Asgard’ın alt katmanlarına inen yeni bir yol bulan Mike zengin olmuştur. Köklerine dönmek isteyen Rousseau, Asgard’a gelirken kullandığı gemiyi tamir ettirip Dünya’ya doğru yola çıkar. Uranüs açıklarında Yıldız Gücü tarafından tutuklanan Rousseau, firarla suçlanmaktadır. Katılmadığı , milyonlarca km uzağında olduğu bir savaşın firarisi olarak tutuklanan Rousseau aslında Yıldız Gücü değil Tetronlar tarafından aranmaktadır. Asgard’ın merkezinden gelen bir işgal gücü yüzeyi ele geçirmiş Tetronları kaçmak zorunda bırakmıştır. Susanna Lear tarafından yüzbaşı rütbesi verilen Rousseau, kendi özel timine eğitim vermekle ve işgal gücüyle temas kurmakla sorumludur. Firari olarak alıkonulduğu kuruma yüzbaşı giren Rousseau eve, Asgard’a geri dönmektedir... Tetron yasalarının Dünya’da geçerli olmaması, kültürel perspektifin vurgulanması gibi detaylar kurguyu zenginleştirirken mota mot çeviriler okurun gözünü yorabiliyor. “Panspermia” kuramına Uranüs’ün halkalarında bulunan organik moleküller üzerinden atıfta bulunan yazar, insan merkezci bakışı eleştiren bir evrim teorisi kurgulamış. Tetronlar’ın onlara yardıma gelmiş Yıldız gücünü istilacılarla bir tutup burun bükmeleri, kendi savaşlarını taşere etmekteki başarıları çok ciddi politik uyarı ve yergileri içinde barındırmakta. Tüm askeri diyaloglarda açık bir Dunning-Kruger sendromu göndermesi yapılan meti, termodinamiğin 3. Yasasını da alıntılamış. İstilacılar tarafından tekrar tutuklanan Rousseau’nun yolculuğu açık bir yer altına yolculuk motifi olarak okurun karşısına çıkarken metin merak öğesini hakkını vererek kullanıyor. Kuramlardan biri Asgard’ın insansılar için bir gen havuzu / lab / habitat olduğu üzerinde şekillenirken burada bulunan ırklardan birinin neden Asgard’a hakim olamadığı şüphesi havada bırakılıyor. Tetronların mirasçısı olmadıkları bir dünyayı yönettiği göz önünde tutularak işgalci olarak betimlenen Neo Neanderthal ırk insansılaştırılmış. Malthus atfı ve nüfus problemi üzerine argümanlar yürüten metin şaşırtıcı kurgu oyunlarıyla göz dolduruyor. Rousseau biyolojik savaş için habersiz kullanılan bir vektör yerine konduğunda Tetronlar su çiçekli battaniyeler dağıtan bir ırk olarak daha net şekil alıyor okurun gözünde. Yıldız Gücü, hiçbir ilgisi olmayan bir savaşta 3. Taraf olmaya zorlanırken ilk kitaptan tanıdık karakterlerde kurguya dahil ediliyor. Sherlock Holmes ve Prometheus atfı yapan yazar, metnin sonlarında gerçeklik sorgusuna da girmiş. Tünel faresi Rousseau’nun Asgard’ın “tanrılarıyla” tanışması daha fazla soruyu ortaya çıkarırken kurgu sürükleyiciliği ve temposuyla okuru tatmin ediyor.
Yazar metnini açarken, bilim ilerledikçe, bilgi seviyesi arttıkça “olanaksızın” terim olarak doğasının sorgulanması gerektiğini belirtip kitabını üzerine kurduğu Olanaksızları 3’e ayırmış: 1. Sınıf olanaksızlıklar, günümüzde mevcut olmayan ve fizik yasalarına aykırı olmaya teknolojiler ( ışınlanma, antimadde motorları, psikokinezi, görünmezlik, telepati ), 2. Sınıf olanaksızlıklar geçekleşmeleri için binlerce veya milyonlarca yıla ihtiyaç duyan teknolojiler (hiper uzayda yolculuk, zaman makineleri ), 3. Sınıf olanaksızlıklar ise fizik yasalarına net olarak aykırı olan teknolojiler... İlginç ve akıcı bir önsöz ile metnine başlayan yazar, “Uzay Yolu” alıntısı ve atfı yaptıktan sonra, Kuvvet alanı teriminin Michael Fraday’ın çalışmalarından ortaya çıktığını, Faraday’ın alan kurmanın dilinin çağdaş fiziğin tamamını oluşturduğu belirtmiş. Evrene hükmeden 4 