Yazarın ‘Alper Kamu’ serisini öyle seviyorum ki onun çizgisine yetişemeyeceğini düşünerek korkuyla başladım bu kitaba. 1 günde bitirmeme bakılırsa, korktuğum gibi olmadığını söyleyebilirim. Fantastik ve polisiye türleri ayrı ayrı zaten çok seviyorken iki türün birleşmesinden büyük keyif aldım. Öte yandan bazı karakterlerin ( Nergis gibi) daha derinden işlenmesini tercih ederdim. Ancak romanın geneline baktığımda, bunu çok büyük bir eksiklik olarak görmüyorum. Alper CANIGÜZ’ün yazı dili su gibi akıp gidiyor. Ama okurken birkaç yazım hatasıyla karşılaşınca biraz şaşırdım. Biraz daha dikkat edilmeliydi. Yine de en başta ‘Abdül’ gibi, gerçek hayatta tanışmak istediğim roman karakterlerinden birini daha hayatıma kattığı için mutluyum. Umarım Alper CANIGÜZ hep yazar, hep okuruz.
Reşat Nuri GÜNTEKİN'in 21 öyküden oluşan kitabı. Özellikle ilk öykülerdeki olay örgüsünün, karşılıklı mektuplaşmalar neticesinde ortaya çıkması kitaba çok büyük bir güzellik katmış. Ancak kitabın çok büyük bir kısmının aldatan kadınlara dair öykülerden oluşmasına biraz şaşırdım. Yazar, her zamanki gibi dili mükemmel kullanıyor ve kendisini okutuyor ama romanlarını çok daha fazla sevdiğimi itiraf etmeliyim.
Roman, Doktor Samimi ile birbirine bağlanan 5 hayat hikayesinden oluşuyor. Olayların zannedilen-gerçekleşen şeklinde işlenişi oldukça dikkat çekiciydi. Hikayelere serpiştirilmiş kısa rüya tabirleri ise olacaklar hakkında ipuçları veren güzellikler olmuş. Yazarın hem bu romanda hem de öncesinde okuduğum Deli Kadın Hikayeleri'nde, istenmeyen kız çocukları gibi toplumsal sorunlara değinmesini ve feminist duruşunu seviyorum. Umarım en yakın zamanda diğer kitaplarını da okuyabilirim.
Su gibi akıp gidiyor kitap.Pek çok yerde kahkaha atmaktan kendimi alamayıp endişeli bakışları üstüme çektim.Demek Alper Canıgüz ile bu romanla tanışmak kısmetmiş.Artık peşini bırakmayacağım.
Blaze, olaylara bir de kötü adam(?) gözüyle bakmamızı sağlıyor. Bu yönüyle az rastlanır bir işleniş şekli var ve oldukça değerli. Okurken heyecanımı hiç kaybetmedim, sıkılmadım. Sonlarına doğruysa elimden bırakamadım.
Okuyup önermediğim tek Stephen KİNG romanı.Normalde sonlarına doğru Stephen KİNG romanlarını elimden bırakamaz hale gelirken Maça Kızı'nda kitabın ilk kısımları çok daha hızlı ve güzel ilerliyor.Sonlara doğru bitirmekte güçlük çektiğim romanlardan.
Bitmesin diye diye son 50 sayfayı inatla okumadığım,en nihayetinde merakıma yenik düştüğüm romandır kendileri.En son çavdar tarlasında çocukları okurken bu duygulara kapılmıştım.Arkadaşınız anlatıyor da siz dinliyorsunuz sanki.Tanıyorsunuz onu,iliklerinize kadar tanıyorsunuz.Ne yazdın be abi,ne yazdın be dostum.