17 Temmuz 1913'te Marsilya'da doğdu. 1952 yılında Sorbonne Üniversitesi'den edebiyat dalında, 1954 yılında da SSCB Bilimler Akademisi'nden bilim dalında doktor unvanını aldı. Bir ara Marksist İnceleme ve Araştırmalar Merkezi müdürlüğü yaptı.
Fransız Parlamentosu'nda milletvekili, Millet Meclisi Başkan Yardımcısı, Milli Eğitim Komisyonu Üyesi ve Senatör olarak görev yaptı. Fransız Komünist Partisi'nde zirveye tırmanmışken yaptığı tenkitlere kulak asılmadığı için bu kuruluştan koptu.
Üniversitedeki profesörlüğüne döndü. Emekliye ayrıldıktan sonra telif çalışmalarına hız verdi. Her biri dünya çapında yankılar uyandıran eserleri yayınladı, pek çok ülkede konferanslar verdi. Basın yayın kuruluşlarında yayınlanan bildirileriyle milletlerarası siyaset ve yanlış tutumlar konusunda görüşlerini sık sık kamuoyuna duyurdu.
Emekliliği sırasında pek çok akademik eser yayımlayan Garaudy, 1982 yılında (69 yaşında) Müslüman olmuştur. Din değiştirdikten sonra yazmaya devam eden Garaudy, sonraki yıllarda Yahudi Soykırımı'nın olmadığını iddia etmiştir.
17 Temmuz 1913'te Marsilya'da doğdu. 1952 yılında Sorbonne Üniversitesi'den edebiyat dalında, 1954 yılında da SSCB Bilimler Akademisi'nden bilim dalında doktor unvanını aldı. Bir ara Marksist İnceleme ve Araştırmalar Merkezi müdürlüğü yaptı.
Frans... tümünü göster
3 Mayıs 1957 tarihinde Trabzon'da doğdu. İlk ve orta tahsilini aynı kentte yaptıktan sonra Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi (1979). Dört yıl lise öğretmenliği yaptı. KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü'ne öğretim görevlisi olarak girdi (1985). Orhan Okay yönetiminde sürdürdüğü Halide Edib Adıvar’ın Romanlarının Teknik Açıdan Tahlili konulu doktorasını tamamladı (1987). Aynı bölümde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Şair Nigâr Hanım konulu çalışmasıyla doçent oldu (1995). 1998'den itibaren aynı fakültede açılan Türkçe Eğitimi Bölümü'nde öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan Nazan Bekiroğlu, 4 Mayıs 2001'de profesör olmuştur.
Şehirli bir ailenin üç çocuğundan en küçüğü olan Nazan Bekiroğlu; kendi ifadesiyle “ehl-i kalem ve kelam” bir baba ile titiz ve oldukça eğitimli bir annenin, iki de ağabeyin ikliminde epey nazlanarak, korunarak, esirgenerek büyümüştür. Çocukluğunda Türkçesi bozulur diye sokak yasaklanmış ve arkadaşları seçilmiştir, bunun için konuşurken Karadenizliliği hiç hissedilmez. Bekiroğlu, Türk Edebiyatı dergisi röportaj yazarı Belkıs İbrahimhakkıoğlu'na verdiği bilgilerle kendini ve (birbirini andıran) hikayeleriyle şiirlerini şöyle anlatmıştır.
Doğduğu ay (3 Mayıs), ruh dünyası ve ardından şiir ve hikayelerinde hep yer almıştır. Altı yaşına kadar oturdukları, konak yavrusu denilebilecek büyük evde yaşadıkları, hikayelerinin şuur altı malzemesini hazırlamıştır; “Çini dolap tutamakları, billur kapı kolları, vitraylardan süzülen efsunlu hava, kapı yanında açan filbahri çiçekleri, taş duvarlardan fışkıran yabani incir dalı, kocaman halının göbeğine düşen sarı ikindi güneşi, geceleri yatağa uzanan dalga sesleri ve bu seslerle karışan martı çığlıkları.” Bütün bunların izdüşümleri daha çocukluk yıllarında sanatkar ruhunu yoğuran dünyanın temelini teşkil etmişlerdir.
On dört yaşında babasının vefatıyla beraber ailenin ekonomik ve sosyal rengi değişir. Konaktan apartman dairesine geçiş yazarın içe dönük ruh yapısının teşekkülünde ve duyarlılığının şekillenmesinde etkili olmuştur. Daha sonra yüksek tahsil için aileden uzaklaşması bakışlarını dış dünyaya çevirmesini Anadolu'yu ve insanını tanıtmasını sağladı. Öğrencilik yıllarında halk edebiyatı ve Orta Asya estetiğinin peşinde idi. Bunu bir ölçüde ilk hikâyelerine de yansıttı (Hava Hanım Öldü). Gerek sanatkâr, gerekse akademik kişiliğinin gelişmesinde hocası Orhan Okay'dan teşvik ve destek gördü.
