Koyu Beyaz, 80 adet değerlendirme yapmış.  (9/12)
Neuromancer (Sprawl Üçlemesi #1)
Neuromancer (Sprawl Üçlemesi #1)

1

Eğer ki paranızın kıymeti varsa kitabı kesinlikle almayın. William Gibson'ın Neuromancer'ı değil bu. Bilimkurgu ödüllerini toplayıp götüren, Matrix'e fikir babalığı yapan o gerçek kült eser eğer Türkçe ve bu şekilde yazılmış olsaydı bırakın ödül almayı hiçbir yayın evi tarafından basılmazdı bile. Altıkırkbeş yayın evi kitabı öyle bir çeviri ve editörlükle basmış ki okuyucularına açık açık küfretse daha iyiydi. Her cümlede anlatım bozuklukları, hiçbir zaman doğru yere gelemeyen ama cümlelerin ortasına girip baltalama görevini çok iyi üstlenen noktalama işaretleri, hiçbir şey anlaşılmayan cümle yapıları, çevrilememiş ve aynen bırakılmış İngilizce sözcükler, rastgele bir şey yazıyormuşçasına yapılmış klavye hataları (yan yana bulunan harflerden yanlış olanlara basıp kelimeleri yanlış yazmışlar, bunu ilk defa görüyorum basılı bir kitapta) ve daha neler neler. 400 sayfalık kitaptan HİÇBİR ŞEY anlayamadım. Sıfır. Kitap öldürülmüş, üzerine tükürülüp buruşturulmuş ve yakılmaktan son anda kurtarılıp önünüze atılmış adeta. Para ziyanı olmaktan öteye gidememiş bu çeviri maalesef. Böyle yayınevlerinin hala açık olmasına çok şaşırıyorum. Son olarak bana inanmanız için kitaptan rastgele bir paragrafı da alıntılayacağım. Paragraftaki tüm noktalama işaretleri, cümleler, yazım yanlışları ve her şey AYNEN kitapta yazdığı gibidir: Havaalanına on kilometre kala, tren yavaşlamaya baş|a, di. Case çocukluk görüntülerinin üzerinde yükselişini şey. retti güneşin, o çatlak parçanın ve rafinelerin paslanan göv. delerinin yukarısında aydınlanışını. Bundan 400 sayfa boyunca okumak isterseniz, başarılar dilerim.

Beyaz Geceler - Uysal Kız
Aşıklar
Mülksüzler
Otomatik Portakal
İçeriden Ölmek
İçeriden Ölmek

10

Yorum yapması kolay bir eser değil gerçekten. Hepsini toparlayıp da bir kaç kelimeye sığdırmak gerekirse kullanacağım kavramlar şunlar olurdu: İlginç, gerçek, etkileyici, derin, açık... Edebi göndermelerin bolluğu ile başlamak istiyorum. Altı çizilesi pek çok bölüm var kitapta. Düşüncelerin aktarılış biçimi ciddi anlamda çarpıcı bir etkiye sahip; öyle ki, David Selig ile birlikte içeriden ölmenin nasıl bir şey olduğunu biz de deneyimliyoruz. Anlatımı baş karakterin beynine tam olarak girmemize olanak sağlıyor; tıpkı onun da başkalarına yaptığı gibi. Ve o beynin içinde görmekten hoşlanmayacağınız pek çok şey var; umutsuzluk, çürüme, ucubelik, üzüntü... Tüm bunlar müthiş bir bilgi birikimi ve belki biraz da boş vermişlikle birleşiyor ve karşımıza düşündüren, etkileyen, mutlaka bir şeyler kazandıran özenli ve kesinlikle farklı bir yapıt çıkıyor. Kitabın içindeki pek çok gönderme anlatıma harika yedirilmişti. David Selig'in kendi düşüncelerinde yaptığı alıntılar sadece yazarın değil baş kahramanın da kültür birikimini gösteriyor, onu daha iyi tanımamızı sağlıyor. Sayfalar arasında dolaşırken onun yaptığı gibi beyin kıvrımları arasında dolaşıyorsunuz aslında; her şeyi çürümekte olan bir adamın gözünden görüyorsunuz. Eğer sadece bitsin diye okumuyorsanız etkilenmemek gibi bir şansınız yok çünkü kitabın size sunabileceği en büyük nimet bu. Farklı bir görüş, farklı bir tarz, farklı bir bakış açısı, farklı bir düşünce yapısı... Pek çok klişenin aksine hiçbir şey mutlu sona bağlanmak zorunda değil, hiçbir şey olması gerektiği gibi olmak durumunda değil bu kitapta. Her şey çürür, her şey değişir. Selig'in en sevdiği söz de buradan geliyor işte: Yaşarken, çürüyoruz. Ölürken, yaşıyoruz. Üslubun David Selig'in düşünce biçimini yansıtıyor oluşunun bir etkisi de cinsellik faktörü elbette. Şöyle bir baktığınızda sahnelerde hiçbir şekilde sansürleme ya da çekinme durumu olmadığı, her şeyin olabildiğince açık bir şekilde anlatıldığını görüyoruz hemen. Ve bu o kadar sıradan bir şekilde, o kadar üslubun içine yedirilmiş halde yapılıyor ki bir süre sonra alıştığınızı hissediyorsunuz. (Bu noktada görüş farklılıkları çokça olabilir, ben böyle hissettim desem daha doğru) Çünkü Selig için sahip olduğu yetenekle paralel olarak her zaman için normal bir şey olmuş. Ben bunu çok mantıklı buldum, hiçbir zaman insanların sırlarını sizden saklayamadığını düşünüldüğünde aksi bir durum daha da garip kaçabilirdi bence. Birazcık abartılmış olsa da bu unsurun da kararında olduğunu düşünüyorum. (Bu düşüncemin içinde yukarıda dediğim gibi bir süre sonra alışıyor oluşumun payı çok büyük, zira dünyaya o adamın gözünden baktığımızda hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.) İçeriden Ölmek aksiyon barındırmayan ve bunu tek bir cümlede dahi aratmayan bir kitaptı. Derin, vurucu, edebi göndermelerle dolup taşan ve mutlaka bir şeyler kazandıracak olan bir eser. Her şey bir yana, farklı bir eser. Her okuyucu kaldıramaz ama kaldırabilecek olanlar da denediğine pişman olmayacaktır.

Fırtına Büyücüsü (Dresden Files, #1)