Takip Ettikleri
Eskiden, daha gençken, bir kitapçıya ya da kütüphaneye girince kendime şu soruyu sorardım: "Bunların hepsini okuyabilecek miyim? Ne olur okuyayım, ne olur!"
Yıllar geçtikçe bütün kitapları okumamam gerektiğine kanaat getirdim. O çocukluk açlığı geçmişti. İyi kitapları okumalıydım, hepsini değil. "İyileri bir an önce okumalıyım, bir an önce!"
Okudukça birçok kitap beni yeni kitaplara sürükledi. Bazı yazarlar bütün kitaplarını okumadan düşmediler yakamdan. Aklımda kalan kitapları okumalıydım en azından. İstediğim kitapları okumadan ömrüm bitmemeliydi, gözüm arkada kalabilirdi.
Sonunda doğru kitapları doğru zamanda okumam gerektiğini öğrendim. 1984'ü okumak için 26 yaşıma dek bekledim örneğin. Ayn Rand için 25'ime randevu verdim. Freud'un Düşlerin Yorumu kitapları için Eylül ayını seçtim. Böylece Kasım'ın yağmurlu günlerinde Foucault'nun Cinselliğin Tarihi'ni okuyabilirim.
Kitap okumak sadece merak gerektirmiyor şimdilerde. Bir o kadar da sabır istiyor. Bir okur olarak kitapları kovalamıyorum artık. Onları hayal ediyor, bekliyor, umuyor, bazen kavuşuyor bazen erteliyorum. Sadece kitapları yaşamıyor, aynı zamanda kitaplarla yaşıyorum.
Algının son kapısına sırtını verip, okuyarak uyanan okur.
100 metre yukarı taşındım.
Kitap okudukça kendini cahil hisseden ve çoğu zaman kitap okurken 'ooohaaaa! bunu nasıl düşünmüş ya?!' diye delilenen birisiyim işte. Akıl sağlığımdan şüpheleniyorum bazen, sonra da diyorum ki üç günlük dünya, boşver.
Gönlümün istediği, kitabı yağmurlu havada bir balkonda çay eşliğinde okumak ama o da her zaman olmuyor tabii. Daha çok okumaya başladığım koltukta kılıktan kılığa girerek gelişiyor olaylar.
İş güç çok, kitap da çok ama hayat kısa; varayım gerisini biraz daha düşüneyim.
Kitap okumayarak geçirdiği zamana yanan okur...
1 ile 10 arası gösteriliyor, toplam 14 kişi.