Yaşlı bir balıkçının açık denizde dev bir kılıç balığıyla olan heyecanlı mücadelesi anlatılıyor. Kitap kısacık 130 sayfa ve yalın, sade anlatımıyla sizi etkisi altına alıyor. Aslında yaşamımın güzel bir dönemine denk geldi bu kitap. Çünkü ben de kpss sürecinde çoğu zaman kendimi boşa kürek çekiyormuşum gibi hissediyorum ama bu kitapta mücadele ruhunu, direnmeyi, pes etmemeyi çok güzel anlatmış yazar. Ve tabii yalnızlığı da... Anlatım tarzı çok güzeldi. Balıklarla ve yalnızlıkla mücadele eden benmişim gibi hissettim okurken. Klasiklerden diye gözünüz korkmasın sade anlatımı var. Bir de kitapta balıkçının yanında çok tatlı küçük bir çocuk vardı insana resmen yaşama sevinci ve umut aşılayan. Keşke herkesin hayatında olsa böyle bir çocuk ya da o çocuk biz olsak.. Huzur ve umut verici bir kitaptı. Deniz aşığı biriyseniz kesinlikle okumalısınız. Zaten denizleri kim sevmez ki...
Ahmet Ümit'ten okuduğum 3. kitaptı ve oldukça beğendim. Günümüzde işlenen bir cinayet aydınlatılmaya çalışılırken(tabii ki komiser Nevzat eşliğinde), tarihimizde olan sırlarla dolu ölümden de bahsediliyor. Kitabı tarih profesörümüz Müştak Serhazin'in ağzından okuyoruz. Bu karakteri öyle sevdim ki, o her üzüldüğünde gidip boynuna sarılmak istedim. Onu yıllar önce terk eden sevgilisi Nüzhet'in öldürülmesiyle başlıyor kitap. Müştak füg hastası olduğu için kriz anlarında hiç bir şeyi hatırlamaması, cinayet ile ilgili kendinden şüphelenmesi, iç hesaplaşmaları çok güzeldi. Tabi bunun yanı sıra İstanbul'un fethi ve o dönemle ilgili ayrıntılı bilgiler mevcut. Örneğin fetih yaklaşık 120 sayfa anlatılıyor, hikaye ile harmanlanmış bir şekilde. Tarih okumayı sevmiyorsanız kesinlikle okuyun diyemem ama ben çok sevdim, altını çize çize okudum çoğu yerini.
Keşke size bu kitap güzel bir distopya, Livaneli ne güzel kurgulamış diyebilseydim ama maalesef gerçek ve burnumuzun dibinde yaşanıyor aslında. Hikayenin kanatları Mezopotamya'dan Amerika'ya kadar uzanıyor. Kitap adı gibi gerçekten insanı huzursuz ediyor. Yazar, röportajında Huzursuzluk ismini özellikle mi seçtiniz? sorusuna ; "...hepimizin içinde derin bir tedirginlik ve huzursuzluk var. İçinde bulunduğumuz gemi fırtınaya yakalanmış oradan oraya savrulurken, hiç kimsenin 'ama benim kamaram iyi!'deme lüksü yok. Kaptandan miçoya kadar hepimizin başı dönüyor ve huzursuzuz. Cennet de biziz cehennem de." diye cevap veriyor. Kitabı yavaş yavaş hazmederek okudum, bazen durdum ağladım, kızdım...Keşke daha uzun olsaydı. Ben çok etkilendim, lütfen okuyun, tereddütsüz tavsiyem