İnsanlık tarihini okudum sanki Buendia ailesinde.. her insanın eninde sonunda yalnızlığı ve hayatın bir döngüden ibaret olduğu.. müthiş imgeler, derin anlamlı bir hayal gücü.. bizim değerlendirmemize ihtiyacı olmayan bir başyapıt..
Gölgesizlik-vatansızlık yüzünden dışlanan, garipsenen bir adamın, aslında Chamisso’nun gerçek yaşam öyküsü..
Bir çırpıda okuduğum bir kitap oldu. Flush adlı köpeğin ve sahibi İngiliz şair bir kadının bilinç akışı tekniğiyle yazılmış harika romanı.. zengin bir alt metne sahip, geçen tarihlere dikkat ederseniz dünyadaki önemli olayların ve savaşların simgeledikleri olayları izleyebilirsiniz..
4-5 cilt yazılabilecek bir kitapken 160 sayfalık özeti çıkartılmış bir eser okumuş gibi hissettim. Yarıda bırakılan çok hikaye var kitapta bu nedenle verilen bazı detayları anlamsız buldum. Bir de Tolstoy’un yıllarca Shakespeare’i eleştirip, yerden yere vurarak kibrinin doruklarına çıkması, sonra da gidip Shakespearevari bir karakter yaratıp roman yazması ilahi adalet mi desem yoksa hayranlıktan kaynaklanan kibir mi desem bilemedim.. biraz hayalkırıklığına uğradığım doğru...
Kitabı okurken yazarın bu olayı son derece nesnel yazdığını farkettim. Ve ayrıntıları okumak çok keyif verdi. İnsan psikolojisi ve adli olaylara ilgisi olanlar sıkılmadan okuyabilirler. Başarılı ve akıcı bir roman. Kendi hayatımla ilgili pek çok şeyi de düşünmeme neden oldu.
"İnsanın gerektiğinde çıkarabileceği bir şapkası olmalıdır" diyor Mann. Hans Castorp'un içsel yolculuğuna tanık olmak isteyenlere tavsiyemdir. Kitapta pek çok konu tartışılıyor; hayat, belirli dönem Avrupası, felsefe, siyaset, sosyoloji, bilim, zaman, ölüm.... Bu konuların ışığında Hans Castorp'un hayatındaki değişim ve kendi hayatımızı sorgulayışımız başlıyor. Kitabı bitirdiğimde okumaya başlarkenki insan olmadığımı farkettim.. Uzun bir zamanda boş bir kafayla okunacak, çok iyi bir kitap..