Bu kez yazar, aşkın yanı sıra organ nakli konusuna da dokundurmuş kalemini. Yaşamla ölümün kıyasıya savaştığı yol ayrımında ge-çen çarpıcı bir öykü. Yanı başımızda yaşanıyormuşçasına gerçek... Sen, gözlerinden ateşler saçarak, zehirli oklarını bana yöneltirken, ben sana âşık oldum Nehir...Sen, tüm şatafatlı tanımlardan sıyrılıp en doğal halinle, yaramazlık yapan çocuklar gibi boynunu bükmüş bağışlanmayı beklerken, ben sana âşık oldum Deniz... Yüreklere düşen ilk kıvılcımlar... Sonsuza dek süreceğine inanılan aşk, mutluluk... Ve o uğursuz kaza! Kadının belleğinde kalan son sözcükler... Sıkı tutun Nehir!...
Bu kez yazar, aşkın yanı sıra organ nakli konusuna da dokundurmuş kalemini. Yaşamla ölümün kıyasıya savaştığı yol ayrımında ge-çen çarpıcı bir öykü. Yanı başımızda yaşanıyormuşçasına gerçek... Sen, gözlerinden ateşler saçarak, zehirli oklarını bana yöneltirken, ben sana âşık oldum Nehir...Sen, tüm şatafatlı tanımlardan sıyrılıp en doğal halinle, yaramazlık yapan çocuklar gibi boynunu bükmüş bağışlanmayı beklerken, ben sana âşık oldum Deniz... Yüreklere düşen ilk kıvılcımlar... Sonsuza dek süreceğine inanılan aşk, mutluluk... Ve o uğursuz kaza! Kadının belleğinde kalan son sözcükler... Sıkı tutun Nehir!...
Söylendiği kadar güzel değil. Canan Tan'ın bir yazar olduğunu düşünmüyorum. Yazarlar farklı bakış açıları, farklı düşünceler yansıtmalılar bence ve Canan Tan klişeleşmiş, herkesin aklında olan, sonu kolayca tahmin edilen, basit kitaplar yazmaktan öteye geçemiyor. Vermek istediği organ bağışı mesajı hoş fakat bunu etkili bir biçimde yapamamış. Kitaplarının edebi bir değeri yok.
O kadar güzel değildi neden bu kadar tutuldu bilmiyorum :)
artık Canan Tan'a ait kitap okumayacağımı son sayfada kesinleştirmiş bulunmaktayım. Kİtabın tek can alıcı kısmı on sayfa bile tutmayan organ nakliyle ilgili kısa bilgilendirme... Acaba bu kitapta da kurduğu cümlelerden ve karakterlerden tek rahatsız olan ben miyim? Okurken şiştim, kaç kez fırlattım aaaaay yeter diye hatırlamıyorum... Okura bunları hissettirmekte bu yazarın marifeti sanırım...
Canan tan'ın okuduğum ilk kitabı. Aynı zamanda son kitabı da. Zira bir daha yazdığı kitapları okumayı düşünmüyorum. İlkokul çocuklarının düzeyinde bir anlatıma sahip. Basit basit olay geçişleri, zayıf betimlemeler, tatsız diyaloglar... bir de; ....yapıyor, ....düşünüyor diye kitap mı yazılır yahu? Yapmıştı, yaptı, yapıyordu.. falan de bari. Şimdiki zamanla yazılan kitabı da ilk defa gördüm. Kitap kahramanlarının isimleri bile uyduruk, eğreti duruyor. Baş karakterleri "deniz, nehir" anlam yükleyelim diye kasmış. kısacası olmamış...
Canan Tan'ın Piraye'den sonra okuduğum kitapları fazla teenage geldi, yani küçük kardeşlerimize göre gibi hissettim.Yazarı severim üslubu da akıcı hatta çok başarılı fakat nedense artık okumak istemiyorum, sanırım artık tatmin etmiyor, üzgünüm..
Cana Tan'ın çoğu kitabındaki gibi bunda da yoğun bir karamsarlık seziyorum. İlk kitaplarda etkilese de gittikçe bunaltıcı bir hal almaya başlıyor... http://benherneysemo.blogspot.com/2012/11/canan-tan-ksa-ksa.html
Canan Tan’la ilk tanışmam “En Son Yürekler Ölür” romanıyla oldu. Roman’ın en can alıcı yeri kuşkusuz kiraz kırmızısı spor arabayla yapılan yaklaşık 1 saatlik Kuşadası-İzmir yolculuğu, çünkü olayların akışı tamamıyla değişiyor. Şu an günümüzde çok önemli yeri olan organ nakli konusu kitaba hakim oluyor bir anda.
http://beyazkitaplik.blogspot.com/
cok fazla uzun gereksiz tasvir ve anlatim var.. bi yerden sonra sayfa atlayarak okudum diyebilirim.. sonu guzel etkileyici ama beklenen bi hikaye.
Sürekli kendini tekrarlayan bir Canan Tan... Hayatın gerçekleriyle pek bağdaştıramadım ben. Çok sığ kaldı.
zırt diye okunan, pırt diye biten sonu ile de insanın hevesini kursağında bırakan bir kitap. ben yazsam bu kadar hırt bitmezdi sonu yeminlen. ayrıca yavrum denizin söylediklerine arabesk demeye bile dilim varmıyor. çok sinirliyim. gittim ben.
423 sayfa