Mimarideki Osmanlı Mührü Mimar Sinan
Mimarideki Osmanlı Mührü Mimar Sinan
Mimarideki Osmanlı Mührü Mimar Sinan
Mimarideki Osmanlı Mührü Mimar Sinan
Gerçek adı Niyazi Birincidir. 1971'de İstanbul’da gazeteciliğe başladı. Muhabirlik, araştırma-inceleme, röportaj ve fıkra yazarlığı yaptı. Gazete, dergi ve şirket yöneticisi olarak çalıştı. Gazeteciliğini muhabir ve röportajcı olarak sürdürürken, çocuklara yönelik eserler üretti. Yüzlerce çocuk romanı, hikâye yayınlandı. Aynı dönemde bir gazetede Şeref Baysal ve Veysel Akpınar isimleriyle iki köşe yazısı yazdı.
Asıl çıkışını Yavuz Bahadıroğlu ismiyle yazdığı romanlarla yaptı. İlk romanı Sunguroğlu ve ardından yazdığı Buhara Yanıyor romanı ülkenin en çok satan romanlarından oldu. Genelde Osmanlı’nın çeşitli dönemlerini ele alan otuzu aşkın romanı vardır. Son çıkan kitaplarından biri Biz Osmanlıyız.. Yavuz Bahadıroğlu, roman, çocuk kitapları, hikâye, araştırma, oyunlar, film yapılmış senaryolar ve fikri eserler olmak üzere yüzlerce çalışmaya imza attı. Yurt içinde ve yurt dışında çeşitli konularda binlerce konferans verdi, çeşitli kurum ve kuruluşlardan ödüller aldı, iki kitabı Kültür Bakanlığı tarafından yayınlandı. Halen ulusal bir radyoda günlük yorumlar yapıyor ve Yeni Akit gazetesinde köşe yazarlığı sürdürüyor. Ayrıca Moral FM de günlük yorumlarıyla da tanınmıştır.
Gerçek adı Niyazi Birincidir. 1971'de İstanbul’da gazeteciliğe başladı. Muhabirlik, araştırma-inceleme, röportaj ve fıkra yazarlığı yaptı. Gazete, dergi ve şirket yöneticisi olarak çalıştı. Gazeteciliğini muhabir ve röportajcı olarak sürdürürken, çoc... tümünü göster
Aklından Bir Sayı Tut'un yazarından, ilk kitaptan çok daha iddialı yeni bir roman
Sana Bir Sürprizim Var...
Gözlerini Sımsıkı Kapat
New York'un en gözde dedektifiyken, basının kendisine yakıştırdığı isimden hep rahatsız olmuştu: Süper Dedektif. Bir bulmacayla karşılaştığında, mutlaka çözmek isterdi. Gurney'e göre her bulmacanın çözümü için mutlaka bir ipucu vardı.
Peki ya bu sefer yoksa?
Düğün günü öldürülen bir gelin... Ve olaya tanıklık eden yüzlerce davetli. Cinayeti kimin işlediği ortada, herkes kendinden emin ama ya hepsi zekice bir illüzyonla yanıltılıyorsa... Cinayet silahı dahil birçok detayda sürpriz akıl oyunlarını gördüğünde, Gurney tam bir psikopatla karşı karşıya olduğunu anlar.
Gurney şeytanın bile aklına gelmeyecek yöntemleri, soruları ve keskin bakış açısıyla soruşturmaya bambaşka bir boyut kazandıracaktır. Kim daha zeki; Gurney mi, yoksa müthiş bir illüzyondan ibaret katil mi? John Verdon'dan, akıl oyunlarının iç içe geçtiği, sıra dışı bir roman.
''Nitelikli bulmaca severler için paha biçilemez bir kitap.''
-CNN.com-
''Yine ilki kadar şaşkınlık verici bir olay ve yine dahice çözümler.''
-Publishers Weekly-
''John Verdon gizemli bir olayın akıl almaz örgüsünü işlerken hikayenin en beklenmedik anında ortaya çıkıveren, şeytani bir kurnazlığa sahip. Yazarın büyük ilgi gören Aklından Bir Sayı Tut kitabından sonra beklediğinize değecek.''
-Washington Post-
Aklından Bir Sayı Tut'un yazarından, ilk kitaptan çok daha iddialı yeni bir roman
Sana Bir Sürprizim Var...
Gözlerini Sımsıkı Kapat
New York'un en gözde dedektifiyken, basının kendisine yakıştırdığı isimden hep rahatsız olmuştu: Süp... tümünü göster
Psikoloji profesörü Adrian yakında hafızasını kaybedip öleceğini öğrenir. O an aklında tek bir düşünce vardır: Eve gidip hayatına kendi elleriyle son vermek. Ancak birkaç saat sonra yolda on altı yaşlarında sırt çantalı bir kız görür. Hemen ardından bir araç onu zorla alıkoyar ve gözden kaybolur. Profesör şaşkındır. Gördükleri bir illüzyon mudur yoksa gerçekten gözlerinin önünde bir kaçırılma olayı mı gerçekleşmiştir? Eğer öyleyse harekete geçmek zorundadır, zaten kaybedeceği hiçbir şey kalmamıştır.
Sayılı günleri kalmışken ve hafızası ona her an yeni oyunlar oynarken, labirentin içine sıkışmış bir fare gibi ondan yardım bekleyip beklemediğine bile emin olamadığı bu kızı kurtarmaya çalışmak ne kadar mantıklıydı? Hastalığı onun bu bulmacayı çözmesine yardım mı edecekti yoksa gördüğü halüsinasyonlar onu hiç planlamadığı bir sona mı götürecekti?
Psikoloji profesörü Adrian yakında hafızasını kaybedip öleceğini öğrenir. O an aklında tek bir düşünce vardır: Eve gidip hayatına kendi elleriyle son vermek. Ancak birkaç saat sonra yolda on altı yaşlarında sırt çantalı bir kız görür. Hemen ardından ... tümünü göster
Psikoloji profesörü Adrian yakında hafızasını kaybedip öleceğini öğrenir. O an aklında tek bir düşünce vardır: Eve gidip hayatına kendi elleriyle son vermek. Ancak birkaç saat sonra yolda on altı yaşlarında sırt çantalı bir kız görür. Hemen ardından bir araç onu zorla alıkoyar ve gözden kaybolur. Profesör şaşkındır. Gördükleri bir illüzyon mudur yoksa gerçekten gözlerinin önünde bir kaçırılma olayı mı gerçekleşmiştir? Eğer öyleyse harekete geçmek zorundadır, zaten kaybedeceği hiçbir şey kalmamıştır.
Sayılı günleri kalmışken ve hafızası ona her an yeni oyunlar oynarken, labirentin içine sıkışmış bir fare gibi ondan yardım bekleyip beklemediğine bile emin olamadığı bu kızı kurtarmaya çalışmak ne kadar mantıklıydı? Hastalığı onun bu bulmacayı çözmesine yardım mı edecekti yoksa gördüğü halüsinasyonlar onu hiç planlamadığı bir sona mı götürecekti?
Psikoloji profesörü Adrian yakında hafızasını kaybedip öleceğini öğrenir. O an aklında tek bir düşünce vardır: Eve gidip hayatına kendi elleriyle son vermek. Ancak birkaç saat sonra yolda on altı yaşlarında sırt çantalı bir kız görür. Hemen ardından ... tümünü göster