Kundalini Öğretisi Doğulu öğretiler içinde en gizemci, en ezoterik öğretilerin başında gelmektedir.Kaynağını Tantra Yogadan alan bu öğretide amaç herkeste varolan ve çok az insanda açığa çıkmış olan kozmik enerjiyi, varoluş gücünü uyandırıp ete kemiğe büründürmek, bedenleşmesini sağlamaktır.Bu öğreti yalnız Doğu öğretilerinde değil, birçok dünya kültüründe de varolan bir öğretidir. Tantracıların Kundalini dediği bu tanrısal yaşam enerjisi, Sümerlilerin, Çinlilerin, Eski İrlandalıların, Aztek ve Yunanlıların da içinde bulunduğu pek çok dünya kültüründe yılan gücü olarak temsil edilmiştir. Kundalini Yogada amaç simgesel olan yılanı, Kundalini Enerjisini, uyandırıp yaşam ağacı olan gövdeden yukarı doğru çıkarmaktadır. Dünyadaki pek çok gizemci gelenekte -Mısırdaki kadim ve hala süregelen ezoterik Tanrıça Sekhmet, Yunanistandaki Tanrıça Hera, Hawaiideki Tanrıça Kapo ve Hindistandaki Tanrıça Kali okullarında- Kundalini / Tantra öğretisine benzeyen bir çok yön bulunmaktadır.İçsel çalışmayı vurgulamasına ve eşsizliğine rağmen bu kitapta Doğu öğretileri üstüne çalışan öğrenciler için büyük değeri olan bir bilgi zenginliği var. Bu kitaptaki bir iki cümle bile, derin bilinç durumları ya da karmaşık meditasyon seviyeleri hakkındaki konulara, okuyucunun aynı konuları aydınlatmaya çalışan bütün bir kitapta bulabileceğinden çok daha anlamlı bir ışık yayacaktır. Bu kitap ileri derecede yoga yapanlar ve diğer kendi özünü algılama yöntemleri uygulayanlar için değerli olduğu kadar, insan deneyiminin ve insan potansiyelinin daha uzun erimleriyle ilgilenenler için de büyüleyici olacaktır.
Kundalini Öğretisi Doğulu öğretiler içinde en gizemci, en ezoterik öğretilerin başında gelmektedir.Kaynağını Tantra Yogadan alan bu öğretide amaç herkeste varolan ve çok az insanda açığa çıkmış olan kozmik enerjiyi, varoluş gücünü uyandırıp ete kemiğ... tümünü göster
Uyku süresince şimdiki anda kalıp da bilincimizi koruyamaz ve her gece kendimizi kaybedersek, ölüm geldiğinde, farkındalığımızı korumak için ne kadar şansımız olabilir ki? Rüyaya dalıp da zihnin yarattığı imgelerle sanki bunlar gerçekmiş gibi etkileşim kurarsak, ölümden sonraki durumda da özgür olmayı bekleyemeyiz. Ölümde başınızdan neler geleceğini bilmek için rüyalarda yaşadıklarınıza bakın. Gerçekten uyanık olup olmadığınızı anlamak için uykuda yaşadıklarınıza bakın. Bu kitap, gün boyunca yapılan temel hazırlayıcı çalışmalar da dahil olmak üzere Rüya Yoga konusunda ayrıntılı bilgi sunmaktadır. Rüya Yoga çalışması, en gizli Tibet uygulamalarına benzeyen son derece ileri düzey bir çalışmadır. Bununla birlikte Tibet geleneklerinde, rüya sırasında bilinçli kalmak en mutlak amaç değil, daha çok gerçek özgürleşmeye ulaştıran yolun hazırlayıcısı olarak kabul edilmektedir. Rüya Yoga çalışmasını, aynı zamanda berrak ışık yogası olarak da bilinen Uyku Yogası izlemektedir. Uyku Yogası, Rüya Yogaya göre daha ileri düzey bir çalışmadır ve amacı, kaba düzeydeki kavramsal zihin ve onun işlevleri yokolmaya başlarken derin uyku sırasında uyanık kalarak bilinçliliği yitirmemeye çalışmaktır. Batılıların çoğu farkındalığın böyle bir derinliğe sahip olabileceği olasılığını bile dikkate almamaktadırlar; ancak bu durum Tibet Budistleri ve Bön ruhsal geleneklerinde son derece iyi bir şekilde bilinmektedir. Bu çalışmaların sonucu, hem uyku hem de uyanıklık düzeylerinde daha büyük bir mutluluk ve özgürleşmedir. Tibetin Rüya ve Uyku Yogası, gerçek özgürlüğe giden yolda son derece güçlü araçlarla donanmamızı sağlamaktadır.
