Cemalnur Sargut Hanımefendinin bir çok eserini ve araştırma yayınlarını okudum. Mesnevi okumaları programında söyleşilerin yer aldığı bu eseri yine öğretici nitelikte. Hanımefendi sade bir dil ve örnek anlatımıyla bir çok okuyucunun ilgisini çekeceği inancındayım. Konularda ki hasas yorumları ve Kuranı Kerimden örnekler verilmesi bu sohpeti çok akıcı bir hala bırakmış. Cemalnur Hanımefendiyi bu vesile ile sukranlarımı sunuyorum. Ben kendi adıma çok dersler aldım. Doğru bildiğim yanlışlarımdan arındım. Allah herkesi akıl ve ruhun terbiyesine ve idrakine nasip etsin.
Cemalnur Sargut Hanımefendinin bir çok eserini ve araştırma yayınlarını okudum. Mesnevi okumaları programında söyleşilerin yer aldığı bu eseri yine öğretici nitelikte. Hanımefendi sade bir dil ve örnek anlatımıyla bir çok okuyucunun ilgisini çekeceği... tümünü göster
Meryem Sûresi yaratılış hakîkatini anlatırken, Allah'ın Rahman ve Rab isimlerinin tecellîlerini ve duânın hakîkatini öğretiyor.
Her şeyin Allah'ın ezelî nasibi ile olduğunu ama bu nasibin ortaya çıkması için gayretin gerekliliğini öğreten yüce Allah'ın, her an hareket halinde olmanın Allah'ın isim ve sıfatlarını idrak için mecburiyet olduğunu anlatıyor.
Ken'an er-Rifâî: ''Bulunduğun yerde kalma ileri geç, geç ne kadar geçersen geç yoksa ömrünün geçmesi mezara yaklaşman olmasın. Yürü, dâima yürü. Eğer ölüm seni yolda iken yakalarsa onu Allah bilir. Yeter ki dururken olmasın'' buyuruyor.
Resûlullah ise: "Bir gününü diğer günüyle müsâvî geçiren kişiye yazıktır" diyor.
İşte, ilerlemeyi sağlayan şüphesiz mürşid-i kâmildir ve Meryem Sûresi; çalıştığımız âyetler içinde kâmil insanı, ondaki tecellîyi, onda âşikâr olan Hayy ismini öğretir.
Velhâsıl bütün çalışmalarımız içinde en ziyâde zevk aldığımız bu on beş âyetin gönlümüzde nûr-u ilâhi'yi uyandırarak, bizi İslâm nûruna eriştirmesi niyâzıyla...
Meryem Sûresi yaratılış hakîkatini anlatırken, Allah'ın Rahman ve Rab isimlerinin tecellîlerini ve duânın hakîkatini öğretiyor.
Her şeyin Allah'ın ezelî nasibi ile olduğunu ama bu nasibin ortaya çıkması için gayretin gerekliliğini öğrete... tümünü göster
Hz. Pirlerin dilinden Yasin sûresi tefsîri.
Kur’ân-ı Kerîm’in içinde herhalde en çok okunan surelerden biri Yasin Sûresidir. Genellikle Arapça bilmediğimiz ve Türkçe’ye çevrilmiş metinlerden de derinine inemediğimiz Kur’ân-ı Kerîm, raflarda durmak veya anlamadan okumak için değil, okumak, anlamak, tefekkür etmek ve hayatımıza uygulamak için tebliğ edilmiştir.
Yasin Suresinin zahirî ve batınî mânâlarını içinde barındıran “Ey İnsan”, büyük mutasavvıfların (Ahmed er-Rifâî, Abdülkâdir Geylâni, Hz. Mevlânâ, Sultan Veled, Niyâzi Mısrî, İbn-i Arabî, Ken’ân er-Rifâî, Cîlî v.b.) anlatımlarıyla derinin de derinine inen, Hz. Mevlânâ’nın dediği gibi “İçin içi” olarak niteleyebileceğimiz, hakîkat sırlarının üzerindeki perdeleri kaldıran çok değerli bir eserdir. Cemâlnur Sargut Hanımefendinin günümüz tasavvuf anlayışı ile derlenmiş ve okurlarımızın hizmetine sunulmuştur.
