Anita Blake serisi benim için tuğlavari kitaplar demek olduğu içiçn arada sıkıştırılmış bu kısalar benim için ara hikaye-çerezlik gibi bir şey. Güzel bir çerezlikti. Micah'yı bir türlü sevemiyorum gerçi, o yüzden sürekli etrafta dolaşması hatta kitaba adını vermesi pek de hoşuma gitmiyor. Bu kadar nötr, silik bir karakter... Anita ile tencere kapak misali kusursuz uyuşması... Muhtemelen Laurell bütün o büyüleyici, baskın ve Anita'nın sürekli çatışma halinde olduğu erkek karakterlerinin yanına daha ılımlı, mantıklı ve normal bir karakter koymak istemiş. İyi de başarmış yazar hanım ne diyeyim.
Çok merak ederek aldığım bir kitaptı ama tamamen hayal kırıklığı oldu. Aslında konu çok güzel, karakterler güzel ama nasıl bütün bunlar bir araya gelip de dünya sıkıcısı bir kitap meydana gelmiş merak konusu. Yazar o kadar vasat işlemiş ki bu unsurları bir türlü sarmıyor o kitap.
Anne Rice okunsun, okutulsun ve bol bol tavsiye edilsin lütfen. Bütün kitapları ciddi anlamda incelikli bir dil ve zengin olay örgüsüyle bezenmiş aşık olunası bir yazar. Beden Hırsızı son okuduğum kitabıydı ve her zamanki gibi hiç durmayan bir hareketlilik, macera bol bol vampir. Rice'ın vampirleri çok... entellektüel geliyor bana. Sanırım doğru kelime bu. O kadar aşmışlar ki onların insan değil de vampir olduklarını fark ediyorsunuz ki bu günümüz popüler vampir romanlarının çoğunda yazarların yakalayamadıkları bir çizgi bence. Bu kitapta da sonsuz yaşama sahip olmanın delirttiği mi desem can sıkıntısı verdiği mi desem bir vampir bir ölümlüyle yer değiştiriyor ve ölümlü yaşamına sahip oluyor yine. Ama çok kısa bir zamanda fark ediyor ki ölümlü olmak pembe düşlerindeki gibi değilmiş, bir de üstüne bedenini değiştirdiği adamdan müthiş bir kazık yiyor. Bedeni çalınıyor! Tüm kitap boyunca vampir bedenini geri alma çabası içinde maceradan maceraya koşuyor. Mutlaka bir şans verin Beden Hırsızı'na, pişman olmak bir yana neden daha önce okumadım diye hayıflanırsınız. :)
Emma, Austen'ın gözbebeğiymiş. Nedense kitaptan çok beklentim yoktu ama bu kadar yanlış çıkamazmışım. Harikaydı, bir an bile sıkılmadım hatta elimden bırakmak istemedim. İlginç bir şekilde Emma'ya ufaktan uyuz olmama rağmen hem de. Mutlu mesut tam bir aile ve arkadaşlık romanı; ama gerçekçilikten uzak, yapmacık değil. Austen mükemmel bir gözlemci ve romanlarında da bunu en iyi şekilde aktarıyor. :)
Neil Gaiman olunca kitap göz kapalı alınır, bir solukta okunur. Farklı gerçeklilere sahip milyon tane dünyaların birinde, bizim dünyamızda kahramanımız Joey -kendi evinde bile kaybolabilme yetisine sahip çocuk- ne yaptığını bilmeden dünyalar arasında "Yürür" ve ilginç yeteneğini, Ara Dünya'yı, bir sürü farklı Joey'i keşfeder. İkinci kez düşünmeden raftan kapıldığı gibi okunması gereken, eğlenceli bir fantastik/bilim kurgu romanı. Aslında yazarlar televizyon serisi olarak düşünmüşler ama fark etmişler ki TV yapımcıları kitap okumuyor...
Her diskdünya kitabında pratchett'a daha çok aşık oluyorum sanırım. Ölüm (kanlı canlı -yani en azıdan kemik kütlesi olarak) kendine çırak bulur ve ona sanatını öğretmeye başar. Bu süre zarfında çırak, yan, Mort, daha çok Ölüm'e benzeyip BÜYÜK HARFLERLE konuşmaya başlarken Ölüm insan olamaya yaklaşmaya başlar. İnanılmaz bir mizah, macera ve zeka örneği bu kitap. Kesinlikle okunmalı. :)
İlk kitap gibi harikaydı ve çok daha hareketliydi. Okurken yorulmak mümkünse yoruldum. :) Diskdünya aşık olunası bir seri.