Uyku süresince şimdiki anda kalıp da bilincimizi koruyamaz ve her gece kendimizi kaybedersek, ölüm geldiğinde, farkındalığımızı korumak için ne kadar şansımız olabilir ki? Rüyaya dalıp da zihnin yarattığı imgelerle sanki bunlar gerçekmiş gibi etkileş... tümünü göster
Uyku süresince şimdiki anda kalıp da bilincimizi koruyamaz ve her gece kendimizi kaybedersek, ölüm geldiğinde, farkındalığımızı korumak için ne kadar şansımız olabilir ki? Rüyaya dalıp da zihnin yarattığı imgelerle sanki bunlar gerçekmiş gibi etkileşim kurarsak, ölümden sonraki durumda da özgür olmayı bekleyemeyiz. Ölümde başınızdan neler geleceğini bilmek için rüyalarda yaşadıklarınıza bakın. Gerçekten uyanık olup olmadığınızı anlamak için uykuda yaşadıklarınıza bakın. Bu kitap, gün boyunca yapılan temel hazırlayıcı çalışmalar da dahil olmak üzere Rüya Yoga konusunda ayrıntılı bilgi sunmaktadır. Rüya Yoga çalışması, en gizli Tibet uygulamalarına benzeyen son derece ileri düzey bir çalışmadır. Bununla birlikte Tibet geleneklerinde, rüya sırasında bilinçli kalmak en mutlak amaç değil, daha çok gerçek özgürleşmeye ulaştıran yolun hazırlayıcısı olarak kabul edilmektedir. Rüya Yoga çalışmasını, aynı zamanda berrak ışık yogası olarak da bilinen Uyku Yogası izlemektedir. Uyku Yogası, Rüya Yogaya göre daha ileri düzey bir çalışmadır ve amacı, kaba düzeydeki kavramsal zihin ve onun işlevleri yokolmaya başlarken derin uyku sırasında uyanık kalarak bilinçliliği yitirmemeye çalışmaktır. Batılıların çoğu farkındalığın böyle bir derinliğe sahip olabileceği olasılığını bile dikkate almamaktadırlar; ancak bu durum Tibet Budistleri ve Bön ruhsal geleneklerinde son derece iyi bir şekilde bilinmektedir. Bu çalışmaların sonucu, hem uyku hem de uyanıklık düzeylerinde daha büyük bir mutluluk ve özgürleşmedir. Tibetin Rüya ve Uyku Yogası, gerçek özgürlüğe giden yolda son derece güçlü araçlarla donanmamızı sağlamaktadır.
Uyku süresince şimdiki anda kalıp da bilincimizi koruyamaz ve her gece kendimizi kaybedersek, ölüm geldiğinde, farkındalığımızı korumak için ne kadar şansımız olabilir ki? Rüyaya dalıp da zihnin yarattığı imgelerle sanki bunlar gerçekmiş gibi etkileş... tümünü göster
Anlatım dili çok ağır, birçok yerini sadece okumuş olmak için okudum.
Anlatım dili çok ağır, birçok yerini sadece okumuş olmak için okudum.
Arka Kapak
Samuel Beckett’in tüm sanatı, bireyin anlamlandıramadığı, sancılı bir varoluş serüveni içinde acı cekmesi üzerine kuruludur. Beckett, Descartes’ın ünlü söylemini, “Acı çekiyorum, o halde varım” biçiminde yeniden dile getirmiştir âdeta. Yarattığı kişilikler dış dünyanın “fiyasko”sundan kaçmaya çalışan, yalnız, yorgun ve tekbenci karşı-kahramanlardır.
Bir ilk yapıt olmasına karşın Aşksız İlişkiler, Beckett’in yazarlığında ve dünya yazınında küçümsenmeyecek bir yere sahiptir. Öykülerin kahramanı Belacqua Shuah, modern yazında yabancılaşmayı uç noktalara taşıyacak olan Beckett karşı-kahramanlarının öncüsüdür, modern dünyanın anlamsız kaosuna teslim olmak istemeyen, usunun dışında akıp giden günlük yaşam karşısında yalnızca bir izleyici, hatta kimi kez bir röntgenci olmayı yeğleyen eylemsiz bir isyankârdır.
Dante’yi sevgiyle okuyup anlamaya çalışan (kahramanının ismini de İlahi Komedya’dan almıştır Beckett) bir şair ve Batı dilleri öğrencisi olan Belacqua Shuah, içkiye çok düşkün, sarsak ve pasaklıdır. Sürekli ağrıyan ayaklarıyla, Dublin’in alaycılıkla betimlenen küçük burjuva ve entelektüelleriyle başı derttedir. Bedeni ve bedeninin ait olduğu dış dünyayla usu arasındaki uçurumun farkındadır hep; kalbinin ait olduğu yerin bir akıl hastanesi olduğuna inanır inatla. Tıpkı tanıdığımız öteki Beckett kişilikleri gibi bir bisikleti, bir kadınla birlikte olmaya yeğler; aşk ve sevgi ondan çok uzak kavramlardır; grotesk birlikteliklerdir kadınlarla yaşadıkları. Belki de içinde yitip gitmek istediği o karanlık dünyayı asla anlayamayacakları, onun acı dolu varoluş serüvenine hep kuşkuyla bakacakları için, birlikte olduğu kadınlar ironik bir biçimde ölüp yaşamından çıkar.
