir.
J. L. Borges
************
Dostoyevski (1821-1881): Gerek 1840 ortalarından itibaren yayımlamaya başladığı Beyaz Geceler ve Öteki gibi uzun öykü-kısa romanlarıyla, gerekse ilkini elinizde tuttuğunuz Suç ve Ceza, Budala ve Karamazov Kardeşler gibi Sibirya sürgünü sonrası büyük romanlarıyla Dostoyevski, insanın karanlık yakasını kendinden sonraki bütün romancıları derinden etkileyecek biçimde dile getirmiş büyük bir 19. yüzyıl ustasıdır. Mazlum Beyhan (1944); Yayımlamış olduğu Dostoyevskiden Suç ve Ceza ve Budala, Tolstoydan Çocukluğum, İlkgençliğim, Gençliğim ve Gogoldan Arabeskler benzeri çalışmalar düşünüldüğünde, Beyhan, hiç tartışmasız son 35 yılın en önemli Rus edebiyatı çevirmenlerinden biridir.
************
Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881) mühendislik eğitimi almasına rağmen çocukluk yıllarından beri edebiyata büyük bir ilgi duymuştu. O dönemde yaşayan Rus aydınları gibi genç Dostoyevski de Çarlık yönetimini eleştiren yazılar yazıyordu. Bu yüzden Çar Nikola tarafından mahkum ve sürgün edildi.Sürgünden dönünce verdiği eserlerden biri de elinizdeki bu kitaptır. En iyi ve en ünlü eserlerinden biri olan Suç ve Ceza romanını 1866 yılında yazıp bitirmeyi başardı. Dünyanın en iyi romanlarından sayılan bu romanı ile de büyük bir üne kavuşmuş oldu.
************
Suç ve Ceza, dünya edebiyatının en çok okunan, en büyük romanlarından biri olarak kabul edilir. Sefalet içinde yaşayan, üniversite ile ilişkisi kesilmiş genç Raskolnikov, kendince bir kuram geliştirir ve hem kendisinin hem de yakınlarının sıkıntısına bir anda son vermek için, yaşamayı hak etmediğini düşündüğü, yaşlı, hastalıklı, insafsız, kaçık bir tefeci kadını öldürmeye karar verir. Dostoyevski, ilk bakışta bir polisiye romanı çağrıştıran bu metinde, insan ruhunu bir kez daha büyük bir sınav ile karşı karşıya getirir. Bizce yaşamayı hak etmediğine inandığımız bir insanı, kendi açımızdan geçerli nedenlerle öldürmek, aklın gerekçeleri ile ruhun sesini susturmak mümkün müdür? Rus kırsalına, aristokrasiye ve köylüye yönelen Tolstoydan farklı olarak, büyük kentin (Petersburgun) karanlıkları içinde bir çıkış yolu arayan yalnız ve tecrit edilmiş insanların yolunu aydınlatmaya çalışan Dostoyevski, Raskolnikovun işlediği suçun peşinde, varoluşun derinliklerinde dolaştırıyor bizi. Suç ve Ceza: İnsan hayatı ile deney.
************
"Raskolnikov yürürken, Acaba neredeydi? diye düşündü. Nerede okumuştum, hani bir idam mahkumu, ölümünden biraz önce şöyle söylemiş ya da düşünmüştü: Yüksek ve sarp bir kayalıkta, ancak iki ayağımın sığabileceği, dar bir çıkıntıda, dört bir yanım uçurumlar, okyanuslar, sonsuz bir gece, sonsuz bir yalnızlık ve hiç bitmeyecek bir fırtınayla sarılmış durumda yaşamak zorunda olsam ve bütün ömrümce, bin yıl boyunca, hatta sonsuza kadar o bir karış toprakta durmam da gerekse, o şekilde yaşamak, şu anda bir saat içinde ölecek olmaktan çok daha iyidir? Yeter ki yaşasındı, sırf yaşasın! Nasıl olursa olsun, ama yeter ki yaşasın!... "
************
Kendisinden sonra gelen edebiyatçıların tümünü etkileyen dünyanın en ünlü edebiyatçılarından biri olan Dostoyevski bu romanında roman kahramanı olan Raskolnikovun kişiliğinde toplumdaki çarpık adalet anlayışını eleştirmekte ve bu sembol karakter aracılığıyla da düzeltmeye çalışmaktadır.Bu romanda suç ve ceza kavramı, toplumsal, ahlâki ve dini değerler derinlemesine analiz edilmektedir.Milli Eğitim Bakanlığının ortaöğretim öğrencilerine öğretim süreleri içerisinde okumalarını tavsiye ettiği 100 temel eserden birisi olan SUÇ VE CEZA romanı herkesin mutlaka okuması gereken eserlerden biridir.
