Bedenle iletişim kurmaya başlayınca işler çok kolaylaşır. Bedenin zorlanması gerekmiyor, çünkü beden ikna edilebilir. Bedenle kavgaya girişmek gerekmiyor - bu çirkin, şiddet dolu ve saldırgan olur ve herhangi bir sürtüşme sadece daha fazla gerginlik yaratmaya yarar. O yüzden sürtüşmeye girmeye gerek yok - bırak rahatlık ön planda olsun. Ve beden Tanrının öyle güzel bir hediyesi ki onunla itişmek Tanrıya karşı gelmek ile eşdeğerdir. O bir tapınak... biz içinde yaşıyoruz; o bir mabet. Biz onun içinde varoluyoruz ve ona iyi bakmak zorundayız - o bizim sorumluluğumuz.Başta biraz tuhaf gelecek, çünkü kendi bedenimizle konuşmak asla öğretilmedi - ama bu sayede mucizeler gerçekleşebilir. Biz farkında olmadan zaten gerçekleşiyor. ben seninle konuşurken elim bir hareket yapıyor. Seninle konuşuyorum - beynim seninle iletişim halinde. Bedenim onu takip ediyor. Beden beyinle uyumlu davranıyor. Beden adeta beyin ile paralel çalışıyor. O çok duyarlı - bedeninle nasıl konuşulacağını öğrenmelisin ve işte o zaman pek çok şey yapılabilir.
Bedenle iletişim kurmaya başlayınca işler çok kolaylaşır. Bedenin zorlanması gerekmiyor, çünkü beden ikna edilebilir. Bedenle kavgaya girişmek gerekmiyor - bu çirkin, şiddet dolu ve saldırgan olur ve herhangi bir sürtüşme sadece daha fazla gerginlik ... tümünü göster
Bu aslında bir kitap değil. Daha çok bir dans bu. Sıradan bir dans da değil. Kalpten esen bir Sufi kasırgası bu.Nasıl ki dervişler ezelden beri aşk sarhoşluğu içinde dönüp durmuşlarsa, Ustanın bu sözleri de çemberin dönmekte olan çapında yer alıyor. Zihninizin bilgi, kıssa ve fıkralardan oluşan bu engin bilgelik hazinesine dalmasına izin verdiğinizde, bu dans sizi de içine çekmiş oluyor.Ama dönen bu sözcük bolluğunun ortasında, merkezin tam içinde sessizlik, saf boşluk -Sufilerin ışk dedikleri gerçek aşk, Ustanın varlığı oturuyor...Bu kitap bir şarkı bir anımsama, bir kucaklama, o gizli ana duyulan bir özlem, bir zikirdir.Durgun göller buluşamaz, ancak nehirler buluşabilir. La ilahe ill Allah- Allahtan başka Tanrı yoktur. Hedeften başka hedef yoktur. Tanrı gittiğimiz yön değildir; Tanrı geldiğimiz yöndür. Halbuki gözlerimiz uzaklardaki yıldızlara takıl?p kalmış durumda. Hep ileriye bakıyoruz. Uzaklara odaklanmış durumdayız oysa yarattığımız tüm hedefler kendi zihnimizin yansıtmalarından ibaret. Asıl hedef nereden geldiğimizdir. O bizim doğamızın, varlığımızın ta kendisindedir, varoluşumuzun temelini oluşturur. Sufiler der ki, din başlı başına iki şeyden meydana gelir. Biri fakr yani hiç kimse, hiçbir şey, egosuzluk, tevazu kavramıdır. Fakr sözcüğü bunların tümünü kasteder. İkinci şey de zikr yani Tanrının hatırlanmasıdır. Tanrı, ulaşılması, keşfedilmesi ya da icat edilmesi gereken bir şey değildir. Tanrının sadece hatırlanması gerekir. Biz onu sadece unuttuk. Gereken tek şey bir uyanıştır. Buna zikr denir. İşte bu iki küçük kelime, fakr ve zikr, tasavvuf ruhunun ta kendisini oluşturur.YAZAR HAKKINDAOSHO yirminci yüzyılın en büyük manevi öğretmenlerinden biri olarak tanınıyor.Meditasyona getirdiği, çağdaş yaşamın hızlı gidişine ayak uyduran benzersiz yaklaşımıyla tanınan OSHOnun yöntemleri, meditasyonun tam anlamıyla deneyimlenmesi amacıyla, beden ve zihnin stresten arındırılması üzerinde odaklanıyor.
Bu aslında bir kitap değil. Daha çok bir dans bu. Sıradan bir dans da değil. Kalpten esen bir Sufi kasırgası bu.Nasıl ki dervişler ezelden beri aşk sarhoşluğu içinde dönüp durmuşlarsa, Ustanın bu sözleri de çemberin dönmekte olan çapında yer alıyor. ... tümünü göster
''Biri, sizi cinayet işlemekle suçladığında deliller bulur, tanıklar gösterir, bunun bir iftira olduğunu kanıtlamaya çalışırsınız, ama sizi itham eden kişi bizzat kendinizseniz, ne yaparsınız?''
Ahmet Ümit'in Sultanı Öldürmek romanı bu satırlarla başlıyor. Yıllardır aynı kadını bekleyen bir tarihçinin hikâyesi bu. Şahane bir aşk için harcanmış bir ömrün hikâyesi... Serhazinlerin son temsilcisi Müştak Serhazin'in başından geçen dört günlük tuhaf bir serüven. Sapında Fatih Sultan Mehmed'in tuğrası bulunan mektup açacağıyla öldürülmüş bir tarih profesörü... Bir aşk cinayeti mi? Yoksa kökleri 'Ulu Hakan'ın şüpheli ölümüne uzanan bir entrika mı? Osmanlı devletinin bir imparatorluğa dönüştüğü o zaferler ve ihanetlerle dolu günlere yapılan sıradışı bir yolculuk. Ve bu heyecan verici yolculuk boyunca kulaklardan eksik olmayan o kadim soru: Tarih, geçmişte yaşananlar mıdır, yoksa tarihçilerin anlattıkları mı?
