Cesaretimiz var mı her şeyi bir anda öylece bırakıp gitmeye? İnsan her nereye giderse gitsin kendini de beraberinde götürmez mi? Varlığından güç aldığımız arkadaşlar ne zaman yük haline geldi? Hepimiz başarılı olmak zorunda mıyız bu hayatta? Her seferinde duvara tosladığımız halde hâlâ yeni ilişkiler kurmaya, var olanı kurtarmaya çalışmak hayal kırıklıklarına bağımlı hale gelmemizle açıklanabilir mi? Melisa Kesmez, heyecanlı ve mütevazı sesinin her satırda hissedildiği kısa öykülerinde soruları müzikle, dramla, şiirle yoğuruyor, cevapları ise nüktedanlığı da elden bırakmayarak veriyor.
"Aklımızın devre dışı, sadece kalbimizin olduğu" yeniyetmelikten zaman mefhumunun olmadığı balık krakerli ve kaygısız çocukluk yıllarına, yüzyıllık dostla oturulan öğle rakısından patrona son çare olarak yazılan istifa maillerine, sevdiğimiz "o" olmayı çoktan bırakmış uzatmalı evliliklerden gel demese de gittiğimiz, gitmek istediğimiz sevgililere, eski sevgililere, aileye, aldatmalara, aldatılmalara; üzerimize haddinden fazla gelen ancak bir türlü vazgeçemediğimiz "modern dünyamızın" tüm inceliklerine dokunuyor, yalın ama coşkulu, naif ama kararlı, fısıldıyor kulaklara: Atları Bağlayın, Geceyi Burada Geçireceğiz.
(Tanıtım Bülteninden)
Cesaretimiz var mı her şeyi bir anda öylece bırakıp gitmeye? İnsan her nereye giderse gitsin kendini de beraberinde götürmez mi? Varlığından güç aldığımız arkadaşlar ne zaman yük haline geldi? Hepimiz başarılı olmak zorunda mıyız bu hayatta? Her sefe... tümünü göster
Bir pazar sabahı Rıfat günlerin aynı kaba damlamadığını fark etti. “Günler damlıyor ama aynı kaba değil,” dedi. Gökyüzüne baktı: Boştu. Hiç bulut yoktu, aslında hiçbir şey yoktu. Çağımızın çıplak güneşi her şeyi yok etmişti, enginliği, bulutları ve kuşları… Maviyi bile yok etmişti, sonra da sırasıyla diğer renkleri, bazı sesleri, kelimeleri ve anlamları. İnsan bu yoklukta yeni bir şey söyleyemez, olsa olsa kendini tekrar ederdi.
Rıfat, zamanımızın bir kahramanı gibi, bir niteliksiz adam gibi, bir aylak adam, bir lüzumsuz adam gibi, bir “R.” gibi, geziyor hayatın içinde. Hayat, arada Rıfat’ın dükkânına da uğruyor. Rıfat, filmleri, kitapları, hayalleri, fikirleri, dertleri, mes’eleleri de geziyor. Ortaya sorulmuş soruları üzerine alınıyor, bazı. Neyin peşinde bu adam?
Rıfat, bir hikâyenin içinde midir, anlamaya çalışıyor, insanın bir hikâyenin içinde olduğunu anlamasının yolunu arıyor… Seyrek yağmura şemsiye açılır mı?
Bir pazar sabahı Rıfat günlerin aynı kaba damlamadığını fark etti. “Günler damlıyor ama aynı kaba değil,” dedi. Gökyüzüne baktı: Boştu. Hiç bulut yoktu, aslında hiçbir şey yoktu. Çağımızın çıplak güneşi her şeyi yok etmişti, enginliği, bulutları ve k... tümünü göster
Romain Gary'nin en başarılı romanlarından biri sayılan Cennetin Kökleri'nde Afrika'da fillerin yok edilişi ele alınır. Romanın kahramanı Morel, filleri ilk kez Almanya'da toplama kampına tutsakken düşünmeye başlar. Dikenli tellere her bakışında ya da hücresinde kederden ölmek üzereyken, Afrika'nın açık alanlarında ilerleyen filleri düşünür. Çünkü filler, uçsuz bucaksız özgürlüğün simgesidir.
Romain Gary'nin en başarılı romanlarından biri sayılan Cennetin Kökleri'nde Afrika'da fillerin yok edilişi ele alınır. Romanın kahramanı Morel, filleri ilk kez Almanya'da toplama kampına tutsakken düşünmeye başlar. Dikenli tellere... tümünü göster
-Çocuklar için yazmak. Yazarsın. Yalnız şunu unutma:Çocuklar her şeyi anlar.Her şeyden sözedebilirsin onlara.Enflasyondan bile.-Bilgiçlik taslayan şeyler yazma.Daha içten ol. Serüvenlerden düşlerden söz et.Sözgelimi, lacivert ipek helikopter uçsun yazılarında.Bilgi de ver.-Senin işin onlarda okuma tadı yaratmaya çalışmak.Bu öğütleri dinleyen Cemal Süreyanın Çocukça dergisinde yazdığı 12 küçük serüven.Unutmayın, en güzel halimiz, güler halimizdir. TADIMLIKÇocuklar İçin Edebiyat185. günİki ay olmuş Çocukça dergisinden kovulalı. Oysa ben oradaki Aritmetik İyi, Kuşlar Pekiyi başlıklı sütunumu çok seviyorum. On iki yazı yazmışım. Orhan Alkayanın isteği üzerine girdiğim bu işte, başta, bayağı zorlandım. Kolay değil, yedi sekiz yaş düzeyindeki çocuklara, onların öğrenci olmayan yanlarına seslenebilmek. İki yazı çok zor çıktı. Giderek ısınmış ve kendime göre bir yol bulmuştum. Çocukların her şeyi zaten anladığı düşüncesinden çıkış yaptım. Geliştirebilirdim de bunu.Kapılıp gitmek isterdim o yazılara.187. gün(...)Elli yaşından sonra da şair olunamıyor. On yaşında da şair olunamıyor. Şiir için en elverişli yaşlar 16-25 yaşlarıdır. Daha öncesi çok erken, sonrası biraz geçtir.
-Çocuklar için yazmak. Yazarsın. Yalnız şunu unutma:Çocuklar her şeyi anlar.Her şeyden sözedebilirsin onlara.Enflasyondan bile.-Bilgiçlik taslayan şeyler yazma.Daha içten ol. Serüvenlerden düşlerden söz et.Sözgelimi, lacivert ipek helikopter uçsun ya... tümünü göster
Günlerin Tortusu, terörün evlerimizin içine sızdığı yıllardan bugünlere, kültürümüzün çiğköfte ile arabeskte düğümlendiği günlere biriken tortuyu kapsıyor.
Günlerin Tortusu, terörün evlerimizin içine sızdığı yıllardan bugünlere, kültürümüzün çiğköfte ile arabeskte düğümlendiği günlere biriken tortuyu kapsıyor.