Yazarın "İrlanda Sisleri" serisinin ilk kitabıydı, içerisinde mistik öğeler, zamansal paradokslar, karanlık Fennore kitabı dahil bir çok gizemi barındıran bir kitaptı... Danni, geçmişini hatırlamayan evlatlık verildiği ailede büyüyen bir kız , fakat gizemli bir takım mistik güçleri var, en önemlisi gördüğü vizyonlar, bir gün mutfağında beliren genç ve yakışıklı bir adam, onu irlanda'nın mistik topraklarına götürüyor, şahit oldukları korkunç anlardan sonra Dannie vizyondan çıkıp yaşadığı ana geri dönüyor, fakat ertesi gün, vizyonunda gördüğü adam Sean kapısında beliriyor, ona geçmişine dair bir takım gizemli mistik olaylar anlatıyor ve İrlanda'ya fennore adasına gitmeleri gerektiğini söylüyor... Danni ve Sean Fennore adasına gidiyorlar ama farklı bir şekilde, birden bire başka bir vizyon eşliğinde, kendilerini yirmi yıl öncesinde, felaketin tam ortasında buluyorlar, geçmişi değiştirmek, ölümlere, yaşanacak felaketlere engel olmak sandıkları kadar kolay olmayacak ve üstelik yapacakları her hareket geleceği de değiştirecek.... Mistik öğelerin, zamansal paradoksların kafa karıştırdığı güzel bir kitaptı, özellikle sonu ilginçti, yazarın dili biraz ağırdı ama bu tarz gizemli şeyleri sevenler için mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum :)
Doksan altıncı yaş gününde vefat eden Hüma, ölümünden hemen sonra okumaları için, çocuklarına, gelinlerine,damadına ve torunlarına bir defter bırakıyor , bu defterle, geçmişinde yaşadıklarını ve ailesinden gizlediği tüm sırları tek tek anlatıyor, defter Hüma'nın vasiyeti üzerine öldüğü gece onun odasında, cesedi başında yetişkinler tarafından nöbetleşe okunuyor ... Hüma'nın inanılmaz bir hayatı olmuş, 1912 yılında, on altı yaşından itibaren yaşadığı aşklar, yaptığı evlilikler, ilk kocası ve onun geçmişindeki erkek sevgilileri ,evet yanlış okumadınız işin içinde biseksüelliğin de dahil olduğu, tutkulu, erotizmle yoğurulmuş, karmaşık bir ilişki yumağı var, ilk evliliğinde Hüma'ya anneannesi tarafından hediye edilen ve dramatik bir hikayesi olan "Aurora'nın incileri" aslında hikayenin baş kahramanlarından biri, ve bu incilerle bağlantısı olan, kaderin bir oyunuyla tarihin sayfalarından çıkarak, Hüma'nın hayatına dahil olan, yosun gözlü bir Mihrace, Şah Nazir Han hikayeye ayrı bir renk katıyor... O yıllarda patlak veren balkan harbinden de alıntılarla, İstanbul, Londra, NewYork arasında inanılmaz tarihi bir yolculuk yapıyoruz , bir kadının kendi ailesine geçmişini anlatırken, ilişkilerinde yaşadığı erotizmi tüm ayrıntılarıyla anlatması, bazı okuyucuları rahatsız edebilir, zira büyük bir cesaret, ama asıl cesaret Hüma'nın ilişkilerinde korkusuzca yaşadıkları, yalnız defterin sonunda özellikle bir kişiye notu var,yirmi beş yaşındaki küçük torunu Hüma'ya.. Ailesinde kendisine en çok benzeyen ve özel bir sevgi beslediği torununa, tarihe bir yolculuk yapmasını söylüyor, bir banka kasasında sakladığı bir başka defterin anahtarını bırakıyor, torunu Hüma babaannesinin geçmişine, onun yaşadığı şehirlerden başlayarak ikinci bir yolculuğa çıkıyor, yani ikinci kitapta çıkacak :) Kitabın tek eksisi bazı bölümlerin fazla uzatılması, , farklı bir kurgu, farklı bir hayal dünyası sizi bekliyor, Nermin Bezmen gerçekten harika bir yazar :) http://gulunkitapligi.blogspot.com.tr/
