2016'da kac kitap okumayi hedefliyorsunuz?
2016'da kac kitap okumayi hedefliyorsunuz?
“Koca bir kavmin binlerce kilometreyi üç asır içinde geçtiğini düşünün… Bu, dünyayı değiştirmez de ne yapar? İşte Türkler dünyayı böyle değiştirdi. Bu sebeple, bizim hayalî bir tarih ve kahramanlar üretmeye değil, yalnızca doğruyu öğrenmeye ihtiyacımız var…”
İLBER ORTAYLI
Türklerin Tarihi, göçebe bir kavimken Ortadoğu’nun güçlü uygarlıklarından birini tesis eden Türklerin günümüzde de çok konuşulan menşei tartışmalarıyla başlıyor.
Akabinde Orta Asya’dan Anadolu’ya göç edip bölgeyi Türkleştirmeleri ve orada inşa ettikleri kültürün esasları…
Büyük bir mirasa, güçlü bir yapılanmaya ve tarihî bir zenginliğe sahip bir milletin, Türklerin adının nereden geldiği ve bu coğrafyaya ne zamandan beri “Türkiye” dendiği tartışmalarının tüm detayları…
Kazanılan önemli savaşlar ve geri çekilmelerle, dahası ızdırablı toprak kayıplarıyla bugünkü halini alan Anadolu’nun hikâyesi…
Türkiye’nin Malazgirt Savaşı’yla Bosna’nın fethi arasındaki 400 yıl boyunca Avrupa açısından önemli bir ülke ve baş edilmesi gereken bir sorun olmasının gerekçeleri…
Dahası Oğuzlardan Kıpçaklara, Peçeneklerden Selçuklulara ve büyük bir imparatorluk olan Osmanlılara kadar uzanan ve sadece Türklerin değil; Rusların, Memlukluların, Karakoyunluların, Gaznelilerin, Safevilerin, Çinlilerin, Hintlerin ve Arapların tarihi…
Yani aynı coğrafyayı yüzyıllar boyunca paylaşan uygarlıklara hep etki etmiş ve Doğu ve Batı kültürlerini birbirine taşımakta önemli bir rol oynamış Türklerin dünya tarihindeki yeri mercek altına alınıyor.
Orta Asya’nın bozkırlarından Avrupa’nın kapılarına, İlber Ortaylı’nın satırları arasında dolaşmak isteyen her yaştan okurun zevkle okuyacağı bir başucu kitabı...
“Koca bir kavmin binlerce kilometreyi üç asır içinde geçtiğini düşünün… Bu, dünyayı değiştirmez de ne yapar? İşte Türkler dünyayı böyle değiştirdi. Bu sebeple, bizim hayalî bir tarih ve kahramanlar üretmeye değil, yalnızca doğruyu öğrenmeye ihtiya... tümünü göster
Cibran, Yakın, Orta ve Uzakdoğu'nun geleneksel öğretileriyle Batı düşüncesini karşılaştırmış, bireysel ve toplumsal olgulara çeşitli sentezler getirmiştir. Yapıtlarında şiirsel bir anlatım kullanmış, Doğu düşüncesini Batı diliyle yazmıştır. Bu nedenle Cibran'ın eserlerini okuyanlar, bir bakıma Peygamberlerin kitaplarını okuyormuş izlenimine kapılırlar. Tıpkı kutsal kitaplardaki gibi yazım büyük önem taşır. Aforizmalarını sanki meydanlarda yüksek sesle okusunlar diye yazmış gibidir. Her kitapta kurgu aşağı yukarı aynıdır. Bir Öğreten bir de ondan Öğrenenler vardır. Konu da az çok aynıdır: Doğa, Toplum ve İnsanoğlu. Bu üçlü her zaman bir bütün içinde ele alınır ve öğreten, Doğanın, Toplumun ve İnsanlığın yasalarını anlatır.
