Okurken Dostoyevski'yi okuyormuş gibi oldum. Sıradan bir konuyu ironik ve düşündürücü bir anlatımla işlemiş. Psikolojik betimlemeler çok hoşuma gitti. Keyifle okuduğum bir kitap oldu..
Severek, düşünerek, anlayarak ağır ağır keyfine vararak okudum. Çok değerli cümleler var kitapta. Okuduğum en iyilerden biri fakat sonunu pek beğenmedim. Alnına yazılan telefon ve Portekizce konuşan kadınla en sonunda bir bağlantı kurulacağını ummuştum. Hikaye yarım kalmış gibi oldu böyle sanki..
İlk 100 sayfa Waterloo Savaşı'nı anlatıyor. Bundan sonra yazar kahramanımızın ilk yakalanışını 1 cümlede belirterek "okuyucuları sıkmamak için gereksiz ayrıntılara girmeyelim" şeklinde bir cümleyle geçiştirmiş ve beni kızdırmıştır. Yine de okudum. Gereksiz bir sürü ayrıntı olmasaydı ve Keşke şu Waterloo Savaşı yerine kahramanımızın nasıl yakalandığı anlatılsaydı....Bir de tabii yazarımızın Voltaire takıntısı söz konusu, br fırsatını bulur bulmaz Voltaire iğneleniyor..3. cildi okuyorum şu an, aynı şey devam etmekte..Bunların haricinde gerçek bir klasik..