Yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden ressam ve heykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktan gece kulüplerinde garsonluğa kadar çeşitli işlerde çalışan Jose Mauro de Vasconcelos'un başyapıtı Şeker Portakalı, "günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü"dür. Çok yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen, dokuz yaşında yüzme öğrenirken bir gün yüzme şampiyonu olmanın hayalini kuran Vasconcelos'un çocukluğundan derin izler taşıyan Şeker Portakalı, yaşamın beklenmedik değişimleri karşısında büyük sarsıntılar yaşayan küçük Zeze'nin başından geçenleri anlatır. Vasconcelos, tam on iki günde yazdığı bu romanı "yirmi yıldan fazla bir zaman yüreğinde taşıdığını" söyler.
Aydın Emeç'in, güzel Türkçesiyle dilimize armağan ettiği Şeker Portakalı'nın başkahramanı Zeze'nin büyüdükçe yaşadığı serüvenleri, yazarın Güneşi Uyandıralım ve Delifişek adlı romanlarında izleyebilirsiniz.
Yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden ressam ve heykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktan gece kulüplerinde garsonluğa kadar çeşitli işlerde çalışan Jose Mauro de Vasconcelos'un başyapıtı Şeker Portaka... tümünü göster
Yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden ressam ve heykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktan gece kulüplerinde garsonluğa kadar çeşitli işlerde çalışan Jose Mauro de Vasconcelos'un başyapıtı Şeker Portakalı, "günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü"dür. Çok yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen, dokuz yaşında yüzme öğrenirken bir gün yüzme şampiyonu olmanın hayalini kuran Vasconcelos'un çocukluğundan derin izler taşıyan Şeker Portakalı, yaşamın beklenmedik değişimleri karşısında büyük sarsıntılar yaşayan küçük Zeze'nin başından geçenleri anlatır. Vasconcelos, tam on iki günde yazdığı bu romanı "yirmi yıldan fazla bir zaman yüreğinde taşıdığını" söyler.
Aydın Emeç'in, güzel Türkçesiyle dilimize armağan ettiği Şeker Portakalı'nın başkahramanı Zeze'nin büyüdükçe yaşadığı serüvenleri, yazarın Güneşi Uyandıralım ve Delifişek adlı romanlarında izleyebilirsiniz.
Yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden ressam ve heykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktan gece kulüplerinde garsonluğa kadar çeşitli işlerde çalışan Jose Mauro de Vasconcelos'un başyapıtı Şeker Portaka... tümünü göster
Bir Çift Yürek, Amerikalı bir kadının Avustralyada yaşadığı ruhsal yolculuğun öyküsüdür. Güçebe kültürden Aborijinler eşliğinde, kabilenin kendilerini adlandırdıkları şekliyle, "Gerçek İnsanlar"la birlikte dört ay süren ve çölü boydan boya katettikleri uzun bir yürüyüşe çıkar. Bu süre boyunca, çölün çorak coğrafyasındaki bitkiler ve hayvanlarla uyum içinde yaşamayı öğrenir. Olağandışı insanlardan oluşan bu toplulukla birlikte yaptığı yolculukta Morgan, bu insanların 50.000 yıllık kültürlerinin felsefesi ve bilgeliğiyle tanışır.Macerasının ilk gününden itibaren bu çetin yolculuğun zorluklarıyla mücadele etmek zorunda kalır. Dayanıklılığının hergün sınandığı bu zorlu yolculukta, karşılaştığı her zorlukla birlikte ruhu da değişime uğrar. Aborijinler onu, büyük bir alçakgönüllülükle kendilerinden biri olarak kabul eder ve onun şefkat dolu öğretmeni olurlar. Öğretmenlerinden her insanın eşsiz niteliklerini ve içsel ruhunu takdir etmeyi ve kutlamayı öğrenirken bir yandan da güçlü doğal şifa yöntemlerine tanık olup onların canlılarla ilgili farkındalıklarının ne kadar derin ve anlamlı olduğunu da anlamaya başlar.Bir Çift Yürek, yazarın kandi kendine bastırdığı ilk basımından itibaren uluslararası bestseller olmuş ve tüm insanlığa eşsiz, zamanın derinliklerinden gelen güçlü bir mesaj iletmiştir. Eğer tüm varlıkların, aynı evrensel birliğin bir parçası olduğunu anlarsak, dünyamızı yokoluştan kurtarmak için halen geç kalmış sayılmayız. Varolan her şey inanılmaz derecede güzel ve hassas bir karşılıklı bağımlılık dengesinde bulunmaktadır. Eğer bu mesajı alabilirsek, o zaman bizim yaşamlarımız da Gerçek İnsanlarınki gibi bu yüce amaçla dolabilir.
Bir Çift Yürek, Amerikalı bir kadının Avustralyada yaşadığı ruhsal yolculuğun öyküsüdür. Güçebe kültürden Aborijinler eşliğinde, kabilenin kendilerini adlandırdıkları şekliyle, "Gerçek İnsanlar"la birlikte dört ay süren ve çölü boydan boya ... tümünü göster
''Benin metresim olmaman için bir sebep yok.”