Halil Cibran, gerek şiirlerinde, gerekse resimlerinde İnsanoğlunu ve onun İnsanlığını en yüce doğa olayı olarak ele alır. Evrimlere yürekten inanır. Sizler Doğanın çocuklarısınız der. İnsanlara eziyet edenleri, sömürenleri, aldatanları şiddetle kınar. Ama sömürülenlere de yalnız acıma duygusuyla yanaşmaz: Eğer başınıza bir despot geçmişse bunun sorumlusu sizlersiniz; Yüce Yaratan, alnınıza diktatörleri yazmamıştı, bunu sizler kendi kendinize yazıyorsunuz, der. İnsanların, insanlıklarına kavuşmak istiyorlarsa, diktatörlere başkaldırmaları gerektiğini savunur.
Sizin diye bildiğiniz evlatlar gerçekte sizlerin değildirler, Onlar kendini özleyen Hayatın oğulları ve kızlarıdırlar. Sizler oracılığıyla dünyaya gelmişlerdir. Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşünceleriniz asla. Çünkü onların kendi düşünceleri vardır. Onların vücutlarını çatabilirsiniz ama canlarını asla. Çünkü onların canları geleceğin sarayında oturur ve sizler düşlerinizde bile orayı ziyaret edemezsiniz. Kendinizi onlara benzetmeye çalışabirlirsiniz ama onları kendinize benzetmeye kalkışmayın hiç. Çünkü Hayat ne geriye gider ne de geçmişle ilgilenir.
Cibran, Yakın, Orta ve Uzakdoğu'nun geleneksel öğretileriyle Batı düşüncesini karşılaştırmış, bireysel ve toplumsal olgulara çeşitli sentezler getirmiştir. Yapıtlarında şiirsel bir anlatım kullanmış, Doğu düşüncesini Batı diliyle yazmıştır. Bu n... tümünü göster
Türküler, milletimizi ve o millete mensubiyetimiz oranında kendimizi tanımanın bir kaynağıdır. Biliyoruz ki kendini tanımazlık, tanrıtanımazlıkla kapı komşusudur......Türküler bizi anlatıyor olmaktan çıkmamıştır, biz kendimizi dosdoğru anlayıp tanımaktan uzaklaştığımız için türküleri de, başka hazineleri de anlayamaz olmuşuzdur.Tanrıpınarın mahalli klasik dediği tarzdaki seçkin türkü metinlerini birer şiir olarak ele alan Abak, yaptığı yorum ve tahlillerle türküler üzerinden duyuş ve tasavvur ediş tarzımıza dikkat çekiyor. Türküleri; toplumumuzu ve insanımızı tanımanın sahih bir aracı olarak görüyor ve gösteriyor. Yalnızardıç, Yedi İklim, Kaşgar ve Kılavuz gibi dergilerde yayımlandığında okurun büyük ilgi ve beğenisini kazanan bu yazılar, türküler üzerine şimdiye kadar yazılmış en orijinal ve iddialı metinler arasında yer alıyor.Bu kitabın bir diğer özelliği ise, birbirinden ilginç kültürel unsurlara ve onların şekillenişine getirdiği çarpıcı yorumlardır: Selçuklu medreselerinin taç kapıları niçin çok görkemlidir, bayraktaki hilal ve yıldız neyi simgeliyor, güneşin devlet arması olmasının anlamı nedir, bazı kapıar niçin iki kanatlı ve çift tokmaklıdır, kar beyaz olduğu halde niçin kara kış deriz...Şair Şaban Abakın samimi bir sohbet havasında kaleme aldığı; bilgi, sezgi ve zekâ mahsulü bu denemeler, kim olduğumuz sorusunu ezberle geçiştirmeyen her okuyucu ve dinleyicinin ilgisini çekecektir.
Türküler, milletimizi ve o millete mensubiyetimiz oranında kendimizi tanımanın bir kaynağıdır. Biliyoruz ki kendini tanımazlık, tanrıtanımazlıkla kapı komşusudur......Türküler bizi anlatıyor olmaktan çıkmamıştır, biz kendimizi dosdoğru anlayıp tanıma... tümünü göster