Son sayfalara geldikçe kızdığım, bitmesini hiç istemediğim nadir kitaplardan. Birbirine yeterince sıkı tutunamayan, ailelerini aşklarının önüne geçiren aşıkların trajik sonu.. Okurken devamlı kızdığım Aslı, üzüldüğüm, arada kalan zavallı Murat.. Yine ince detaylarla anlatılan Amerika şehirleri, Bursa tanıtımı, inanılmaz güzel Nazım Hikmet şiirleriyle Murat’ın aşk itirafları, kocaman kalbi ve hiç bitmeyen aşkı, Aslı’nın anlamsız inadı ve saçma davranışları.. http://beyazkitaplik.blogspot.com
Canan Tan’la ilk tanışmam “En Son Yürekler Ölür” romanıyla oldu. Roman’ın en can alıcı yeri kuşkusuz kiraz kırmızısı spor arabayla yapılan yaklaşık 1 saatlik Kuşadası-İzmir yolculuğu, çünkü olayların akışı tamamıyla değişiyor. Şu an günümüzde çok önemli yeri olan organ nakli konusu kitaba hakim oluyor bir anda. http://beyazkitaplik.blogspot.com/
Yazar ilk sayfadan itibaren körü körüne inandığımız şeylerin aslında doğru olmayabileceğini vurguluyor hep. Hikaye, bir gencin bir sabah uyandığında vücudunun tamamen mavi renk olmasıyla başlıyor ve olaylar birbirini kovalıyor. 250 sayfalık kitabın 180. sayfasına kadar saçma sapan bir hikaye okudum gülerek ve hep "Nasıl bi kitap bu ya?" diyerek ama yazar son 70 sayfada Daaannn! diye gerçekleri yüzüne vuruyor insanın... http://beyazkitaplik.blogspot.com/
Mino’nun Siyah Gülü Hüsnü Arkan’ın 6. romanıymış, benimse okuduğum ilk romanı. Yazar 12 Eylül’ü konu almış kitabında, bir ailenin aşklarıyla, kavgalarıyla, iç sesleriyle dolu dramını anlatmış. Kitabın en güzel taraflarından biri iç içe 2 ayrı aşkı anlatması. Kahramanlardan biri kitaba adını vermiş olan Mino, yani Münevver. O zor yıllarda küçük bir kasabada, kendi kararlarıyla, kendi doğrularıyla sadece kendi için yaşayan bir kadın Mino. http://beyazkitaplik.blogspot.com/