Cemal Süreya, Cumhuriyet Dönemi şiirinin en özel "vitaminiydi".
Lirik, erotik, politik gür bir ırmak.
Sevda Sözleri bu büyük ustanın bütün şiirlerini bir araya getiriyor.
Cemal Süreya, Cumhuriyet Dönemi şiirinin en özel "vitaminiydi".
Lirik, erotik, politik gür bir ırmak.
Sevda Sözleri bu büyük ustanın bütün şiirlerini bir araya getiriyor.
Her şeye “karşı” duran, “karşı” çıkan, “karşı” olan bir adam... Aylak Adam... Bir adı bile yok. “C.” diyor Yusuf Atılgan kısaca.
İnsan her şeye bunca “karşı”yken kendine de “karşı” olmadan nasıl sürdürülebiler bir “karşı” yaşamı?
C., sıradanlığa, tekdüzeliğe, alışılmışın kolaycılığına hiç mi hiç katlanamıyor. Hem farklıyı, hem doğru olanı arıyor. Çabasının boşuna olduğunun da farkında üstelik.
Zor bir karakter, zor bir yaşam, yalın bir roman.
Her şeye “karşı” duran, “karşı” çıkan, “karşı” olan bir adam... Aylak Adam... Bir adı bile yok. “C.” diyor Yusuf Atılgan kısaca.
İnsan her şeye bunca “karşı”yken kendine de “karşı” olmadan nasıl sürdürülebiler bir “karşı” yaşamı?
C., sıradanlığ... tümünü göster
Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli, kocaman bir evde, toprak yiyen bir kızkardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha az bir sürede yazdım. Ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı... Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlıkı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım... Bu romanı büyük bir dikkatle ve keyifle okuyan ve hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan hiçbir şey anlatmamıştım. Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek satır bulamazsınız. Gabriel García Márquez
Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli, kocaman bir evde, toprak yiyen bir kızkardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mu... tümünü göster
Müzeyyen. Annesinin kuzusu. Babaannesinin biriciği. Babasının... Sa-hi ben babamın neyiydim? Bütün bu hikâyenin içinde benim rolüm neydi, diye düşündüm hep. Benim repliklerimi kim yazmıştı, mizansenlerimi kim belirlemişti? Sahneye hangi taraftan gireceğime, uslu kızı oynarken neler giyeceğime, içimdeki kötülüğü kusmaya başladığımda nelerden soyunacağıma kim karar vermişti? Okuduğum bütün kitaplarda beni bana anlatacak bir karakter arardım. Dinlediğim radyo oyunlarından, izlediğim filmlerden bir cümlecik çalmaya çalışırdım. Saatçi Nejat Bey ile ev hanımı Meral Hanım'ın kızı Müzeyyen'i bana anlatabilecek bir cümle.
Yekta Kopan'ın yeni romanı Aile Çay Bahçesi'nin, çoğu kadının kendinden izler bulacağı unutulmaz bir kahramanı var: Müzeyyen... Aile yaşamının gizli şiddetine başkaldıran, kardeşinin doğumuyla kendi varlığının silinmeye başladığını hisseden bir kadın... Kopan'ın romanı, güçlü, okuru kıskaca alan bir anlatımla sarsıcı bir finale uzanıyor.
Müzeyyen. Annesinin kuzusu. Babaannesinin biriciği. Babasının... Sa-hi ben babamın neyiydim? Bütün bu hikâyenin içinde benim rolüm neydi, diye düşündüm hep. Benim repliklerimi kim yazmıştı, mizansenlerimi kim belirlemişti? Sahneye hangi taraftan gire... tümünü göster
Müzeyyen. Annesinin kuzusu. Babaannesinin biriciği. Babasının... Sa-hi ben babamın neyiydim? Bütün bu hikâyenin içinde benim rolüm neydi, diye düşündüm hep. Benim repliklerimi kim yazmıştı, mizansenlerimi kim belirlemişti? Sahneye hangi taraftan gireceğime, uslu kızı oynarken neler giyeceğime, içimdeki kötülüğü kusmaya başladığımda nelerden soyunacağıma kim karar vermişti? Okuduğum bütün kitaplarda beni bana anlatacak bir karakter arardım. Dinlediğim radyo oyunlarından, izlediğim filmlerden bir cümlecik çalmaya çalışırdım. Saatçi Nejat Bey ile ev hanımı Meral Hanım'ın kızı Müzeyyen'i bana anlatabilecek bir cümle.
Yekta Kopan'ın yeni romanı Aile Çay Bahçesi'nin, çoğu kadının kendinden izler bulacağı unutulmaz bir kahramanı var: Müzeyyen... Aile yaşamının gizli şiddetine başkaldıran, kardeşinin doğumuyla kendi varlığının silinmeye başladığını hisseden bir kadın... Kopan'ın romanı, güçlü, okuru kıskaca alan bir anlatımla sarsıcı bir finale uzanıyor.
Müzeyyen. Annesinin kuzusu. Babaannesinin biriciği. Babasının... Sa-hi ben babamın neyiydim? Bütün bu hikâyenin içinde benim rolüm neydi, diye düşündüm hep. Benim repliklerimi kim yazmıştı, mizansenlerimi kim belirlemişti? Sahneye hangi taraftan gire... tümünü göster
İçine kapanık ve karamsar bir yazara yakışmayacak derecede iyi yüzerim. Edebiyat dünyası olarak Sarıyer sahiline insek, diğer yazarlar mıy mıy oturup etrafa utangaç gözlerle bakarken ben ağzımda sigara ile havada takla atıp suya dalarım yada koşarken birden havada döner hazırolda asker selamı vererek kaybolurum derin mavilikte. Yüzeye çıkınca dalarken ağzımın içine hapsettiğim sigaramı bir dil hareketi ile tekrar çıkarır, sahilde duran Türk Edebiyatı'nın şaşkın bakışları eşliğinde içmeye devam ederek yüzerim. Sonra çıkar banktaki ayakkabımın, çorabımın, kotumun yanına oturmuş şairleri, yazarları kaldırıp banka boylu boyunca uzanır öyle yaparım betimlemelerimi, sosyal tespitlerimi; anlatırım insan hikayelerini... Benim için yazarlık ayrı, sahiller iti olmak ayrıdır. Bundan ne utanırım nede gocunurum çünkü sahilde büyüdüm ben.
İçine kapanık ve karamsar bir yazara yakışmayacak derecede iyi yüzerim. Edebiyat dünyası olarak Sarıyer sahiline insek, diğer yazarlar mıy mıy oturup etrafa utangaç gözlerle bakarken ben ağzımda sigara ile havada takla atıp suya dalarım yada koşarken... tümünü göster