Kendi ifadesiyle, kendini asıl buluşu mezuniyet sonrası yıllara rastlar. 1979 yılında apartmandan tekrar eski, müstakil ve bahçeli bir eve taşınırlar. Böylece sanatkârımız, ruhunu harekete geçiren atmosfere yeniden kavuşur. Daha sonra bir İstanbul seyahatinde hayatına Osmanlı ve Topkapı girer ve bu saray giderek, adeta bir tutkuya dönüşür. Ama onu çeken Osmanlı'nın zaferleri ya da yenilikleri değildir. 'Saray'ı özellikle insanî yanı ile yakalamaya çalışır.
Bekiroğlu, edebiyata ve özellikle şiire meraklı bir aileden geliyor. Baba ve anne şiiri duyan ve duyuran insanlar. Babası Hedef adlı bir mahallî bir gazetenin sahibiydi. Basılmamış roman denemeleri ve pek çok şiirleri bulunan, tarihe ve bilhassa Osmanlı tarihine meraklı bir zattı. Bekiroğlu 'güzele ilgi duymayı' babasından öğrenmiştir. Okumayı, kendisine sevdiren babasıdır. İçinde Bir Sızı Var hikayesinde kahraman da babasıdır.
Bir zamanlar Tanpınar'ın etkisinde kaldığını, şu anda bu etki üzerinden attığını söyler. Hayran olduğu Dostoyevski'den insan ruhunun labirentlerini vermesi bakımından etkilenir. Oscar Wilde'ın insan ruhunun evrensel prensipler doğrultusunda ve çok sade çizgilerle hikayeler yazmasından etkilenir. Nun Masalları döneminde Oscar Wilde gibi hikayeler yazmak ister. Nun Masalları'nın sade görünümünde onun etkisinin olduğunu söyler. Mustafa Kutlu'dan teknik anlamda geleneğe yaslanması yönünden etkilenir. Sezai Karakoç'tan geleneğin dönüştürülerek bugün nasıl kullanılabileceğini öğrendiğini söyler.
3 Mayıs 1957 tarihinde Trabzon'da doğdu. İlk ve orta tahsilini aynı kentte yaptıktan sonra Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi (1979). Dört yıl lise öğretmenliği yaptı. KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili... tümünü göster
Halit Hüseyni (Khaled Hosseini) (Farsça: خالد حسینی) Tacik asıllı romancı ve doktor. Şu anda ABD vatandaşıdır. İlk romanı Uçurtma Avcısı, 2003 yılında yayımlanmış olup pek çok ülkede en çok satanlar listesine girmiştir. İkinci romanı Bin Muhteşem Güneş, 22 Mayıs 2007 tarihinde satılmaya başlanmıştır.
Hüseyni, Kabil doğumlu olup Alevilik mezhebine mensup bir yazardır. Babası Afganistan Dış İşleri Bakanlığı'nda çalışmıştır. 1970 yılında baba Hüseyni, Afganistan Elçiliği'ndeki görevi dolayısıyla ailesiyle birlikte Tahran, İran'a yerleşmiştir. 1973 yılında Hüseyni ailesi, Halit'in erkek kardeşinin doğacak olması sebebiyle Kabil'e geri dönmüştür. Ailenin Afganistan'a dönmesinin ardından birkaç ay sonra da 40 yıllık Afgan lider Zahir şah kuzeni Davut Han tarafından düşürülmüştür.
1976 yılında Hüseyni'nin babası Paris'te kendine bir iş bulmuştur ve bütün ailesini bu şehre taşımıştır. Hüseyni ailesinin Kabil yerine Paris'i tercih etmesinin sebebi, Afganistan'ın o dönemlerde içinde bulunduğu komünist baskıdır. Bu sebepten dolayı, Hüseyniler 1980 yılında ABD'den siyasi sığınma hakkı kazanmış ve San Jose, Kaliforniya'ya yerleşmişlerdir.
Hüseyni, 1984 yılında Independence High School Lisesi'ni bitirdikten sonra Santa Clara Üniversitesi Biyoloji Bölümü'ne kabul olmuştur. 1988 yılında mezun olan Hüseyni, ertesi sene Kaliforniya Üniversitesi Tıp Bölümü'ne girmiştir. 1993 yılında cerrah olan Hüseyni, dahili cerrahideki ihtisasını 1996 yılında Los Angeles'taki Cedars-Sinai Medical Center'da tamamlamıştır. Hüseyni doktorluk mesleğine ilk kitabı Uçurtma Avcısı'nı yazdıktan bir buçuk yıl sonraya kadar (2004) devam etmiştir.
Hüseyni şu anda Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nda iyi niyet elçisi olarak mültecilere yardım etmektedir. Hüseyni, Kuzey Kaliforniya'da İran asıllı Amerikan eşi Roya ve iki çocuğuyla hayata devam etmektedir.