Yazarın daha önce Fırsatçı kitabını okumuştum ve pek beğenmemiştim ama bu kitabını sevdim, farklı bir kalemi var, kurguları ve özellikle kadın karakterleri gerçekten arızalı :) Bu kitaptaki arızalı kızımızın adı Helena, rüyasında kız arkadaşının sevgilisi Kit ile birbirlerine aşık olduklarını ve bir aile kurduklarını görüyor, işler ondan sonra çıkmaza giriyor, bir yanda en yakın arkadaşı, diğer yanda hayatının tam merkezine yerleşen Kit, Helena rüyanın etkisinden ve Kit'e karşı hissetmeye başladığı yoğun duygulardan kaçmaya çalışırken, hayat onları hiç beklemedikleri olayların içerisine sürüklüyor... Helena tüm bu karmaşanın içinde, birde erkek arkadaşından darbe yiyince çareyi tası tarağı toplayıp kaçmakta buluyor, gittiği şehir Seattle, oraya gitmesindeki amacı sevdim, ama orada Greer adındaki kızı bulmaya çalışması ve arkadaş olması bu kız tam zır deli dedirtti bana :) Helena'nın en sevdiği şeylerden biri selfie çekmek, Seattle'da gezdiği her yerden selfie çekip enteresan başlıklarla paylaşması sonucu, Kit kızın nerede olduğunu anlıyor, tabi oraya gitme sebebini de :) Kit karakteri biraz sönük geldi bana , baskın olan karakter Helena idi , bu arada sonlara doğru kitaba dahil olan karizmatik Muslim karakterinin yaptığı iş beni şaşırttı aklımın ucundan bile geçmezdi :)
Biyolojik bir savaş sonrasında dünya üzerinde sadece gençlerin ve yaşlıların hayatta kaldığı ve bu kimsesiz kalan gençlerin yani Başlayanlar'ın para için "Beden Bankası" adı verilen bir yerde, genç bedenlerini, çoğu yüz yaş civarı olan yaşlı müşterilere yani Sonlayan'lara kiraya vermelerini anlatan bir kitaptı, tabi bu Beden Bankasında çok işler dönüyor... Callie de bu gençlerden biri, erkek kardeşine bakabilmek için para karşılığında bedenini kiraya veriyor ve sonrasında bedenini kiralayan kişiyi duyabildiğini fark ediyor ve bunun sonucunda, bu yaşlı kadının aslında bedenini, cinayet işlemek için kiraladığını anlıyor.. Bir bedende iki kişi, biri katil olma derdinde diğeri onu durdurma ve sonrasında olaylar karmaşık bir hal alıyor, tüm bu karmaşanın içinde Callie'nin karşısına Black adında biri çıkıyor ve aralarında bir yakınlaşma başlıyor,fakat sonradan Black hakkında öğrendiğimiz şok edici bir gerçekle olayların seyri tamamen değişiyor.. İkinci kitapta Black'le dolaylı olarak bağlantılı, büyük bir sürpriz daha var onu şimdiden belirteyim, bu sürprizin adı "Hyden" ki ben kendisini çok sevdim :) Güzel bir kitaptı ama eksikleri de vardı, yazarın distopik bir dünyayı tam olarak yansıtamadığını düşünüyorum yani o biyolojik savaş ve sonuçları beni pek tatmin etmedi, ayrıca Callie karakterine de hiç ısınamadım :) http://gulunkitapligi.blogspot.com.tr/
Serinin ilk kitabı kadar merak uyandırıcı değildi, hatta ilk yarısında biraz sıkıldım, bu kitabı sevmemde ki tek neden, kitaba dahil olan Hyden karakteriydi, aslında kendisiyle ilk kitapta dolaylı olarak tanışmışız , ama bulmacanın parçaları çözülünce taşlar yerine oturdu, Hyden çok fena :) İkinci kitapta cevapsız kalan bazı sorular çözülüyor, Callie ve Hyden enselerine yonga yerleştirilen gençleri toparlamaya çalışıyorlar, zira Beden Bankasının başına gelenlerden sonra hepsinin hayatı tehlikede, bu arada ilk kitaptaki ihtiyar lakaplı pislikle tanışıyoruz, tabi bomba bir haberle birlikte :) Kitabın final sahnesi için söyleyecek bir şey bulamıyorum ,üçünün birden el ele tutuşması nedir ya allah aşkına, lunaparka mı gideceksiniz :) Calli karakteri bu kadar itici olmasa daha çok sevebilirdim bu seriyi,kız çok ukala ve çok bilmiş. Yazar farklı ve güzel bir kurgu yakalamıştı aslında, ama elinde tutmayı becerememiş yani çok daha iyi olabilirdi :)
