Egeli büyük ozan Homerosun destanlarından İlyada bir olayın, Odysseia ise bir kişinin destanıdır. Çağdaş okurlar, İlyadadan daha sonra yaratıldığı anlaşılan Odysseiayı bir destandan çok çağdaş bir romana, bir filme benzetirler. Gerçekten de konusuyla romanı, kurgusuyla filmi andırır bu destan. Her iki destan, anlatım tekniği açısından da değişiktirler. Troya kentinin destanı olan İlyadada olaylar düz akışlı bir anlatımla sergilenirken, Odysseiada anılar, öyküler, geriye dönüşler, yer ve zaman atlamalarıyla, olay içinde olayların anlatıldığı çağdaş bir roman kurgusu görülür. İlyada, gerçek bir destandır; büyük bir olayın ve o olaya karışmış pek çok kişinin insanüstü güçlerle ilişkisini anlatır. Odysseia ise bir tek kişinin, kral Odysseusun öyküsüdür. Troya Savaşı biteli on yıla yaklaştığı halde İthaka Kralı Odysseus, yurduna dönememiştir. Yıllardır bir adada tutukludur. Tanrılar sonunda yurduna dönmesine izin verirler. Odysseia destanı, Odysseusun on iki gemisi ve yoldaşlarıyla yola çıkışıyla başlar, üç yıl denizlerde sürünüp bin bir tehlikeyi savuşturmasından sonra ve ancak yirmi yıl sonra yurduna ve karısına kavuşmasıyla biter. Odysseia, uygarlığımızın ilk ve belki de en ölümsüz romanıdır.
******
Homerosun ölümsüz eseri Odysseia, Antik Yunan edebiyatının İlyadadan sonra en büyük ikinci destanıdır. Tıpkı İlyada gibi neredeyse ortaya çıkışından bu yana her zaman ilgi gören, ilham kaynağı olan 2700 yaşındaki bu benzersiz destanı çağdaş bir çeviriyle yeniden Türkçeye kazandırmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Antik Hellenceden çağdaş Yunancaya yapılmış çevirisinden dilimize kazandırılan bu eserde, Homerosun anlatımındaki ustalıktan ödün verilmemiştir.
Odysseianın bilinen en eski kaydı MÖ 6. yüzyılda Peisistratosun emriyle Atinada yapılandır. Destan, rapsodi adı verilen 24 bölüme ayrılır ve 12.000 dizede anlatılır. Troya Savaşının kahramanı ve İthake Kralı Odysseusun macera dolu vatana dönüş öyküsünü ve karısı Penelopeia ile evlenmek isteyen talipleri öldürmesini anlatan Odysseia, Odysseusun Ogygie adasındaki esareti ile başlar.
Odysseianın edebi değeri tüm dünya tarafından tartışmasız kabul görmektedir. Kültürel ve coğrafi bilgiler açısından da önemli bir kaynak niteliği taşımaktadır. Bu ölümsüz edebi şaheseri sizinle paylaşmaktan onur duyuyoruz.
************
Yunanlı kahraman Odysseus, korkunç Truva kuşatmasında tam dokuz yıl boyunca savaştı. Artık tek arzusu evine, efline ve oğluna dönmek. Ama yolculuk uzun ve zahmetli. Deniz tanrısı Poseidon ise düşmanı. Evini ve ailesini tekrar görebilecek mi?
Bu dünya klasiği çizgi romanda, Homerosun ünlü destanı, hikaye ilk anlatıldığında, üç bin yıl kadar önce olduğu kadar canlı ve heyecan verici.
************
Batı Kültürünün KaynağıOdysseia Destanının RomanıBen Laertesin oğlu Odysseusum. Yurdum İthakadır. Benim yurdum kayalıktır; fakat yaşamak için iyi bir yerdir ve dünyada hiçbir yeri ona yeğ tutmam. Beni geniş mağarasında koca olarak tutmak isteyen tanrısal güzellikteki Kalypsoyu bile vatanım uğruna terk ettim.İnsana kendi yurdundan ve ana babasının yanından daha sıcak hiçbir yer olamaz. Yabancı bir ülkenin en zengin konağında yaşasa bile, insan gene uzaklardaki baba evini özler durur...
******
Egeli büyük ozan Homerosun destanlarından İlyada bir olayın, Odysseia ise bir kişinin destanıdır. Çağdaş okurlar, İlyadadan daha sonra yaratıldığı anlaşılan Odysseiayı bir destandan çok çağdaş bir romana, bir filme benzetirler. Gerçekten de konusuyla... tümünü göster
Sokratesin Savunması ve Şölen adlı bu çalışmayla, eski Yunan düşüncesinin en önemli ismi olan Platonla birlikte Aydınlanma Çağı ve Rönesans Dönemine yeniden bakma fırsatını yakalıyoruz. Şölende; Atinalı aristokratlardan oluşan bir grup bir partiye katılırlar ve sevgi üzerine konuşmaya başlarlar. Hareretli bir şekilde süren bu konuşmaya sarhoş Alcibiades katılınca konu birden değişir ve artık tartışılan Sokratesin kendisidir. Platonun Şöleninde, Atinalıların parıltılı imparatorluğunu anlatan görkemli bir resme dalıyoruz. Platon diğer diyaloglarda da diyalektiğin en yüksek noktalarına ulaşmayı başarır. Eutyphronda Sokrates din hakkındaki görüşlerini bildirir ve ölüme mahkum edlir. Platon ise, Sokratesin dininin halk inançlarından ne kadar üstün olduğunu göstererek Savunmayı tamamlar. Kritonda kurtuluşu kaçmak yerine yasaların katı hükümleriyle yüzleşmeyi seçerek adeta bir yurttaşlık dersi verir. Sevgi diyalektiğinin de payını alan Phaidonda ise Sokratesin ahlak, mutluluk ve zekanın getirdiği haz içerisinde yaşadığı son günler anlatılır ve tabii ki onun son sözcükleri de! Tüm bu eserleri bir arada sunan bu çalışmayla Platoncu diyalogların keşfine hazırlanıyoruz!