Halit Hüseyni (Khaled Hosseini) (Farsça: خالد حسینی) Tacik asıllı romancı ve doktor. Şu anda ABD vatandaşıdır. İlk romanı Uçurtma Avcısı, 2003 yılında yayımlanmış olup pek çok ülkede en çok satanlar listesine girmiştir. İkinci romanı Bin Muhteşem Gün... tümünü göster
Zusak 1975'de Sidney'de doğdu. Anne babası Alman asıllı olup, babası Almanya, annesi Avusturyadan 1950lerde Avustralya'ya göç ettiler.
Markus Zusak, Hiç Kimse Sıradan Değildir, Kitap Hırsızı, Köpek Düşleri dahil olmak üzere beş kitabın yazarıdır. Kitap Hırsızı 2005 yılında yayınlandı ve yazara büyük başarı getirdi. Kitap 30dan fazla dile çevrildi. Yazar evli ve iki çocuk sahibidir.
Zusak 1975'de Sidney'de doğdu. Anne babası Alman asıllı olup, babası Almanya, annesi Avusturyadan 1950lerde Avustralya'ya göç ettiler.
Markus Zusak, Hiç Kimse Sıradan Değildir, Kitap Hırsızı, Köpek Düşleri dahil olmak üzere beş kitabın yazarıdır. ... tümünü göster
1949'da Beyrut, Lübnan'da doğdu. Ekonomi ve toplumbilim okuduktan sonra gazeteciliğe başladı. Lübnan'da iç savaşın çıktığı 1975'e kadar Lübnan'da gazetecilik yaptı. Bu tarihte Paris'e göç etti. Yazar halen Paris'te yaşamaktadır. Çeşitli yayın organlarında yöneticilik ve köşe yazarlığı yapmış olan Maalouf, bugün vaktinin çoğunu kitaplarını yazmaya ayırmaktadır.
Yapıtlarında çok iyi bildiği Asya ve Akdeniz çevresi kültürlerinin söylencelerini başarıyla işleyen Maalouf, 1983 yılında yayımlanan ilk kitabı Arapların Gözüyle Haçlılar (Les Croisades vues par les Arabes) ile tanındı. Bu kitap, çevrildiği dillerde de büyük bir başarı kazandı. 1986'da yayımlanan ve aynı yıl Fransız - Arap Dostluk Ödülü'nü kazanan ikinci kitabı ve ilk romanı Afrikalı Leo (Léon l'Africain) bugün bir "klasik" olarak kabul edilmektedir.
Maalouf'un 1988'de yayımlanan ikinci romanı Semerkant (Samarcande) da coşkuyla karşılandı ve pek çok dile çevrildi. Maalouf'un sonraki kitapları da yine roman tarzındaydı: 1991'de yayımlanan Işık Bahçeleri (Les Jardins de Lumiére) ve 1992'de yayımlanan Beatrice'den Sonra Birinci Yüzyıl (Le premier siècle après Béatrice).
Amin Maalouf, 1993'te yayımlanan romanı Tanios Kayası (Le Rocher de Tanios) ile Goncourt Akademisi Edebiyat Ödülü'nü kazandı. 1996'da Doğunun Limanları (Les Echelles du Levant) adlı romanı ve 1998'de ise Ölümcül Kimlikler (Les Identités Meurtrières) adlı deneme kitabı piyasaya çıktı. Maalouf 2000'de Yüzüncü Ad - "Baldassare'nin Yolculuğu" (Le Périple de Baldassare) adlı romanını yayımladı.
Ayrıca 2002'de opera için yazdığı ve Finlandiyalı müzisyen Kaija Saariaho'nun bestelediği Uzaktan Aşk (L'Amour de loin) Maalouf'un ilk librettosudur. 2004'de yayımlanan Yolların Başlangıcı (Origines) adlı romanından sonra, 2006 yılında Adriana Mater adlı ikinci librettosunu yayınladı.
Kitaplarında genellikle doğuya ait öğeleri çok iyi işlemektedir. Doğuya ait gelenek ve görenekleri kitaplarında mutlaka tanıtır. Bir çok kitabında Osmanlı-Türkiye üzerine yorumlara da rastlanmaktadır. Osmanlı ve Yavuz Sultan Selimin Kahire seferinde 8000 kişiyi katletme derecesinde öldürdüğünü Afrikalı Leo kitabında iddia etmiştir. Kitaplarında doğu halklarının neden geri kalmış olduğu konusunda sürekli analizler ve tespitler yapmaktadır. Doğu halkları ile ilgilenen kişilerin mutlaka okuması gereken kitaplardır bunlar. Kitapları roman tarzında yazılmış da olsa sosyolojik temalar kitaplarında sürekli olarak işlenir.
Kitaplarının Türkçe çevirileri YKY tarafından yayımlanmaktadır.
1949'da Beyrut, Lübnan'da doğdu. Ekonomi ve toplumbilim okuduktan sonra gazeteciliğe başladı. Lübnan'da iç savaşın çıktığı 1975'e kadar Lübnan'da gazetecilik yaptı. Bu tarihte Paris'e göç etti. Yazar halen Paris'te yaşamaktadır. Çeşitli yayın organla... tümünü göster