ana kuvveti kısaca açıkladıktan ( kütleçekimi, elektromagnetizma, zayıf ve güçlü nükleer kuvvetler ) sonra gazların yüksek sıcaklıklara kadar ısıtılıp faz değiştirerek oluşan plazmanın manyetik alanlar aracılığıyla şekillendirilebileceğini, mekik pistlerini dış uzayın vakumundan ayırmak için “plazma penceresi” nin yapılmasının mümkün olduğunu ancak bilim kurguda sıkça geçen kuvvet alanları için birden fazla teknolojinin katman halinde kullanılması gerektiğini ifade etmiş. Manyetik ladırmanın bugünün teknolojisiyle mümkün olmadığını belirten yazar, “Geleceğe Dönüş” ( kendisi de hardcore fanıdır ayrıca ) atfı yapmış. Mark Twain, Wells, Tolkien atıflarında bulunana yazar, Maxwell’in ışığın gizemini çözdüğünü belirtmiş. Flash Gordon, Platon atıfları yapan yazar, görünmezlik için üç boyutta ışığı bükebilecek, pek çok frekansı büken metamalzemeler yaratılması gerekeceğini vurgulamış. Moore yasasına atıfta bulunan yazar, nanoteknoloji konusunda anahtar konulardan birinin bu konuda milyonlarca yıl önce uzmanlaşmış olan doğanın taklit edilmesi gerektiğini belirtmiş. Hologramların doğasını açıklayan yazar, Feynmann atfında bulunup, Wells’in “Görünmez Adam” ındaki gibi diğer boyutlar vasıtasıyla görünmezliğin şu anki teknolojimizin çok ötesinde olduğunun altını çizmiş. “Işın Tabancaları” nın bilimkurgu edebiyatına Wells’in “ Dünyalar Savaşı” romanıyla girdiğini söyleyen yazar, bir zamanlar lazer ışınlarında olduğu gibi eşevreli odaklanmış ve tekdüze ışın demetlerinin yaratmanın imkansız olduğuna inanıldığını ancak kuantum devrimi ile bu durumun dğiştiğini vurgulamış. Planck, Einstein, Bohr, Heisenberg, Schrödinger ve Newton atfı yapan yazar, sade ve etkili örneklemelerle açıklama yapmış. Taşınabilir bir enerji ünitesi ve kararlı bir lazer malzemesi yaratmada karşılaşılan sorunlar yüzünde günümüz teknolojisi “ışın tabancaları”nı yaratmaya uygun değildir. Henüz.. Ancak “Plazma Üfleci” adı verilen teknikle “ışın kılıçları yapılabileceğini de eklemiş yazar. Oppenheimer ve Teller atfı yapan yazar, ölmekte olan bir yıldızın hayal edilebilecek an güçlü ışın tabancasına dönüştürülebileceğini belirtmiş. “Işınlama” nın bilimkurgu edebiyatında ilk kez 1877 yılında ortaya çıktığını belirten yazar, Sir Arthur Conan Doyle atfında bulunmuş. Birini ışınlamak için, canlı bir vücuttaki tüm atomların yerinin kesin olarak bilinmesi gerektiğini belirten yazar bunun “Heisenberg’in Belirsizlik İlkesini” ihlal edeceği yönündeki ilk itirazlara karşın, kuantum kuramı ile mümkün olduğunu belirtmiş. Kuantum kuramı olmaksızın atom ve moleküllerimizin anında dağılacağını söyleyen yazar, sinemanın ışınlanmayı 1958 yapımı “Fly” ( sinek ) ile keşfettiğini ama popülerliğini Uzay Yoluna borçlu olduğunu vurgulamış. Douglas Adams atfı yapan yazar, “kuantum dolanıklığını” ve “EPR Deneyini” açıklamış. “Bose-Einstein yoğuşuğu” yöntemi atomların dolanıklaştırılmasının gerekmediği için büyük umut vaad ettiğini söyleyen yazar, ilkesel olarak bakıldığında ışınlamanın önünde engel olmadığını ancak yüzyıllar sonra gerçekleştirilebileceğini belirtmiş. A.E. Vogt ve Asimov atfı yapan yazar, 130 yıllık dönem boyunca parapsikolojik olaylara dair yapılan araştırmaların sonuç vermediğini belirtmiş. İlk insan makine arayüzünü anlatan ve Donoghue atfı yapan yazar, bilgisayarı kişinin zihniyle kontrol etme sorununun artık olanaksız olmaktan çıktığını vurgulamış. Da Vinci, Capek, Turing, Clarke atfı yapan, yazar, bilimkurguda geçen robotları üretmenin zorluklarını