Bütün kitabı Feyyaz Yiğit'in sesiyle okudum ve genel olarak eğlendim. Ancak kitabın basım sürecini anlayamadım. Çok fazla yazım hatası vardı ve konuşma dili rahatlığından bahsetmiyorum maalesef. Örneğin aşk kelimesi akş, üniversite kelimesi üniverste şeklinde yazılmış ve bu tür hataları kitapta çokça bulmak mümkün. Dahası kitabı keyifle okurken gülümsememi yüzümde donduran bir kısım var. Hikaye gereği bir kadına tokat atılıyor ve başkarakter keşke adam daha sert vursaydı diye geçiriyor içinden. Tokat atılmasının ardından tüm erkekler birer sigara yakıyor. Bu duruma kadın anlam vermese de erkekler anlıyor? Kitap 2012'de yazılmış. Feyyaz Yiğit şimdi olsa bu kısmı yazmazdı diye düşünüyor ve umuyorum.
Yazarın okuduğum beşinci kitabı ve esasen Mine Söğüt okumayı hep çok sevmişimdir. Ama bu kitabı bir türlü yakalayamadım. Bir karmaşanın içinde boğulmuş gibiyim. Anlaşılmaz bir sanat filmini izlemek gibi. Yazar için belli ki anlaşılır bulunarak yazılmış bu cümleler, bana yalnızca havaya atılmış ve düştükleri yerde bırakılacak kitaplaştırılmış gibi geldi. Anlaşılmayı zorlaştıran kitabın dili değil. Kendimi bu anlamda yazara alışmış sayıyorum. Zor olan sabit bir olay örgüsünün olmayışı ve bu büyük karmaşa. Dün başladığım bu kitabı şimdi bitirdim ve ne anlatılıyor sorusunun cevabı bende yok.
Nermin Yıldırım’ın kalemini, yormamasını, okurken akışta gibi hissetmeyi çok özlemişim. Olayları neredeyse tüm karakterlerin bakış açısıyla okuyabilmek oldukça keyifliydi. Ama sanırım özellikle Nermin Yıldırım’ı okurken kahraman bakış açısıyla yazmasını çok çok daha fazla seviyorum. Bu, beni hikayeye daha fazla çekiyor. Yazarın okuduğum 3. romanı ve diğer kitaplarının önüne geçemedi benim için ama okunmaya değer olduğu şüphesiz.
Bu kitabı roman olarak nitelendirmek yanlış geliyor bana. Daha çok bir düşünce beyanı ve maalesef ki fazla tekrara düşülerek sunulmuş. Çok fazla şey havada kalmış. Neden, niçin sorularına cevap veren bir olay örgüsü istiyorsanız bu kitapta aradığınızı bulamayabilirsiniz.
Şahane roman, şahane anlatım. Bayıldım. Genelde karakterlerin anlatımına göre kısım kısım bölünmüş romanlarda, bazı bölümlere daha çok bağlanırız. Ama ben bu kitabın her köşesini çok sevdim. Sayfalar geçip gitsin de bitsin bu roman diye düşündüğüm tek bir an olmadı. Kitap hakkında hiçbir bilgim yokken, konusunu bile bilmiyorken, sadece yazarın kalemine güvendiğim için okumaya başladım. Kitaplığımda yer kalmadığı için uzun zamandır halk kütüphanesinden aldığım kitapları okuyorum. Bu roman da onlardan biriydi. Ama öyle sevdim ki yanımda yöremde olsun istiyorum. Satın alıp, ilerde tekrar okumak niyetindeyim. Kırdığım puan, sonunun bağlanışındaki hoşnutsuzluğum ve bazı kısımların biraz hızlı geçişinden. Ancak yazar böyle takdir etmiş. Sadece puana yansıması benim için bu şekilde oldu. Tavsiyemdir. Pişman olmazsınız.
Nasıl değerlendirsem bilemediğim bir roman oldu. Kötü mü? Asla değil. Yeterince iyi mi? Emin değilim. Kelebek etkisi temalı her şeyi fazlasıyla seviyorum. O yüzden benim için dikkat çekici oldu. Ama sürekli olarak tekrarlayan cümleler biraz yıldırıcıydı. Yaşanacak 2. ihtimalde -okuyanlar anlayacaktır.- ‘daha kötü’ ne yaşanabilirdi anlamadım. Yazar da öyle düşünmüş olacak ki boşlukta bırakmış. Gölge ve ışık oyunlarıyla ilgili çok daha tatmin edici cevaplar bekledim, olmadı. Hiç tahmin etmezdim ama tepkilerine en bayıldığım ve sesli güldüğüm karakter Rüveyde oldu. Genel anlamda, romandaki fazla kaderci yaklaşım bana göre değil. Sanırım beni en çok iten şey buydu. Ayrıca Sezgin Kaymaz’ın bambaşka hayatlar yaşayan roman karakterlerini bir şekilde bağlamasını çok seviyorum ama bu kitapta biraz zorlama olduğunu hissettim. Yazarın diğer kitaplarını okumaya devam edeceğim.
Oldukça uzatılmış, sündürülmüş güzel bir konu var elimizde. Nermin Yıldırım'ın şahane anlatımı olmasaydı sanırım bitiremezdim. Ama yazar, en sıradan durumu bile sıkılmadan okutacak kadar usta bir kaleme sahip. Kitabın sonlarına doğru, çözülecek bir gizem bekledim ve beklentim giderek arttı. Maalesef umduğumu bulamadım. Ama yazarı, diğer kitaplarıyla takip etmeye devam edeceğim.