Sovyetler Birliğinin ilk yıllarındayız, bir grup devrimcinin komünizmi tek hamlede kurmaya niyetlendiği ücra bir kasabada: Çevengurda. Burjuvlaar, yarı - burjuvalar ve karşıdevrimciler (mezarlarına gönderilmek suretiyle) saf dışı bırakılmış, mülkiyet feshedilmiş, yaşamak için çalışıp didinmeye son verilmiş, toprağı işleme görevi evrensel proleter ilan edilen güneşe bırakılmış, sömürünün olmadığı bir hayat başlamıştır bundan böyle Çevengurda. Ve bu emeksiz, amaçsız, belirsiz hayat pek çok komik ve trajikomik olaya gebedir.
Sovyetlerin sakıncalı yazarı Andrey Platonovun 1926 - 29 yılları arasında kaleme aldığı Çevengur, hayatı değiştirme fikrine samimiyetle sarılan insancıkların hikayesini absürde kayan mizahi bir dille anlatıyor. Ünlü devrimcilerin bedensiz hayalleriyle kuşatılmış, değişim için yapılacak tek şeyi - yani devrimi - hallettikten sonra öylece kalakalmış garip bir topluluğun öyküsü Çevengur. Her şeyin bittiği ve hiçbir şeyin başlamadığı bir dünyada insanın tabiatla bile mücadele etmek istemediği bir can sıkıntısının öyküsü. Platonovun kendine has dilinin ve sıradışı bakış açısının ürünü olan bu roman, kahramanlarıyla birlikte hayatın ve ölümün sırrını çözmeye çalışan, hakikatin arayışta olduğunu sezen ve sezdiren bir aydının Rus devrimi üzerine engin düşüncelerini yansıtan bir başyapıt.
Sovyetler Birliğinin ilk yıllarındayız, bir grup devrimcinin komünizmi tek hamlede kurmaya niyetlendiği ücra bir kasabada: Çevengurda. Burjuvlaar, yarı - burjuvalar ve karşıdevrimciler (mezarlarına gönderilmek suretiyle) saf dışı bırakılmış, mülkiyet... tümünü göster
Türkiyeliyim... Ermeni’yim... İliklerime kadar da Anadoluluyum. Bir gün dahi olsa, ülkemi terk edip geleceğimi Batı denilen o hazır özgürlükler cennetinde kurmayı, başkalarının bedeller ödeyerek yarattıkları demokrasilere, sülük misali yamanmayı düşünmedim. Kendi ülkemi de o türden özgürlükler cennetine dönüştürmek ise temel kaygım oldu.
Şu anda yaşayabildiğim ya da yaşayamadığım haklara da bedavadan konmadım, bedelini ödedim, hâlâ da ödüyorum...
Kolay bir süreç değil yaşadıklarım... Ve ailece yaşadıklarımız. Ciddi ciddi, ülkeyi terk edip uzaklaşmayı düşündüğüm anlar dahi oldu.Özellikle de tehditler yakınlarıma bulaştığında... O noktada hep çaresiz kaldım.
“Ölüm-kalım” dedikleri bu olsa gerek... Bütün bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım.
Evet, kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet, biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce...
Hrant Dink
Hrant Dink Malatya'da 15 Eylül 1954'te doğdu. Türkiyeli bir Ermeni aydını olarak toplumuna baktı, ona dokundu, gördü ve bildi. Mücadelesini sürdürdüğü gazetesi Agos'un önündeki kaldırımda 19 Ocak 2007'de vuruldu. Bu kitap onun benzersiz hayatının hikâyesidir.
Türkiyeliyim... Ermeni’yim... İliklerime kadar da Anadoluluyum. Bir gün dahi olsa, ülkemi terk edip geleceğimi Batı denilen o hazır özgürlükler cennetinde kurmayı, başkalarının bedeller ödeyerek yarattıkları demokrasilere, sülük misali yamanmayı düşü... tümünü göster
Türkiyeliyim... Ermeni’yim... İliklerime kadar da Anadoluluyum. Bir gün dahi olsa, ülkemi terk edip geleceğimi Batı denilen o hazır özgürlükler cennetinde kurmayı, başkalarının bedeller ödeyerek yarattıkları demokrasilere, sülük misali yamanmayı düşünmedim. Kendi ülkemi de o türden özgürlükler cennetine dönüştürmek ise temel kaygım oldu.
Şu anda yaşayabildiğim ya da yaşayamadığım haklara da bedavadan konmadım, bedelini ödedim, hâlâ da ödüyorum...
Kolay bir süreç değil yaşadıklarım... Ve ailece yaşadıklarımız. Ciddi ciddi, ülkeyi terk edip uzaklaşmayı düşündüğüm anlar dahi oldu.Özellikle de tehditler yakınlarıma bulaştığında... O noktada hep çaresiz kaldım.
“Ölüm-kalım” dedikleri bu olsa gerek... Bütün bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım.
Evet, kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet, biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce...
Hrant Dink
Hrant Dink Malatya'da 15 Eylül 1954'te doğdu. Türkiyeli bir Ermeni aydını olarak toplumuna baktı, ona dokundu, gördü ve bildi. Mücadelesini sürdürdüğü gazetesi Agos'un önündeki kaldırımda 19 Ocak 2007'de vuruldu. Bu kitap onun benzersiz hayatının hikâyesidir.
Türkiyeliyim... Ermeni’yim... İliklerime kadar da Anadoluluyum. Bir gün dahi olsa, ülkemi terk edip geleceğimi Batı denilen o hazır özgürlükler cennetinde kurmayı, başkalarının bedeller ödeyerek yarattıkları demokrasilere, sülük misali yamanmayı düşü... tümünü göster
sibelynn şu anda kitap okumuyor.