açıklamış. Biyoloji ve fiziğin zor yoldan deneme ve yanılma yöntemiyle dünya ile etkileşerek öğrennildiğini ancak robotların bu deneyimi yaşamadığını belirten Kaku, makinelerin bilinç sahibi olup olamayacağı konusunda görüş birliği olmadığını, hatta “bilinç” konusunda dahi henüz görüş birliği olmadığını söylemiş. Bu yüzyılın sonuna doğru gerçekleşmesini uygun görmüş. Antonio Damasio, Dostoyevski atfı yapıp bir bilgisayarın 4 yaşındaki bir çocuk düzeyinde aklıselim sahibi olması için milyonlarca satırlık kod gerekeceğini de vurgulamış. Orson Welles atfı yapan yazar, Kardashev ölçeğini açıklamış. Uzaylıların biyolojik gereksinimlerine dair spekülasyon yapan Kaku, Drake denklemine göre galaksimizde 100 ila 100000 gezegende zeki yaşam bulunduğunu belirtmiş. Pencereleri ve iniş takımları görülen çok bilinen bir Ufo fotoğrafına atıfta bulunan yazar, aslında bu uçan dairenin üzerinde değişiklik yapılmış bir “piliç besleme makinesi” olduğunu okuruyla paylaşmış.Evrenin bir ucundan diğerine araçlar gönderebilen bir uygarlığın kesinlikle Von Neumann robotları kullanacağını ve nanoteknolojide gelişmiş olacağını ifade eden yazar, Yıldız gemileri yapmak için (filmlerde romanlarda anlatıldığı gibi ), iyon,plazma motorları, güneş yelkenleri, Ramjet füzyon motoru, nükleer elektrik roketi, nükleer darbeli roketler gibi teknolojileri araştıran ve okuruyla paylaşan yazar, Heinlein ve Clarke atfı yapıp “Uzay asansörü” nden bahsediyor. Kriyojeni nin gelişmesi için onlarca yıla ihtiyacı olduğunu aktaran yazar, Sakharov ve Dirac atfı yapıyor ve geleceğe doğru zaman yolculuğunun mümkün olduğunu deneysel olarak da kanıtlandığını belirtiyor. Zaman yolculuğunu için TOE’nin ( herşeyin teorisi ) nin anlaşılması gerektiğini belirten yazar, membran kuramını irdeleyip antimaddenin Feynmann’ın açıklamasına göre zamanda geriye sıradan madde olduğunu söylüyor. Geçmişin olanaksızlıklarını büyük bir çoğunluğunun bugünün gerçekliği içinde olduğunu örneklerle vurgulayan yazar, evrenin sonuna dair kuramları tartışıp T.S. Elliot’u alıntılıyor. Sicim kuramına getirilen eleştirileri inceleyen yazar en ciddi eleştirinin sınanamaz olması olduğunu belirtiyor. Kardashev ölçeğinde 4. Veya 5. Seviye bir uygarlığın yavru evrenler ( evet evren ) yaratabileceğini de anlatan yazar soruyor: “ ya böyle bir uygarlığın yarattığı bir evrensek?” Büyük patlama öncesi araştırmalarına ve kütleçekim dalgası araştırmaların değinen Kaku umutlu ve açıkgörüşlü bir şekilde metnini kapatırken yeni bir fiziğin ve evren görüşünün başında olduğumuzun da altını çiziyor. 28 sayfa boyunca kaynakça ve ileri okuma veren yazar, detaycı ve akıcı metnini doyurucu bir biçimde kapatırken çoğu popüler bilim yazarının düştüğü kibirliliğe kapılmadığı için ayrıca takdiri hak ediyor
Vakıf’ın kuruluşundan 500 yıl sonra 1. Vakıf’ın önde gelendlerinden Golan Trevize, konseydeki çatlak ses, Seldon planı’nın artık işlemediğini açıkladığı için Belediye Başkanı “Tunç” Branno tarafından sürülür. Esas plan tehlikeli bir politik rakibi paratoner gibi kullanarak 2. Vakıf’ın ortaya çıkmasını sağlamaktır. Aynı zamanda 2. Vakıf’ta da genç bir politik rakip , Gendibal, Seldon Planı kusursuz olduğu için daha gizemli bir grubun her iki Vakıf’ı da denetlediğini iddia etmektedir. Arz’ı aramakla görevli olan ( görünürde ) Trevize ve yol arkadaşı daha büyük bir arayışın içine çekileceklerinden habersiz Trantor’a doğru yola çıkarlar... Golan Yenilikçiliği temsil ederken vakıf Gelenekçiliği, Planın da