******
"...Ve ne kadar gençseler o kadar inatçı ve ısrarcı olacaklar ve sizler buna çok daha fazla öfkeleneceksiniz. Doğru yaşamadığınız için insanları öldürerek suçlanmaları engelleyebileceğinize inanıyorsanız, yanlış hüküm veriyorsunuz demektir; çünkü bu tarz bir temizlenme gerçekleşmesi tamamen imkansız bir temizlenmedir ve hoş değildir; daha güzel ve kolayı, başkalarını rahatsız etmeyen ve mümkün olduğu kadar iyi olacak şekilde kendini yükselten temizlenmedir.
İşte beni mahkum etmiş olan sizlere önceden söyleyeceklerim bunlardır ve sizlere veda ediyorum."
Sokratesin Savunması ve Şölen adlı bu çalışmayla, eski Yunan düşüncesinin en önemli ismi olan Platonla birlikte Aydınlanma Çağı ve Rönesans Dönemine yeniden bakma fırsatını yakalıyoruz. Şölende; Atinalı aristokratlardan oluşan bir grup bir partiye ka... tümünü göster
Dostoyevski (1821-1881): Gerek 1840 ortalarından itibaren yayımlamaya başladığı Beyaz Geceler ve Öteki gibi uzun öykü-kısa romanlarıyla, gerekse ilkini elinizde tuttuğunuz Suç ve Ceza, Budala ve Karamazov Kardeşler gibi Sibirya sürgünü sonrası büyük romanlarıyla Dostoyevski, insanın karanlık yakasını kendinden sonraki bütün romancıları derinden etkileyecek biçimde dile getirmiş büyük bir 19. yüzyıl ustasıdır. Mazlum Beyhan (1944); Yayımlamış olduğu Dostoyevskiden Suç ve Ceza ve Budala, Tolstoydan Çocukluğum, İlkgençliğim, Gençliğim ve Gogoldan Arabeskler benzeri çalışmalar düşünüldüğünde, Beyhan, hiç tartışmasız son 35 yılın en önemli Rus edebiyatı çevirmenlerinden biridir.
Dostoyevski (1821-1881): Gerek 1840 ortalarından itibaren yayımlamaya başladığı Beyaz Geceler ve Öteki gibi uzun öykü-kısa romanlarıyla, gerekse ilkini elinizde tuttuğunuz Suç ve Ceza, Budala ve Karamazov Kardeşler gibi Sibirya sürgünü sonrası büyük ... tümünü göster
Bir İngiliz Edebiyatı Profesörü olan J.R.R. Tolkien bundan yaklaşık yetmiş yıl kadar önce dünyaya bir kitap hediye etti. Bu kitapla birlikte insanlar ilk defa hobbit denen ahaliyle karşılaşıyordu. Cücelerden bile kısa boylu, yemeye, içmeye ve eğlenmeye düşkün, iyi yürekli, mutlu ve kendi küçük köylerinde her tür maceradan uzak yaşayan bir ahaliydi hobbitler. Ta ki büyücü Gandalf onları ziyaret edene kadar. Hobbit, diğer hobbitlerden aslında hiç de farklı olmayan bir hobbitin, Bilbo Baggins'in fantastik maceralarından oluşuyor. Bilbo Baggins, büyücü Gandalf ve cücelerle birlikte, cücelerin hazinesini kötü ejderha Smaug'dan geri almak için aslında hiç de istemediği bir yolculuğa çıkar. Ama yine de hobbitin içinde henüz keşfedemediği maceracı bir yan vardır ve yolculuk ilerledikçe Bilbo Baggins kendi cesaretinin ve gücünün farkına varmaya başlar. Tolkienin aslında çocuklar için kaleme aldığı Hobbit, çok geçmeden yetişkinlerden, özellikle de 60'ların asi gençliğinden büyük ilgi gördü. Bunun üzerine Tolkien hobbitlerin, elflerin, cücelerin ve insanların goblinler, troller, kurtlar ve her tür kötü ve çarpık yaratıkla olan mücadelesini anlatmaya devam ederek Yüzüklerin Efendisi'ni yarattı. Bugün Hobbit'le birlikte Yüzüklerin Efendisi fantastik edebiyatın kült eserleri arasında yer alıyor.
Bir İngiliz Edebiyatı Profesörü olan J.R.R. Tolkien bundan yaklaşık yetmiş yıl kadar önce dünyaya bir kitap hediye etti. Bu kitapla birlikte insanlar ilk defa hobbit denen ahaliyle karşılaşıyordu. Cücelerden bile kısa boylu, yemeye, içmeye ve eğlenme... tümünü göster
Alman felsefeci Friedrich Nietzschenin ölümsüz yapıtı, seksen yıldan beri değerinden hiçbir şey yitirmeden, birbirini izleyen kuşaklarca bir bilgelik kaynağı ve temel felsefe metni olarak okunmakta devam ediyor.
Alman felsefeci Friedrich Nietzschenin ölümsüz yapıtı, seksen yıldan beri değerinden hiçbir şey yitirmeden, birbirini izleyen kuşaklarca bir bilgelik kaynağı ve temel felsefe metni olarak okunmakta devam ediyor.
"Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum Kürk Mantolu Madonna'yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum."
Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor.
"Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum Kürk... tümünü göster
yenesyildiz şu anda kitap okumuyor.