Öyküler, Belacqua Shuah’ın öğrenciliğinden bir ameliyat sırasında narkoz sonucu ölümüne dek, yaşamındaki kronolojik akışla uyum içindedir; aynı zamanda her biri bağımsız ve kendi içinde bir bütün olarak okunabilir.
Dante ve Istakoz adlı çarpıcı açılış öyküsü ise Beckett’in tüm yazınında acı çekmekte olan karşı-kahramanların ilk ve sonsuz çığlığını duyurur âdeta; çabuk bir ölüm diler Belacqua canlı canlı kaynatılan ıstakoz için: “Tanrı bizimledir. Değil ama.”
Hiçbir ölüm çabuk değildir Beckett’in dünyasında, tüm yaşam bir ölüm sürecidir çünkü.
Beckett’le tanışmış ve tanışmamış olan tüm modern yazınseverlere...
Arka Kapak
Samuel Beckett’in tüm sanatı, bireyin anlamlandıramadığı, sancılı bir varoluş serüveni içinde acı cekmesi üzerine kuruludur. Beckett, Descartes’ın ünlü söylemini, “Acı çekiyorum, o halde varım” biçiminde yeniden dile getirmiştir âdeta. Y... tümünü göster
Arka Kapak
Samuel Beckett’in tüm sanatı, bireyin anlamlandıramadığı, sancılı bir varoluş serüveni içinde acı cekmesi üzerine kuruludur. Beckett, Descartes’ın ünlü söylemini, “Acı çekiyorum, o halde varım” biçiminde yeniden dile getirmiştir âdeta. Yarattığı kişilikler dış dünyanın “fiyasko”sundan kaçmaya çalışan, yalnız, yorgun ve tekbenci karşı-kahramanlardır.
Bir ilk yapıt olmasına karşın Aşksız İlişkiler, Beckett’in yazarlığında ve dünya yazınında küçümsenmeyecek bir yere sahiptir. Öykülerin kahramanı Belacqua Shuah, modern yazında yabancılaşmayı uç noktalara taşıyacak olan Beckett karşı-kahramanlarının öncüsüdür, modern dünyanın anlamsız kaosuna teslim olmak istemeyen, usunun dışında akıp giden günlük yaşam karşısında yalnızca bir izleyici, hatta kimi kez bir röntgenci olmayı yeğleyen eylemsiz bir isyankârdır.
Dante’yi sevgiyle okuyup anlamaya çalışan (kahramanının ismini de İlahi Komedya’dan almıştır Beckett) bir şair ve Batı dilleri öğrencisi olan Belacqua Shuah, içkiye çok düşkün, sarsak ve pasaklıdır. Sürekli ağrıyan ayaklarıyla, Dublin’in alaycılıkla betimlenen küçük burjuva ve entelektüelleriyle başı derttedir. Bedeni ve bedeninin ait olduğu dış dünyayla usu arasındaki uçurumun farkındadır hep; kalbinin ait olduğu yerin bir akıl hastanesi olduğuna inanır inatla. Tıpkı tanıdığımız öteki Beckett kişilikleri gibi bir bisikleti, bir kadınla birlikte olmaya yeğler; aşk ve sevgi ondan çok uzak kavramlardır; grotesk birlikteliklerdir kadınlarla yaşadıkları. Belki de içinde yitip gitmek istediği o karanlık dünyayı asla anlayamayacakları, onun acı dolu varoluş serüvenine hep kuşkuyla bakacakları için, birlikte olduğu kadınlar ironik bir biçimde ölüp yaşamından çıkar.
Öyküler, Belacqua Shuah’ın öğrenciliğinden bir ameliyat sırasında narkoz sonucu ölümüne dek, yaşamındaki kronolojik akışla uyum içindedir; aynı zamanda her biri bağımsız ve kendi içinde bir bütün olarak okunabilir.
Dante ve Istakoz adlı çarpıcı açılış öyküsü ise Beckett’in tüm yazınında acı çekmekte olan karşı-kahramanların ilk ve sonsuz çığlığını duyurur âdeta; çabuk bir ölüm diler Belacqua canlı canlı kaynatılan ıstakoz için: “Tanrı bizimledir. Değil ama.”
Hiçbir ölüm çabuk değildir Beckett’in dünyasında, tüm yaşam bir ölüm sürecidir çünkü.
Beckett’le tanışmış ve tanışmamış olan tüm modern yazınseverlere...
Arka Kapak
Samuel Beckett’in tüm sanatı, bireyin anlamlandıramadığı, sancılı bir varoluş serüveni içinde acı cekmesi üzerine kuruludur. Beckett, Descartes’ın ünlü söylemini, “Acı çekiyorum, o halde varım” biçiminde yeniden dile getirmiştir âdeta. Y... tümünü göster
yelanias şu anda kitap okumuyor.