“Sahip olduğun tüm saygınlığı yitirmene yetecek kadar uzun bir süredir birlikteyiz. Şöhretini, tabi eğer bir şöhretin vardıysa, yitirmiş durumdasın.”
Eliza’nın yüzüne bir telaş ifadesi yayıldı. Fakat tüm söylediği, “Senin kadının olabilecek özelliklere sahip miyim bilmiyorum. Bir erkekle beraber olmayalı yıllar oldu ve ayrıca suratım çillerle kaplı.”
Lord Hartwood sesini sertleştirdi. “Lekesi olsun olmasın bir metrese ihtiyacım var.” Nefes alarak, son aşağılamasını yapmaya hazırlanırken, ses tonunun yumuşamasını sağladı. “Korkmayın Bayan Farrel. Canınızı çok acıtacağım fakat hizmetleriniz karşılıksız kalmayacak. Kalpsiz olabilirim, ama cüzdanım kabarıktır.”
Lord Hartwood’un sözlerini hazmetmeye çalışırken, Eliza’nın çilleri, giderek solan yüzünde çok daha net belli oluyorlardı. Lord Hartwood Eliza’ya yaklaştı ve parmaklarını yavaşça kadının omuzlarında gezdirmeye başladı ardından adamın parmakları, kadının elbisesinin yakasından aşağıya, göğüs çatalına doğru yumuşak bir şekilde indi. Eliza’nın alev alev yanan pembe kulağına fısıldamak için eğilerek, “Şimdi söyleyin bakalım Bayan Farrell, benim metresim olacak mısınız?”
''Benin metresim olmaman için bir sebep yok.”
“Sahip olduğun tüm saygınlığı yitirmene yetecek kadar uzun bir süredir birlikteyiz. Şöhretini, tabi eğer bir şöhretin vardıysa, yitirmiş durumdasın.”
Eliza’nın yüzüne bir telaş ifadesi yay... tümünü göster
''Benin metresim olmaman için bir sebep yok.”
“Sahip olduğun tüm saygınlığı yitirmene yetecek kadar uzun bir süredir birlikteyiz. Şöhretini, tabi eğer bir şöhretin vardıysa, yitirmiş durumdasın.”
Eliza’nın yüzüne bir telaş ifadesi yayıldı. Fakat tüm söylediği, “Senin kadının olabilecek özelliklere sahip miyim bilmiyorum. Bir erkekle beraber olmayalı yıllar oldu ve ayrıca suratım çillerle kaplı.”
Lord Hartwood sesini sertleştirdi. “Lekesi olsun olmasın bir metrese ihtiyacım var.” Nefes alarak, son aşağılamasını yapmaya hazırlanırken, ses tonunun yumuşamasını sağladı. “Korkmayın Bayan Farrel. Canınızı çok acıtacağım fakat hizmetleriniz karşılıksız kalmayacak. Kalpsiz olabilirim, ama cüzdanım kabarıktır.”
Lord Hartwood’un sözlerini hazmetmeye çalışırken, Eliza’nın çilleri, giderek solan yüzünde çok daha net belli oluyorlardı. Lord Hartwood Eliza’ya yaklaştı ve parmaklarını yavaşça kadının omuzlarında gezdirmeye başladı ardından adamın parmakları, kadının elbisesinin yakasından aşağıya, göğüs çatalına doğru yumuşak bir şekilde indi. Eliza’nın alev alev yanan pembe kulağına fısıldamak için eğilerek, “Şimdi söyleyin bakalım Bayan Farrell, benim metresim olacak mısınız?”
''Benin metresim olmaman için bir sebep yok.”
“Sahip olduğun tüm saygınlığı yitirmene yetecek kadar uzun bir süredir birlikteyiz. Şöhretini, tabi eğer bir şöhretin vardıysa, yitirmiş durumdasın.”
Eliza’nın yüzüne bir telaş ifadesi yay... tümünü göster
Sanal âlemin en bilinen isimlerinden PuCCa, hikâyelerine kaldığı yerden devam ediyor. İlk kitabı 'Küçük Aptalın Büyük Dünyası' ile bol bol güldüren, ikinci kitabı 'Ve Geri Kalan Her Şey' ile yer yer hiizünlendiren PuCCa, serinin üçüncü kitabı 'Allah Beni Böyle Yaratmış 'ta 'Ayaklarına kadar uzanan simsiyah montu ile Kenan Imirzalıoğlu'nun içerisine bisiklet pompasıyla hava basmışlar gibi duruyordu' diye tanımladığı, şimdiye kadar hiç yazmadığı Ankaralı'yla ilişkisini ve üniversite hayatını anlatıyor...
'Yediğini, içtiğini, gezdiğini gördüğünü değil, bize başına neler geldiğini söyle' dedirten tek yazar olma özelliğini kimselere kaptırmayan PuCCa, bu kez de ilk paragraftan itibaren onu neden bu kadar sevip merak ettiğimizi bize yeniden kanıtlıyor.
Sanal âlemin en bilinen isimlerinden PuCCa, hikâyelerine kaldığı yerden devam ediyor. İlk kitabı 'Küçük Aptalın Büyük Dünyası' ile bol bol güldüren, ikinci kitabı 'Ve Geri Kalan Her Şey' ile yer yer hiizünlendiren PuCCa, serinin ü... tümünü göster