Yasin Sûresini bir de Hz. Pirlerin yorumlarıyla okumak ümid ediyoruz ki bizleri daha aydınlık ve huzurlu yarınlara taşıyacaktır.
Amacımız dinin cevizin kabuğu gibi görünen zâhirî yüzünü aralayıp, derinliklerine inerek lezzetli olan öze ulaşabilmektir. Allah en büyük yardımcı ve dosttur.
Bir Dosttan yorumlar..
Yayın hayatımıza, Cemalnur Sargut’un görkemli çalışması, ‘Ey İnsan’la giren Nefes, anlaşılan, bizi zaman zaman böylesi bilgelik şölenlerine çağırarak, o ‘unutulan hikmet’in izini sürecek. Cemalnur Sargut ve dostları, yayınevine ‘Nefes’ adını koyarken sanırım, ‘ruh’tan hareketle, bilge şiirlerinin de ‘nefes’ veya ‘nutk’ biçiminde ifadelendirmesini dikkate almış, yani diriltici dilin, Rahman’ın soluğu olduğunu ima etmişlerdir. Bu imanın izini sürersek, ilk durağımız, Sargut’un olağanüstü zengin çalışması, ‘Ey İnsan’ bizi karşılar.
Ey insan, geleneksel sözlükte, ‘huruf-ı mukattaa’ denilen ve kimi surelerin başlarında yer alan, ‘Elif’ler, ‘Mim’ler, ‘Ta’ lar, ‘Ha’lardır. Bu anlamda bu şifrelerin anahtarları Peygamberimize ve onun yetkin varisleri olan bilgelere verilmiştir. Sargut bu bilgelerin birikimini bir karınca sabrı ile bir araya getirmiş, getirirken son derece kapsamlı bir ‘kurgu’ oluşturmuş, böylece, ‘Ey İnsan’ anlamına geldiği yönünde bir kuşkunun olmadığı ‘Ya-Sin’in doyurucu bir ‘te’vili’ ortaya çıkmıştır. Te’vil, yine geleneksel sözlüğe göre, ‘evvele (köken) götürmek’tir.
Bizi, Heidegger’in dediği gibi, bir ‘gei-do’ yani, kaynağa götüren her ‘metin’, bir tür yapısöküm gerçekleştirir. Sanılarımızı ve indi düşüncelerimizi siler, kurucu bilgelerin hikmetiyle bizi buluşturur. Bu anlamda, Nefes Yayınları’nın bu ilk kitabı, kusursuz bir ‘te’vil’ girişimidir. Tabi eserin bir alıntılar ve göndermeler derlemesi olarak sunulması, Cemalnur Sargut’un alçakgönüllülüğünden de kaynaklanmaktadır. Buna, o gelenekte ‘edep’ denir. Kenan Gürsoy hocanın deyimiyle, ‘akıl’ da, ‘edep’tir. Edep, insanın kendi kişisel doğasının sınırlarının farkına varması, yaygın ifadesiyle ‘haddini bilmesi’dir. ‘Sen seni bil sen seni’ diyen şair de aynı sırrı söylemektedir.
Ey İnsan’da kastedilen, ‘yetkin (kamil) insan’dır. Nesefi ve Cili gibi bilgelerden de öğreniyoruz ki, yetkin insan’ın prototipi, Peygamber’dir. O’nun nitelikleri, Yasin’de ve onun bu güzelim şerhi Ey İnsan’da söz edildiği üzere Rahmani’dir. O, bir köprü, bir geçittir. Gelenekte ona, ‘berzah’ denir. Öteyi beriye, yeri göğe, varolanı varlığa bağlar. Dünyayı temsil eder. Heidegger’in deyimiyle, bir arzda yaşayan ama göklerle kuşatılan ölümlüleri, ölmeden önce ölüme çağırır ve elimizden tutarak, benliğin karanlıklarından çıkarır. Cemalnur Sargut’un kitapta belirttiği üzere, ‘gelin gibi olup şayet nefsimizden yüz görümlüğü verirsek bize peçesini açan’ Kutsal Kitab’ın kalbinde bu çağrı vardır : ‘Ey İnsan’ Tırnağa aldığım ifadenin adresi, Ey İnsan’ın da referanslarından biri olan Hz. Mevlana’dır.
