Yazar bir röportajında şöyle diyor: “Hayatım acılar, kayıplar, aşk ve anılardan ibaret sanki. Kayıplar ve acı benim öğretmenlerim; beni onlar olgunlaştırıyor. Aşk tüm bunlara göğüs germemi mümkün kılıyor, bana keyif veriyor. Anılar ise yazdıklarımın özü.” Otobiyografi niteliğinde yazmış olduğu bu kitapta bunu gördüm. Yazar acılarla ve kayıplarla adeta yoğrulmuş. Yaşadığı bu acılar ve kayıplar, şu andaki güçlü kadını yaratmış. Yazarın kızı bir gün hastalanır. Narkoz sonrası nedeni bilinmeyen sebeple tüm beyin fonksiyonlarını kaybeder. Hastaneye, aynı zamanda kitaplarının yayımcısı da olan arkadaşı gelir. İsabel Allende "Artık yazamam sanıyorum. Kalem almak, yazmak bana zor gelecek" der. Bunun üzerine yayımcı "Olmaz, yazmalısın. Şu andan itibaren hastanede yazmaya başla. Her şeyi yaz. Uyanınca kızın Paula okusun." der. Bunun üzerine yazar her gün geçmişten, o günden, Paula'dan, ülkenin durumundan yazmaya başlar ve "Paula" adlı bu muhteşem eser ortaya çıkar.