"Muhteşem bir hikaye idi..Okurken dehşete düştüm..15 Yaşındaki masum bir genç kızın hayatının nasıl paramparça edildiğini dehşet ile okudum. Sanki bir film seyreder gibi okudum romanı. Çocuklar anne ve babasının suçunu çeker diye bir söz vardır. Belle''nin de kaderi bu sözü doğrular nitelikteydi. Hikaye de aşk,dram,macera,intikam,dostluk her şey vardı. Hikaye 1910''lu yılların İngiltere''sin de başlayıp Amerika,Fransa''ya kadar uzanıyordu. Lesley Pearse''in her zamanki kurgulama yeteneği bu romanda da kendini gösteriyordu. Bazı sahneler romantik ki bu sahneler çok azdı. Bazı sahneler ise çok acımasızca kurgulanmıştı..Acımasız olan sahneler bir kadının başına gelebilecek en kötü olay olan tecavüz sahneleri idi. Okurken yüreğim parçalandı çok sinirlendim.. Muhteşem bir hikaye idi.Hikayenin sonu mutlu son ile bitse de sanki yarım kalmışlık vardı..Araştırdıktan sonra bu kitabın iki kitaplık Belle isimli bir serinin ilk kitabı olduğunu gördüm. İkinci kitabının ismi ise Promise..Umarım çok fazla ara vermeden bu ikinci kitabı da okumak nasip olur. Tarihi Kurgu,dram,macera,tutku temaları ile bezenmiş bu romanı çok sevdim.Ama öyle romantik bir historical kitap okumak istiyorsanız bu roman size göre değil.. Fakat ben bu yazarı yine de şiddetle tavsiye ediyorum.. Belle 1. Belle ( 2011 ) Bir Nefes Uzakta 2. Promise ( 2012 ) "
Bir Nefes Uzakta Lesley Pearse'i okuduktan sonra yarım bıraktığım Beni Bulun Kitabını tamamlamak istedim. Yarım bırakmamın nedeni kitabın kötü olmasından değildi. Bir genç kızın hem cinsleri ile maruz kaldığı işkenceler idi. Evet okudum umarım hiç bir genç kızın başına bu tür olaylar gelmez. Hani derler ya taş yakından gelir bu hikaye de aynı ata sözünü yansıtıyordu. Kaçırılıp tecavüz edilmesinin yanı sıra kendisi ile aynı kaderi paylaşan genç kızlarda vardı. Çok iğrenç kötü sahneler vardı.Okurken kitabı fırlatıp attığımı hatırlıyorum. Hatta bir ara yarım bırakmıştım. Fakat bu roman gerçek hikaye idi. Bu romandaki olaylara gerçekten maruz kalmışlar katlanmışlardı. İşte o yüzden tekrar okuyup bitirdim ama yürek dağlayıcı bir hikaye idi. Maalesef üst üste okuduğum iki romanda da kadının her millette ve dinde de olsa kaderinin aynı olduğu görmek bir kadın olarak beni çok üzdü. Bence her kadının okuyup ders alması gereken bir kitap. Gerçek hayatta da geçmiş olması insanların ne kadar acımasız olabileceğinin kanıtı... Kadınlara bu tür hareketleri,işkenceleri reva görenleri ne yapmalıyız? Bunun iyice irdelenmesi gerekiyor.. Sinirlerinizin düzgün,moralinizin yerinde olduğu zaman okumanız gereken bir kitap. Sanırım üst üste iki ağır romandan sonra uçuk bir kitaba ihtiyacım olacak...
Geçen yıl Benden Önceki Kadın ile keşfettiğim Dorothy Koomson yine müthişti. Kalemi harika bu yazarın onun hikayelerini okurken her bakımdan ters köşe olmaya hazır olun. Aşkın en güzelini hissettirebilirken maceranın da en güzelini yaşatıyor bu yazar..Topu topu sadece iki kitabını okumama rağmen en sevdiğim yazarlar arasına girdi bile. Tam da benim istediğim türde bir yazar hikayeyi enfes şekilde kurgularken kahramanların duygularını o kadar güzel işliyor ki bire bir yaşıyorsunuz hikayeyi. Kitabı ı okurken en güzel aşkları,sevgileri okurken; en büyük ihanetleri de okuyabilirsiniz. Kitabı bir an bile elimden bırakamadım..Üç kadın görüş açısından olaylar anlatılıyordu. Kitabın ana karakteri olan Tami'ye hayran kaldığımı söylemeliyim insancıllık, merhamet, sevgi timsaliydi bu kadın. En ağır ihanete uğramasına rağmen hem de. İnsanlığından hiç bir şey kaybetmediği gibi asaleti ile hayran oldum bu güzel kadına..Hikaye Tami üzerinde kurgulu idi..Hikayenin anlatımın da masalımsı bir tat vardı. Romanını nefret ettiğim karakteri ise Scott oldu. Tami'nin kocası. Bu kadar bencil ve sapık bir karakterden nefret ettimse de onu anlamaya çalıştım..Ama bu adamın gözünü sadece bedensel zevk ve ihtiyaçları kör etmişti. Roman Scott'un evde polisler tarafından alınarak tutuklanması ile başlıyor. Tami'nin yıllarca süren yapay mutluluğu bu olay ile bozuluyor..Çünkü kocası Tami'nin yakın arkadaşı Mirabelle'ye tecavüze yeltenme suçundan tutuklanmıştır. Olayları bir oya gibi işleyen yazar kitabın sonunda da beni ters köşeye yatırdı..Katili tahmin bile edemedim.Harika bir kitap idi. Yalnızca başlarda birazcık sıkıldığımı itiraf etmeliyim. Fakat sonradan müthiş bir tempo ve final ile yazar muhteşem bir iş çıkarmış.. Derinliği olan hikayeler ve tema çeşitliliği istiyorsanız Dorothy Koomson'u kaçırmayın bence..Tavsiye ederim...
