Nasıl yapıyorum bilmiyorum ama çoğu seriye orta kitaplardan başlamayı başarıyorum. Harry Potter serisine de Zümrüdüanka Yoldaşlığı’yla dahil olmuştum. Derken seriyi tamamlamaya karar verdim. Açıkçası ilk iki kitaptan sonra ‘Azkaban Tutsağı’ ilaç gibi geldi. Kurgusu baştan sona mükemmel. Özellikle şamarcı söğütün okula dikilme hikayesine bayıldım. Kitabın sonlarına doğruysa gözlerim dolmadı desem yalan olur. Hagrid’in de pek çok kez dediği gibi ‘’Şu Dumbledore büyük adam.’’ Kitaplar her zaman filmlerinden daha kıymetli olmuştur benim için. Ama Hermonie’nin bu büyülü dünyada durmaksızın ders çalışması insanı gerçekten hayrete düşürüyor. Bu kadar abartılı olmayan, filmdeki halini kesinlikle tercih ederim. Harry Potter dünyasıyla ortaokul yıllarımda tanışmıştım. Şimdi 25 yaşımda yine aynı heyecanı hissediyorum. İyi ki varsın J.K.ROWLİNG.
Sezgin KAYMAZ 'ın tarzını çok seviyorum. Olay örgüsü, aktarılan düşünce derken insanı bir yerden yakalıyor. Hikayeyi anlatıp geri çekilmiyor çoğu yazar gibi. Muhakkak anlatacağı başka şeyler de oluyor. Bu konuda bence bir romandan daha fazlasıydı. Hemen bitmesin diye epey oyalandım. Ancak her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bu da bitti. (Bakın bu da denklem!) Tekrar okumak için sabırsızlanıyorum.
Cennetten kovulma hikayesinin, başarılı bir Sezgin KAYMAZ yorumu. Okurken bu kadar eğleneceğimi tahmin bile edemezdim. Azazil ve Adem arasındaki çekişme çok hoş bir şekilde ortaya konmuş. İnsan ikisinde de kendinden bir parça buluyor. Bu yönüyle, bu çekişmede tam bir taraf tutmak mümkün değil. Kitap beni fazlasıyla düşünmeye sevk etti. Birkaç gün daha aklımdan çıkarabileceğimi sanmıyorum. Okurken bu kitap mutlaka bir tiyatro eseri olarak sunulmalıydı diye düşündüm. O haliyle de çok keyifli olacağına eminim. Umarım bu düşüncem bir gün gerçekleşir. Sezgin KAYMAZ benim son büyük keşfim oldu. Diğer kitaplarını da okuyacağım mutlaka.
Beğendiğim bir kısa filmin kaynağının ‘’Gaipten Sesler’’ olduğunu öğrenince kitaba başlamaya karar verdim. Kitap bir radyo programı çerçevesinde, programa gelen konukların anlattığı korku hikayelerinden oluşuyor. Bu anlamda romandan ziyade öykü kitabı diyebiliriz. Ancak üzülerek söylemeliyim ki özgün bir eser değil. Okurken izlediğim çeşitli filmlerden ve Stephen KİNG romanlarından esintilerle karşılaştım. Korku- gerilim olduğu iddiasıyla sunulan öyküler maalesef beklentiyi karşılamıyor. Kitabın tek artısı ‘oku dinle’ özelliğiyle, korku hikayelerini okurken bir fon müziği sunması. Ancak bu da kitabı yüceltmeye yetmiyor.
Bunca karakteri ve bunca hayat hikayesini öyle güzel harmanlamış ki Ayfer TUNÇ'a hayran olmamak elde değil. En meşgul olduğum anlardan birinde başlayıp, işi gücü boş vererek okumaya devam ettim. Karakterler çok fazla olduğundan olayları karıştırmamak adına hemen okunup bitirilmesi gereken romanlardan. Kitabın sonunda Karışık Dizin'e yer verilmesi de bu yüzden akıllıca olmuş. Ayfer TUNÇ'u tanıdığım için çok mutluyum. Mutlaka diğer kitaplarını da okuyacağım.
Editörünün Alper CANIGÜZ olması, bu kitabı okumak için başlı başına geçerli bir neden aslında. Yazarın kurguladığı dünya düzenini kafanızda kurduğunuz anda kendinizi epey heyecanlı bir distopyanın içinde buluyorsunuz. Kendimi bir süre sonra olayların çözümü konusunda fikir üretmeye çalışırken buldum. En büyük eksikliği, olayın derinliğine inilmemesi olmuş. Boşlukta kalan çok şey var. Öte yandan yazarın olayları bir kenara bırakıp insan ilişkileri, toplumlar hakkındaki görüşlerini belirttiği kısımlar ilgi çekiciydi. Tavsiye ederim.
Yazarın ‘Alper Kamu’ serisini öyle seviyorum ki onun çizgisine yetişemeyeceğini düşünerek korkuyla başladım bu kitaba. 1 günde bitirmeme bakılırsa, korktuğum gibi olmadığını söyleyebilirim. Fantastik ve polisiye türleri ayrı ayrı zaten çok seviyorken iki türün birleşmesinden büyük keyif aldım. Öte yandan bazı karakterlerin ( Nergis gibi) daha derinden işlenmesini tercih ederdim. Ancak romanın geneline baktığımda, bunu çok büyük bir eksiklik olarak görmüyorum. Alper CANIGÜZ’ün yazı dili su gibi akıp gidiyor. Ama okurken birkaç yazım hatasıyla karşılaşınca biraz şaşırdım. Biraz daha dikkat edilmeliydi. Yine de en başta ‘Abdül’ gibi, gerçek hayatta tanışmak istediğim roman karakterlerinden birini daha hayatıma kattığı için mutluyum. Umarım Alper CANIGÜZ hep yazar, hep okuruz.