dinleşmiş kaderciliğini ardına alarak korumakta ve statükonun tezahürü. Baskı oluştumak için politik figürlerin seldon planını bir din gibi dayatıp kullanması, inisiyatif kullanımını ve risk almayı Vakıf toplumunda ortadan kaldırmış. Kendini sürekli güncelleyen ve kriz anlarında peygamberinin imajını çağlar ötesinden bile çağıran bir kutsal kitap gibi görülebilir Seldon Planı. Asimov, siyasal ve güvenlik otoritelerini sorgulayıp bireyin önemini açıktan Bayta Darrell’in katır’ı durdumasına atıf yaparak bireyciliği yüceltiyor. Vakıf artık bir Federasyona dönüşmüş ve ekonomik, siyasal, teknoloji ve nüfuz açısından çok gelişmiş durumda. Statüko temsili 1. Ve 2. Vakıf arasından serbest hareket eden bir motif. Makyavellist argümanların çoğunu bünyesinde toplayan Branno, kör iktidarı, “iktidar için iktidar” motifini temsil etmekte. 2. Vakıf İmparatorluk kurulunca yöneticilerini çıkaracak bir kurum olarak 1. Vakıf’ın açıkça rakibi, iç grup –dış grup çatışması bu tema üzerinden işlenmiş. 2. Vakıf’ta tıpkı ilki gibi kendi kibrine yenik düşerek Seldon Planı’nı uzatmış ve İmparatorluk’un kurulmasından sonrası da dahil olmak üzere ( Hiper Plan ) hesaplanmış. 2. Vakıf’ın evren ve 1. Vakıf üzerindeki denetleyici kimliği ve gendibal tarafından ortaya atılan onların denetlendiği endişesi gizli Platon atfı olarak okurun karşısına çıkıyor. ( “Gözetmenleri kim gözetleyecek” / Devlet ) gendibal’a kurulan sıradışı tuzak paranoyasının doğru olabileceği şeklinde bir his yaratamada kullanılmış hoş bir kurgu oyunu. Bireyciliği yücelttiği belli olan yazar metinin de bireyleri ön plana çıkarmış: Trevize ve Gendibal arasında ayrımlanan kurgu içinde gizlenmiş Charles darwin / Türlerin kökeni ve Einstein atfı bulunuyor. Karel capek’in “ robot” tanımına atıfta bulunan yazar, çifte ajanlar, akıl oyunları, hassas politik manevraları ve bilginin sorgulanmasını içeren sürükleyici bir arayış öyküsü kaleme almış. Yazar, kendi eserlerinden “ Sonsuzluğun Sonu”, “Robot serisi” ne atıfta bulunurken uzay yolculuğu ve araçların ergonomisi, koku sorunu gibi konularda son derece ilginç çıkarımlarda bulunmuş. Gaia’yı çevreleyen gizem, efsaneler ve batıl inançlarla güçlendirilmiş, insanlardan daha gelişmiş bir gücün Şaysel sektörünü koruduğu düşüncesi kardashev ölçeğine göre 3. Seviyede bir uygarlıktan daha gelişmiş ne olabilir sorusunu gündeme getiriyor. Çoklu evren kuramını kullanan metin, dom adlı karakter üzerinden “ aşkıncılık” akımına ait argümanlar yürütmüş. Tüm serilerin kesiştiği romanda Trevize’nin Gaia için önemi üzerinden varoluşçu argümanlar yürüten yazar, Katır’ın da Gaia’dan geldiğini okuruyla paylaşarak gizemi derinleştiriyor. Mantık düelloları ile keskinleşen eser, insanlardan ayırt edilemeyecek kadar gelişmiş robotların “ Sonsuzlara” dönüştüğünü ifade ederek bu motif üzerinden insanlık sorgusuna gireceğinin sinyalini veriyor. Toplu bir zihin olarak kurgulanmış Gaia , kelime anlamıyla “ yaşayan” bir gezegen. 1. Vakıf, 2. Vakıf ve Gaia arasında uzayda gerçekleşen düello tüm grupların geleceklerini açığa çıkarıyor. Tüm bu grupların kaderini elinde tutan ise Golan trevize. Üç Robot Yasasına atıfta bulunan yazar, determinizm ve özgür irade tartışmasını son bölüme saklamış. İnsanlık sorgusunu son bölümde ele alan yazar 2 şüpheyi havada bırakarak metnini doyurucu bir şekilde kapatmış: 1- Robotlar insanlığı denetlemek ve korumak için geride kalmış ve saklanmış olabilirler mi? 2- arz hakkındaki kayıtların silinmesinin sorumlusu kim?