Orjinal Adı : L'appel de l'ange Edisyon Adı : Meleğin Çağrısı Yazar : Guillaume Musso Goodreads Puanı : 5/4 ,07 Puanım : 5/5 Guillaume Musso'nun okuduğum ikinci kitabı idi. İlk işim yazarın bende bulunmayan diğer kitaplarını toplamak olacak..Bu yazarın kalemi çok farklı, oldukça da akıcı.Meleğin Çağrısı'nın tanıtımını ilk okuduğumda bende bir aşk hikayesi olacağı izlenimini vermişti. Ama kitabı alıp okumaya başladıktan sonra çok yanılmış olduğumu anladım. Hikaye de oldukça da heyecanlı polisiye bir macera da vardı. Hem de bol aksiyonlu idi.Okurken oldukça da heyecanlandım. İlk okuduğum Kağıt Kız romanına göre bu hikayeyi daha çok sevdim. Bölüm başlarındaki ünlü yazarlara , düşünürlere ait sözler hikayenin gidişatına göre yer alması çok hoşuma gitti. Bazı kişilerin kaderinde, birbirleriyle karşılaşmak vardır. Her nerede olurlarsa olsunlar. Her nereye giderlerse gitsinler. Günün birinde mutlaka karşılaşırlar. Claudie Gallay Hikaye bu alıntı söz ile başlıyordu. Hikayenin ana karakterleri Jonathan ve Madeline'nin kaderinde de bu büyük tesadüf vardı. Karşılaşmaları oldukça ses getiren bir çarpışma idi. Bu çarpışmadan ikisinin de cep telefonları birbirinde kaldı. Cep telefonlarında kişilerin en özel bilgileri de olabilir.Jonathan dünya çapında bir ahçı şefi idi. Karısından olaylı bir şekilde boşanmış ve iflas etmişti. Bir sanatçı ruhu ile icra ettiği mesleğini bırakmak zorunda kalmış. Şirketinin telif haklarını başka bir vakıfa devretmişti. Mütevazi bir şekilde açtığı lokantayı işletiyordu. Karısının barışma tekliflerine de onun ihaneti yüzünden kabul etmiyordu. Madeline'in ise bir çiçekçi dükkanı vardı.Yıllardır hayalini kurduğu gibi hayatına çeki düzen vermek üzere idi. Onu çok seven değer veren bir erkek ile evlenmek üzere idi.Fakat Newyork Kennedy Havaalnında ki çarpışma ile her şey kökten değişecek idi. İlk önce birbirlerinde telefonlarının olduğunu farkettiler. Sonra bunu değiştirmenin bir yolunu bulmaya çalıştılar. Fakat ikisi de ayrı şehirlerde idi. Hemen birbirlerine telefonlarını iletemediler. Sonra merak öne çıktı..Ve birbirlerinin telefonlarını araştırıp karıştırmaya başladılar. İki tarafta birbirnin karşısında çırılçıplak kalacak sırlarını telefonlarına yüklemişti. Resimler,müzikler,video dosyaları gibi. Sonra birbirlerinin hayatı hakkında daha fikir sahibi oldukça... Olaylar inanılmaz ölçüde gelişti.O kadar ki polisiye filmlerinde olacak aksiyon sahneleri ve dedektifçilik oynamaya başladı kahramanlarımız. Birbirlerini mıknatıs gibi çekmeleri.. Son zamanlarda okuduğum en güzel kitaplardan biriydi. Şiddetle tavsiye ederim... Geçmişe olan bağımlılığın yerine geçebilecek tek şey, geleceğe olan bağımlılıktır. John Dos Passos http://hulyami.blogspot.com.tr/2014/08/melegin-cagrs-guillaume-musso.html
Nora Roberts'in Kara Cadı romanı ilk çıkacağı zaman çok sevindiğimi hatırlıyorum.Maalesef beklentilerimi karşılayan bir roman olmadı. Çok şey havada kaldı benim için. İlk başta bana oldukça durağan geldiğini söylemeliyim. Kitabı okurken çok beğendiğim severek okuduğum sahneleri de oldu. Fakat yazarın eski kitaplarının tadını Eve Dallas dışında bulamıyorum doğrusu. http://hulyami.blogspot.com.tr/2014/08/kara-cad-nora-roberts.html