---Eskiden sevdalar daha mı tutkuluydu, hasretler daha mı derin? Bir kez görmekle ne kadar çok sevilirdi insan...Kapı aralığından uzanan bir baş, perde arkasında bir kadın gölgesi, belli belirsiz bir tebessüm, gözbebeklerinde saklı ateş ve har. Uzaktan da sevilirdi yar… Hayatın bir parçasıydı dokunmadan sevmek. Yaklaşmadan ... ---Mevlana şu yaşadığımız hayatı , bir dağın eteğinde durup haykırmaya ve sonar kendi sesimizin yankısını duymaya benzetiyor. Ne söylüyorsak, ağzımızdan hangi kelimeler çıkıyorsa, dağ er ya da geç aynen iade ediyor. Nasıl bir enerji veriyorsak kainata, bize misliyle dönüyor. Telaş ettikçe telaşımız artıyor. Kızdıkça kızgınlığımız katmerleniyor. Dağ bizi bize yansıtıyor. Bu yüzdendir ki hayata hep komplolar, şüpheler, vesbeselerle bakan insanın evhamları dinmek bilmiyor. Bu yüzdendir ki ha bire birilerini ötekileştiren insan için aslında her kes potansiyel öteki olarak kalıyor. Husumet ve rekabetin diliyle konuşana kendi sesinin yankısı gene husumet ve rekabet olarak geri geliyor ... ***Zaten aşk dediğin, ardında ne olduğuna kimsenin akıl sır erdiremediği kadife bir esrar perdesidir ***
".... ayrilmak bize cok aci veriyor cunki ruhlarimiz artik bir butun.belki hep oyleydiler ve bundan boyle de bir butun olarak kalacaklar. Kim bilir, belki bundan once bin bir farkli hayat yasadik ve sonunda yine hepsinde bulduk bir birimizi... "