Tarihin önemli olaylar yaşanan muhtelif dönemlerine zaman yolculuğu rehberi olarak yazılmış ilginç bir kitap: Ne yemeli, nasıl giyinmeli, nerelerden uzak durmalı gibi ilginç bilgiler var. Önemli olay yaşanmadan birkaç gün öncesinden başlayıp olayların akışını okuyorsunuz. Bu şekilde "zaman yolculuğu" yapılan 14 ilginç tarih dönemi var. Keyifle okudum ve epeyce bilgilendim.
19. yüzyıl sonu Fransası... Maden işçilerinin ilkel mekanizmalarla indikleri kömür madenlerinden kazma kürekle kömür çıkarttıkları, 25-30 meteliğe en ağır işleri yaptıkları, artık çok gerilerde kalmış bir dönem. Korkunç bir sefalet, yoksulluk, özel yaşamın söz konusu olmadığı, insan yaşamlarının kazanç uğruna hiçe sayıldığı zamanlar... Ve Zola'nin son derece canlı roman karakterleri. İyi roman, iyi edebiyat...
Bu "değişik" romanı çok keyifle okudum. Robot hikayesi diğer hikayelerin yanında biraz yama gibi kalmış. Nazlı Eray'ın dili ve anlatımı çok sıcak ve okuyucuyu anlatılan öykülere sıkı sıkı bağlıyor, bir de şu "değişik" sözcüğünü olur olmaz kullanmasa...
"Bazen, bir şehir hatları vapuru, Karaköy iskelesine yaklaşırken güvertesindeysem, o günler eski bir kent gölgesi gibi içime vurur, bir an ürperirim. Ama artık hiçbir zaman tümünü anımsayamam."
Dar Zamanlar serisinin ilk kitabı Ölmeye Yatmak'ı beğenmemiştim. Klişelerle ve tamamlanmamış öykülerle dolu bölük pörçük bir romandı. Bir Düğün Gecesi'ni ise soluk bile almadan okudum. Bir kadın yazarın romanını (ya da öyküsünü) erkek kahramanının bilinç akışıyla yazması her zaman problemlidir. Erkekler için kadın zihnini tasavvur etmek ne kadar zorsa, kadınlar için de erkek zihnini çözmek aynı ölçüde zordur. Romanın ilk bölümünde bu duyguya kapıldım. Neyse ki bir sonraki bölümde Tezel'in zihin akışı beni kurtardı. Roman, daha sonraki bölümlerde ağırlıklı olarak Ömer'in zihin akışı ile devam etse de, iğretilik hissetmedim. Bir bütün olarak değerlendirmek gerekirse, Bir Düğün Gecesi'ni çok beğendim. 12 Mart faşizminin öncesinde ve sonrasında insan ruhlarının ne kadar örselendiğini anlatan çok başarılı bir roman.
Aslı Erdoğan'ın okuduğum ilk romanı. (Aynı zamanda yayımlanmış ilk romanı.) Anlatımını, betimlemelerini çok beğendim. Romanda olayların geçtiği kumsal ve oteli, otelin yakınındaki gettoları görmüş kadar oldum. Konunun çok ilgimi çektiğini söyleyemem. Bir okur olarak daha farklı kurguları seviyorum. Gene de Aslı Erdoğan'ın okunmaya değer bir yazar olduğunu düşünüyorum - özellikle de Kabuk Adam'ın ilk romanı olduğu göz önüne alınırsa...
Olmuyor; Heinlein ile yıldızım barışmıyor. Hangi romanını okursam okuyayım neden "bilim kurgunun babalarından biri" olduğunu bir türlü anlayamıyorum. Bu romanda da aynı şekilde: Rasyonel anarşist bir profesör, kendisini birdenbire bir devrim lideri olarak bulan bir bilgisayar tamircisi, komik isimli sarışın Wyoming Knott, "tıpkı bir insan gibi" düşünen, kızan, şaşıran, tereddüt eden bilgisayar Mike, klan aileler, aya koloni gönderme aşamasına gelmiş, ama 17. yüzyıl barbarlığını aşamamış dünyalılar, Heinlein romanlarının olmazsa olmazı, bir miktar seksizm, bir miktar ırkçılık, bir miktar kovboy kültürü, bir miktar Amerikan tarzı kaba saba mizah... I-ıh...Sevdiğim bilim kurgu tarzı bu değil.