Duvarların Ötesi, cezaevinden kaçmış dört mahkûmun rehin aldıkları bir kızla sıkıştırıldıkları bir depodaki gerilim dolu saatlerini anlatır. Kaçırdıkları öğretmen kız, bu süreçte onların insan yönlerini görür, onlara yardım etmek ister. Kanaviçe, eski bir konakta büyük teyze, küçük teyze ve annesi ile birlikte yaşayan bir genç kızın, eskimiş törelerinde direnen bu yaşlı yakınlarıyla olan kuşak çatışmasını ve özgürce yaşamayı seçme mücadelesini sergileyen bir güldürü. Paramparça, kadın-erkek ilişkileri ve toplumda tabu sayılıp üzerinde konuşulmayan cinsellik üzerine. Bir yaz tatili sırasında bir karı kocaya misafir giden anne kızla, ev sahibi erkek arasında geçen aşk ilişkisi öyküsü içinde, bastırılmış duyguların insanlarda yarattığı bunalımları gergin bir atmosferde sahneye getiriyor.
Duvarların Ötesi, cezaevinden kaçmış dört mahkûmun rehin aldıkları bir kızla sıkıştırıldıkları bir depodaki gerilim dolu saatlerini anlatır. Kaçırdıkları öğretmen kız, bu süreçte onların insan yönlerini görür, onlara yardım etmek ister. Kanaviçe, esk... tümünü göster
Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsü. Sanki bir nasihatnâme: Yazgına nasıl egemen olacaksın, mutluluğunu nasıl kuracaksın? sorularına yanıt arayan bir hayat ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen romanın altı yılda, yedi milyondan fazla okur bulmasının gizi, kuşkusuz, onun bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor. Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken, güneşin doğuşunu seyretmek için şafak vakti uyanmaya benziyor.
Simyacı, Brezilyalı eski şarkı sözü yazarı Paulo Coelho'nun, yayınlandığı 1988 yılından bu yana dünyayı birbirine katan, eleştirmenler tarafından bir fenomen olarak değerlendirilen üçüncü romanı. Simyacı, altı yılda kırk iki ülkede yedi milyondan fazla sattı. Bu, Gabriel Garcia Marquez'den bu yana görülmemiş bir olay. Yüreğinde, çocukluğunu yitirmemiş olan okurlar için bir klasik kimliği kazanan Simyacıyı Saint-Exupéry'nin Küçük Prens'i ve Richard Bach'ın Martı Jonathan Livingston'u ile karşılaştıranlar var.
Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsü. Sanki bir nasihatnâme: Yazgına nasıl egemen olacaksın, mutluluğunu nasıl kuracaksın? sorula... tümünü göster
Benim için şiir yazmak özellikle siyasete girdiğimden beri bir iletişim aracı bir düşünce açıklama yolu değil bir düşünme yöntemidir.Topluma bir bildirim olacaksa bunun için şiirden yararlanmam. Yine de yazdığım şiirde bir bildiri bulunabilir. Ama çoğu kez ben de o bildiriyi şiirden öğrenirim veya çıkarmaya çalışırım.Üstelik şiiri özel eylemim saysam bile bu özel eylemin toplumsal yaşamımdan ve siyasal eylemimden büsbütün kopuk olmadığını da biliyorum. Siyasete girdim diye şiir yazmayı şiir çevirmeyi bıraksaydım siyasette ben ben olmazdım.... Her siyaset adamının siyasetten başka bir dünyası da olmalıdır. Zaman zaman o başka dünyasına geçip siyasete siyasetin dışından da bakabilmelidir. Siyasetin bir soyut uğraş olmadığını siyasetin öz konusunun insan olduğunu öz amacının insan özgürlüğü ve mutluluğu olduğunu unutturmayacak bir uğraşı bir bakış açısı bulunmalıdır siyaset adamının.
Benim için şiir yazmak özellikle siyasete girdiğimden beri bir iletişim aracı bir düşünce açıklama yolu değil bir düşünme yöntemidir.Topluma bir bildirim olacaksa bunun için şiirden yararlanmam. Yine de yazdığım şiirde bir bildiri bulunabilir. Am... tümünü göster
şizoşems şu anda kitap okumuyor.