Bir yanda budala, anlamsız, önemsiz, hastalıklı, herkese yarardan çok zararı dokunan, niçin yaşadığını kendi de bilmeyen, yarın nasıl olsa ölecek bir kocakarı; öte yanda yardım görmedikleri için boş yere sıkıntı çeken körpe güçler.Kocakarıyı öldür, p... tümünü göster
Genç kuşağın en tanınmış ve en çok ilgi çeken karikatüristlerinden Selçuk Erdem. Penguen dergisi çizerlerinden olan Selçuk Erdem, karikatür albümü Karikatürlerde yine penguenler, koyunlar, öküzler, uzaydan gelen yaratıklar, görünmez adamlar var. Hepsi bize birşeyler anlatıyor sanki... Bakış açıları, hayat felsefeleri, yaşama biçimleri ile bizlerden olduklarını söylemek istiyorlar...Belki de Selçuk Erdem Karikatürlerinin kalıcılığının da bir unsuru da bu... İnsanın sürekli kanayan sorunlarına bakması... Kalıcılığının diğer bir nedeni de espirilerinin evrenselliği ve çizgilerindeki yalınlık, kolay anlışılırlık...
Genç kuşağın en tanınmış ve en çok ilgi çeken karikatüristlerinden Selçuk Erdem. Penguen dergisi çizerlerinden olan Selçuk Erdem, karikatür albümü Karikatürlerde yine penguenler, koyunlar, öküzler, uzaydan gelen yaratıklar, görünmez adamlar var. Heps... tümünü göster
...Dicle'nin Sesi, Mehmed Uzun'un en güçlü romanlarından biri. Günümüze tutulmuş bir aynaya benzeyen bu tarihi romanı, ötekilerin ya da mağlupların anlatısı olarak görmek mümkün. Birçok katmana sahip romanda, bir kanon romanda olması gereken herşey var, kişisel dramlar, aşklar, hayal kırıklıkları, mücadeleler, mazlum toplulukların (Kürtler, Keldaniler, Yezidiler, Ermeniler, Yahudiler) başkaldırıları, umutları, mağlubiyetleri, yıkımları, tehcirleri, sürgünleri, iç kavgaları, anlatıları, duyguları, sesleri, müzikleri, Doğunun ve Batının edebiyat tarihi, Mezopotamya uygarlıkları, Ege ve Akdeniz, Tevrat, İncil, Kuran, Zerdüştlük, öteki yerel inanışlar... her şey ama her şey mükemmel bir kurgu ve edebi üslupla anlatılıyor... Roman, sadece Kürtler için değil, tüm Ortadoğu için de çok önemli. Çünkü romanın sadece dili değil, anlatımı, üslubu anlatılıyor... Roman, sadece Kürtler için değil, anlatımı, üslubu, teması, estetiği de çok farklı ve çok önemli. Büyük olasılıkla dünya için de çok önemli...
Mehmed Uzun'un romanları günümüzde yazılan en iyi romanlardandır. Edebiyata yeni olanaklar getirmiş, birçok ülkede de bu romanlar çok sevilmiştir.
- Yaşar Kemal-
Mehmed Uzun, bir Kürt, dünyanın en büyükleri arasında yer alan bir yazar... Dili olağanüstü sade ve yoğun, etkisinden kurtulmak olanaksız.
- Olav Egil Aune, Norveç-
...Dicle'nin Sesi, Mehmed Uzun'un en güçlü romanlarından biri. Günümüze tutulmuş bir aynaya benzeyen bu tarihi romanı, ötekilerin ya da mağlupların anlatısı olarak görmek mümkün. Birçok katmana sahip romanda, bir kanon romanda olması gereke... tümünü göster
İnsan yarına kalmak, uzun yaşamak; yakınlarının, genlerinin, kültürünün yarına kalmasını ister. En azından, bu dünyada hoş bir seda bırakmak ister. Bunların gerçekleşmesi, insanın varolma, gelişme ve uzlaşma becerisini artırmasına bağlıdır.
Kitabın kuramsal temelinde bilişsel psikoloji, genetik, sosyobiyoloji, sosyometri ve kuantum mantığıyla kaynaştırılmış varoluşçu felsefe ve psikoloji var. Prof. Dökmen, karmaşık açıklamalardan arındırılmış, günlük yaşama indirgenmiş, iyimser bir varoluşçuluğu ele alıyor.
İnsan yarına kalmak, uzun yaşamak; yakınlarının, genlerinin, kültürünün yarına kalmasını ister. En azından, bu dünyada hoş bir seda bırakmak ister. Bunların gerçekleşmesi, insanın varolma, gelişme ve uzlaşma becerisini artırmasına bağlıdır.
Kitabın k... tümünü göster
sereser şu anda kitap okumuyor.