''...Ve Sultan Mehmed Han. Mehmed Han oğlu Murad Han oğlu Fatih Sultan Mehmed Han. İki karanın ve iki denizin hâkimi. Allah'ın yeryüzündeki gölgesi. Kostantiniyye'yi zapt eden padişah. Roma İmparatorluğu'nun doğal varisi, farklı dinlerden, farklı dillerden, farklı ırklardan yepyeni bir millet yaratma aşkıyla yanıp tutuşan kudretli hükümdar. Uçsuz bucaksız ovalarda at koşturan ordular. Kılıç sesleri, savaş naraları, korku çığlıkları. Ardı ardına düşen şehirler, ardı ardına yıkılan devletler, ardı ardına el değiştiren kaleler. Kırk dokuz yaşında dünyaya nam salmış bir hükümdar. Ve değişmez kader. Akşama kavuşan gün. Ecel şerbetini içen insan. Ve Fatih Sultan Mehmed'in şüpheli ölümü. Ve onun iki şehzadesi. İkiye bölünen saray, ikiye bölünen devlet, hiçbir şeyden haberi olmayan bir halk. Ve iki şehzadenin kanlı boğazlaşması sürerken saray odasında unutulan Fatih Sultan Mehmed Han'ın cansız bedeni...''
Ahmet Ümit, kusursuz bir kurguyla ele aldığı bu cinayet-aşk-tarih örgüsünde edebiyat okurlarının gözündeki ayrıcalıklı yerini bir kez daha sağlamlaştırıyor.
''Biri, sizi cinayet işlemekle suçladığında deliller bulur, tanıklar gösterir, bunun bir iftira olduğunu kanıtlamaya çalışırsınız, ama sizi itham eden kişi bizzat kendinizseniz, ne yaparsınız?''
Ahmet Ümit'in Sultanı Öldür... tümünü göster
Gerçek hikâyeler kurgudan çok daha tuhaftır, Dr. Gary Small da bunu gayet iyi biliyor. Psikiyatriyle ve insan beyni üstüne çığır açıcı araştırmalarla geçen otuz yıl içinde Dr. Small pek çok şey görmüş. Şimdi ofisinin kapılarını açmaya ve kariyerinin en gizemli, ilginç ve tuhaf hastalarını anlatmaya hazır.
Bu kitap bir psikiyatristin zihnine ve onun giderek gelişim gösteren mesleki yaşamına yapılan aydınlatıcı bir yolculuk. Aynı zamanda bu branşın ve daha önce görülmemiş, tanısı koyulmamış çeşitli akıl hastalıklarının perde arkasına da bir bakış... Kitabı okurken kendinizi, bizi insan yapan şaşırtıcı tuhaflıklar üstüne düşünürken bulacaksınız.
Sıkça komik, kimi zaman trajik ve daima etkileyici Dr. Small, sizleri kariyeri içinde Boston'un kalabalık acil servis koridorlarından başlayıp ülke elitlerinin multimilyon dolarlık kayak localarına dek uzayan bir geziye çıkarıyor. Bu gezi sırasında birbirinden tuhaf gerçek karakterleri anlatırken, bir yandan da esrarengiz histerik körlükle, penisinin küçüldüğüne inanan bir adamla, gizli sürdürülen çifte hayatlarla ve ürkütücü derecede psikotik romantik arzularla baş ediyor. Akıl hocası kendi hastası olduğunda Dr. Small'un kariyeri ve kişisel hayatı tam bir döngüyü tamamlıyor ve Small'un kimsenin zihinsel araştırmanın ötesinde olmadığını anlamasını sağlıyor; kendisinin bile...
(Tanıtım Bülteninden)
Gerçek hikâyeler kurgudan çok daha tuhaftır, Dr. Gary Small da bunu gayet iyi biliyor. Psikiyatriyle ve insan beyni üstüne çığır açıcı araştırmalarla geçen otuz yıl içinde Dr. Small pek çok şey görmüş. Şimdi ofisinin kapılarını açmaya ve kariyerinin ... tümünü göster
İnsan kaybolur öncesiyle sonrası arasınba. Bir tarafa anıları bir tarafa hayalleri doldurur, çoğalınca her ikisi mutlu olacakmış gibi. Ama sadece kaybolur.
İnsan yer arar kendine. Dününü de bugününü de satın almak ister zamanlardan. Gider gelir sürekli geçmişten geleceğe. Ama sadece yer kiralar. Sahibi değilidir düşündüklerinin. Ya bitmiştir ya da olmamıştır daha.
İnsan en çok an'dadır, onu da an'lamaz.
Bırakın geçmişi ve geleceği, Carpe Diem ile gerçeğin şimdi de, an'da olduğunu keşfedin... An'dan uzaklaşıp geçmişe ve geleceğe esir olmaktan kurtulun...
Aşkım Kapışmak danışmanlık seanslarında kullandığı etkili yöntemleri sizlerle paylaşmakla kalmıyor, zamanı etkin kullanmanın yollarını da anlatıyor.
(Tanıtım Bülteninden)
İnsan kaybolur öncesiyle sonrası arasınba. Bir tarafa anıları bir tarafa hayalleri doldurur, çoğalınca her ikisi mutlu olacakmış gibi. Ama sadece kaybolur.
İnsan yer arar kendine. Dününü de bugününü de satın almak ister zamanlardan. Gider gelir s... tümünü göster
topraknur şu anda kitap okumuyor.