Serinin bu son kitabında, Jack'in , butler cove geri dönüşünü ve Keri Ann'e kendisini affettirme çabalarını okuyoruz , Jack yine harikaydı, sayfalar ilerledikçe gidişine dair hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlıyoruz, Jack in, aşkı ve tutkusu karşısında Keri Ann'in mızmızlanmaları beni verem etti, yok sen ünlü birisin ben o hayata hazır değilim, yok beni basından dedikodudan koruyamazsın, mıy, mıy delirtti beni gelgit akıllı, adamı çıldırttı resmen , sabır taşı olsa çatlardı, Jack'i tebrik etmek lazım :) Kitabın bir bölümünde Jack in, günlüğünden bazı sayfalar okuyoruz, butler cove'a geri döndükten sonra günlüğündeki bu sayfaları yırtıp, Keri Ann'e vermişti, onsuz geçen aylarda neler yaşadığını ve ona karşı neler hissettiğini daha iyi anlayabilmesi için ve Jack'in yazdığı bu satırlar çok güzeldi :) Kitabın ilk yarısındaki geri dönüşlerde biraz sıkıldım ama yine de beğendim, özellikle adada baş başa kaldıkları sahnelerde yazar aralarındaki aşkı ve tutkuyu çok iyi yansıtmıştı :) Ve final sahnesinde Keri Ann beni yine şaşırtmadı, neyse ki veremin ötesine geçip daha beter bir hastalığa yakalanmadan bitirebildim kitabı :)) http://gulunkitapligi.blogspot.com.tr/
Doğunun en sevmediğim yüzünü anlatan bir kitap Emanet Gelin :( Yeşil gözlü Berçem gelinin kendisi ne kadar güzelse kaderi o kadar kötü yazılmış,küçük yaşta ailesini kaybetmiş, kendisinden çokta büyük olmayan dayısı Afran büyütmüş kızı on dört yaşına kadar, Afran bir tıp öğrencisi,güçlü,yakışıklı,ve sağlam karakterli bir genç.. Bir zaman sonra Mardin'in en güçlü, zengin ve saygı duyulan ağası Raber Ağa, Berçem'i yanına alıyor,ve Afran'ı okuması için yurt dışına gönderiyor,Berçem'i kendi kızı Alaz'dan ayırmıyor, kızlar kardeşten daha yakın anlaşıyorlar, yıllar sonra ağanın oğlu Ciwan kıza aşık oluyor, Berçem, Ciwan'a aşık olmamasına rağmen, aileye olan sevgisinden ve bağlılığından dolayı Ciwan'ın evlenme teklifini kabul ediyor, fakat düğün günü Ciwan vuruluyor ki onun nedenin de karşılıksız bir aşk olduğunu kitabın sonuna doğru öğreniyoruz... Asıl hikaye töreler gereği, Berçem'in Ciwan'ın istanbul'da yaşayan kardeşi Barzan ile evlendirilmesiyle başlıyor, Barzan oldukça yakışıklı ve güçlü bir adam, ailesinden bağımsız bir şirket kurmuş, son derece varlıklı,istanbul'da gününü gün eden, evlenmeyi düşündüğü Azra adında uyuz bir sevgilisi olan ve tavırlarıyla beni delirten biri :) Fakat Berçem'in bir bomba gibi hayatına düşmesiyle bu kibar eğlenceli adamın içinden adeta bir Hulk çıkıyor :) kıza yaptığı psikolojik işkenceler, her gün seni boşayacağım diye ortalarda dolaşması, sofrasına bile oturtmaması, Barzan'ın gırtlağını sıkma istediği uyandırdı bende,üstelik bunlar yetmezmiş gibi birde sevgilisiyle aynı evin içinde yaşamaya başlayıp kızın gözleri önünde oynaşması bende ve Berçem'de bardağı taşırdı, Berçem ilk zamanlar sessiz kalırken sonrasında çenesiyle Barzan'ı iyice çıldırttı, hiç bir lafın altında kalmadı ve çoğu zaman benden tam puan aldı :) Fakat hayatın onlar için farklı planları vardı,Mardin'den istanbul'a uzanan bu hikayenin hiç umulmadık bir şekilde tekrar Mardin'de son bulacağını ikisi de hesaba katmamışlardı :) Güzel bir kitaptı,yazarın kalemini sevdim,devam kitaplarını merakla bekliyorum :)) http://gulunkitapligi.blogspot.com.tr/2016/01/emanet-gelin-yorum.html#more