Sargut bu kapsamlı araştırmasında, Kenan Rıfai’den Hz. Mevlana’ya bir dizi bilgenin manevi ve kültürel haritasında okuru dolaştırmaktadır. Bir Umre gezisinde kendisine bağışlanan bu aşk ateşinin kıvılcımlarıyla belirmeye başlayan Ey İnsan’da Cemalnur Sargut, alışılagelmiş ‘tefsir’ biçiminin dışına çıkarak, bir tür ‘hakikat tefsiri’ diyebileceğimiz ‘dil’in içinden konuşuyor. Bu, İbn Arabi’ye aşina olanlar açısından tanıdık bir dil ve imajlar dünyasıdır, bir soyutlama evrenidir.
Girişte, klasik yöntemlere de uygun biçimde kendisi, Türkçe anlamı, kavram sözlüğü ve özel adlar, sıfatlar dökümü verilen Ey İnsan’ın bir gülün katları gibi iç içe manevi bir çevrimle açılan anlam dünyasına nüfuz edilmeye başlandıkça, nasıl bir gömü ile karşılaştığımızı görmeye başlıyoruz. Benjamin’in dediği gibi bizi ve yaşamı çevreleyen ‘kutsal hale’nin içimizden hissettirmeden, yavaş yavaş çekildiği modern zamanlarda böylesi irfani bir soluk estiren yapıtlara ne kadar çok ihtiyaç var. Bu, ‘dünyanın nuru çekildi’ diyen Heidegger’i de yanlışlayan bir zenginlik. Kitap, buram buram İbn Arabi, Mevlana ve Kenan Rıfai tütüyor. Bu kokular, ötelerden esen bir rüzgarın getirdiği rayihalardır. Sargut’a bu çalışmazsından ötürü minnet borçluyuz.
Sadık Yalsızuçanlar
Hz. Pirlerin dilinden Yasin sûresi tefsîri.
Kur’ân-ı Kerîm’in içinde herhalde en çok okunan surelerden biri Yasin Sûresidir. Genellikle Arapça bilmediğimiz ve Türkçe’ye çevrilmiş metinlerden de derinine inemediğimiz Kur’ân-ı Kerîm, raflarda durmak ... tümünü göster
Aşk sultânı Hz. Mevlânâ’nın, Mesnevî isimli eserinde ''Ey bizim sevdası hoş olan, güzel olan aşkımız, Ey bizim bütün mânevî hastalıklarımızın, dertlerimizin tabibi'' diye anlattığı aşk, Allah’ın yeryüzünde kendisinden göründüğü İnsan-ı Kâmil’den, yani Allah’ın mânâsından başkası değildir. O, bu mânâyı rehber edinip, kendi vücûdu içinde nefsini rûhunun esiri haline getirerek birlemiş, aşkın da bu birliğin efendisi olmasına vesîle olmuştur. Bunun içindir ki ona, nefisleri efendi kılan mânâsında ''Efendimiz (Mevlânâ)'' denilmiştir.
Cemalnur Sargut ''Aşktan Dinle'' isimli bu kitabında bize, Hz. Mevlânâ’nın Mesnevî isimli eseri ışığında nefs, aşk, kibir, cömertlik, gösteriş, edep gibi insanın gelişiminde rol oynayan pozitif ve negatif kavramların iç mânâlarını anlatıyor. Bizi Mesnevî’de buyurulan,“Tû megû mârâ bedân şeh bâr nîst / Bâ kerîman kārha doşvâr nîst (Benim o yüksekliklere çıkmaya gücüm yok deme, Kerîm olanın eteğine yapış, seni çıkaracaktır.)” emri üzerine, Kerîm olan Mesnevî’ye yapışmaya davet ediyor.
Aşk sultânı Hz. Mevlânâ’nın, Mesnevî isimli eserinde ''Ey bizim sevdası hoş olan, güzel olan aşkımız, Ey bizim bütün mânevî hastalıklarımızın, dertlerimizin tabibi'' diye anlattığı aşk, Allah’ın yeryüzünde kendisinden göründüğü İn... tümünü göster
vidika şu anda kitap okumuyor.